31 Aralık 2017 Pazar

Adulthood is a Myth - Sarah Andersen | Kitap Yorumu

  


  Sarah Andersen’in çizimlerine sosyal medyada sürekli rastlıyordum. Sarah Andersen’in çizimleri Adulthood is a Myth kitabının içinde toplanmış. Yakın zamanda Pegasus Yayınları’ndan Büyümek Diye Bir Şey Yok adı altında da çıktı. Baktım herkes okuyor, parasızlıktan kitabın İngilizcesini indirdim. Karikatür kitabı olduğu için sayılır mı sayılmaz mı bilmem ama okumayı bitirdiğim ilk İngilizce kitap oldu. Zaten çok basit bir İngilizcesi var. Bu yöntemi herkese tavsiye ederim. Karikatürlere gelecek olursak resmen bayıldım. “ Bu ben.”, “ Ay aynı ben.”, “ Bunu yapan bir tek kendim sanırdım.” diye diye gülerek okudum. Kadın tabiri caizse ibretlik tespitler yapmış. Ekran görüntüsü alırken bir fark ettim ki neredeyse tüm kitabı çekmişim. Anladım ki bazı davranışlar, düşünceler ve hatta saçmalıklar evrenselmiş. Demek ki herkes de yapıyormuş, yalnız değilmişim. Bir de mesela çok basit bir çizim ama çok şey anlatıyor. Çok ama çok eğlenceli olan Sarah Andersen'in karikatürlerini sosyal medya hesaplarından takip etmenizi öneririm. Çok eğleneceğinize ve kendinizi bulacağınıza eminim.
Beni İnstagram'da da takip etmek isterseniz şuraya tıklayın.

Anayurt Oteli - Yusuf Atılgan | Kitap Yorumu


  Kitabın ana karakteri Zebercet belki her gün yanından usulca geçtiğimiz, kendi hayatlarımızda figüran gibi duran, anlatmaya kalksak “Efendi, kendi halinde bir adam işte” sözcüklerinden öteye gitmeyecek bir adam. Belki de aşırı sıkıcı bulacağımız, dikkate almayacağımız, iki laf sokup alaya alacağımız bir adam. Ancak bizim ilgilenmeye değer görmediğimiz iç dünyası o kadar karışık ki aslında bir kitabın ana karakteri olabilecek kadar. Sessiz insanları hiçbir zaman küçümsememek lazım. Unutmamak gerekir ki buz dağının görünmeyen kısmı da var ve görünen kısmından çok daha büyük ve derin.

24 Aralık 2017 Pazar

Ermiş + Ermişin Bahçesi - Halil Cibran | Kitap Yorumu

Ermiş  Kitap Yorumu


  Ermiş, El Mustafa adında bir bilginin yıllar önce geldiği Orphalese kentinden bir gemiyle ayrılmadan önce halkın son sorularını cevaplamasından oluşuyor. 54 sayfadan oluşan bu kısa kitapta aşka, evliliğe, acıya, dostluğa, öğretmeye, zamana, güzelliğe dair gibi çeşitli 26 bölüm bulunuyor. Bazı cümleler çok güzel olsa da genellikle nasihat verir gibi bir tarzla yazıldığı için kitabı çok da sevemedim. Bununla birlikte cümlelerin öğretici olup şiirsel bir dille yazılmasına karşın “ Bir cümle duydun ve tüm hayatım değişti.” Dedirtecek bir durum içerisine de giremedim. Hatta bazı düşünceleri benimseyemedim bile. Belki bu kadar nasihat niteliği taşımasa sevebilirdim. Şunu da belirtmek isterim ki 54 sayfa olmasına rağmen çok da kolay okunan bir kitap değil. O düşünceleri biraz da çözümlemek lazım. 

22 Aralık 2017 Cuma

İki Yeşil Su Samuru – Buket Uzuner | Kitap Yorumu



Buket Uzuner'le tanışmam hep verilen bir ödev sonucu olmuştu. Ortaokul yıllarımda ilk okuduğum kitabı Uzun Beyaz Bulut Gelibolu’nu okumak ablamın ödeviydi ve ben de merak edip okumuştum. Ve kitaba bayılmıştım. Lise yıllarımda ise Su kitabını okumak ödevimdi. Herkes mızmızlanarak okurken ya da internette özetini okuyup sınav odaklı okurken ben gerçekten o kitabı da beğenmiştim. Ve şimdi üniversitedeyken kütüphanede Buket Uzuner gözüme çalınınca kayıtsız kalamadım.

Ernest Hemingway – Silahlara Veda | Kitap Yorumu


  Silver Linings Playbook filminde Bradley Cooper'ın canlandırdığı Pat karakteri bir kitabı okuyup sinirlenip kitabı camdan aşağı fırlatmış ve gecenin bir yarısı sinirlenip “ Hayat yeterince zor zaten . Yeterince zor! Birileri hadi pozitif olalım, hikayeye mutlu son yazalım diyemiyor mu? “demişti.  Silahlara Veda kitabı hakkında araştırma yaparken bir de ne göreyim sonunu beğenmeyip fırlattığı kitap bu kitapmış. Bu ince detay o kadar hoşuma gitti ki yazıya böyle başlamak istedim.

9 Aralık 2017 Cumartesi

Seninle – Jasinda Wilder | Kitap Yorumu


  Seninle, çok uzun zamandır gördüğüm halde bir ara okurum diyerek yıllar sonra okuduğum bir kitap. Dram zaten sevdiğim bir tür ve romantizmle harmanlanması da genelde hoşuma gidiyor. İşte bu zaafım da bazen beni hayal kırıklığına uğratıyor. Tıpkı Seninle’de olduğu gibi. Kitabın %99'unu gözlerimi devirerek okudum.

1 Aralık 2017 Cuma

Geçmişin Kırıkları- Brittainy C. Cherry | Kitap Yorumu


 İçinde ruhu yaralı  olup da iyileşme sürecini konu alan kitapları severim. Geçmişin Kırıkları bu yüzden okuma listemdeydi. Evet, kitaptan bir beklentim de vardı. İyi bir Goodreads puanına ve yorumlara sahip olduğu için, üstelik okuması en hoşuma giden klişelerden birini konu aldığı için. Ve kitabı nihayet bitirdim. Hem olumlu hem olumsuz bir sürü karmaşık düşünceye sahibim. Ama kitap benim için “eh işte” sınıfında kaldı.
Kabuslarınla rüyalarının arasında kalan o yer var ya?
Hani yarınların hiç gelmediği, dünün artık acıtmadığı o yer. Kalp atışlarının benimkilerle uyumlu olduğu o yer. Zamanın olmadığı ve nefes almanın kolay olduğu o yer.
İşte seninle orada yaşamak istiyorum.

Eylembilim - Oğuz Atay | Kitap Yorumu


Bence insanlar bu yüzden anlaşamıyorlardı: Herkes başka dili konuşuyordu.

Oğuz Atay, kitaplarındaki alıntılara rastlamamla bu güzel cümlelerin sahibi kim diye merak ettiğim bir yazardı.  Hep okumak isteyip bir türlü okuyamıyordum. Eylembilim, Oğuz Atay'ın kalemiyle buluştuğum ilk roman oldu. Aslında başlangıç için uygun bir kitap seçip seçmediğime dair ufak tereddütüm vardı. Çünkü kitap Oğuz Atay'ın ölümü sebebiyle yarım kalmış. Ancak kütüphanede benim almak istediğim kitapları malesef önceden alınmıştı.

23 Kasım 2017 Perşembe

Stranger Things 2.Sezon Dizi Yorumu


 Herkese Merhaba!
 Bugünkü yazımın konusu Stranger Things. Özellikle 2 .sezonun çıkmasıyla her yerde reklamını görmekten,insanların sürekli diziyi önermesinden diziyi bayağı merak ettim.Yalnız böyle bir reklam yok. Sadettin Teksoy'lu tanıtımlar, Barış Manço'nun Dönence'sini tanıtımlarda kullanmalar, internette sürekli reklamlarının çıkması derken dizinin adını duymamak mümkün değildi. Ve evet, ben de popülizme boynumu eğdirdim ve diziyi izledim. :)

 Önemli Uyarı: Eğer bu yazıyı okuyorsanız 1.sezonu izlemiş olduğunuzu varsayıyorum. Sonra yok efendim spoiler yedim diye ağlamak sızlanmak yok.  Çok üşengeç bir insan olduğumdan 1.sezonu da yorumunu yazmadım.

15 Kasım 2017 Çarşamba

Önceki Kız - Jp Delaney | Kitap Yorumu


Bir ev düşünün ki eşyası çok  az, son teknolojiye sahip, bir sürü sıkı kurallara uymanız gereken. Önceki Kız, Edward Monkford’un obsesiflik derecesinde tasarladığı işte böyle bir minimal evde geçiyor. Kiracılar özel mülakatla seçiliyor ve düzenli olarak testleri doldurmak  zorundalar. Sorun şu ki bu evin önceki kiracıları hep aynı tipte kadınlardan oluşuyor. Ayrıca bu evde hiç biri uzun süre kalamamış ve hatta en sonuncu kiracısı gizemli bir şekilde ölmüştür.

Yağmur Sonrası - Sarah Jio | Kitap Yorumu


  Belki görmüşsünüzdür. Yakın zamanda Sarah Jio kendi İnstagram sayfasında beni paylaşmış ve altına güzel bir not düşmüştü. O andan itibaren kendisi en sevdiğim yazar olabilir. Kadın kalbimi 12'den vurdu. Ben de bu çoşkuyla yazarın bir diğer kitabı olan Yağmurdan Sonra'yı okudum. İyi, kötü bir çok şey düşünüyorum kitap için.

   Yağmur Sonrası'nda 2.Dünya Savaşı sırasında Bora Bora adasına arkadaşı Kitty ile hemşirelik yapmaya giden  Anne'in hayatına misafir oluyoruz. Anne, zengin yaşamını ve nişanlısını bırakarak arkadaşının peşinde sürüklenmiştir. Çünkü aslında istediği hayat bu değildir. Adada asker Westry bir gizemli  kulübe keşfederler ve birbirlerine aşık olurlar. Bir yandan ise devam eden savaşın hayatlarını nasıl etkilediğini okuyoruz.

Karanlıkta Işık Aranmaz - Claire Contreras | Kitap Yorumu


 Biraz yoğun bir dönemde olduğum için bu kitap sayfa sayısı daha az diye tercihim olmuştu. Zaten okuma listemdeydi. Dolayısıyla beklentim de vardı. Ancak kitabı pek çok yönden eksik buldum. Bir kere kitabın vaat ettiği konusuyla ağırlıklı olarak işlediği konu farklı. Asıl önemli sahnelerin çat çat hızlıca geçilip romantizmin uzunca işlenmesi ise ayrı bir eksiklikti. Yazarın ne yapmaya çalıştığını cidden anlamadım.

9 Kasım 2017 Perşembe

Ayla Film Yorumu


  Ayla, gerçek bir yaşam öyküsünü anlatan bir film. Bundan birkaç sene önce internette Süleyman Amca ve Ayla'nın hikayesini okumuş ve çok etkilenmiştim. Film gibi derler ya işte  böylesi bir hikayeleri vardı onların. Daha sonra ise filminin çekileceğini öğrendiğimde çok sevinmiştim. Uzun zamandır ise çıkmasını bekliyordum. Ancak film öyle bir zamanda çıktı ki tam vize dönemime denk geldi. Filme gidenlerin beğenilerini duydukça bir an önce vizelerin bitmesini bekledim ve son vizenin bittiği gün  arkadaşlarımla soluğu koşarak sinemada aldık.
  Koltuklarımıza oturduktan sonra bir akadaşım '' Peçete var mı yanınızda?'' diye sordu. Bizde sandık ki affedersiniz burnunu silecek ya da bir yerini silecek. ''Hayır yok. Ne yapacaksın peçeteyi?'' diyince de '' E ağlayacağız ya. N'apalım kolumuza mı silelim?'' dedi. Evet bu mide bulandırıcı detayı da atladıktan sonra filme dönebiliriz.

30 Eylül 2017 Cumartesi

Contratiempo ( The Invisible Guest) Film Yorumu



  Herkese Merhaba,
  Sizlere bugün seveceğinizden neredeyse %99.9 emin olduğum bir film önerisiyle geldim. Şimdiden söyleyeyim olur da yorumumdan sonra filmi beğenmeyen %0.1 lik bir kısım olursa hiç gelip bana söylenmesin ve en yakın hastaneye gidip tomografi çektirsin. Şaka şaka. Olur öyle istisnalar, bir elin beş parmağı bir değil sonuçta. Neyse hep bu giriş kısmında saçmalıyorum. Bu sefer kısa tutacağım, şanslı gününüzdesiniz. 

29 Eylül 2017 Cuma

Dönüşüm - Franz Kafka | Kitap Yorumu



  Hayatınızda hiç kendinizi böcek gibi hissettiğiniz oldu mu? Kalabalıklar içinde yalnız hissettiğiniz? Belli bir kalıba sokulmaya çalışıldığınızı hissettiniz mi hiç? Rutinin dışına çıkmak istediğiniz de kınandınız mı?

Delifişek – José Mauro de Vasconcelos | Kitap Yorumu


   Yıllar önce Şeker Portakalı'nı okuyup çok etkilenmiştim. Yakın zamanda tekrar okumak istediğimi fark etmiş ve bir kez daha okumuştum kitabı. Daha sonra devam kitaplarını neden okumuyorum diye düşünerek harekete geçtim. Ve diğer iki kitabı da temin ettim. Ve bugün Zeze'nin maceralarının sonuna geldim, seriyi bitirdim. 

14 Eylül 2017 Perşembe

İntikam (Blood for Blood #1) - Catherine Doyle | Kitap Yorumu


 Maskeler...Onları çıkardığımızda ne olduğuna bir bak.

  Belki de ilk defa çok saçma bir şekilde kitap yorumuna başlayacağım. Ama bunu yazmazsam içimde kalacak. Fazilet Hanım ve Kızları'nı az da olsa izlediniz mi? Hayır, sakin olun lütfen, doğru hesaptasınız. Sadece bir benzetme yapacağım. Yağız = Luca , Sinan= Nic . Yazar dua etsin ki bu bir üçleme ve ben sinirden kitabı bırakmayacağım. – Bu bir yalan çünkü hiçbir şeyi yarım bırakamam- Diğer kitaplar için Luca ve Sophie adına bir umut beslemeye devam edeceğim. Kafanız karışmış olabilir. İsterseniz baştan alayım.

  İntikam’ın ilk yüz sayfası klasik bir young adult türünde ilerledi. İşin içinde konusunu bilerek okuduğum için daha olaylı bir şeyler bekledim ama olmadı. Bence bu bir eksiklikti. Çünkü konu genç bir kızın mahallesine yeni taşınan ve çok yakışıklı oğulları olan bir aile olduğu üzerine kuruluydu. 5 erkek olması sayı olarak bir farklılık ortaya koysa da klişeydi her şey. Ama sonra gerilim tırmandı. Asıl olaylar gün yüzüne çıktı. Ve kitabı elimden bırakamadım. Özellikle son olaylar bir dizi izliyormuşum gibi hissettirdi. 

11 Eylül 2017 Pazartesi

Sarai - J. A Redmerski | Kitap Yorumu



Güzeldi ama yenilmiş ve hırpalanmıştı. Ömrünün geri kalanını da hep böyle hırpalanmış halde sürdürecek ve hiçbir duygusal kopuş ona masumiyetini geri vermeyecekti.

  Her yerde Katiller Çetesi'ni görünce ister istemez bu seriyi okumam lazım diye düşündüm. Çünkü insanda böyle bir psikolojik baskı oluşuyor. Sarai, Katiller Çetesi serisinin ilk kitabı. Ben çoğunlukla gece yatmadan önce Wattpad kitabı okur gibi okudum. Uykum gelince de uyuduğum için kitabı bitirmem zaman aldı. Aslında akıcı bir kitap ama sürükleyici değil. 

10 Eylül 2017 Pazar

Güneşi Uyandıralım – Jose Mauro de Vasconcelos | Kitap Yorumu




“-Unutmaya çalışacağım. Çünkü bağışlamaya inanmıyorum.
+Unutmakla bağışlamak arasında ne fark var?
-Bağışlarken kişi her şeyi unutuyor. Ama yalnızca unutmakla, pek çok kez insan yeniden anımsamaya başlıyor.”


  Şu anda sahip olduğumuz karakterlerimiz  çocukluğumuzda oluşuyor. Bu dönemde yaşanan olaylar insanın hayatı boyunca kalıcı izler bırakabiliyor. Şeker Portakalı ve devam kitabı Güneşi Uyandıralım bunun çok güzel bir örneği.

  Zeze biraz daha büyük artık ama yine aynı sevgiye aç bir çocuk. Daha zengin bir aileye yetiştirilmesi için verilmiştir. Artık fakir değil ama kusursuz yetiştirmeye çalışan, kısıtlayan, kurallar koyan bir ailesi var. Oysa o hala bir çocuk. Mükemmel olmaya zorlanırken keşfetmeye, eğlenmeye ihtiyaç duyan yanı engelleniyor. Bir kalıba sokmaya çalışılan Zeze, bu durumdan hiç de memnun değil.

7 Eylül 2017 Perşembe

13 Reasons Why Kaset Yorumu ve Replikler



Herkese Merhabalar,

  Bugün 13 Reasons Why defterini kapamaya geldim. Hatırlarsanız yarım kalmış bir yorumum vardı, onu tamamlayacağım.  Yazımın ilk partı genel dizi yorumumdan oluşuyordu. Şimdi ise Hannah'ın kasetlerde bahsettiği kişileri, yaptıklarını yorumlayacağım. Hatta Hannah'ı bile. Şimdiden uyarmalıyım ki yazım bol bol spoiler içermektedir. Eğer diziyi izlemediyseniz okumayın. Sonra spoiler yedim diye ağlamanızı istemem.

  Dizinin 1.sezonu hakkında spoilersız  genel yorumum için şuraya tıklayın.

  Edit: Dizinin 2.sezonunun yorumu için şuraya tıklayın


  Kalan sağlar bizimdir, diyerek başlıyorum o zaman.

22 Ağustos 2017 Salı

13 Reasons Why 1. Sezon Dizi Yorumu


Herkese Merhabalar!

  Yine üşengeçliğimden ötürü aylardır geciktirdiğim 13 Reasons Why’ın dizi yorumuyla karşınızdayım. Baştan belirtmeliyim ki bu yorumum spoiler içermeyen genel bir yorum olacak. Diğer yazım da ise kaset sahiplerinden bahsettiğim spoilerlı bir yazı olacak.

  13 Reasons Why'a geri dönecek olursak; dizi adeta patladı, özellikle gençler tarafından bayağı izlendi. Hatta bu diziden etkilenip intihar eden olduğunu bile okudum. İntiharı havalı bir hale getiriyor, meşrulaştırıyor gibisinden eleştirenler oldu. Peki bu dizinin olayı ne? Gerçekten intihara özendiriyor mu? Nasıl bir dizi? Bu konuda neler düşündüğümün cevabını vereceğim.

19 Ağustos 2017 Cumartesi

Blogum 2 Yaşında!



  Bugün 19 Ağustos 2017. Blogumu açalı tam 2 sene olmuş. 730 gün,17520 saat geçmiş. Daha dün gibi hatırlıyorum blog sayfasını oluşturmaya çalıştığımı, ilk zamanlarda atomu ben parçalamışım gibi olan heyecanımı. Belki çok klişe gelecek ama izninizle söylemek istiyorum: Zaman nasıl da geçmiş.


18 Ağustos 2017 Cuma

Şeker Portakalı - José Mauro de Vasconcelos | Kitap Yorumu




Bazı kitaplar vardır tekrar tekrar okunması gereken. Yıllar geçse de değerini yitirmez, hiç eskimez. Tıpkı Şeker Portakalı gibi. Kitapta 5 yaşındaki küçük Zeze'nin çocukluğundan bir kesiti okuyoruz. Anlatım dili bir çocuğun ağzından olduğundan çok masum ve naif. Şeker Portakalı sizi alıp götüren, bazı cümlelerle kalbinizi on ikiden vuran bir kitap.

Öldürmek, Buck Jones'um tabancasını alıp güm diye patlatmak değil! Hayır. Onu yüreğimde öldüreceğim, artık sevmeyerek... Ve bir gün büsbütün ölecek.

Alaska'yı Bulmak – John Green | Kitap Yorumu



 Bu kitaba karşı çok karışık duygular içerisindeyim. Kendi içimde sevdiğim ve sevmediğim yönlerini bir kefeye koyup terazinin hangi kolunun ağır bastığını bulmaya çalışıyorum. Aslında buna net bir cevabım yok.


  Kitap yatılı bir lisede geçiyor. Yaşananları Miles'ın ağzından okuyoruz. Eski lisesinde asosyal olan Miles, yeni lisesinde bir arkadaş grubuna sahip olur. Kitabın özellikle başlarında liseli gençlerin başlarından geçenleri, yaptığı eşek şakalarını, kuralları çiğnemelerini, asiliklerini vs. Okuyoruz.

Hayatın Kıyısında – Jennifer Niven | Kitap Yorumu


Hayatın Kıyısında – Jennifer Niven

''Yalnız değilsin'' dedi. Aslında öyleyim. Sorun da bu ya zaten; hepimiz bedenlerimize ve zihnimize sıkışıp kalmış yalnızlarız. Hayattaki tüm arkadaşlıklarımız yüzeysel ve gelip geçici, diyebilirdim.

  Bu kitabı okumayı uzun zamandır erteliyordum. Hakkında çok fazla yorum okudum. Ancak kitap beni şaşırtarak beklediğimden daha da psikolojik çıktı. Psikolojik temelleri olan kurguları zaten sevdiğim için sorun olmadı. Kitabın kapağında şöyle bir ifade geçiyor: Yaşamayı, ölmek isteyen bir çocuktan öğrenen bir kızın hikayesi. Kitabı çok iyi anlatan bir cümle ama bana göre bu Finch'in hikayesiydi. Bence Violet, Finch'in gölgesinde kaldı. Violet sevdiği insanları kaybedeni kısacası geride kalanları temsil ederken, Finch ruhu çocuk yaşta ölen/ öldürülen ve psikolojik sorunları olan bir gençti.

21 Temmuz 2017 Cuma

Aşkın Adı Yahya - Nehir Erdem | Kitap Yorumu


  Nehir Erdem dikkatimi ilk olarak İnadına Aşk dizisinin senaryosunu yazmasıyla çekmişti. Dizinin o kadar komik bir hikayesi vardı ki ben de yazarın kitaplarını da merak etmeye başlamıştım. İlk olarak Huysuz ve Ruhsuz’u okumuştum. Şimdi de Aşkın Adı Yahya'yı okudum ve bir kanıya vardım. Yazarın yazdığı erkek karakterlerle kadın karakterler çok benzer özelliklere sahipler ki bunu yazarın senaryosunu yazdığı dizileri de katarak söylüyorum.  

Belki Bir Başka Hayatta – Taylor Jenkins Reid | Kitap Yorumu

 

  Kurgusu orjinal olan kitapları çok seviyorum. Tıpkı bu kitapta olduğu gibi. Hannah’ın bir karar vermesi gerekiyor. Ya eski sevgilisi Ethan'la kalacak ya da arkadaşı Gabby ile eve dönecektir. Kitapta bu iki olasılığı seçerse neler olacağını bölüm bölüm okuyoruz. Anlayacağınız paralel evren gibi ve bu konuya bayıldım. Hatta ben de yazara imrendim ve neredeyse orjinal bir konu bulup yazmak istedim.

S.ktir Et Aşkı – Tarryn Fisher | Kitap Yorumu



  Bu kitap bana yazarın kitaplarını ne kadar özlediğimi hatırlattı. Tarryn Fisher, aşkı farklı yönleriyle işlemeyi çok iyi başaran bir yazar. S.ktir Et Aşkı'da gördüğü bir rüyanın etkisinde kalarak en yakın arkadaşının sevgilisine aşık olan Helena'nın hayatını okuyoruz.

   Öncelikle kurgunun bir rüyaya dayanarak oluşturulmasını çok beğendim. Çünkü rüyalar çoğu zaman bilinçaltının dışa vurumu oluyor. Günlük hayatımızda bastırdığımız düşünce ve duygularımızı rüyalarımızda engelleyemiyoruz. Helena'da 10 yıllık arkadaşı Della'nın sevgilisi Kit'le rüyasında evli olduğunu ve çocuklarıyla güzel bir hayatı olduğunu görüyor. Bundan sonrasında ise rüyanın etkisinden çıkamıyor, sürekli aklına o rüya geliyor. Bu kurgu aslında bizim dizilerimizde görmeye çok alışkın olduğumuz bir senaryo. Ancak kelimelerin gücü denen şey burada devreye giriyor. Ben buna kısaca klişeleri klişe olmaktan çıkaran yazım gücü diyorum. Helena'nın acı çektiği kısımlar çok iyi yazılmıştı. Öyle ki kitabı okurken o çaresizlik hissini soluyor gibi hissettim. Ayrıca bu sadece yaşanmaması gereken bir aşk hikayesi değil, bir kendini bulma hikayesiydi.

Her Şey İçin Teşekkürler – Tommy Wallach | Kitap Yorumu




Saudade. Henüz olmamış ama olacak bir şey için hissedilen üzüntüyü ifade ediyordu bu kelime. Umutsuz vakalar için hissedilen üzüntü. Hayatta olmanın üzüntüsü.

  Her Şey İçin Teşekkürler’i Haydarpaşa Kitap Günleri'nde merağıma yenik düşerek almıştım. Hakkında çok şey duymuştum ki bunların çoğu olumlu yöndeydi. Bir süre rafta durdu. Çünkü o zamanlar içimden kitap okumak gelmiyordu. Tekrar yorumları okuyarak kendimi gaza getirdim ve okumaya başladım. Peki beğendim mi? İsterseniz adım adım vereyim bunun cevabını.

  Öncelikle baskı özenle hazırlanmış. Özellikle elimi kitabın cildinde gezdirmek çok iyi hissettiriyor. Kitapların dışından çok içine önem veririm ama bunu belirtmeden geçemedim. İçeriğine gelecek olursak... Kitabın daha ilk sayfasından özgün bir anlatım diline sahip olduğunu anladım. Ve bu çok hoşuma gitti. Çünkü  güzel olduğu kadar farklı olan her şeyi severim.

22 Haziran 2017 Perşembe

Kafes – Josh Malerman | Kitap Yorumu



Kafes'in ilk çıktığı zamanları hatırlıyorum. Çok satanlar köşesinde boy boy dizili bir şekilde duruyordu. Ben de dış kapağına bakıp bakıp kapağın çok güzel olduğunu düşünüyordum. Ama hiç öyle okumak gibi bir düşüncem yoktu. Çünkü benim genel okuma tarzıma hitap eden bir tür değildi. Korku gerilim türünü pek tercih etmem. Kafes'i bana arkadaşım okumam için verdi ve bu sayede okumuş bulunuyorum.

Öncelikle bu kitabın korku ağırlıklı olmadığını söylemek isterim. Ancak kesinlikle çok boğucu bir havası var. Okurken sanki afakanlar basıyordu beni. Hayal gücümü çok fazla kullanarak okuduğum için sanki içime bir kasvet çöktü. Bu durum hikayede geçenleri hissettirebilmesi açısından iyiyken okuma hızımı yavaşlattığı için kötü bir durum oluşturdu.

Yeraltından Notlar - Dostoyevski | Kitap Yorumu



  Bundan yıllar önce Dostoyevski'nin Suç ve Ceza'sını ödev psikolojisiyle okumaya başlamıştım. Ancak o zamanlar hem yaşımın küçük oluşu hem de zorunluluk psikolojisiyle yarım bırakmıştım. Bu yüzden Yeraltından Notlar’ı Dostoyevski'den okuduğum ilk kitap olarak sayıyorum. Ayrıca  eğer hiç Dostoyevski okumadıysanız da bu kitabın iyi bir başlangıç olacağını düşünüyorum.

  Kitap 2 bölümden oluşuyor. İlk kısım olan Yeraltı'nı okumakta biraz zorlandım. Çünkü bazı cümleler virgüllerle uzadıkça uzadığı için cümlenin başını hatırlamakta zorlanıp başa dönüyordum. Dolayısıyla bu durum okuma hızımı düşürdü. Bu kısımda herhangi bir olay örgüsü yoktu, sadece isimsiz kahramanımız insana dair düşüncelerini belirtiyordu. Kendini hasta olarak tanıtan kahramanımız, hiç şüphe götürmez ki sıradan düşünen birisi değildi. Özellikle istekler, çıkarlar, özgür irade, akıl, bilinç gibi olguları farklı bir bakış açısıyla ele alsa da benim en çok hoşuma gideni insanın bile bile acı çekmeyi tercih ettiğini anlattığı satırlardı. Hepimizin bildiği ama yüzleşemediği bazı şeyler vardır ya bazen kendimize bile itiraf edemeyiz. Yeraltından Notlar bunlara ayna tutan bir yapıttı.

Böğürtlen Kışı – Sarah Jio | Kitap Yorumu



  Herkese Merhabalar
  Böğürtlen Kışı bir günde bitirdiğim için kendime inanamıyorum. 1 haftadır finaller yüzünden kendime zaman ayıramadığım için kitaba büyük bir açlıkla saldırmış olabilirim. Tabi kitabın da akıcı ve sürükleyici olmasının da etkisi büyüktü. Öncelikle Böğürtlen kışı benim için Sarah Jio'yla tanışma kitabı oldu. Hikayelerini çok merak ettiğim bir yazardı. 

  Kitabın arka kapağındaki yazıyı okuyup konuyu merak ettim. Vera, oğluna bakabilmek için çalışmak zorundadır. İşten eve geldiğinde oğlunu evde bulamaz. Üstelik Mayıs ayında yağan şiddetli karların-Böğürtlen Kışı- içinde oğlunun oyuncak ayısını bulur. 80 sene sonra yine bir Böğürtlen Kışı görülür ve bu olayı haber yapmak isteyen Claire, Vera'nın oğluna ne olduğunu çözmeye karar verir.

Evet Dedikten Sonra - Taylor Jenkins Reid | Kitap Yorumu


“ Buna karşın sen iyiydin. ”dedim. “Yataktan çıkıyordun. Onsuz kendine bir hayat kurdun.” Büyükannem başını hafifçe iki yana salladı. “Biri olmadan yaşayabiliyor olman bunu istediğin anlamına gelmez.” dedi

Finaller kapıdayken, ders çalışmam gerekirken akşamları kafa dağıtmak için okunacak kitap arıyordum. Ne okusam diye kara kara düşünürken uzun zamandır listemde olan After I Do'ya bizdeki adıyla Evet Dedikten Sonra’ya başladım. Yazarla tanışmam Sonsuza Dek Ayrı ile olmuştu ve o kitabı o kadar çok beğenmiştim ki haliyle bu kitapta beklentim tavandı. Peki beklentilerimi karşılayabildi mi? Cevabını birazdan vereceğim.

Eğer Benimle Olsaydı – Laura Nowlin | Kitap Yorumu


  Bu kitap benim için tam bir hayal kırıklığıydı.  Bakın ben gerçekten romantik dram okumayı severim ama insanı okurken böylesi kanser edenler hariç. Duygusal bir şeyler okumak istediğim bir dönemde karşıma çıktı. Kabul edelim kitabın adı ilgi çekici : Eğer Benimle Olsaydı. Demek ki birlikte olamamışlar. Zaten şu sıralar mutlu son okuyorum, biraz farklılık olsun.  Sonra kapağa bakıyorum kapaktaki kızın bir ruhu var. Tamam dedim kendime. Sıradaki kitabın bu! Peki sonra ne mi oldu?
Kayıp saatlerimi bana geri verin. Gerçekten bu mudur yani dedim. Üstelik hem yazarın üslubu kötü, hem de çeviri kötü. Mesela Collen Hoover yazsa bu konuyu, tadından yenmezdi. Sanırım ilk defa bir kitap için başka birinin yazmasını istedim.  Çeviri kısmını kötü bulmama neden olan ise çok fazla Türkçeleştirildiğini düşünmemdi. Yani o kadar belli ki okuduğum cümlenin bizim kültürümüze uyarlandığı... Çeviri bir kitap okuduğumu hissetmek istemezdim.

Nar Ağacı – Nazan Bekiroğlu | Kitap Yorumu


  B-A-Y-I-L-D-I-M. İyi ki okumuşum Nar Ağacı'nı. Benim için hayatımı etkileyen sayılı kitaplardan biri olmayı başardı. Şimdi ben nereden başlasam da anlatsam size bu kitabı? Kuzenim okumam için bana bu kitabı vermişti. İlk başta 533 sayfa olması sebebiyle bir türlü başlamaya cesaret edememiştim. Çok yoğun bir dönemden geçtiğim için okumaya vakit bulamayıp yarım bırakmaktan korkuyordum. Sonra kitap beni kendine çekti ve başlamak bitirmenin yarısıdır mantığıyla ilk sayfayı çevirdim.

  Nazan Bekiroğlu, bu kitabında ananesiyle dedesinin iki ayrı ırmak olarak akarken nasıl birleştiklerini anlatıyor. Kitabın konusu o kadar hoşuma gitti ki anlatamam. Yazarın dedesinin yaşadığı yerlere gitmesi, ailesinin başka bir kolunu araştırması ve bunu kitap haline getirmesine çok imrendim. Hatta kendi aile soy ağacımı çıkarmama vesile oldu. 3 tane aile büyüğümüzle konuştum ki fotoğrafta gördüğünüz bir elin sahibi onlardan sadece biriydi. Bilmediğim çok şey öğrendim. Bütün bunlara sebep olan işte şu an yorumunu okuduğunuz bu güzel kitaptı.  Üstelik sadece kendi ailem hakkında yeni şeyler öğrenmekle kalmadım. Örnek verecek olursam Trabzon'un hüzünlü geçmişini daha iyi öğrenmeme sebep oldu. Trabzon benim gözümde Karadeniz'de bir şehir olmaktan çok daha farklı bir konumda bulunuyor. Halılara bile bakış açım değişti desem? İşte bu yüzden Nar Ağacı'nın yeri bende ayrı olacak.

Kırmızı Pazartesi – Gabriel Garcia Marquez | Kitap Yorumu


  Şu an ne yazacağımı bilemiyorum. Çünkü Kırmızı Pazartesi beni resmen afallattı. Kitabın arka kapağının tamamını okumadan başlamıştım okumaya. Sanırım bir yerde bir cümleyi okumamla kafama dank etti. Yazar kitabı kendi cümleleriyle anlatıyor. Aslında anlatıcı karakter yazarından bizzat kendisi desem daha doğru olacaktır. Yazar kasabasında yaşanmış bir cinayeti kendi araştırmaları sonucu bir roman haline getirmiş. Bunu fark etmemle daha bir merakla okumaya devam ettim.

18 Nisan 2017 Salı

Sevdiğim Tüm Erkeklere – Jenny Han | Kitap Yorumu


Ya şimdiye dek âşık olduğunuz her erkek onlar hakkında ne düşündüğünüzü öğrenseydi?.. Hem de hepsi aynı anda!

Lara Jean aşk mektuplarını annesinin verdiği bir şapka kutusunda saklıyordu. Bunlar başkasından aldığı mektuplar değil, kendi yazdıklarıydı. Sevdiği her çocuk için bir; toplam beş tane. Yazarak kalbi ile ruhundakileri dışarı dökebiliyor ve gerçek hayatta asla söyleyemeyeceği duyguları mektuba aktarabiliyordu çünkü onları sadece kendisi görecekti. Tabii bu gizli mektuplar postalanınca durum değişti ve böylece Lara Jean'in hayali aşk hayatı birdenbire kontrolden çıktı...

  Young Adult türünde bu kadar sevdiğim bir kitap okumayalı ne kadar çok olmuş...  Kitapta dikkatimi çeken ilk şey konusu olmuştu. İlginç gelmişti. Tabi konu daha sonra klişe bir yola saptı ama klişeleri klişe olmaktan çıkaran bir yazım olduğu için bunu göz ardı ettim. Ayrıca bir parça klişe hoşuma bile gidebilir.

11 Nisan 2017 Salı

Hayata Röveşata Çeken Adam – Fredrick Backman | Kitap Yorumu


  Merhabalar
  Bu kitabı size nasıl anlatsam bilemiyorum. Çünkü söyleyecek o kadar çok şeyim var ki cümleler yazılmak için birbirleriyle yarışıyor. Hani okuduktan sonra buruk bir mutluluk veren kitaplar olur ya işte bu  o tür bir kitap. Aileyle birlikte izlenen sıcak bir film havası hissettim. Nitekim filmi de çekilmiş ve hatta en iyi yabancı film dalında Oscar'a aday olmuş. Kitabı bitirir bitirmez filmi açıp izledim ve filmin kitaba bu kadar sadık kalmasına çok şaşırdım. Aslında olması gereken bu ama o kadar alışmışız ki kitabın değiştirilmesine, neyse konumuz bu değil.

  Ove, herkesin mutlaka çevresinde bulunan huysuz, sert yaşlı adamlardan birisi. Ama bence çok orjinal bir karakter. Öyle çok olay odaklı bir kitap beklemeyin. Çünkü kitabın bütün gücü Ove’den geliyor. Hep aynı karakterlere sahip kitapları okuduğumu Ove'yle anladım. Genelde kahramanları genç insanlardan oluşan kitaplar hep daha geniş yer kaplıyor. Halbuki yaşlı bir insanın da baş karakter olabilir hatta bu çok güzel olabilir. İşte bu kitap bunun kanıtı niteliğindeydi.

Simyacı – Paulo Coelho | Kitap Yorumu


  Beğeneceğimden neredeyse eminken, sevip sevmemekte kararsız kaldığım bir kitap deneyimiydi Simyacı... O kadar çok övgü yazısı okudum, işittim ki artık sorunu kitapta değil kendimde aramaya başladım. Sanırım bir şeyi herkes beğenince ister istemez ben de beğenmeliyim diye psikolojik bir algı oluşuyor. Ancak zorla da güzellik olmuyor. Yok arkadaş bir şeyler sinmedi içime bu kitapta!

  Kitabın konusu arka kapağında güzel bir şekilde verilmiş: Simyacı, İspanya'dan kalkıp Mısır piramitlerinin eteklerinde hazinesini aramaya giden Endülüslü çoban Santiago’nun masalsı yaşamının öyküsü. 

İçimdeki Müzik - Sharon M. Draper | Kitap Yorumu


Kelimeler kar taneleri gibi etrafımda uçuşuyor. Her biri narin ve eşsiz, yere düşmeden avucumda eriyip gidiyor. İçimde kocaman bir yığın halinde birikiyorlar.

  Son zamanlarda hep aynı tema üzerinden yürüyen kitaplar okuduğumu fark etmemle birlikte bir sonraki kitabımı seçmiştim. O kitap İçimdeki Müzik olacaktı. Aslında kitabın konusu hakkında hiçbir şey bilmezken adından yola çıkarak aşk temalı bir kitap olduğunu düşünmüştüm ama alakası bile yokmuş. Beyin felci olan 11 yaşındaki Melody'nin hikayesini anlatıyor. Aslında bu tür kitaplar genellikle 'mucizevi hikayesi' ifadesini kullanırım ama sanırım bu kitap için geçerli değil. Çünkü bana göre gerçekçi bir bakış açısıyla ele alınmış bir kitaptı.

Satranç - Stefan Zweig | Kitap Yorumu


İnsan sabahtan akşama kadar bir şey olmasını bekler ve hiçbir şey olmaz. Bekleyip durur insan. Hiçbir şey olmaz. İnsan bekler, bekler,bekler, şakakları zonklayana dek düşünür, düşünür, düşünür. Hiçbir şey olmaz. İnsan yalnız kalır. Yalnız. Yalnız.

  Merhaba Arkadaşlar!
  Dün Stefan Zweig'ın okuduğum ilk kitabı olma özelliğini taşıyan Satranç'ı bitirdim. Gerçekten çok güzeldi. Okuduktan sonra düşündüren kitaplar okumayalı uzun zaman geçmiş bunu fark ettim. Dr. B bir hiçliğin ortasında tutuklu kalmaktadır. Düşünecek, yapacak, görecek hiçbir şey bulamamaktadır. Sorguya götürülürken gizlice bir kitabı odasına sokmayı başarır. Kitap satrançla ilgilidir. Bu kitaba dört elle sarılır çünkü yeni bir şey bulmuştur. Zamanla satranç yüzünden psikolojisi daha da bozulur. Bu tutukluluktan kurtulduğunda dünyanın en iyi satranç oyuncusuyla bir gemide karşılaşır. Devamını ise okuduğunuzda öğrenmeniz daha uygun olacaktır. Kitabın tılsımını bozmak istemem. 

12 Mart 2017 Pazar

Herkesleşme – Tunç İlkman | Kitap Yorumu



"Zeyneb'le o akşam güzel bir parkta oturduk ve âşık olduk. Güzel bir parkta oturmak ve âşık olmak harika bir şeymiş. Küçük kese kâğıdından çıkardığım pişmiş kestanelerin kabuğundan kolayca ayrılan kısımlarını ona veriyor, tüylü zarını soyamadığım kırıntılarını ise kendi ağzıma atıyordum. İsimlerimizi henüz bilmiyorduk. Sorma gereksinimi de duymamıştık herhalde. Nasıl olsa öğrenecektik. Ve ben ilk başta bunu Zeynep olarak algılayacaktım. 'Yalnız sonu b ile' diye uyardığındaysa önümüzdeki senelerde ona 'Zeynebim' derken adını bozmayacak olmaktan büyük sevinç duyacaktım."


  Herkese Merhabalar!
  Uzun zamandır merak ettiğim bir kitap olan Herkesleşme’nin okuyanlar kervanına artık ben de katılmış bulunmaktayım. Kitap hakkında çok fazla yorum okudum ama o yorumlarda tam olarak ne denmek istendiğini okuyunca daha iyi anladım. Öncelikle kitabın içinde geçen güzel cümlelere adeta vuruldum.  O güzel cümleleri tekrar tekrar okumaktan kendimi alamadım. İlk cümleden itibaren kitabın içine girebildiğimi hissettim. Bu benim için kitabın önemli bir artısıydı. Çünkü kitapların ilk izlenimine göre kolay bir önyargıya kapılabiliyorum. Kitaba dair sevdiğim bir diğer detay Ömer’in bazı tuhaf düşüncelerinin aynısını benim de önceden düşünmüş olmamdı. Kendimden iz bulduğum her düşünce kırıntısını bile çok severim ben. Çünkü biriyle dertleşmiş gibi hissederim. Kitabın baş karakteri Ömer’in biz okuyucularla iletişim kurması da sevdiğim diğer detaylardandı.  Kendimi bu kitaba dahil bir karakter gibi hissetmek hoşuma gitti. Ayrıca Ömer’in biz okuyuculara ettiği bir iki laf vardı. O kadar cevap vermek istedim ki... Tabi bu imkansızdı.

7 Mart 2017 Salı

Yabancı Veyl - Öznur Yıldırım | Kitap Yorumu


 Henüz yaşın küçük, belki bunu anlayamazsın. Ama seni besleyen şey her neyse, o elinden alındığında bir hiçsin. Acı... Sen acıya muhtaçsın küçüğüm.


  Yabancı’nın 2.kitabı Veyl’i dün bitirdim ve kafamdaki düşünceleri toparlar toparlamaz yorumu girmeye başlıyorum.  Yabancı’yı genel olarak çok sevsem de elbette kusurları da var. Ancak ben kusurlarıyla bile seviyorum. Bunda en önemli olan şey ise kitabın okuyucuya hisleri aktarabilmesindeki başarısı, karakterlerin bize hissettirdikleri... Veyl’i okumak çok özlediğim o 16-17 yaşlarıma beni geri döndürdü. O zamanlar bayılarak okuduğum, heyecanla beklediğim o bölümleri şimdi okumak nasıl desem benim için nostalji gibi bir şeydi. Sırf şu hisler için bile okumaktan zevk aldığım bir kitap oldu.

19 Şubat 2017 Pazar

The Legend Of The Blue Sea Dizi Yorumu


  Herkese Merhabalar!
  Ben şu sıralar biten güzel bir dizinin ardından düşülen o boşluktayım. Başlıktan da anladığınız üzere o dizi : The Legend Of The Blue Sea. Bitirir bitirmez çok güzel bir şekilde yorumlamak istiyordum ama bunu nasıl yapacağımı bilemediğim için bu yorumu erteleyip duruyordum. Artık bir yerden başlamalıyım diyerek kolları sıvadım. Umarım dizinin hakkını verebilecek bir yorum olur.

Diziye Nasıl Başladım?



Moon Lovers’ı izlerken dizinin bitiminde bu dizinin fragmanlarını görmüştüm. Açıkçası dizi fragmandan izlediğim kadarıyla saçma gelmişti. Üstelik Lee Min Ho’nun fanatik hayranlarının olması, tek bir dizisini izlemediğim halde adamdan istemsizce soğumama sebep olmuştu. Fragmandan başrol kadın oyuncu da klasik şapşal kız tiplemesi gibi gözükmüştü. Şu an diziyi izledim ve bu eski düşüncelerime gülüyorum ya neyse...

Youtube’da W’nun ostlarını dinlerken önerilerde Yoon Mi Rae’nin bu dizi için yaptığı şarkıyı gördüm ve tıkladım. Şarkı o kadar hoşuma gitti ki telefonuma indirdim. Sonra merak ettim diziyi ve izledim. İzleyiş o izleyiş! O kadar beğendim ki 3 kişinin daha izlemesine vesile oldum. Hemen o şarkıyı buraya koyuyorum. Diziyi izleyip izlememek size kalmış ama bu şarkıyı mutlaka dinleyin.

5 Şubat 2017 Pazar

Benden Sonra - Colleen Oakley | Kitap Yorumu


     Merhabalar!

     Benden Sonra, uzun zamandır okuma listemde olup sürekli okumayı ertelediğim bir kitaptı. Bunu yaptığıma pişman oldum. Bu kadar beğeneceğimi tahmin etmiyordum. Kitaba dair en beğendiğim şey ölümle yüzleşmekte olan bir kadının duygu ve düşüncelerinin başarılı bir şekilde kaleme alınmasıydı. Daisy kanseri üç yıl önce yenmiştir ama tekrar  kansere yakalanmıştır. Üstelik kanser her yanını sarmıştır. 4.evre. Tedavisi yok. Kitabın ele aldığı konuya aslında çok alışığız. Hangimiz ölmek üzere olan bir karakterin aşk dünyasını izlemedik ya da okumadık ki. Peki o zaman neden okuyalım? Birincisi klişeyi klişelikten çıkaracak olan etkili yazım dili bu kitapta mevcut. İkincisi ise buradaki fark ölmek üzere olanının kendi yerini dolduracak birini aşkı için bulmaya çalışması. Ve inanın bu arama süreci düşündüğünüz kadar saçma ilerlemiyor. Sizin bunu nasıl yapacak diye düşündüğünüz her şeyi Daisy de düşünüyor. 

2 Şubat 2017 Perşembe

Ölüm Daha Güzeldi – Mehmet Niyazi | Kitap Yorumu


“...O mutlu ölümün kollarında şimdi. Onun için her şey bitti. İnsanların zulmünün ulaşamayacağı bir yerde artık...”

  Ölüm Daha Güzeldi, temeli gerçeğe dayanan bir roman. Sanırım bundan dolayı oldukça etkilendiğim bir roman oldu. Kitabın ön ve arka kapağında konusunu veren şöyle bir yazı var:" Bu roman eski SSCB esareti altında, Azerbaycan’da hürriyet ve istiklal hasreti içinde kıvranan soydaşlarımızın çırpınışlarını anlatmaktadır. Konusu, belli başlı kahramanları gerçek kişilerdir." Kitabı bitirdikten sonra içinde geçen olaylar hakkında daha fazla araştırma yapma gereği duydum. Aslında bu konu hakkında ne kadar cahil olduğumu fark ettim. Edebiyatın bir güzelliği de bu değil mi zaten? Unutulmaya yüz tutmuş yaşanmışlıkları, acıları, zulmü, hayatları mahvolan masum insanları unutturmamak... O insanlar kendisinden sonraki nesiller rahat etsin diye onca cesaret örneği gösterdiyse bunun bir karşılığı onları güzelce anmak, unutturmamak olmalı. Tıpkı bu kitapta olduğu gibi.

30 Ocak 2017 Pazartesi

Yüzleşme – Calia Read |Kitap Yorumu


Yüzleşme – Calia Read


Eğer bizimle ilgili bir endişe duyarsan tek yapman gereken elini kalbinin üzerine koymak. Kalbin attığı sürece seni seviyorum demektir.

  Merhabalar!
  Yüzleşme ile birlikte Fairfax serisini gerçekten de sevdiğime bir kez daha emin oldum.  Serinin ikinci kitabı olan Yüzleşme’den bahsetmeden önce genel olarak Fairfax serisinden bahsetmek istiyorum. Fairfax, ruh sağlığı yerinde olmayan hastaların bulunduğu bir hastane. Yazar, serinin her kitabında Fairfax’da bulunan bir karakter üzerinden oldukça etkileyici bir hikayeyi bizlere aktarıyor. İlk kitap olan Kördüğüm’ü çok beğenmiştim. Sadece birkaç sayfa okuyup bırakmak niyetindeyken kendimi kitabı yarılamış vaziyette bulmuştum. Yazarın üslubunu da oldukça beğendiğim için serinin diğer kitaplarını da okuma kararı almıştım. Yüzleşme’nin çıktığı haberini almak beni çok sevindirmişti. Ancak iş güç derken anca bu zamana okuyabildim.

29 Ocak 2017 Pazar

Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku – İlhami Algör | Kitap Yorumu


  Hikayelerimin başka hikayelere benzemesi ağırıma gidiyordu. Ne zaman bir şeye el atsam, Müzeyyen, Meksikalı ya da bilmem nereli bir yazarın ya da kitabın adını veriyor ve oralarda da benzer şeyler olduğunu söylüyordu. Her şey benden önce olmuşsa, bana olacak bir yer, durum kalmıyor muydu? Bana ait tek kişilik bir iskemle, oda yok muydu bu dünyada?

   Her yerde adını duyup merak ettiğim bir kitabı yakın bir arkadaşım nasıl yorumlayacağımı merak ettiği için bana ödünç verdi. Üstelik onun adı da kitaptaki kadınla aynı: Müzeyyen. Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku, 58 sayfadan oluşan, içinde yer yer kitabın ruhuna uygun resimler bulunan incecik bir kitap. Genelde bu kadar kısa olan kitapları bir oturuşta bitirebilme özelliğine sahibimdir. Ancak akıcı olmayan bu gibi kitaplarda bunu başaramıyorum. Okurken ruhumun bunaldığını çok net bir şekilde hissettim. Aslında kitabın da bunalımlı bir atmosferi olduğunu düşünürsek bu bir başarı sayılabilir.  Ama kim bir kitabı okurken sıkılıp, bunalmak ister ki... Adını bilmediğimiz bir adamın ağzından Müzeyyen’e olan aşkı bana oldukça hastalıklı geldi. İçinde hayata dair tam on ikiden vuran gözlemlerin olması hoşuma gitse de bu gözlemler anlam veremediğim içsel yolculuklarla kesişti. Ana karakterin Müzeyyen gittikten sonra dağılmasına yine anlam veremedim. Çünkü Müzeyyen varken de aynı bunalımlı ruh haliyle ortalıkta ‘aylak aylak’ geziyordu. Varlığının önemi yoksa yokluğunun ne önemi var ki? O zaman neden Müzeyyen? Hiç derdi yokken kendi kendine dert icat eden, durduk yere kendine bir sigara yakma bahanesi bulan karakterleri sevmiyorum, sevemiyorum.