14 Ekim 2018 Pazar

Mr.Sunshine Dizi Yorumu

  Mr.Sunshine son zamanlarda izlediğim en kaliteli dizilerden biriydi. Diziyi dün bitirdim ve hislerim soğumadan sıcağı sıcağına yazıyorum.
  Dizinin tanıtımları gösterildiği zaman herkes gibi benim de beklentilerim tavan yapmıştı. Çünkü en severek izlediğim Secret Garden,Descendants of the Sun, Goblin gibi dizilerin senaristi Kim Eun Sook'un yeni dizisiydi. Ben bu kadının dizilerde kullandığı farklı konuları çok seviyorum. Ve her çıkardığı yeni dizisinde kalite olarak  hep bir öncekinin üstüne çıkıyor. Dolayısıyla beklentim çok ama çok  yüksekti. Mr. Sunshine, ilk bölümler biraz durağan olduğu için “ Yaa acaba bu dizi beklentinin altında mı kalacak?” diye düşündüm, yalan yok. Ancak sonraki bölümler... M Ü K E M M E L D İ.  Rollercoastera binmiş gibi hissettim.  Harika bir diziydi.
 Şimdi dizinin sevdiğim ve sevmediğim yönlerinden bahsedeceğim. Ancak sevmediğim yönü az olduğundan ilk onunla başlayayım.
Mr.Sunshine'da Neyi Sevmedim?


1. Dizinin ilk 7 bölümünün yavaş ilerlemesi. Bu bölümlerin  olay örgüsü biraz durağandı. Geri kalan her şey iyi olmasına rağmen sırf bu yüzden beklentimin altında kalacak sandım. Daha çok karakterleri çözümlememizi sağlayan bölümlerdi bunlar. Fazla uzun geldi ama iyiki sabırla izlemeye devam etmişim.Yalnız bu kısımlar yüzünden diziyi izlemeyi bırakanlar olmuş. Bence sabredin. Çünkü dizi ilk yarısının aksine acayip heyecanlı ve efsane oluyor.

  Araya ufak bir ön yargı uyarısı da koyayım:  Diziyi bir arkadaşıma önerdiğimde "Ay ben tarihi dizi sevmiyorum. O dönemin kıyafetleri bana çok itici geliyor." dedi. Bakın bu bir ön yargıdır, ön yargılı olmayın. Ayrıca dizide bu tarz kıyafeti giyenler olduğu kadar modern giyinenler de vardı. Çünkü dizi 1900'lerin başında geçiyor. Çoğu ülke modern kılık kıyafete geçiş yapmış ama Joseon yani günümüzün Kore'si biraz geri kaldığı için geleneksel kıyafet giyenlerde vardı ki bu dizinin güzelliğinden bir şey eksiltmiyor. Kılık kıyafete takılmayın siz. 

Mr.Sunshine'da Neleri Sevdim?

1. Mr.Sunshine'nın sinematografisi muhteşemdi. Bakın abartmıyorum istisnasız her bölüm mükemmel açılarla ve manzaralarla çekilmişti. Her bölüm sinema filmi kalitesindeydi. Sahneler sırf bu yüzden çok etkileyiciydi. Normalde ben odun gibi izlerim, benim için olay ön plandadır. Sanatsal yönü 2.plana attığım için fark etmem böyle şeyleri. Ama bu dizide fark edilmeyecek gibi değil gerçekten. Sahneler tablo gibiydi.Görüntü yönetmenini ayakta alkışlıyorum. Mükemmel bir iş çıkarmış.Zaten bu dizi için 38 milyon dolar harcanmış . Hiç sakın Flash Tv'deki o kadın gibi "Sen...38... milyon... dolar... sen bu parayı... sen ne yaptın?" demeyin. Emek var emek!



2. Dizideki karakterler dolu dolu. Boş karakter yok. Hepsinin kendince bir hikayesi, hayat felsefesi, inancı vardı. İzlerken acayip bir bağ kuruyorsunuz. Bir de bunları oynayan oyuncular da yetenekli olunca ortaya efsane bir şey çıkıyor. Her oyuncu birden fazla dilde akıcı şekilde  konuşuyordu. Zaten muhtemelen bu dizi için seçilecek oyuncuların dil bilmesi önemli bir kriter olmuştur.




3. Asla ama asla böyle bir amaç gütmediğim halde genel kültürüm arttı. Çağdaş Dünya Tarihi dersi alıyormuşsunuz gibi. Hem güzel bir dizi izledim hem de bir sürü şey öğrendim. Yalnız Japonlardan da aşırı derecede soğudum. Japonlar nedense kafamda atom bombası atılan mağdur ülke olarak kalmış. Bir de küçük sevimli eşyaların üretildiği, sevimli bir ülke olarak. Ama bu diziden sonra ve tabiki KPSS tarih videolarından sonra (Ramazan Yetkin'e buradan selamlar) çok soğudum. Bir de bildiğim kadarıyla bu dizi Japonya'da da izleniyor? Acaba bunu izleyen bir Japon ne düşünür çok merak ediyorum.

4. Dizinin temalarından bir tanesi de vatan sevgisiydi. Ve bu temayı çok güzel işlediler. " Vay be!" dediğim , gözlerimi dolu dolu yapan çok sahne vardı. Aslında ne kadar çok benziyormuş tarihimiz. Bizde Kuvayı Milliye Birlikleri var, onlarda Erdemliler Çetesi. Bir sürü ülke gelip padişahı/kralı kısıtlıyor, iç işlerine müdahale ediyor. Ülkesini paraya satan hainler var. Yokluğun içinde düşmana karşı savaşmaya çalışıyorsun. Büyük devletler parçalanmanı zevkle izliyor. Çocuk kadın demeden bir sürü masum insan öldürülüyor vs. Ya cidden dizide bizim ülkemizden çok şey buldum. Ama bir şey diyim mi yine de biz bir başkaymışız! Kore'de halk asiller ve sıradan insanlar, köleler olarak bölünmüş durumda. Adamın kendi ülkesinde köle olarak çekmediği kalmamış. Doğal olarak Joseon pek de umrunda olmuyor.( Buna ayrıca değineceğim) Soylular elini taşın altına koymuyor. Halbuki bizdeki vatan aşkı çok daha başka! Irkçılık yapmıyorum, gerçekten öyle. Tamam onlarda vatanını koruyor ama bence biz bu konuda dünyada emsal teşkil eden bir ülkeyiz.



5. Senaryo çok iyiydi. Bazı yerler acı gerçeklerle doluydu, içim acıdı ama malesef bunlar geçmişte yaşandı. Ya cidden ben böyle savaşın ne kadar kötü bir şey olduğunu gösteren, haklı davasını yayan, kahramanları hatırlatan dizileri ayrıca takdir ediyorum. Çok güzel bir şey yaptıkları. Kahramanları unutturmuyorlar. Hatta vatan hainlerini de alt yazıda bizzat adını vererek rezil ediyorlar. Düşünsene 100 yıl geçmiş ama hala bir dizide vatan haini olarak adın geçiyor ve insanlar sana lanet ediyor. Bu hayatta nasıl yaşadığın çok önemli.


6. Korelilerin Amerika'ya özendikleri genel olarak bilindiği için dedim ki: "Heh kesin bu dizide Eugene üzerinden Amerikan sempatizanlığı yapacaklar." Hatta birkaç sahnede bence yapıldı da. Ancak Amerika'nın çıkarları için Kore'ye yardım eder gibi göründüğünün altını da çizdiler. Sömürgeci devletlerden bahsettiler. Bu yüzden bu korkum da yersiz çıktığı için çok sevindim. Hatta alta o repliği de koyayım.



7. Dizide bir tane bile öpüşme sahnesi olmamasına rağmen çok derin bir aşk hikayesi hatta hikayeleri izledik. Gerçekten dizideki aşka hayran kaldım. Lütfen söyleyin var mı böyle bir dizi? Demek mi böylesi de istenince yapılabiliyormuş. Bence bu konuda türünün sayılı örneklerinden. Bazıları hala "kiss"yok diye ağlanıp sızlanırken ben hiç böyle bir beklentiye girmedim. Çünkü buradaki aşk dönemin özelliklerine çok uygun olarak yansıtıldı ve çiftlerin birbirlerini çok sevdiği başka türlü de gösterildi. Gerçekten çok zarif bir aşk hikayesi izledik.




8.Yine bir Bromance vardı. Hem de bu sefer 2 değil 3 kişilerdi. Tuhaf olan da üçü de aynı kızı seviyor. Böyle aralarında atışmalı ama komik sahneler dönmesi güzeldi. Aslında aynı kızı sevdiklerinin de farkındalar ama yine de birbirlerine de bir noktada saygı duyuyorlar. Tabi ilk başta birbirlerinden nefret ediyorlardı ama birbirlerini tanıdıkça çok samimi olmasa da güzel bir Bromance izledik.




9. Descendants of The Sun dizisindeki ikinci çiftimiz burada ana kadın karakterin anne babası olarak yer aldılar. Tabi sürekli değil, konuk oyuncu olarak. Vatanları için ölüp ilk bölümden sonra diziden çıktılar. İkilinin burada olmasını sevdim. Çünkü ben o çifti izlemeyi seviyorum. Aslında senarist bize onların önceki yaşamlarından bir kesit göstermek istedi sanırım. Çünkü Ae Shin'e annesinin kuzeni :" Annenle babanın bir sonraki hayatlarında mutlu olacaklarına eminim." demişti. Şu reenkarnasyonu da bırakamadılar gitti.



Neyse şimdi gelelim Mr.Sunshine'nın konusuna:
  Eugene'in çok trajik bir geçmişi var. Koreli ama Amerikan. Amerikalılar işine gelince onu Koreli olarak, Korelilerde Amerikan olarak görüyor. Alt tabakadan bir köle olduğu için ailesi haksız yere öldürülüyor. Kendisi kaçıyor ama köle avcıları onun da peşinde olduğu için bir misyonerin yardımıyla Amerika'ya gidiyor. Amerikalılar da ırkçılık yapıp bunu sürekli ezdikleri için Amerikan olmanın bir yolunu buluyor: Amerikan ordusuna katılarak. Yıllar sonra ülkesi Joseon'a askerlik görevi için gidiyor. Tabi Eugene, Joseon'a küskün aslında. Joseon'daki sınıf sisteminden çok çektiği için kendini Joseon'a yakın hissetmiyor. Eskiden yaşadıklarıyla yüzleşmek zorunda kalıyor. Joseon'da Eski Joseon değil. Herkes kendi çıkarları için parçalamaya, işgal etmeye çalışıyor. Bir de Ae Shin var. Soylu olarak doğmuş  vatansever bir kızımız. Ülkesini korumak için erkek kılığına girip tetikçilik yapıyor. Zamanla Ae Shin ve Eugene arasında bir aşk başlıyor. Bir yandan Joseon'daki olaylar, bir yandan Ae Shin'in sosyal konumu aralarında zorlu anların yaşanmasına sebep oluyor ve bu aşkın nereye vardığını izliyoruz.


Karakterler 

Eugene Choi

  Eugene Choi,dizide en sevdiğim karakter. Adama hayran kaldım çoğu sahnede. Bir kere aşırı karizmatik bir karakterdi. Ve oynayan oyuncu gerçekten çok iyi oynadı. Hem duygusal sahnelerde hem de aksiyon sahnelerinde hayranlıkla izledim kendisini. Oynadığı karakteri çok iyi giymişti. Eugene'nin özellikle içinde fırtınalar koparken yüzüne bir maske takıp çok soğukkanlı gibi davranmasını ve en kritik anlarda çok zekice çözümler bulmasını sevdim. Ben böyle sorunlara pratik çözümler bulan zeki karakterleri ayrı severim. Adama sonucu kötü bitecek bir olay ver, adam kötünün iyisi olacak şekilde çözüyor. Ağzım açık kalıyorum resmen. (spoiler veremem üzgünüm.)
  Ayrıca Ae Shin'i o kadar güzel sevdi ki içim eridi. O kadar derinden sevdi ki "Vay be, ne aşkmış." dedirtti.


 Bu arada Joseonlular yatsın kalksın bu adama dua etsin. "Amerika Deniz Kuvvetleri Kaptanı, Eugene Choi'yim." cümlesi sihirli bir cümle gibiydi. Adam ne zaman bunu dese herkes bir geri çekiliyor, eli kolu bağlanıyordu.Bu arada oyuncunun İngilizcesiyle kulaklarımızı kanatacağını düşünmüştüm. Çünkü Koreliler benden bile kötü İngilizce konuşuyor. Ancak bu adamın İngilizcesi de iyiydi.



Go Ae-Shin



  Bana böyle kadın karakterle gelin. Adım attığı yolda kararlı, vatanı için elinden geleni yapan, diğer kadınlar süs püsle uğraşırken faydalı işler peşinde koşan bir kızımızdı. Tabi toplumun ve ailesinin ondan beklentileri farklıyken çok fazla zorlukla karşılaştı. Kore dizilerinde izlediğim en farklı kadın karakterdi.Bu arada daha önce bu oyuncuyu hiç görmemiştim. Ama yüzü bence diğer Koreli oyunculardan bir tık daha farklı, böyle farklı, hoş bir havası vardı. Araştırdığım kadarıyla çok bir projede de yer almamış ama bence oyunculuğu da  iyiydi. Ağlama sahnelerinde bence gayet gerçekçi ağlıyordu ki ağlama sahneleri benim için oyunculukta bir kıstastır.



 Özellikle silahıyla ülkesini korumaya çalıştığı zamanlarda aşırı havalıydı. Bu arada ben hayatımda bu kız kadar şanslı birini görmedim. Aynı anda 3 erkek kendisini seviyor ama öyle böyle değil. Hepsi Ae Shin için bir fedakarlıklar sorma gitsin. Sadece onlar mı kralından tut en alt sınıftan insana kadar herkeste bir "egişi egişi" (küçükhanım) sevgisi... Noluyoruz dedim ya? Tamam anlıyorum bu kız ülkesi için savaşan bir kız, saygı duyulacak bir karakter. Ülkede savaş çıkmış,olağanüstü durum var ama millet hala ona küçük hanım gibi davranıyor. Kölelik psikolojisinden çıkamamışlar. Ae-Shin'i de suçlamıyorum aslında o demiyor bana böyle davranın diye, şımarıklık yapmıyor ama bu kız için kimler canını ortaya koydu. Düşündükçe sinir oluyorum. Sanki bununki can, diğerlerininki patlıcan. Köleliğin en kötüsü gönüllü köleliktir diye boşuna dememişler.

Goo Dong-Mae


  Go Dong Mae, Eugene'ye bazı yönlerden benziyor. O da alt sınıftan kasap bir ailenin çocuğu. Onun da annesi daha iyi bir hayat yaşasın diye onu bırakıyor. O da Koreli ama başka bir milletten gibi davranıyor: Koreli ama Japon. Gerçi Japonya'ya bağlı olduğundan değil. Parasını Japonlar verdiği için. İlk bölümler hiç sevmediğim ve milletin bu adamda ne bulduğunu anlamadığım bir karakterdi. Ancak sonlara doğru ben de gerçekten ayrı bir sevdim. Ae-shin'i sevme biçimi der ve saygı duruşuna geçerim. Özellikle bekledim, kesin başkasına aşık olacak dedim ama yok. Ae shin'le olamayacağını da biliyor ama kızın tek bir bakışına,sözüne razı. Bazen Ae-Shin'i korumak için gerekirse onu bile üzüyordu. Ya o kadar üzüldüm ki Go Dong Mae'ye... 



Not: Bu adamın gerçek hayattaki halini gördüğümde küçük çaplı bir şok geçirdim. Asla kendisine benzemiyor. Resmen dizide başka biri olmuş.

Kim Hee-Sung


  Go Ae Shin'in nişanlısı. Aileler kendi arasında anlaşmış, bunları nişanlamışlar ama Hee Sung Japonya'da yıllarca kalmış. Evlenmek de istemeyerek Kore'ye dönüyor ama Ae Shin'i görünce onu sevmeye başlıyor. İlk başta gereksiz bir karakter olarak görmüştüm. Zaten kızı iki kişi seviyor bir de bu nereden çıktı şimdi diye düşünüyordum. Ama sonra anladım ki diziye ayrı bir renk katan bir karakterdi. Dizideki diğer erkekler gibi değildi. Kavga ,dövüş ,savaş aslında ona çok ters şeyler. Hayatta ne yapmak istediğine dair bir fikri de yok. Hatta bunun için bir sürü bölüm okumuş ama o çiçekten böcekten hoşlanıyor. İşte bu noktada dizinin farklı bir karakteriydi. Çünkü dünyadaki tüm erkekler savaşçı bir özelliğe sahip olacak diye bir şey yok. Bu adam tam sanatçı ruhluydu, güzel olan her şeyi seviyordu. Diğer yandan ise büyükbabasının Eugene'nin ailesine ve diğerlerine yaptığı kötülüklerin altında eziliyordu. Kulaklarında büyükbabasının saatinin sesinin çalması çok anlamlıydı. Ama yüzünde her daim alaycı, hiçbir şeyi takmıyormuş gibi bir ifade... Kim Hee-Sung'un gazeteci olmaya karar verişi ve kendini bulma yolculuğunu izlemek çok hoştu.

Hee-Na


  Bir insana eşit derecede hem nasıl uyuz olup hem de sevebilirim? Eğer bu kişi Hee-Na ise mümkün. Dizi boyunca gelenin gidenin eksik olmadığı Glory Hotel'in sahibi. Her yönden çok güçlü bir kadın. Ve gerçekten çok çekici bir kadın. Yalnız kadının konuşma stili biraz kasıntı gibi geliyor bana. Her daim çok kendinden emin konuşuyordu. Hatta bazen o kadar sinir oldum ki... Tıpkı Goblin'deki Sunny gibi. Ne tesadüf ki iki dizinin senaristi de aynı. Sanırım senarist böyle kadın karakterleri seviyor. 



Neyse, bir süre sonra onu da böyle kabul ettim. Çok gizemli bir karakterdi. Ve yüzüne taktığı maskeyi çok az indirdi. İşte bu duygusal zamanlarında Hee- Na'yı çok sevdim. Sanırım Eugene Ve Ae-Shin dışında herkesi sonradan sevdim ben.

 Şimdi dizinin çok beğendiğim sahnelerinden ve  hala etkisinde kaldığım, üç gün kendime gelemediğim finalinden bahsedeceğim. Çünkü bahsetmezsem içimde kalır. O yüzden diziyi bitirmediyseniz lütfen uzaklaşın buradan. SPOİLER GELİYOR!
Kalanlar için alta diziden çok sevdiğim bir müziği koyuyorum, tıklayın yazdıklarımı müzik eşliğinde okuyun.




Çok Etkilendiğim Sahneler

1. Diziden ilk olarak gerçekten etkilendiğim sahneyle başlamak istiyorum. Kel bir Japon vardı hatırlarsanız. Bu arada o Japon asker çok korkunç değil miydi ya? Bir de adam konuşurken Japoncadan soğudum. Çünkü birini tehdit etmeye çok müsait bir dilmiş. Benim buradan varmak istediğim nokta ise bu Japon askerin, Koreli bir kıza saçlarından sürükleye sürükleye eziyet etmesiydi ki kimse de bir şey yapamıyordu. Ae-Shin'le Eugene arasında sonraki bölümlerde de atıfta bulunacak çok anlamlı bir diyalog geçmişti. 
Eugene: O kızı kurtarmakla Joseon kurtulmayacak
Ae Shin: Yine de kurtarmalıyım. Bir dahaki sefere o kızın yerinde ben olabilirim.
 Tabi Eugene, Ae Shin'i korumak için olaya müdahale etti. (Onun için çok kolay Amerikan kimliğinin kullanması yetiyor.) Bu sahneyle diziyi bir tık daha sevmeme neden olmuştu. Bu arada bu sahne bence senaristin diğer dizisi Goblin'deki bir sahneyle çok benzerdi ki bence bilerek yaptı. Bilirsiniz erkek kahramanımız kızı kurtarmak için destansı bir şekilde yürür. Arka plan ve çekimlerde bir yandan bu epik havayı estetik olarak destekler.

2. Eugene, Ae-Shin'in büyükbabasının karşısına çıktığında ve dede onu gömdüğünde içim burulmuştu. Sonra Ae-Shin'in evden atlayarak Eugene'ne koşması nasıl desem hoş bir sahneydi. Çiftimizin uzun bir süre görüşemeyeceklerini anladıkları için üzgün olması tabiki beni de üzmüştü. Yalnız Kore dizilerindeki ayakkabı klişesi burada da vardı. Ne ayakkabı giydirmeymiş!


3. Ae-Shin, büyükbabası öldükten sonra ortadan kaybolmuştu. Büyükbabasının anma törenini basan Japon askerleri neredeyse tüm ailesini öldürüyordu. O an Erdemliler Çetesi onları kurtarmaya gelmişti. Ae-Shin'in çatıdan tetikçilik yaparak Kim Hee-Sung'u kurtarması ve kıza bakışları.... Yine tüylerim diken diken olmuştu. Zaten bu bölümden sonraki her bölüm mükemmeldi. Heyecan doruktaydı. Çünkü Ae- Shin artık soylu gibi yaşamayı tamamen bırakıp silahıyla çetede etkin bir rol oynamaya başlamıştı.


4. Nişancı Jang'in karısını öldürüp köprüden sallandırdıkları sahne de yine duygulandığım sahnelerden oldu. Özellikle Nişancı Jang'ın karısını görüp gözlerine acı biriktiği halde soğukkanlılığını önce koruyup indirin emri vermesi ve sonra ağlaması içimi çok acıtmıştı. 😭Nişancı, benim en sevdiğim karakterlerden biri oldu dizi boyunca. O yüzden onun ve karısının başına gelenler beni çok etkilemişti . Tabi karısına bunu yapan cani Japon askere (adı Takashi'ydi galiba) nasıl sinir oldum nasıl anlatamam. Eugene ona haddini bildirdi neyseki, içimin yağı eridi.


5. Eugene'nin Ae-Shin'e yüzük verdiği sahne çok hoştu. Love yazısındaki "o" harfi yerine yüzüğü koyması çok romantik bir hamleydi. Nasıl desem böyle sessiz sakin, sade şık bir alyansla formalite de olsa evlenmiş sayıldılar orada benim gözümde.


 Zaten ikisinin de o alyanslara daha sonra sıkı sıkıya bağlanması ve sürekli taşımalarını çok sevimli buldum. Bu arada yüzükleri sade ama çok şıktı. Şimdi millet tek taşı geçtim beştaş isteyip, patlamalı,uçmalı bir evlilik teklifi bekliyor. Ah ah günümüzün ilişki anlayışı hiç bana göre değil. Neyse konumuza dönelim.


6. Eugene ve Ae-Shin'in Japonlardan kurtulmak için Japonya'daki Amerikan elçiliğine sığınması da çok zekice bulduğum sahnelerdendi. Adamın tek kurşunu kaldı ve onu en mantıklı şekilde kullanması gerekiyordu. Onu da Amerikan elçiliğini kapı önüne toplamak için kullanması çok zekice gelmişti. Böyle sahneler bana zeka oyunu gibi geldiği için çok severim. Tabi sonra bunun yüzünden Eugene, askerlikten alındı, bu da yetmezmiş gibi üç yıl hapis yattı! Üç! Ama adam hapisten çıktıktan sonra milletin başına bir kakmadı bunu, helal olsun!


7. Glory Hotel'in patlatılması yine mükemmeldi. İki kadının iş birliği içinde çalışması ve Go Dong Mae ve Eugene'nin tam patlama anında onları görmesi ve kadınları kurtarma çabaları... Heyecanım tavan yapmıştı resmen.


8. Halkın birbirine kenetlenip Ae- Shin'i korumak için etten duvar örmesi çok etkileyiciydi. Orada çalan Elaine- Rise Again şarkısı zaten sahneyle muhteşem bir uyum içerisinde. Gerçekten tüylerim diken diken olmuştu izlerken. 


9. Tabiki final bölümü var. Son bölümde o kadar etkilendiğim sahne var ki hangi birinden bahsedeyim. Final bölümü diğer bölümlerden bir yarım saat daha uzundu ve beni parçaladı resmen. Evet sırf bu yüzden dizinin finalini ayrı olarak yorumlayacağım.

                                        Mr. Sunshine  Final Yorumu

Finali izlerken aynen böyleydim.
 Ya bu nasıl bir finaldi! Tamam, kendimi her şeye hazırlamıştım. Sinyaller geliyordu. "Sad ending" lafları dolaşıyordu ama bu kadarına da kendimi hazırlamamıştım. Yani Ae-Shin dışında yaşayan kim kaldı? Onu da öldürseydin bari sevgili senarist! Bu arada finali gece yatağımda yorganın altına girerek izliyordum. Yanıma da peçete almamışım. Evde herkeste uyuyor. Kimseyi uyandırmayayım diye peçete bile arayamadım. Neyse şimdi sırayla gidelim.


  Erdemliler Çetesi  tam Japonları yendi derken RAP RAP RAP seslerinin duyulmasıyla çete üyeleri gibi ben de dondum kaldım. Hepsi de o an öleceğinin farkında, o orduya karşı nereye kadar dayanabilirler? Aslında hepsi de ölümden korkuyordu ama içlerinden biri çok güzel bir söz söyledi:" En fazla bir kere ölürüz. İçlerinden pek çoğunu da giderken yanımda götürebilirim." Ve tüyler diken diken olur.


  Gelelim Go Dong Mae'ye... Zaten öleceğini biliyordu ve günleri sayıyordu artık, o yüzden ölümüne kendimi hazırladığım bir karakterdi. Yine de sonuna kadar savaşarak öldü. Ölürken hala Ae- Shin'i düşünmesine de çok üzüldüm. Küçükken ona "şımarık aptal asil" demesinin Ae-Shin'i etkilemesi bile onu ne kadar mutlu etti. Kendini imkansız bir aşk için harcadı. Arada Eugene olmasa bile Ae-Shin'le onun birlikte olması imkansız gibi bir şeydi. Keşke Hee-Na'yı ya da Hotaru'yu sevseydi. Ya da vazgeçtim Hotaru'yu sevmesin. Hepsi onun yüzünden oldu zaten. Sonuç olarak ölümüyle yine üzen bir karakter oldu. Ata bağlanarak cesedinin yerde sürüklenmesi de çok kötüydü.


En ölmesini beklemediğim karakter Kim Hee-Sung'du. Herhalde bu gazeteci olarak devam eder,onu seven kızla da evlenir diye düşünmüştüm. Silah ona göre bir şey değildi. O da gazete üzerinden yaşanan haksızlıkları ortaya çıkarmaya, kitleleri harekete geçirmeye çalıştı. Yazının da bir gücü var inkar edemeyiz. O işkence sahnesinde bile öleceğini düşünmemiştim. Tabi sonra küçük çaplı bir şok geçirdim ve yine çok üzüldüm. Ölürken bile büyükbabasının saatinin sesini duymasına da resmen içim ezildi. En taşı tırnağa değmeyecek insan öldü. Al işte...


Tabi ben şu an sadece finalden bahsediyorum ama buraya kadar  bir sürü karakteri kaybettik. Haman, Hee Na,Erdemliler Çetesi'nin çoğu üyesi...Dedim ki bari Eugene'ye bir şey olmasın. Tamam işte bir sürü sevdiğimiz karakter öldü. Bu senin için yeteri kadar üzücü bir son değil mi zaten? Niye Eugene'yi de öldürdün insafsız kadın? 
Bu arada bence Eugene'nin öldüğü sahnede evet çok üzüldüm, evet çok ağladım, evet günlerce etkisinden çıkamadım, evet o sahnede çalan şarkıyı milyon kez dinledim ama size bir şey diyim mi? Öleceksen böyle öl. MÜKEMMEL bir sahneydi ve bence bu sahnenin klasikleşmesi lazım. Nasıl anlatsam Aşkı Memnu'da Bihter'in intihar sahnesi ne demekse bu sahnede o demek benim için. (Sanırım bu benzetmeden daha iyi anlatamazdım, kendimi alkışlamak istiyorum.)


O son bakış...😩
Eugene, Japonun birini rehin aldı. Tek kurşunu var. Düşünüyorum ne yapacak bu adam? Yok yani kestiremiyorum asla kafasında ne yapmayı planladığını. Sonra tünele girince tek kurşununu vagonları ayırmak için kullanmasın mı? Orada bittim işte. HAYIIIRRRRR diye haykırmak istedim lakin evde herkes uyuyordu. Ben bir ağla bir ağla. Çok üzüldüm. Diyorum kendime "Gerizekalı mısın? Bu sadece bir dizi. Kendine gel." Yok işte bir duygusal çöküntü içerisine girdim. Ama sinir oldum bir yandan! Hepsi de Ae- Shin'i korumak için öldü. Ne aşkmış arkadaş ya!



 Bu arada tamam Eugene dedik, bağrımıza bastık ama bir konuda Eugene'yi eleştireceğim. Joseon pek de umrunda değildi. Hatta bir cümlesinde Ae- Shin'e diğerlerinin umrunda olmadığını sadece onu önemsediğini, diğer bir cümlesinde de "Sen Joseon'u koru, ben seni korurum" dedi. Joseonlu bir soylu senin hayatını mahvettiyse Joseon'un suçu ne? Hatta Joseon hakkında "onu bir kere bile bağrına basmayan Joseon" cümlesi kurulmuştu. Bireylerin suçundan ülkeyi niye topa tutuyor anlamıyorum. Elin sömürgeci devleti daha mı iyi Joseon'dan? Hatta Netflix'in bu dizi için açtığı orijinal sayfada biri bir fotoğrafın altına "Eugene, Ae-Shin'i daha çok sevdi." gibisinden Ae- Shin'e yüklenmiş. Netflix'de onu onaylayan bir cevap vermiş. Ya pardon da tabiki önce vatan! Kimse kusura bakmasın yani. Ae- Shin'i eleştireceğim çok nokta var ama vatanını sevdiği için onu suçlayamam, aksine takdir ederim. Tabi onu yazan da kim bilir hangi sömürgeci devletin vatandaşı! Siz ne anlarsınız be vatan sevgisinden? Yıllar boyu diğer ülkeleri sömürmekten başka ne yaptınız? Neyse tamam sakinim.


Şu son sahne de ayrıca çok anlamlıydı bence

Bundan sonraki birkaç günü anlatmama gerek yok ama anlatayım: Dizi bittiği için içine düşülen bir boşluk, dizinin müziklerini indirip sürekli dinleme, dinlerken sahneleri düşünüp ah çekme. O sıralar kara kara düşündüğüm bir olay vardı ve çok dolmuştum ama ağlayamıyordum. Bir de hava zaten soğuk ve kasvetli, içim sıkılıyor. İşte bu dizi vasıtasıyla bir rahatladım. Birkaç günüm depresif geçti ama değdi bence. 

Eğer ben kaliteli bir dizi izlemek istiyorum diyorsanız bence Mr. Sunshine'nı kaçırmayın. Uzun bir yazı oldu. Sürçü lisan ettiysem affola!
Görüşürüz! 

36 yorum:

  1. Ellerine yüreğine sağlık. Nede güzel özetledin bir kez daha izlemis gibi oldum gifler resimler süper olmuş.
    Dizi gerçekten çok anlamlı çok naif derin ve güzeldi
    secret garden Descartes of sun ve goblin senaristinden bir efsane dizi daha izlemis olduk. Ben finale mine lovers gibi dramaadir diye başladığım için hazırlıklıydım sanırım çok yıkılmadım ama üzüldüm elbet. Şimdi böyle bir diziden sonra normal romantik komediler uzun bir süre cerz gibi hafif gelecek maalesef. Sevgiler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim bu güzel yorumun için :) Üç kelimede çok güzel özetlemişsin: Naif,derin,güzel

      Sil
  2. Vay canına, sonlara doğru gözlerim dolu dolu okudum yazınızı.
    İki gün oldu bitireli, etkisinden bir türlü çıkamıyorum. Ne yapsam da Eugene'in son sözlerini unutsam diye düşünüyorum ama hissedilebilecek en güzel kalp kırıklığı olarak kaldı Eugene Choi.
    Ben de hüzünlü bir sona hazırlamıştım kendimi. Tabii ki ne kadar hazır olduğumu düşünsem de dizinin son iki bölümünden itibaren geçen saatler sonrasında gözlerim kıpkırmızı bir şekilde geçirdim günümü. İki gün geçmesine rağmen şarkıları dinlemeye başladığım an burnum sızlamaya başlıyor. Sanırım bu bir süre daha böyle devam edecek ve tekrar izleyeceğim.
    Sevdiğiniz sahnelerin hepsi kalbimi bıraktığım sahnelerdi. Aklımdan çıkmayan iki zıt sahne var. Biri mektuplaşmaya giderken eczanede düşmesi bir diğeri de fotoğrafçıdan çıktıktan sonra duvarın kenarına çöküp fotoğrafla ağlaması...
    Yorumunuzu gerçekten keyifle okudum. Emeğinize sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de hala ara ara açıp izliyorum. Yeni bitirmiş halimi göz önüne getiriyorum da çok iyi anlıyorum sizi. Bahsettiğiniz sahneleri de yazacaktım aslında ama unutmuşum, güzel oldu yazmanız. :) Bu arada yazıyı beğenmenize de çok sevindim. Benle aynı düşüncede olanlara tercüman olabildiysem ne mutlu bana ! Teşekkür ederim.

      Sil
  3. Sayfanızı devamlı olarak takip etmiyorum diziyi yeni bitirmis biri olarak benimle ayni dusunceleri olan biri var mı merak ettim ve yorumlarınıza baktib. Ben yazsam herhalde bu kadar aynısı olurdu, aralarda kendinizi kaptırıp kendi kendinize konuşmanız ve gaza gelmeniz de komik olmuş ayrıca�� Kore dizilerinde sonları çok başarılı bulmuyorum ,sadece mutsuz olduğu için değil oldu bittiye getiriliyormuş hissiyatı uyandırdığı için. Ama senarist diğer bölümlerden gelen öyle detayları kullanarak mükemmel bir son bölüm çıkarmış ki kayıplar bile helal olsun dedirtiyor. Sadece ayakta alkışladım diziyi��

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yorumunuz beni çok mutlu etti. Çünkü benim burada yazma amaçlarımdan biri de insanlarla izlediklerimle, okuduklarımla ortak bir paydada buluşmak. Hislerinize tercüman olduysam ne mutlu bana :)) Çok teşekkür ederim.

      Sil
  4. Süperdi������������ Hem dizi, hem yorumunuz. Bir sürü Kore dizisi izledim ama bu hepsinden farklıydı. Tarihi dizilere önyargılıysanız, bu diziyle başlayın diyebilirim. Öyle ki şu an joeson krallığını araştırıyorum netten������ Yalnız bu “Sad Ending” insanın fena içine oturuyor��

    YanıtlaSil
  5. Çok güzel yorumlamışsınız ,bende yeni bitirdim ve kendime gelemedim hala

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim.
      Merak etmeyin zamanla geçiyor o his :)

      Sil
  6. Eugene'nin öldügü sahnede çalan müziğin adı ne hala bulamadım...ve diziyi dün akşam bitirdim uyumaya çalışıyorum aklıma hep Eugene'nin ölüm sahnesi geliyor...ve istemeden gözümden yaşlar süzülüyor...bu diziden önce bir çok Tarihi dizi izledim fakat hala tarihi dizileri pek sevememiştim.Ama bu dizi gerçekten yapılabilecek en mükemmel tarihi diziydi...tüm karakterler insana o kadar yakın geliyordu ki...
    hele Mezarindaki yazı...
    "Harika ve soylu adam hala burada Jeoson'da piknik yapıyor..."
    Son cumleside...
    "görüşürüz yoldaşlarim,bağimsız ülkemizde..."
    Dong mae'nin Kudo'ya "ben kötu bir adamım kötü adamlar hep ilk ölür böylece iyiler uzun yaşar"
    Sonra Kudo'nun dong mae'ye sarılıp "senden daha kötü olacağim benden önce ölme"dmesi...
    Hui seong'un olmeden önce "hep en gereksiz işe yaramayan şeyleri sevdim ay,çiçekler..."sözü...
    Kudo ölünce Dong mae'nin uyudun mu diye ağlamasi...
    Dong mae ise Aeshin ona çocukken yardim edince ona hakaret etmesi Aeshin ise o sozler beni çoi acıtmıştı dmeesi...
    Dong mae ise ölurken o kadar acitacağini bilsydim demezdim deyip kızi düşünmesi...
    Cidden 18 yıllık hayatımda izlediğim en mükemmel diziydi...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Şarkının adı Melomance- Good Day
      Çok güzel detaylara değinmişsin. Ayrıca ben de tarihi dizi sevmem ama bu dizi bir başkaydı. Tez zamanda depresyondan çıkman dileğiyle :)

      Sil
  7. Yorumlarınız sayesinde dizi ve filim seçmemi kolaylaştırdığınız için teşekkür ederim

    YanıtlaSil
  8. gençler çok hoş bi detay vardı kaçırmışsınız sanırım.. YUJİN O harfi olarak yüzüğü masaya koyduktan sonra aeshinin parmağına takmak için alırken o harfi unla dolu zeminde I harfine dönüyor.. kısacası LOVE----LIVE oluyor.. Aşktan öte hep "yaşamasını" istemesini çok zarif bir atıftı şahsen. en ince sahnelerden biriydi. tabi ben böyle yorumladım aksini düşünen olabilir :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aaa hiç dikkat etmemiştim,öyle miymiş? Öyleyse çok tatlı bir detay.

      Sil
    2. Sadece ben farkettim sanıyordum :d

      Sil
  9. Diziyi dün gece bitirdim ve düşündükçe göz yaşı döküyorum. Çok güzel noktalara dokunmuşsunuz. Yazdıklarınızı okurken bir kez daha duygulandım. Ben sizin aksinize Ae-Shin e daha fazla kızdım, sanırım onun idealleri uğruna hiç çekinmeden canını kaybeden bir Eugene den sonra yaşamaya devam eden tek iyi karakter olması bir miktar etkili oldu. Ayrıca her ne kadar dediğiniz gibi vatan sevgisinin önde gelmesi gerekiyor olsa da Eugene için her daim Ae-Shin' in önde olduğunu hissediyorum ve orada yaşadığı sadece acı dolu günlerden sonra her şeyi Amerika'da bulmuş bir adam için bu durumu haklı görüyorum. Babası yerine koyduğu kişi dahi bir Amerikalı. Dizide açık ara en üzüldüğüm karakter Eugene oldu. İlk bölümde de içim parçalanmıştı, son bölümde de. Yeni izlemiş olmanın verdiği hissiyatla bu satırları göz yaşı dökerek yazdığımı belirtmek isterim. Ayrıntılı incelemeniz için çok teşekkürler. (İzlediğim ilk Kore dizisiydi, daha iyisini bulabilir miyim bilmiyorum)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Öncelikle çok teşekkür ederim. Ben de izlediğim dönem çok ağlamıştım ama zamanla geçiyor etkisi. Tecrübeyle sabit. Bu arada tabi Eugene için ger zaman Ae-Shin daha öndeydi. Su gmtürmez bir gerçek. Sadece insanların Ae-Shin'e sanki o hiç sevmemiş gibi kızmasınaydı tepkim.Farklı bakış açıları olur tabi. Bu arada ilk dizi için isabetli bir seçim olmuş, turnayı gözünden vurmuşsunuz.

      Sil
    2. Üstünden onca zaman geçtikten sonra böyle yorumlar okumak sizin için tuhaf olsa gerek :) Sanırım bulunduğumuz şartlardan ötürü evde geçirdiğimiz bu süreçteki duygusal boşluğumu dolduran bir dizi olmasıyla da hala etkisinden çıkabilmiş değilim. Üstelik her ne kadar şimdilik dizi hakkında gördüğüm her fotoğraf, okuduğum her yazı, duyduğum her müzik ya da aklıma gelen her düşünce gözlerimi doldurma potansiyeli taşısa da hafızamda bir süre daha yer etmesini istiyorum. Normalde çok dizi izleyen ya da takılan biri de değilimdir aslında ama bu hikayenin etkisinden çıkamadım. (Bu arada bu konuda konuşacak kimsem olmadığı için içimi dökmüş bulunuyorum biraz.) Sadece bir dizi olsa da akıllıca kullandığı her kurşun kendini bitiren, sevgisi feda üzerine kurulu ve kalbi paramparça olmuşken onu birleştirebilecek sevgiyi doya doya yaşamayan Eugene'nin yaşamı; geçmişte bir benzerinin gerçekliği ihtimali ile buluşunca duygularımı ele geçiriyor. Diğer yandan enfes bir mücadele hikayesi... Asla unutmayacağım sanırım, unutmak istemeyeceğim en azından. Fazlasıyla naif, bir o kadar yürek burkan, aynı zamanda yüreklendiren bu hikayeyi hep anımsayacağım.

      Sil
    3. Yok benim için hiç tuhaf değil, alışkınım ben :) İnsanın duygulandığı bir konuda konuşacak, bunu paylaşacak biri araması çok doğal ki zaten bu dizide tam insanın duygularını ele geçirmelik bir konu.

      Sil
  10. Diziyi birkaç saat önce bitirdim ve gerçekten boşluktayım.. Sayenizde diyebilirim :) çünkü yazınızın ilk kısmını okuyunca bu dizi tam benlik demiştim. Bitirince diziyi yorumunun hepsini okudum, ancak bu kadar güzel yorumlanılabilirdi. Yüreğinize sağlık.. Kore dizilerini vede özellikle tarihî olanlarını pek severum. Ama bu dizi kalbime kazındı, çok sevdim. Her bölümü ayrı güzel ve anlamlıydı. Eugene ne kadar kendisine Amerikalıyım desede bence içten içe aslında Joseonlu olduğunu kendiside çok iyi biliyordu. Sadece Ae-Shin için kendini değil kaç defa Joseon için kendini tehlikeye attı. Sonradan Joseon'a dönmesi bile bu yüzden. Ben en azından bu şekilde algıladım.
    Aralarındaki aşka o kadar bayıldımki..birbirlerini o kadar samimi sevdilerki..hep duygulandım o sahnelerde..böylesi güzel ve yüce sevilirmi diye.
    Japonlardanda nefret ettim gerçekten..bu dizi sayesindede tarihide öğrenmek güzeldi. Sonradan araştırıp okudum. Kore'nin geçmişte neler çektiğini okuyunca çok üzüldüm. Şu anki Kore'nin ahvalide Amerika, Rusya ve Japonlar yüzünden. Kardeşleri birbirlerinden ayırdılar. Işgal edildi toprakları, sömürüldüler ve hala bağımsız değiller. Çok acı.. Çok sevdim bu diziyi ve kolay kolay kendime gelemicem galiba. Yorumlara devam, takipteyim her daim! :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim :)Beğenmene sevindim ama umarım içine düştüğün o boşluktan bir an önce çıkarsın. Başka yorumlarda görüşmek üzere :)

      Sil
  11. Asıl ben teşekkür ederim, yazılarını çok beğeniyorum. Bu yazıdada duygularımın tercümanı olmuşsun. Şu anda müzikleriyle avunuyorum.. Ne zaman yeni bir diziye başlarım bilemiyorum :) Görüşmek üzere, sağlıcakla kal..

    YanıtlaSil
  12. https://youtu.be/bdB95VRNgpk
    Yazınız üzerine diziyi izledim ve bir klip yaptım. Klip hakkındaki fikirlerinizi izleyip paylasırsanız cok sevinirim 😊

    YanıtlaSil
  13. goo dong mae nin hikayesini tam anlayamadım. kasabın oğlu diyor kendine ailesi kasap et satıyorlar ama parasını alamıyorlar yine fakirler. dönemin sosyal yapısını anlamadım. anlayabildiyseniz açıklar mısınız?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Diziyi izleyeli üç sene geçtiği için tam hatırlamıyorum açıkçası ama soylu tabakasından olmayanlar eziliyor genel olarak.

      Sil
  14. Dizinin kötü sonla biteceğini bildiğim için 18.bölümde bitiriyorum dayanamadım kötü sonu izlemeye o yüzden yazınızı okudum. Benim hatırımda hep güzel kalacaklar :)

    YanıtlaSil
  15. Böyle bitmemeliydi ağlamaktan nihal oldum

    YanıtlaSil
  16. Hayatımda izlediğim en güzel bir kaç diziden biri konusu oyuncuları müziği tek kelime ile muhteşem bu diziyi izledikten sonra tüm diziler tatsız tuzsuz geliyor tavsiye ederim.

    YanıtlaSil
  17. Lee byung-hun hayraniyim ve Eugene'nin öleceğini bildigim icin bir turlu izlemeye cesaret edemiyordum. Sizin yazinizi okuduktan sonra izlemeye başladım. Ahh byung'um her zamanki gibi mukemmeldi... sizin degindiginiz noktalar aynen benim de dikkatimi cekti. Tarihimizin benzedigi konusunda hemfikirim. Aslinda o kadar guzel anlatmissiniz ki ustune soylenecek birsey kalmamis. Dong mae nin gercek halini gorunce ayni şoku ben de yasadim. Dizideki savaşçı ve çekici erkek bir baktim bebek suratlı süt gibi cocuk. Ah eugene o japonlari diger vagona itip kendin aesinin yaninda kal oyle ayir vagonlari. Yok butun senaristler bu adami aski icin öldürüyor. Bütünüyle harika bir diziydi. her bölüm sinema filmi gibydi ve dediginiz gibi goruntuler harika acilardan cekilmisti.Finalin etkisinden gunlerce çıkamadım.Hala yuregim sızlıyor... 😭

    YanıtlaSil
  18. O kadar harika bir diziydi ki… izleyeli kaç yıl oldu ama nerde adı geçse duraklayıp okur ya da izlerim hep aynı duygularla. Bi yerde bu diziyi izlemek rahatlattı beni yazmışsınız o kadar doğru ki o zamanla dedem vefat etmişti cenazeye götürmemişlerdi beni ablamla yalnızız evde o başka odada kuran okuyor bende dizinin son iki bölümünü izliyorum. dedemle çok yakın değildim 14-15 yaşlarında falanım zaten ama çok üzgünüm içim eziliyo o zamanlar bilmiyorum nedenini neyse izliyorum her ölüm sahnesinde hüngür hüngür ağlıyorum bi rahatlıyorumda tabi o ölüyo ben ağlıyorum aeshin yüzüğünü kolye yapmış çıkarıp gösteriyo ağlıyorum dong mae hina kudoyu sırtında taşırken kar yağmadan önce gelme ziyarete diyo dong maede uzun bi süre kar yağmayacak ama diyo kudo da biliyorum o yüzden ölme diyo ben yine ağlıyorum öyle öyle rahatlıyorum bu yüzden bu dizi benim için o kadar anlamlı ve özel ki… her sahnesi şahaneydi ya iliklerine kadar hissediyosun her detayını. gülüşüyorlar sahnede gözünde yaşlarla gülümsüyosun sen. Eugene o kadar üzüldüğüm bi karakterdi ki babasının öldüğü sahnede kahroldum insan en zor günlerinde yanında olan insanı hep mutlu ve sağlıklı görsün istiyor ki babadan daha öte biri onun için çok zor bi hayatı vardı ama josan ı değil aeshini koruyordu sadece önce vatanı gelmeliydi cümlesine hiç katılmıyorum.bütün halk ailesinin ölümü seyretti kimse karşı çıkmadı anlıyorum kimsenin cesareti yoktu ama kimse ne eugeneye ne de ailesine güler yüz gösterdi fakir kesimden diye herkes dışladı ve kovdular resmen adamı ülkesinden bunlar kolay şeyler değildi içinde kinden nefretten öte kırgınlık vardı sonra sonra yenmeye çalıştı bu duygusunu ama hiç kolay değildi beni öldürmeye çalıştılar ailemi yok ettiler ama ben yardım etmeyince kötü biri oldum. Olmamalı böyle bi şey ama halktan biri gelip eugeneye çok zorluk çektin biliyorum kimseyi geri döndürmeyecek ama ülkemiz adına çok özür dilerim senden deseydi adam daha iyi olabilirdi. Aeshinde korkuyo adamlardan ama belki benimde başıma gelebilir diyip kurtarıyo kızı. Neyse buralar çok derin ve kırıcı konular. Ben nerde paramparça oldum biliyo musunuz aeshin ustasının kanlı elini görüp hüngür hüngür ağladı sahnede. O kadar duygulu ağladı ki kalbim parçalara ayrıldı. Hina kudo ben birini seviyodum ama onun gözü aeshinden başkasını görmedi dediği sahne aşırı kalp parçalayıcıydı. Daha o kadar çok sahne var ki yazamadığım bi baş yapıt ya harikulade bi diziydi ost lar oyunculuklar senaryo cinematography si her şeyi harikaydı izlemeyen izlesin ve izlettirsin lütfen

    YanıtlaSil
  19. Diziyi dün gece 03:50 de bitirdim, sonrasında sahur yapacaktım bir bardak suyu zor içtim. Sizin yorumunuzu sabah okuyorum ve diğer yorumlayanları gözümden yaşların akmasına engel olamıyorum. Zaten müzikleri ilk bölümde indirmiştim. Ben de diziyi izlerken ülkemiz Kurtuluş Savaşı ile eşleştirdim belki de bu yüzden beni bu kadar yaraladı. Karekterler hakikaten çok iyi seçilmiş hepsi rolüne tam oturmuş, oyunculuklarda süperdi. İzlediğim için mutluyum.

    YanıtlaSil