25 Kasım 2018 Pazar

Müslüm Film Yorumu

Müslüm,son zamanların en çok konuşulan filmlerden biri oldu. Hatta Müslüm Gürses neredeyse popüler kültür haline geldi. Benim yaşım tutmuyor Müslüm Gürses'in zirvede olduğu zamanlara ama tutsa da pek bana hitap etmeyen bir tür arabesk. Ha birkaç şarkısını sevdiğim için dinlerim o ayrı ama genel olarak arabesk benlik bir tür değil. Son zamanlarda ülkemizde böyle biyografik filmlerin yapılması adına ise seviniyorum. Çünkü her insan ayrı bir hikaye, her insan ayrı bir zenginlik. Ancak bazı insanlar gerçekten de film gibi hayata sahip derler ya işte öyle bir hikayesi var Müslüm Gürses'in. Ayrıca dikkat ederseniz en başarılı insanlar en acı hikayeye sahip olanlardan çıkıyor. Bence bu bir tesadüf değil.



  Aslında filme gidip gitmemek arasında çok kararsız kalmıştım. Ancak o kadar çok olumlu yorum duydum ki arkadaşlarımla bir gün okul çıkışı sinemada bulduk kendimizi. Filme koştura koştura gittik. Tam biz girerken film başlamıştı. Adam da vere vere arka koltuğu vermiş sanki hiç boş yer yokmuşcasına. Tabi gözlüğümde yanımda yok, filmi resmen görmüyorum. Her şey bulanık. Gözlerimi kısarak ve önümde oturan uzun boylu adamın kafasını görmemezden gelmeye çalışarak ilk yarıyı izledim. Sonra gözüm uyum sağladı neyse ki biraz ve koltuğumuzu da kaydırdık.


  Filmi dönemsel olarak ikiye ayırabiliriz. İlk kısım daha çok Müslüm Gürses'in çocukluğunu,aile yapısını gözler önüne seriyor. Ben en çok bu kısımları beğendim. Çünkü bu kısımlar insanı bayağı etkiliyor. Annesinin ve küçük kız kardeşinin baba tarafından öldürülmesi özellikle filmin en çarpıcı sahnesiydi. Gerçi son zamanlarda bunun tam olarak filmdeki gibi olmadığına dair haberler çıktı. Ancak ne fark eder ki? Babası sonuç olarak annesini öldürmüş mü öldürmüş. Tekrar filme dönecek olursak Şahin Kendirci'yi bu filmde görmek beni sevindirdi. Nasıl anlatsam bana çok efendi geliyor ve tam bir Anadolu çocuğu. Özellikle verdiği röportajları izlerseniz ne kadar efendi bir çocuk olduğunu görürsünüz. Onun yerinde başkası olsa ünlü oldum diye şımarabilirdi. Bu arada Şahin'in filmdeki oyunculuğu da gayet iyiydi. Filmin diğer yarısı ise  Müslüm Gürses'in ünlü olduğu ve Muhterem Nur'la yeni bir hayata başladığı kısma odaklanıyor. Bir ara Timuçin Esen'i Müslüm Gürses'e o kadar benzettim ki anlatamam. Müslüm Gürses canlanmış da kendini oynamaya gelmiş gibiydi. Özellikle sesini nasıl da benzetmiş ve bildiğim kadarıyla bunu dijital ortamda da yapmamışlar. Tamamen Timuçin Esen'in yeteneği. Şahsen ben bu filmden önce de Timuçin Esen'in oyunculuğunu çok doğal bulurdum. Adam sanki rol yapmıyor, rolü yaşıyor.

Film bittikten sonra genel olarak şu düşüncelere vardım:
  Bence Türkiye bazında çok iyi bir film ama sağda solda çok fazla abartılmış bir film olduğunu düşünüyorum. İnsanların bu kadar iyi yorum yapmasının temel sebebini de  Müslüm Gürses'in acı hayat hikayesine bağlı olduğunu düşünüyorum. Çoğu kişi "Adamın ne hayatı varmış be!" kısmına takılıyor. Mesela bence filmin ikinci kısmı çok durağandı ve kopuk kopuktu. Oyunculuklar çok iyi ve filme çok emek verilmiş. Ancak eksik kısımları olduğunu da inkar edemeyiz. Çoğu insan gibi filmden sonra da Müslüm Babacı kesilmedim. Sadece şunu bir kez daha öğrendim. Hatta Muhteşem Gatsby'nin ilk cümlesidir. " Birini eleştirmeye kalkıştığında şu dünyada her insanın senin sahip bulunduğun ayrıcalıklara sahip olmadığını hiç aklından çıkarma." Evet, filmden sonra aklıma düşüp duran cümle tam olarak buydu.
  Bir de mesela Müslüm Gürses falan diye ayırt etmemek lazım. Adam bildiğin karısını tokatlıyor daha ilk tanışmada. Sonra da dövüyor aklı başında değilken. Hatta ben bu filmde gösterilenden çok daha fazla bir şiddet olduğunu Muhterem Nur'un röportajından biliyorum. Eee ne yapacağız şimdi bu şiddeti uygulayan Müslüm Gürses diye içkiliydi bilmem ne mi diyeceğiz? Psikolojik olarak kendini düzeltme yoluna girse hani bir nebze diyeceğim ama yok. Muhterem Nur'un hayat hikayesi çok daha acıklı geldi bana. Çünkü sevdiği adamın şiddetine maruz kalıyor. Yine de kimseyi yargılamamak lazım diyerek kapatıyorum bu konuyu. Filmin en büyük etkisi bence sadece arabeskçi insan profilinin filmi izlememesiydi. Seyirci kitlesi her kesimden oluşuyordu ve bu durum benim hoşuma gitti.

  Toparlayacak olursam film güzel ama benim için bir Ayla değil.

  İzleyecek olanlara iyi seyirler.


2 yorum:

  1. Valla ben izlemek istemedim, şiddet uyguladığını duymuştum bir yerden çok da ilgimi çekmiyordu yani ne yapayım, arabeske de uzağım. Touch Your Heart'a da kesinlikle katılıyorum, ben her şeye bir kusur bulurum ve beğenmem ama o "fail" bir diziydi. Böyle benzer fikirlerde olmak hoş, sadece Uncontrollably Fond'u da hiç sevmiyorum ben mesela,orada uyum sağlayamamışız, olsun artık. :D İlk bölümündeki ölme sahnesi üzerine olanları sevmiştim sadece. Benim için tek sahnelik güzel sadece. Neyse. Ellerinize sağlık. Daldan dala atladım...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de her şeye genelde kusur bulma eğilimim var ama Touch Your Heart konusunda hem fikiriz. Aaaa ama Uncontrollably Fond konusunda nasıl uyum sağlayamamışız, üzdü ;))
      Yorum için teşekkürler.

      Sil