28 Ekim 2019 Pazartesi

Hotel Del Luna Dizi Yorumu


  Herkese Merhaba,
  Şöyle uzun uzun dizi yorumu yazmayı özlemişim. Hotel Del Luna'nın yorumuyla geri döneyim dedim. My Mister'dan sonra IU'nun yeni dizisi çıkınca izlememek olmaz diyerek bu diziye başladım. Beklentim gayet yüksekti. Çünkü Master Sun'ın senaristleri Hong Sisters var, IU var, tanıtımlar falan gayet kaliteli bir dizi izleyeceğimizin sinyalini veriyor. Ama yine ve yine ben pek beğenemedim. Nasıl bir lanete tutulduysam son seçtiğim Kore dizileri beni pek sarmamaya başladı. Eğer linç yemeyeceksem söylüyorum: Ben herkesin aksine Hotel del Luna'yı pek sevemedim. Ama aşırı kötüydü de diyemem. İzlemesem de olurmuş modundayım daha çok. Kısaca konusundan bahsedip daha sonra sevip sevmediğim kısımlarına değineceğim. 

26 Ekim 2019 Cumartesi

It Ends With Us - Colleen Hoover | Kitap Yorumu



  It Ends With Us, yorumlara baktığımda Colleen Hoover'ın en beğenilen kitabı diyebilirim. Dolayısıyla ben de epey merak ediyordum. Sonunda kendimi okumaya hazır hissettim ve okudum. Ve şimdi kalbimi bıraktığım bu kitabın yorumuyla birlikteyiz. Kalbimi inciteceğini daha önce okuduğum yorumlardan dolayı biliyordum ama gerçekten bu kadar etkileneceğimi bilmiyordum. Bu kadar beni ağlatacağını bilmiyordum. Kafamdan atamıyorum kitabı bir türlü.
 Kitap, Lily'nin ağzından anlatılıyor. Lily babasının annesine yaşattıkları yüzünden zorlu bir ailede büyüyen, annesini babasından  ayrılmadığı için içten içe suçlayan bir kızken yıllar sonra kendini benzer bir durumun içinde buluyor. Ryle ile başta mükemmel giden bir ilişkileri varken zamanla Ryle'ın başka yönlerini de görmeye başlıyor. Tabi bir de yıllar sonra karşısına çıkan ilk aşkı Atlas var. Kabul, kitabın konusuna baktığınızda aşırı klişe duruyor. Evlendikten yıllar sonra kayıp ilk aşkına rastlayan ve bir bocalamanın içine düşen bir kadının hikayesini okuyacağımı düşünmüştüm ben de. Ama kitap bu tarz bir klişe romantik kitaptan çok daha fazlası. Sadece hikayenin iskeleti bir klişe üzerine oturtulmuş, o kadar. Bunun dışında kalan kısmı daha önce hiçbir kurguda rastlamadığınız türden. Ryle bana kalırsa hikayenin kilit karakteriydi. Yazar kolaya kaçıp Ryle'ı hakkında kesin bir hükme varabileceğimiz kadar düz bir karakter olarak yazabilirdi. Ama kitabın en çok iç burkan kısmı da aslında Ryle'ın çok daha komplike bir karakter olması. Kitabı okuduğunuzda belki de kendinizi o kınadığınız kadınlar gibi düşünürken bulacaksınız. Ben kendimi öyle buldum şahsen. İşte bu yüzden kitap okumayı seviyorum. Farklı bakış açılarından olaya bakmanızı sağlıyor. Hayatlarını yargıladığınız insanların yerinde olsaydınız belki de tıpkı onlar gibi düşünebileceğinizi gösteriyor. Kitabın anlatmak istediği, vermek istediği bir mesaj var. Yazarın son kısımdaki notunu okuduğunuzda aslında anne ve babasının hikayesinden oldukça fazla etkilenip bu tarz bir hikaye kaleme aldığını görüyorsunuz. Bazen ilişkilerde olmaması gereken şeyler oluyorsa "Neden ayrılmıyorlar ki?"diye yargılarız. Çünkü dışarıdan ahkam kesmek kolaydır. Ama ilişkiler iki kişi arasında yaşanır ve o kişilerden biri olmadığımız sürece gerçekten ne yaşadıklarını, nasıl bir durumda olduklarını bilemeyiz. Ve kimseyi o iyi bu kötü şu şöyle bu böyle diye belli kalıpların içine sokamayacağımızı bir kez daha anladım. Hatta kitapta en çok hoşuma giden sözlerden birisiydi bu: "Kötü insan diye bir şey yok.Sadece bazen kötü şeyler yapan insanlarız."

  Ryle konusunda gerçekten çok ama çok üzüldüm ve yazara ona böyle bir rol biçtiği için çok kızdım. Ama sonra o epilogu okuduğumda yazarın tıpkı ondan yapmasını beklediğim gibi Ryle hakkında yazdıklarını silip yeniden düzeltmek istediğini ama realistik bir kitap yazmak istediği için bu şekilde yazdığını okuyunca yazarı da anladım.  Kendi babasından gördüğünü gerçek hayat olarak gördüğü için  Ryle'a biçiyordu. Son kısımda Lily'nin Ryle'la yaptığı konuşma beni bitirdi. Gözyaşlarıma engel olamadım. Bak şu an o sahneyi hatırladım hala gözlerim doluyor. Ancak daha sonra Atlas'lı kısım beni çok sinirlendirdi. Bence o kısım hiç olmamalıydı ve kitap orada bitmeliydi. Neyse ben son kısımda ağladıktan sonra yazarın annesiyle babasından bahsettiği kısımda ve kitabı nasıl şekillendirdiğini yazarken ne düşündüğünü anlattığı kısımda bir posta daha ağladım. Çünkü çok duygu dolu bir yazıydı.

It Ends With Us, gerçekten insanların bahsettiği kadar varmış. Bana göre çok etkileyiciydi. Colleen Hoover'ın kitaplarını gerçekten çok seviyorum. İlk başta klasik bir aşk hikayesi yazdığını sanıyorsunuz ama sonra kitaba bir öyle bir dokunuş yapıyor ki kitaba hayran kalmanızı sağlıyor. It Ends With Us'ın film olacağını duyunca sevinmiştim ama şu an olmasa mıydı acaba diye düşünüyorum. Çünkü kalbim bu hikayeyi bir de film versiyonunu izleyerek kaldırabilir mi emin değilim.  Neyse blogda film yorumunu da yazacağım günleri görürüz inşallah.
 Hoşçakalın!

9 Ekim 2019 Çarşamba

Wonder- Mucize Film Yorumu


Zorlu bir mücadele veren herkese karşı nazik olun ve insanların aslında nasıl biri olduğunu görmek istiyorsanız tek yapmanız gereken bakmak.

  Bir ara hatırlarsanız Pegasus Yayınları’ndan çıkan Mucize kitabı oldukça popülerdi. Okuyacaktım ama bir türlü okuyamadım. Bugünde aklıma geldi bari filmini izleyeyim dedim. İyi de yapmışım. Bu arada her öğretmenin izlemesi gereken filmler listesi yapmayı düşünüyorum. O listede bu film de yerini alacak, bunu şimdiden söyleyebilirim. Film yüzünde doğuştan bir farklılık bulunan Auggie'nin hikayesini konu alıyor. Ama bunu yaparken çok güzel bir hikaye işleme yöntemini kullanmışlar. Sadece Auggie'ye odaklanmak yerine arkadaşı, ablası gibi hayatındaki kişilerin bakış açısından da bakmışlar olaylara. Filmde en hoşuma giden şeylerden biri işte bu şekilde farklı pencerelerden olaylara bakmaktı. Çünkü bir kişi herhangi bir özel hastalığa sahip olduğunda bundan yalnızca o değil, dolaylı da olsa çevresindeki herkes etkileniyor.