30 Kasım 2019 Cumartesi

Bir İdam Mahkumunun Son Günü – Victor Hugo | Kitap Yorumu




  Bu kitapta, idama mahkum edilmiş bir adamın giyotinle idam edileceği güne kadarki son altı haftasını okuyoruz. İdam cezasını ki özellikle giyotinle ölümü sorgulamadan edemiyorsunuz. İdam zaten başlı başına çok tartışmaya açık bir konu, bu konuda çok farklı bakış açıları var. Suça göre yargılamamız bile değişiyor. Sanırım o yüzden yazar, kişinin suçuna tam olarak yer vermiyor. Birini öldürdüğünü biliyoruz ama neden bunu yaptı bilmiyoruz. Belki mecbur kaldı, belki bir kazaydı belki de kasıtlıydı. Ama yazarın sanırım burada odaklanmamızı istediği şey sadece işin vicdanı boyutu. Kendimi sık sık o adamın yerine koyarken buldum mesela. Giyotinle öleceği günü insan bile bile nasıl bekler? Ne düşünür? Ne hisseder? Hepsi aslında güzel bir şekilde önümüze serilmiş.    Aslında giyotin idam şekilleri içinde en az acı hissedilerek öldüren yöntem olarak lanse ediliyor. Ama yaşayan bilir sadece. Kimse de öldükten sonra gelip bunu doğrulayamayacağına göre? Ne kadar doğru bir varsayım bilemiyoruz. İlk başlarda kürek cezasındansa ölmeyi tercih eden mahkum, idam edileceği sırada yaşamak için nasıl da çırpınıyor, kürek cezasına bile razı hale geliyor okuyorsunuz. Ölümle yüzleşince hissedilen o korkuyu, bundan sonra bana ne olacak düşüncelerini, geçmiş hesaplaşmaları vs. önünüze apaçık seriyor bu kitap. Bitirdikten sonra giyotinin tarihini araştırma gereği hissettim. Beni düşündüren, araştırmaya ve empati yapmaya teşvik eden bir kitaptı. Favorilerim arasında değil belki ama güzeldi.

22 Kasım 2019 Cuma

Kanlıca Gezisi | Gezdim Gördüm



 Herkese Merhaba !
  Bugün blogda yeni bir seriye başlıyorum. Artık gezdiğim gördüğüm yerleri burada yazıp hem kendime bir arşiv oluşturmak hem de gezdiğim yerleri sizlerle paylaşmak istiyorum. İlk bahsedeceğim yer İstanbul'un en güzel yerlerinden biri bana göre: Kanlıca. Kanlıca'yı tanıtan bir sürü yazı varken benim yazıma belki gerek bile yok ama size bu yazıda daha samimi bir üslupla anlatacağımın garantisini veriyorum.
  Arkadaş grubumla nereye gitsek diye alternatifleri düşünürken ben Kanlıca gezisi olmasında ısrar ettim.Çünkü buraya uzun zamandır gelmeyi düşünüyordum ve planı çoktan yapıp onlara mesaj atarak olası başka bir yerin seçilmesinin önüne geçtim. Hazır bir plana kimse hayır diyemez.

19 Kasım 2019 Salı

Jane Eyre -Charlotte Bronte Kitap Yorumu


  Jane Eyre, yıllar önce TV'de 2011 yapımı filmini görmemle ki direk ortasından izlemeye başlamıştım tanıştığım bir klasikti. Tabi o zaman internet bu kadar gelişmiş değil, biliyorsun Jane Eyre diye bir eser var ama ulaşamıyorsun, yaşımda küçük o zamanlar. Neyse geçenlerde bir an dank etti kafama, neden alıp okumuyorum diye ve böylece bir kitabın daha sonuna geldim.

13 Kasım 2019 Çarşamba

Boşluk Hissi | İç Dökmece



 Herkese Merhaba,
Bu sefer bir yorumla değil de ufak bir iç döküşle geldim.Neden bilmem  aniden içimden bunları yazmak geldi. Hem ara sıra neleri atlattım diye açıp okurum buraları. Neyse uzatmadan mevzuya gireyim. Şöyle ki  bu Haziran'da mezun oldum ama bunu yeteri kadar idrak edemedim. Çünkü 28 Temmuz'a kadar KPSS yüzünden ders çalışmam gerekiyordu. Öyle de yaptım zaten. Sınav bitti sonuçlar açıklandı ki bunları zaten ayrı bir yazıda yazacağım için burada bahsetmeyeceğim.

  Şu son bir senede ne düzgünce bir yere gidebildim ne arkadaşlarımla doyasıya buluşabildim. Buluştuğumdaysa bunun hakkım olduğunu bilsem de istemsizce bir vicdan azabı çekiyordum. Kitap okuyamıyordum ve canım kitap okumak istiyordu. Okunacaklar listemi dolduruyordum kafamda.
Beni heyecanlandıran bir sürü dizi film çıktı. Ah şunlar bir bitsin hepsini izleyeceğim diyip duruyordum. Bir kerecik diyordum ya sadece bir kerecik şöyle canım ders çalışmaktan değil de boş beleş olmaktan sıkılsa keşke. Canım çok sıkılıyor diye mesaj atan arkadaşıma onun yerinde olmak istediğimi ve içinde bulunduğu durumun ne kadar güzel olduğunu söyleyip elindekilerin kıymetini bilmediğini söylüyordum.

6 Kasım 2019 Çarşamba

İvan İlyiç'in Ölümü - Tolstoy | Kitap Yorumu


  İvan İlyiç'in Ölümü, gerçekten çok beğendiğim bir klasik oldu. Tolstoy'un ölmekte olan bir hastanın düşüncelerini anlatışı mükemmeldi. 
  İvan İlyiç, hastalığı ortaya çıkana dek kendine mutlu, huzurlu, zengince yaşayabileceği bir hayat kurmuştu. Yüksek statülü iyi maaşı olan bir yargıçtı, bir ailesi ve para sıkıntısı çekmeden daima refah içinde yaşayabileceği bir hayatı vardı. Ve sonra bir anda hastalığıyla yüzleşiyor, en iyi doktorlar bile buna bir çare bulamıyor. O zamana kadar sadece başkalarının kapısını çalabileceğini düşündüğü ölümle yüzleşiyor. Bunca yıldır uğruna didinip durduğu suni hayatı tokat gibi çarpmaya başlıyor. Çevresindeki insanlar, eşi,çocukları, herkes onu sinirlendiriyor.