9 Ekim 2020 Cuma

It's Okay to Not Be Okay Dizi Yorumu


 Herkese Merhaba!
 Ah ben bu diziyi izler izlemez yorum yazacaktım uzun uzun. Üşengeçliğim saolsun yazamadım. Sonra da taşınma olayları falan derken kaldı öyle. Ve hala çok üşeniyorum ama nedense yazmasam da aklım kalıyor. Bu yüzden uzun bir destan yazmak yerine şuna karar verdim. Yorumum baştan aşağı spoilerlı olacak. Altını çizerek tekrar söylüyorum bu yorum sadece diziyi izleyenler için ki zaten çoğunuz çoktan izlemiştir. O yüzden içim rahat. 

Hadi başlayalım!

  It's Okay to Not Be Okay'i izledim. Çünkü çok popüler bir diziydi, sürekli karşıma çıkıyordu. Kelimenin tam anlamıyla her yerdeydi, h e r  y e r d e. Ancak böyle bir diziyle karşılaşacağımı bilmiyordum. Gördüğüm video kesitlerden tahmin ettiğimin dizinin izledikten sonra fark ettiğim gerçek yüzüyle alakası yokmuş. "Ne geveliyorsun beğendin mi beğenmedin mi onu söyle." diyorsunuz. Üzgünüm, buna evet ya da hayır diyerek basit bir cevap veremem. Çünkü olay benim için diziyi sevip sevmemek değil. Sevip sevmediğim yönleri her dizi gibi var ama etkilenmem mevzu bahis. Ben bu diziden etkilendim arkadaşlar. Değindiği ve işlediği bazı konular bana çok dokundu.
  Yorumlardan anladığım kadarıyla bu diziyi çoğu kişi Kim Soo Hyun'un beş yıllık aradan sonraki dönüşü için heyecanlanıp izlemeye başlamış. Seo Ji için izleyen de var, ikisinin arasındaki kimya için de. Şaşırmayın ama ne yalan söyleyeyim benim için hiçbiri. Çünkü ikisini de bu diziyle ilk kez izledim. Sadece popüler diye merak edip açtım. Ancak ben dizinin psikolojik kısmına vuruldum daha çok. Tabiki bu psikolojik travmaları yansıtan oyuncuların yeteneğini de es geçemem ama dedim ya ben en çok dizinin hayatlarımızdaki yaralara dokunuşunu sevdim.  

  Zaten benim insan psikolojisi alanına bir meyilim vardır. Kendi kendime çocukluğumu masaya yatırır, iç hesaplaşma yaparım. Ya da mesela yaşlı bir insan görsem hayatını anlattırırım, iç dünyasına dair sorular yöneltirim. Kötü bir insan görsem bile acaba neden böyle, nasıl bir çocukluğu oldu da bu hale geldi diye düşünürüm. Yani insan psikolojisi beni her zaman kendine çeken bir alan olmuştur. 
  Diziyi izlediğim ilk bölümlerde de bir tanıdığımızın psikolojik bir rahatsızlığını öğrenip şok olmuş ve çok üzülmüştüm içten içe. Üstüne bu dizide de psikolojik rahatsızlığı olan insanların hikayelerini izleyince ve onunla bağdaştırınca etkilenmem kaçınılmaz oldu.

Genel Yorumum

1.Bu bir iyileşme hikayesiydi. Bazı kısımlar daha esprili olsa da bölümler ilerledikçe dizi mental olarak acı çeken karakterlerimizin travmalarıyla bizi yüzleştirdi. Ve ben bile dizi bittiğinde kendimi neden bilmem hafiflemiş gibi hissettim. Şey gibiydi: Birilerinin hayat hikayesini dinlemiş, onların derdiyle dertlenmişim de mental olarak özgürleştiklerinde onların adına çok sevinmişim gibi.

2.Dizinin sevmediğim yönleri de var mı var ama ben kaliteli diziyim diye bağırıyor resmen. Oyuncularından kurgusuna, masallarla acı gerçekleri birbirine bağlamasından müziklerine kadar her şeyine önem verildiği belli. Her şeyin en iyisini yapmaya çalışmışlar gibi. İnce detaylara kadar düşünülmüş. 


 3.Dizinin değindiği konular, hep düşündüğüm kendi hayatımda da bu niye böyle diye sorguladığım yüzeysel sorunlar gibi dursa da derin konulardı. Ve bence bu konular çok gözümüzün önünde duran ama sıradanlaştığı için kimsenin konuşmaya/ işlemeye değer bulmadığı konular. Birkaç tane örnek vermem gerekirse;

Bizler anne babalarımızın işine yaradığımız müddetçe mi iyi evlat oluyoruz? 

Bir ebeveynin asıl görevi çocuğunun açlığını bastırıp onu bir çatı altına almak mı yoksa sevgi verip yetiştirmek mi? 

Biz kime aidiz? Kendimize mi sevdiklerimize mi?

Kim güçlü? Zayıf olduğunu kabul eden mi güçlü rolü oynayabilen mi?
 
İşte her bölümde bunlar ve benzeri konulara değinmeleri çok güzeldi. Bazı sahnelerde gözyaşlarım bir anda hücum ediyordu. Ne ara ağlama aşamasına geldiğimi anlamıyordum. Bir bakmışım damla damla akıyor. Bir de bakmışım ki şelaleye dönmüş.

4. Normalde diziler nasıldır? Birbirine aşık bir çift vardır ve hikayenin ana ekseni bu çifte göre oluşturulur. Yan kadro bu çiftin hikayesini destekler niteliktedir.
İşte bu dizi öyle değil. İyiki de öyle değilmiş zaten. 
Sang Tae, otizmli bir birey olarak bu dizinin ana karakterlerinden biriydi ve hiçbir zaman iki aşıktan ayrı biri gibi düşünülmedi. Bu dizide üç ana karakter vardı ve beraber kaybettikleri gerçek suretlerini bulmalarını izlemek bazen çok duygusal bazen komik olsa da çok güzel bir yolculuktu. Aşk konusuna dalıp da diğer karakterleri ezmemeleri benden diziye ayrı bir puan kazandırdı.

5.Bu dizideki sözüm ona çocuk masalları beni mahvetti. Bir de mesela korku masalı gibi dursa da altan alta çok bilgeceydi. O kısacık masallar öyle derin konulara girip öyle alt mesajlar içeriyordu ki çoğu zaman kalbimi tam on ikiden vuruyordu. Sadece masal da değil, mesela halk hikayeleri de vardı. Tüm bu hikayeleri dizinin içine çok güzel yerleştiriyorlardı. Doğru sahnede doğru zamanda.
İşte bu olay gözümde diziyi bambaşka bir yere koydu. Nasıl da güzel bağlamışlar bu olayla bu masalı diye düşünüp durdum.  Hangi birinden bahsedeyim bilmiyorum ama mesela en son dizinin ana karakterlerinin kendi masalları çıkmıştı da Sang Tae annesine okumuştu ya kendimi tutamayıp çok duygulanmış ve ağlamıştım mesela. Üzerimde böyle etkileri vardı.
  Geçenlerde bir tanıdığımızın küçük ama çok bilmiş çocuğuna okudum bu masalları ve masaldan çıkan sonucu buldurmaya çalıştırdım. Onun bile çok hoşuna gitti. Minnoş ya, yerim.
 
6.  Dizi gördüğüm en iyi partner eşleşmelerinden birine sahipti. Seo Yeo Ji ve Kim Soo Hyun birbirine çekilen iki insan olarak çok yüksek bir kimyaya sahipti. Sadece fotoları yanyana dururken bile yakışıyorlar. Oynadıkları karakterler açısından değerlendirecek olursam bu iyileşme hikayesinde Kang Tae, Moon Young'a şifa olur da Moon Young Kang Tae'ye nasıl şifa olacak diye düşünüyordum. Ama onu da çok güzel bir şekilde bağlamışlardı. Biri çok uçuk biri çok oturaklı bir karakter olarak ortada buluştular, diyelim.
 

 Onun dışında abi kardeş olarak da mükemmel bir eşleşme olmuş. Aralarında tam bir abi kardeş uyumu vardı. Bu da iki oyuncunun yeteneklerinden kaynaklanıyordu. Onların da çözmesi gereken içsel konular çok güzel bir hikaye akışıyla önümüze konuldu.
  Üçlü olarak da süperdiler tabiki. Bırakın hüzünlü sahneleri mutluluk sahnelerinde bile o aşamaya ne zorluklarla geldiklerini bildiğim için gözümde yaş bırakmadılar. 

7.Peki ya dizinin illüstrasyonları? Masal kitabındaki çizimler, girişteki o animasyonlar... Ne kadar uğraşılmış, dizinin masalsı havasını desteklemişti.
8.Ya o müzikler? Benim favorim Elaine'den Wake Up oldu. Hatta şu ana kadar ki en müko sabah alarmım ilan ediyorum kendisini. Ablam yine diyor ki: Senin şu sabah alarmın ne ne olur adını söyle. Azıcık yalvartıp söyledim. Bu arada Elaine en sevdiğim ostların sesi olmaya başladı, onu fark ettim.  Bu diziyle birlikte Janet Suhh'u keşfettim bir de. Onun İngilizce olarak söylediği ostlar da ayrı bir güzeldi. Diziyi yükselten ayrı bir unsurdu.
9.Tahmin edilebilir yerler vardı benim için. Mesela o hemşirenin Moon Young'un annesi olduğu bariz belliydi. Ve bizim abi kardeşin annesinin katilinin o kadın olduğu bu gerçeği öğrenince çiftlerin ayrılıkla sınanacağı tahmin edilebilirdi. Bu arada Moon Young'un annesi neden tam olarak böyle bilmek isterdim. Çok saf kötüydü, kadının tam olarak sorunu neydi bilmek isterdim. Ayrıca nasıl sağ kurtulmayı başarmış, bunca yıl bu hastalıklı zihniyle nasıl kendini saklamış? Bunlar biraz ütopik geldi bana. Ve Moon Young'un babasıyla olan ilişkisi biraz daha derinleşmesini beklerdim ama nedense biraz yüzeysel kaldı. 
10. Uzun zamandır izlediğim en tatmin edici finale sahipti. Uzun uzun mutlu oldukları, hayatlarında yeni bir sayfa açtıkları, içsel huzura kavuştukları gösterildi. Final dediğin böyle olur işte yahu! Ne o öyle havada bırakmalar, soru işaretiyle bitirmeler, ucu açık sonlar..? 

 11.Bir de diziden kendime nasıl sarılacağımı öğrendim. Denedim de. Uzun vadede işinizi görmez ama kısa vadede iş görür. Deneyin bence, özellikle sinirlendiğinizde ve üzüldüğünüzde.

Oyuncular 

Kang Tae - Kim Soo Hyun 


  Önce Kim Soo Hyun'un oyunculuğu hakkında konuşmak istiyorum. İlk kez izledim. Bir kere gerçekten iyi bir oyuncuymuş.  Halbuki ben daha çok dış görünüşünden dolayı insanlar adamı seviyor sanıyordum. O nasıl bir ağlamaktır? Çok gerçekçi. İzlediğim en gerçekçi ağlayan aktörlerden. Zaten bence dizi ekibi de bunun farkında olduğu için adamı ağlattı da ağlattılar. Ne zaman ağlasa bana da bulaştırdı gözyaşlarını. Onun dışında oynaması gereken bir joker yüzü vardı. Onu oynamak da çok zor mesela. Oyuncu değilim ama nerden biliyorum. Bir kere içten gülümsemek bile çok zor. Adam bir de mutsuzken mutluymuş rolü yapıyor. Bu konuda " Sen gülme, yüzün jokere benziyor." repliği çok iyiydi. Çünkü gerçekten de tam olarak öyle gözüküyordu. Bu arada adam iyi oyuncu olmanın bedelini kaz ayakları çıkarak ödüyor galiba. Mimiklerini iyi kullandığı oluşan yüz çizgilerinden belli.
  Kim Soo Hyun'un oynadığı Maskeli Çocuk Kang Tae'ye gelirsek çok üzüldüm hayatını abisine adamak zorunda kalmasına. Abisine bakmak için dünyaya getirilmiş gibi hissetmesi çok üzücüydü.  Hatta dizide onla ilgili şöyle bir replik geçiyordu ya kalbimi bıraktım :"Ailesine mızmızlanacak ya da yakınacak bir fırsatı olmamış hiç. Her şeyi o kadar çok hazmetmiş ve o kadar çok içine atmış ki sonra bir gün yetişkin olduğunun farkına varmış. Ama içinde hala bir çocuk."

  Kang Tae, abisi kadar sevilmediğini düşünüyordu ve yıllarını kendisi "abisi için dünyaya getirilmiş bir çocuk" şeklinde tanımlayarak geçirdi. Mükemmel kardeş olmak zorundaydı, kendisi için bir hayatı olamazdı onun. Hayatının amacı o daha doğmadan belirlenmişti. Bir çocuk için o kadar ağır ki bu... Geçen mesela okuldayım. Hocalar birbiriyle konuşuyor. Bir tanesi tek çocuk düşündüğünü söyleyince diğeri " Aaaa hiç olur mu? İkinci çocuğu birincisi için yapacaksın, derler."dedi. İkincisi niye birincisi için olsun ya, kim uydurup ortaya atmış böyle bir cümleyi? İşte malesef bu algı çoğu insanda var.  Aklıma da direkt Kang Tae geldi. Annesinin Kang Tae'yi sevdiğine şüphem yok ama gidip de çocuğuna " Seni Sang Tae için doğurdum."demekle Kang Tae'nin ruhunda nasıl tahribata yol açtığının farkında bile değildi. Hem de yaklaşık 30 yıllık sürecek bir tahribat...
  Kang Tae'nin çatıda yatarken annesi onu ikinci planda gördüğü için pişman mıdır acaba diye düşünüp ağladığı ve ardından arkadaşının annesine kızgınlıkla seslenmesi benim unutamadığım sahnelerden. Hatta aşağıya videosunu koymadan duramayacağım.

 

 Annesinin onu abisinden daha az sevdiğini düşündüğü için pişman olmasını istiyor içten içe. Seni değersiz hissettiren kişiye sevmediğin biriyse kızarsın, ağzına geleni söylersin, içini boşaltırsın rahatlarsın. Ama ya seni değersiz hissettiren kişi sevdiğin biriyse ve üstelik hayatta da değilse... İçinde o hissin ağırlığıyla yaşamak zorundasın. Yüzleşsen bir kere rahatlayacaksın ama yüzleşebileceğin biri yok. Bastırdığın duygular patlak veriyor bir yerde.
  Abisini aslında seviyor. "Bakmak" belki yanlış bir kelime kullanmak için. Bunu gönülden yapıyor zaten. Ama hiç nefeslenmeye vakti yok. Ve annesi ona iyi bakması için sürekli tembihlediği için psikolojik bir baskı altında. Her ne kadar elinden geleni yapsa da kendini yetersiz görüyor.
  Bu durum içten içe derinlerde abisine karşı bir öfke duymasına sebep oldu. Bu öfkeyle ne yapacağını bilemediği için kendi içinde gitgeller yaşıyordu. Mesela küçükken birkaç saniye için de olsa abisinin ölmesini istediği için kendini suçluyordu. 
Ama bence yetiştirilme tarzı bu olan bir çocuk için aklından böyle bir düşüncenin geçmesi çok normal. Tabi onun ulaşmaya çalıştığı mükemmel kardeş için affolunamaz bir düşünceydi bu. Birkaç saniye için bile olsa düşünülemezdi. Eşek Kulaklı Midas bölümünde Sang Tae'nin bu olayı hiç unutamadığının anlaşıldığı sahne de oldukça etkileyiciydi ama ona Sang Tae'nin kısmında değineceğim. Sadece şunu söyleyeyim iki kardeşin yüzleştiği sahnede oyunculuk nirvanadaydı.

  Kang Tae'nin abisinin özel durumundan dolayı ona özel davranması gerektiğini izledikçe neredeyse kardeşlerimle kavga edebildiğim için kendimi şanslı sayacaktım. En azından öfkemizi içimize atıp kendi kendimizi yemiyoruz. Düşünsenize bizim için sıradan olan kardeşle kavga etmek olayı bile Kang Tae için ne kadar üst perdeden bir hayal. Neyseki bir bölümde ağız burun birbirlerine dalıp kavga ettiler de rahatladı azıcık. Hatta izlerken bana bile rahatlama geldi ahahshhaja. 


  Hayal demişken Kang Tae'nin sıradan bir hayat yaşadığını rüyasında görüp gülümseyerek uyuduğu sahne çok tatlı değil miydi? Kiminin hayatı kiminin rüyası işte. Bence Kang Tae'nin nefeslenmek için biraz vakti olsa bu kadar bastırılmış hissetmez, maskesini bu kadar geç düşürmezdi.  Sang Tae'nin onu o halde uyurken görmesi ve resmini çizmesi... Çünkü kardeşini ilk kez samimi bir şekilde gülerken gördü. Olaya bakar mısınız yahu?


 Daha sonra  o resmi Moon Young'a göstermesi... Üstelik bu resmi Moon Young'un görmesi o kadar iyi oldu ki iki aşık çok kritik bir yol ayrımındaydı. İyice duygusal bir koalaya döndüm burada da. 

  Soracak olursanız benim bu üç ana karakter içinde en üzüldüğüm karakter Kang Tae'ydi. Aslında dizide Seo Ye Ji ve Oh Jung Se daha zorlu karakterleri oynadıkları için daha ön plana çıktı. Ama benim için bu hikayede en dikkatimi çeken Kang Tae oldu. Tamam oyunculuğu da iyiydi ama en çok karakterle bağ kurmam buna yol açtı. Eskiden ben de ortanca kardeş olarak evde diğerlerine göre az sevilen ve hakkı hep yenilen çocuk olduğumu düşünürdüm. Ortanca kardeş olmanın kaderidir bu biraz ama zamanla aştım ben bunu. Kang Tae gibi hep olumsuz anıları düşündüğümü fark ettim. Sevildiğim, değerli hissettirildiğim anları bastırdığımı ben de fark etmiştim. Şu an mesela sevildiğimden şüphem yok ama işte zamanla çözümleniyor bu mesele insanın içinde. Yani buradan varacağım nokta siz de benim ve Kang Tae gibi az sevilen çocuk olduğunuzu düşünüyorsanız biraz da bastırdığınız güzel anılarınızı yüzeye çıkarmaya çalışın. Bulmaya çalışırsanız derinlerde bir yerlerde saklandığını göreceksiniz o anıların. 
  Onun dışında mesela zayıf olduğu halde güçlü rolünü oynaması... Hatta bununla ilgili Jae Soo'yla arasında çok güzel bir konuşma geçmişti:
- Kabul et. Sonra çok rahatlayacaksın.
-Neyi?
- Zayıf olduğunu.
Böyle böyle çok güzel alıntılar çıkardım diziden. Üşenmezsem aralara serpiştiririm. 

Ko Moon Young - Seo Yeo Ji

  
 Gelelim fenomen haline gelen Hissiz Teneke Prenses'imiz Ko Moon Young'a. 
  İlk başta çok gizemli bir karakterdi. Bir şeyler vardı bu karakterde ama ne? Ben Moon Young'u kötü insanları gizlice öldürüp ortadan kaldıran biri olarak tahmin etmiştim. Özelikle ilk bölümlerde sakınmadan insanlara zarar vermeye çalışmasını görünce ki hatırlarsanız bu anlardan birinde Kang Tae'yi bıçakla yaralamıştı. Ama işte öyle değilmiş.  Ben böyle aşırı abartılı davranan, her istediğini elde etmeye çalışan, kibirli karakterleri sevmem. Kang Tae'ye sürekli onu istediğini belirtmesi izlerken beni rahatsız etti. Sakız gibi adama yapışmasına uyuz oldum olmasına ama başka türlü de Kang Tae'nin kalbinin kapıları açılmazdı. Hem arada şöyle komik sahneler de oldu da azıcık güldük.

Tabi böyle alaycı, umursamaz, soğuk bir karakter olmasında çocukluk travmasının olduğunu da alttan alta seziyor ve bir an önce geçmişini öğrenme isteği duyuyordum. Bölümler ilerledikçe Moon Young'u da sevdim tabiki. 
  Geçen başka bir dizide "Çocuklar anne babalarının kusurudur." diye bir cümle geçti. Tam Moon Young'un durumunu anlatan bir cümle. Anne diyince aklımıza sevgi ve şefkat gösteren daimi destekçilerimiz gelir ama malesef bazı anneler bu kalıplara uymuyor. Bir çocuk düşünün annesinden ödü kopuyor. Annesine yaranmak için ne yapsa da olmuyor. Babası onu kurtarabilecekken kurtarmıyor, sadece masal okumakla da baba olunmuyor işte. Lanetli şato gibi olan o evde ebeveynlerinin kurbanı olarak yetişen Moon Young, yetişkin olduğunda zırhını kuşanmış soğuk bir kadın olarak karşımıza çıkıyor. 

  İlk kez açık bir şekilde zırhını düşürdüğü sahne babasının hastanede onu boğmaya çalıştığı sahneydi ve benim de Moon Young'a ilk kez gerçek anlamda üzüldüğüm sahne olmuştu. Nerede okumuştum tam hatırlamıyorum ama bir yerde o an herkesin babasına yönelip ilgilendiğini ama asıl ilgilenilmesi gerekenin Moon Young olduğunu yazmıştı. O kadar hak verdim ki o yoruma. Sahte bir şekilde gülümserken yere yatıp ağlayan Moon Young'un hali içler acısıydı o an.
  Ayrıca babasını ölmeden önce görmeye gitmemesi de beni çok şaşırttı. Nedense gideceğini düşünmüştüm. Orada biraz üzüldüm ama gerçekçi de geldi. Ama babasının mezarına gittiği zaman her ne kadar babasına kırgın olsa da içinde bir yerlerde yine de ona olumlu duygular beslediğini anlamış olduk. 
  Dışarıdan bakıldığında dokunulamaz, sert, kimseye ihtiyacı olmayan, alaycı ve herkesten çok güçlü gibi duruyor. Geçmişine ve iç dünyasına girdiğimiz zaman çocukluğunda özellikle annesi tarafından duygusal istismara uğramış küçük bir kız. Zihninin içinde acıdan bir hapiste gibi. İçten içe bu hapisten kurtarılmak istiyor. Çocukluğunda bunu önce babasından beklemişti, sonra küçük Kang Tae'den. Annesinin karanlığından ne yapsa da kurtulamadığı için öğrenilmiş bir çaresizlik durumu içinde. Yıllar sonra Kang Tae'ye ondan kaçıp uzaklaşmasını söylediğinde aslında bir yandan elleriyle onu kendine çekmesi onu bırakmamasını istediğini gösteriyordu. Ah zavallı hissiz prenses! Meğer ne çok acı sığdırmışsın içine :))

  Moon Young'u dediğim gibi başlarda sevmiyordum ama en azından neden böyle bir kişilik sahibi olduğu çok güzel sunuldu. Başka dizilerde de böyle karakterler olabiliyor ama onlarda böyle derin bir alt sebep sunulmuyor. 
 Burada senaristin doğru yaptığı şey bu karakteri finale kadar bozmamasıydı. İzlediyseniz Itaewon Class'ta da antisosyal kişilik bozukluğu olan bir kadın karakter vardı ama sonlara doğru pamuk gibi bir kıza dönüşmüştü. Ko Moon Young ise kendisinden bir şey kaybetmedi. Travmalarının üstesinden geldi, hislerini açığa çıkardı, aile geçmişiyle yüzleşti, yeni bir ailesi oldu. Belki biraz daha yüklerinden hafifledi, daha olgunlaştı ama karakteri aynı dominantlığında ve baskınlığında kaldı. 

  Bu arada kıyafetleri ve davranışları olarak Hotel Del Luna'dan IU'nun karakterine benzetenler olmuş. Şahsen ben de benzettim ama kabul edelim ki Ko Moon Young çok daha derin bir karakterdi. Bu arada ben diziyi ilk başta Moon Young'un abartılı kıyafetleri ve yaşadığı şatodan dolayı fantastik bir dizi sanmıştım. Sonra baktım baya baya normal hayattan bir şeyler anlatıyor. Amaçları diziyi fantastik sanmamızsa başardılar, ne diyeyim. Tabi daha sonra Moon Young'un abartılı kıyafetlerini bir savunma mekanizması olarak seçtiğine değindiler. Hadi onu oradan kurtardılar da başıma bir şey gelmeyecekse  gotik ve her an hayalet pörtleyecekmiş gibi bir şatoya gerek olmadığını söylemek istiyorum. Yine gotik, karamsar ve büyük bir evi olabilirdi şato görünümlü olmadan da. 
  Moon Young'un zamanla Kang Tae ve Sang Tae'nin de yanında olmasıyla zorluklarının üstesinden gelmesi çok güzel işlendi. Özellikle hani yazdığı bir masal vardı: Kötü anılarını sildiren çocuk hala mutlu olamıyordu. Sonradan kötü anılarını sildirdiği cadıya "Neden mutlu olamıyorum?" diye sorunca "Yalnız böyle anıları kaplerine gömüp yaşayanlar daha güçlü, tutkulu ve dayanıklı olabilirler. Mutluluk da yalnız böylelerine gelir. Bu yüzden unutma, görmezden gelme ve onları yen. Eğer yenemezsen ruhu büyümemiş bir çocuktan ibaret kalırsın." cevabını vermişti. İşte Moon Young bunu başardı ve onun adına çok sevindim.
  Sang Tae'ye olan davranışları özellikle hoşuma gitti. Onu kafasında "hasta" bir birey olarak kodlayıp farklı davranmıyordu. Ona kendini ifade edebileceği bir iş verdi, oldukça saygı duydu. Oppası olarak gördü, bir arkadaşı olarak.
 Önceden Kang Tae'yi ne kadar darlasa da zamanla ona özgür bir alan tanıması, ona karşı daha sabırlı olmayı öğrenmesi de güzeldi. Özellikle Kang Tae, annesinin katilinin onun annesi olduğunu öğrendiğinde mesafeli davranmıştı. Üstelik üçü birlikte fotoğraf çekilecekleri gün Kang Tae gelmekten vazgeçtiğinde üzülse de Sang Tae'yi alıp fotoğrafçıya gitti. Özellikle aklımda kalan sahnelerden biri de beraber fotoğraf çektirecekleri zaman Sang Tae'ye kendisi gibi olmasını, sahte gülümseme takmamasını samimi bir şekilde söylediği sahneydi. Nedense acayip hoşuma gitmişti o kısacık an. Çok içten geldi. Ve sonra Kang Tae'nin çıkıp gelmesi. O üçlü fotoğrafı çekilmeleri... 

Sadece o çekildikleri fotoyu alıp baksa yüzüne bir gülümseme gelir insanın. Ama biz o fotoğrafın nasıl çekildiğini, arka plandaki çekilme hikayesini bildiğimiz için insanın acı acı gülümseyesi geliyor. 
  Ailesi olarak gördüğü insanların annesini öldürenin kendi annesi olduğunu öğrenince takındığı tavır da takdir edilesiydi. Ben kaçıp gidecek sanmıştım ama öyle yapmadı mesela. Onun yerine Kang Tae'den kendisine zaman vermesini istedi. Kendi içinde bu durumu sindirmeye çalıştı. Gerçekçi düşünmeleri doğru bir karardı. Kang Tae bile üstesinden gelirim dese de gelemeyeceğinin farkındaydı. Bu konuyu Doktor'a açtığında çok mantıklı bir şey söylemişti:
Birlikte olmanız ölesiye ızdırap verecektir. Ayrılsanız da acıdan öleceksiniz. Her iki şekilde de ölecekseniz birlikte olup ölmek daha iyi değil mi?
  Bu arada Moon Young'u oynayan Seo Ye Ji'den de biraz bahsedeyim. Ses tonuyla, fiziğiyle ve aurasıyla falan rolle aşırı bütünleşmişti. Oyunculuğu da iyi. Kabus görerek çığlık attığı, annesi yüzünden tutulup kalmaları, ağlamaları falan neydi öyle ya? Bunun haricinde şımarıkça ve bencilce davrandığı sahnelerdeki meydan okuyan havası da ayrı bir oturmuştu üzerine. Ayrıca bakınca çirkin hissettiğiniz bazı insanlar vardır ya işte Seo Ye Ji'de öyleydi. Gerçi geçenlerde kadının eski fotoğrafları çıktı karşıma. Şu an olduğu kişiyle alakası yok gibi. Özellikle kaşlarına yeni şekil vermesiyle ifadesi çok fazla değişmiş. Bunu niye mi söylüyorum? Kendimizi çirkin hissetmeliyim diye tabiki, niye olacak?
 Ha bu arada tamam fiziği güzle dedik de o beli neydi öyle ya? Övenler falan olmuş da ben kadının anoreksiya falan olduğundan şüphelendim. İnsani bir bel ölçüsü değildi o, aşırı sağlıksız duruyordu. O kendinden memnunsa bize söz düşmez tabi.

Sang Tae - Oh Jung Se

  Oh Jung Se'yi bu diziden önce o kadar çok yardımcı oyuncu olarak izledim ki artık sayısını unuttum. Bu projede de olduğunu öğrenince " Yeter artık bir yerden de pörtleme be adam!" diye kendi kendime söylenmiştim. Ben nereden bileyim adamın hayatının rolünü oynayacağını... Şok içinde izledim. Şu diziden sonra da yalancı, sahtekar ama komik yan oyuncu profilini bırakıp bu şekil önemli rollerde yer almalı bence. 
  Sang Tae karakterine gelecek olursak... Otizmli bir karakterin kendini gerçekleştirme yolculuğunu izledik. Sang Tae, zaten otizmli bir birey olduğu için diğer insanlara göre daha zorluklarla karşılaşacağı aşikar. Bir de annesinin ölümüne şahit olmasıyla birlikte buna eklenen kelebek travmasıyla birlikte işler onun için zor hale geldi. Kendi zihninde bambaşka bir alemde yaşayan, hayatı bizden daha farklı algılayan bir karakter. Dizide de değindikleri gibi otizmli insanlar  yakınlarını bile " yakın yabancı" olarak görüyorlar. 

   Dışarıdan bakıldığında yetişkin görünümlü çocuk ruhlu biri gibi duruyor. Bu da insanların ona çocuk gibi davranmasına sebep oluyor. Aslında çok zeki bir karakter. Ah canım ya bir de Kang Tae'nin abisi olmak istiyordu. Abisi dediysem gerçek anlamda abisi gibi. Ona harçlık vermek, yemek ısmarlamak, işleri onun için kolaylaştırmak gibi. Bunun için resim çizerek kendi parasını kazanmaya çalışması, kardeşine telefonda " Yemek yedin mi?" diye sorması gibi küçük sahnelerde bunun onu ne kadar mutlu ettiğini görüyoruz. Of... Kıyamam ya!

  Sang Tae'nin de bu hikayede içine attığı şeyler vardı ve arada sırada öfke patlamaları geçirip içine attıklarını haykırıyordu ki bunlarda genelde beni çok üzen sahneler oluyordu.

 Hani bir sahne vardı. Moon Young ona evinde kalması şartıyla iş teklif etmişti de Kang Tae izin vermeyince Sang Tae ona saldırıp " Ben kendime aidim. Senin değilim." diye vurmuştu. O sahnede içten içe kardeşine bu kadar bağımlı olmak istemediğinin ilk işaretiydi. Bağımsız bir birey olmak istiyordu. Buna karşılık ilerleyen bölümlerde de Moon Young'a " Kang Tae benim." diyordu. E şimdi bu ne perhiz bu ne lahana turşusu diyeceğim de ne diyebilirim ki adam otizmli. Senin benim gibi bir mantık sistemine sahip değil ki... 
   Onun dışında çocukken buzlu suya düştüğünde Kang Tae her ne kadar onu kurtarmış olsa da kısa bir an onu kurtarmayınca meğer bunu içine atmış. Yıllarca hem de. "Eşek Kulaklı Midas" bölümünde Kang Tae'ye nasıl " Benim ölmemi istedin." diye bağırdı durdu herkesin içinde. O sahne, nasıl bir oyunculuktur yalnız. Bayıldım. Özellikle Kang Tae'nin o utancı, çaresizce inkar edişi, yere çömelip ağlaması... Tam da o gün azıcık özgürleştiğini hissetmişti, sonrasında çat diye böyle bir olayla karşılaştı. Bizdeki de kalp be bu kadar da üstümüze gelmeyin.

  Sang Tae'nin daha sonraları Moon Young'u kabul edişi de gözlerimi doldurdu. Onları yanyana görmek çok güzel geldi.  Mutluluktan gözlerimi dolduran sahnelerden biriydi bu. 

  Kendisini ifade edebileceği ve kendi parasını kazanabileceği bir iş bulmasına da çok sevindim. Malesef her otizmli birey çevresinden dolayı bunu gerçekleştiremeyip toplumun dışında kalabiliyor. Özellikle annesine kendi masallarını okuduğu sahnede aşırı duygulandım. Çok duygusal ve insanı aslında mutlulukla karışık hüzünden ağlatan özel bir sahneydi. İzleyen çoğu insanı gururlandırmıştır diye düşünüyorum onun böyle bir işi yapması.

  Hatta çevresindeki insanlara yardım etmeye çalışması ve onlara kendi öğrendiklerini öğretmeye çalışması da çok hoşuma gitti. Sonuçta içine hapsolduğu kutudan kurtuldu ve bununla kalmayıp yanındakileri de kurtardı. Kahraman gibi. 

Nereden Nereye Köşesi

İlk bölümlerde Moon Young, histerik bir şekilde Kang Tae'nin arkasından bağırırken;

Son bölümlerde gerçekten sevdiğini söyleyen Kang Tae beni güldürdü. Oh oldu sana! Moon Young az mı koşmuştu peşinden.



Sonuç olarak en sonunda şu halden:

Şu hale geçmeleri :

Hatta şu hale:
Beni hüzünle karışık mutlu etti. Masalda da geçtiği gibi Gölge cadısı onlardan gerçek yüzlerini çalmamıştı. Çaldığı mutlu olma cesaretleriydi ve ona ulaştılar.

 Tabiki kolay olmayacak. Karakterler bunu kabul ediyor zaten. Hayat yine kaldığı yerden devam edecek. Yine zorluklar olacak. Ama bu zayıflıklarının üstesinden birbirlerinden güç alarak gelecekler. Doktor'un Moon Young'un annesine dediği gibi: Zayıf olduğumuz için beraberiz. Bu şekilde birbirine sırtını yaslayıp yaşadığı için insandır. Sen ne zaman insan olacaksın?
Ve herkesin kendine ait olduğu o an...

   Daha fazla uzatsam uzatacağım da yine yaz yaz bitmez. O yüzden kendimi zorla durdurmaya karar verdim. Bir dizi yorumunun daha sonuna geldik nihayet. Siz nasıl buldunuz diziyi? İzlediyseniz yorumlarınızı aşağıya bekliyorum. 
   Haydi görüşürüz. Sağlıkla kalın!


19 yorum:

  1. İki oyuncuyu da tanımıyordum ben.Instada ki videolardan ve moon young'dan etkilenip izlemeye almıştım.2020 yapımlı izlediğim dizilerden benim için number one olanlardan :) Hatta en iyi kore dizilerinden ilk 10'da , o denli beğendim diziyi :) ve dediğiniz gibi bu bir iyileşme hikayesiydi.Kore dizilerinde final bölümleri çoğu zaman sorunludur.Bu dizinin finali de bu sorundan uzaktı.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aynen ben de küçük küçük viseo kesitleri görünce izlemeye başlamıştım. İzleme hikayemiz aynıymış :) Bence de 2020'nin en iyileri arasında.

      Sil
  2. gerçekten dizi her yerdeydi. Her yerde 😂 ben iki başrolünde daha önce dizilerini izlemiştim. Hatta Moorim School da kizı sevememiştim. Kim soo Hyun u ise Man From the Starstan bilirim bana göre oyunculuğunu aşırı geliştirmiş ya da Man From the Starsı beğenmediğimden oyunculuğu iyi değildi diye hatirlıyor olabilirim. Hotel del luna da son sahnede kim soo hyun u görünce çıldırmıştım o sahneyi tekrar tekrar izledim fbjdbdk 2. Sezon gelse kim soo hyun basrol olsa ne güzel olurdu anacım. Ve yine Crash Landing On you da bir sahnede vardı o da bir filmine gondermeymiş sanırım kardeşim izlemiş filmini öyle dedi ama ben izlemedim 🤷‍♀️ o sahnede de yine acayip heyecanlanmıştım bir iki bölüm daha oynar belki diye düşünmüştüm 2 dakika gösterdiler resmen dizide :( neyse genel olarak sevdiğim bir oyuncuydu kızla uyumları da çok iyi olunca başlayayım demiştim. Iyi ki izledim dediğim dizilerden oldu ♡ bana böyle mutlu oldukları sahnede bile ağlatırken gülümseten dizilerle gelin ya. Crash Landing On You da da böyle olmuştum :'( ikilinin uyumu çok güzeldi abisinin oyunculuğu mükemmeldi. Bu diziden sonra touch Your Heart da görmüştüm adamı gerçekten takdir ettim oradaki oyunculuğunu görünce. Hasta bir karakteri canlandırmak hepsinden zor gibi gelir bana. Bende durumlar böyle :) yorumunu okuyunca izlediğim günlere geri döndüm aci bir tebessüm oluştu yüzümde, teşekkür ederiz ♡

    YanıtlaSil
  3. gerçekten dizi her yerdeydi. Her yerde 😂 ben iki başrolünde daha önce dizilerini izlemiştim. Hatta Moorim School da kizı sevememiştim. Kim soo Hyun u ise Man From the Starstan bilirim bana göre oyunculuğunu aşırı geliştirmiş ya da Man From the Starsı beğenmediğimden oyunculuğu iyi değildi diye hatirlıyor olabilirim. Hotel del luna da son sahnede kim soo hyun u görünce çıldırmıştım o sahneyi tekrar tekrar izledim fbjdbdk 2. Sezon gelse kim soo hyun basrol olsa ne güzel olurdu anacım. Ve yine Crash Landing On you da bir sahnede vardı o da bir filmine gondermeymiş sanırım kardeşim izlemiş filmini öyle dedi ama ben izlemedim 🤷‍♀️ o sahnede de yine acayip heyecanlanmıştım bir iki bölüm daha oynar belki diye düşünmüştüm 2 dakika gösterdiler resmen dizide :( neyse genel olarak sevdiğim bir oyuncuydu kızla uyumları da çok iyi olunca başlayayım demiştim. Iyi ki izledim dediğim dizilerden oldu ♡ bana böyle mutlu oldukları sahnede bile ağlatırken gülümseten dizilerle gelin ya. Crash Landing On You da da böyle olmuştum :'( ikilinin uyumu çok güzeldi abisinin oyunculuğu mükemmeldi. Bu diziden sonra touch Your Heart da görmüştüm adamı gerçekten takdir ettim oradaki oyunculuğunu görünce. Hasta bir karakteri canlandırmak hepsinden zor gibi gelir bana. Bende durumlar böyle :) yorumunu okuyunca izlediğim günlere geri döndüm aci bir tebessüm oluştu yüzümde, teşekkür ederiz ♡

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet ben de Kim Soo Hyun'u başka dizilerde konuk olarak görüyordum ama ilk kez bu diziyle başrolde izledim. Adam geri dönüş için iyi dizi seçmiş.
      Teşekkürler yorum için :)

      Sil
  4. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  5. Nihayet, nihayet, nihayet! Çok bekledim yorumunu ve tez yazmışsın adeta ellerine sağlık.
    Bu dizi bana çok şey öğretti, çok güzel hissettirdi.Ama en çok da masallara vuruldum. Hepsinin yaraları çocukluktan kalma ve sanki Moon Young masalları diğer çocuklar için değil kendini iyileştirmek için yazdı.
    Ben de çocuklar bu masaldan ne anlam çıkarır diye merak edip Zombi Çocuk masalını kardeşime okudum, ürktü resmen. Bi de bana 'korkma sakın bunlar gerçek değil' diyor. Çocukta hasar kalmasın diye 'bunların hepsi rüyaymııış' diye bitirdim inandı ama bi pişman olmadım değil.
    Yorumunu okumak diziyi izlemek kadar güzeldi. O kadar iyi tahlil etmişsin ki.. Aynı düşündüğümüz veya farklı hissettiğimiz yerleri görmek de çok hoşuma gitti.<3

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim. Sen benden iyi yorumlamışsın diziyi okudum da. Senin yorumun da çok güzeldi.:)

      Sil
  6. The Legend of the Blue Sea yorumlarken başından beri spoiler vermişsiniz. Çok üzdü bu durum beni diziye başlamadan sonunu öğrendim çok sağol..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. O yazıyı neredeyse 4 sene önce yazmıştım. Belki uyarmam gerekebilirdi ama yazma kısmında daha acemiydim o zamanlar. Ama siz böyle yazınca gittim o yazıya tekrar baktım. Başından spoiler falan yok. Diziyi izlemeden genel yorumu da okuyorsanız spoilerla karşılaşmayı da göze almışsınız demektir. Seneler önce bitmiş bir diziye dair spoiler öğrendiniz diye ne yapayım yani oturup ağlayayım mı şimdi?

      Sil
  7. Sayende bir dizi daha. ikinci paragrafı okuduktan sonra hemen izledim. Kesinlikle çok etkileyiciydi... Sorumluluk ve fedakarlıktan örülü bir hayat, otizm (ki her bölümde beni etkileyen oyunculuk),korkusunu victoria dönemi elbiseleriyle örten kadın, haklı bir kaçıklığı olan doktor, H.O.t hayranı olan yaşlı ama küçük sekreter (Hot denince aklıma hep en sevdiğim dizilerden olan Reply 1997 gelyor bu yğzden sevdim onu) ve hastalar- sarhoş bir adamdan ayrılıp yine alkol sorunu yaşayan bir adamı seven kadın (kader böyle bişey heralde), şalının ağırlığından kurtulup flar alan kadın ve belki de en çok etkilendiğim hasta milletvekili oğlunun mikrofonu alıp doyasıya dans etmesi (annesine bi tokat atmak istedim)-herkesi herşeyi sevdim küçük eksiklikler de olsa... keşke kızın sigarası olmasaydı ve son masal da kabus tutucu mang tae den de bahsetselerdi çünkü çok sevimli bi detaydı bence.Yüz kadar kore dizisi izlemişimdir bu dizi gördüğüm en iyi finale sahipti. Kendini uzun yazmamak için durdurmaya zorlama. Yazı tipinden mi boyutundan mı :) :) belki de en çok söylediklerinden midir nedir okurken hiç sıkılmıyorum. O yüzden herşeyi yaz lütfen. Teşekürler..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben teşekkür ederim. :) Benim yazmaya üşendiğim şeyleri sen eklemişsin, saol. Yazmadığım için içime dert olmaktan kurtardın beni. Bana kalsa yine uzun yazacağım da bu detaycı mükemmelliyetçiliğimden çok çekiyorum sonra. Yazma şevkim sönüyor. Güzel sözlerin için tekrar teşekkürler. Beğenmene sevindim :))

      Sil
  8. Yanlız cidden aynı düşüncelere sahibiz bende diziyi izledikten sonra böyle bi sonuca vardım.müzikler konusunda, kalite konusunda,illüstrasyonlar konusunda... ve dizinin anlam yüklü olması gerçekten çok etkilemişti beni

    YanıtlaSil
  9. Tek kelimeyle harika bir diziydi. Ben diziyi Kim soo hyun için izlemeye karar vermiştim. Senelerdir Kim soo hyun'un başrol oynadığı şöyle kaliteli bir dizi bekliyordum ve sonunda beklediğim o dizi geldi. Dizinin konusuna bile bakmadan izlemeye karar vermiştim ama dizinin yayınlanması final sınavlarımin olduğu aya denk geldi. Spoi yememek için İnstagrama giremez oldum. Biraz da diziden soğumak istemedim. Çok abartılan dizilerde genellikle öyle oluyorum ama bu diziyi mutlaka izlemek istediğim için o kritik dönemimde daha fazla bekleyemeden başlamak zorunda kaldım. 😅 Dizi kurgusu ve oyunculuklar beklediğim gibi mükemmeldi. Zaten Kim soo hyun'un ne kadar kaliteli bir oyuncu olduğunu biliyordum. Dizide abisi rolünde olan kişiyi de When the camellia blooms'dan sevmiştim. Bu dizi de onun oyunculuğuna da hayran kaldım. Başrol kizi da Moorim school ve Hwarang'tan tanıyordum. O da iyi bir oyuncuydu bana göre ama ne yalan söyleyeyim bu kadar kaliteli bir oyunculuk ondan beklemiyordum. Kısaca diziyi mutlaka izlemenizi tavsiye ederim. Size çok şey katacaktır. 💜

    YanıtlaSil
  10. Ben çok garip bir şekilde bana anlatılan herşeyin bildiğim dizi ve filmlerinde izlemeyi seviyorum. Sizi yaklaşık 1-1,5 yıldır tanıyorum ara ara gelip neler paylaştığınız bakıyorum. Önce neredeyse bu dizi için yazdığınız tüm şeyleri okudum ben hiç öyle ay sonunu anlatma falan diyen kişilerden değilim genelde sonunu bildiğim şeyleri de izlemeyi seviyorum. Bu sabah diziyi bitirdim. Şimdi diziyi izledikten sonra tekrar yazınızı okuyacağım bunu galiba artık hep yapıcam. Yazınız için çok teşekkürler böyle dizi yorumlarınızı okumak istiyorum. 😊☺️☺️

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ya evet bence de neler olduğunu öğrenmek bir nebze elbette önemli ama o olay nasıl oldu, süreç nasıl işledi? Bilsek de izlemek başka. Tamamen olmasa da ben de bu kafadayım. Yorum için ben teşekkür ederim.

      Sil