15 Mayıs 2021 Cumartesi

Telefon Geçmişim | Kullandıklarım, Eskiyenler, Bozulanlar, Çığlıklar Yardım Çığlıkları

 


Herkese upuzun bir aradan sonra kocaman bir merhaba!

 Ooo blogun şifresini mi hatırladın diyenleri duyar gibiyim. Ufak bir sinir stres topuna dönüştüğüm bir dönem geçirdim. Bunlardan belki de beni en çok zorlayanı telefonumun bir anda kafayı yiyip açılmaması oldu. Aman canım sen de bu mu dert diyebilirsiniz ama bütün her şeyi telefondan yapan bir insan olarak her şeyimi kaybetmiş gibi dımdızlak ortada kaldım. Bütün şifrelerim, WhatsApp mesajlarım,önemli belgelerim ve dosyalarım, aklınıza gelebilecek her türlü önemli şey, hepsi gitti. Neyse o konuya geleceğim ama önce kasedi biraz başa saracağım. Bütün telefon kullanma geçmişimden sizlere bahsetmem ve canım yadigarımın bana attığı son vurucu darbeden bahsedip içimi dökmem lazım. 

 Ben bugüne kadar sadece üç telefon kullandım ki birkaç gün önceye kadar sadece iki telefondu. 

  Arkadaşlar ben ilk telefonumu lise 1 bittikten sonra yaz tatilinde aldım. Daha doğrusu alındı. Çocuklar Duymasın'daki Havuç gibi telefon da telefon diye tutturmuştum ki ama çok haklıydım. Lisede telefon mutlaka lazım oluyor. Bizimkiler de bilmiyorum maddi durumdan dolayı mı yoksa telefon bağımlısına dönüşmememi istediklerinden mi bilmiyorum almadı lise 1'in sonuna kadar. Üç yaşında tableti olan vs 15 yaşında telefonu olan ben, düşünün yani. Arkadaşlarımın da kalemli kenarları kırmızı şeritli dokunmatik Nokia telefonları var.- o zamanın meşhur telefonu- Bir de onları görüp özenince sormayın gitsin halimi. Hatta bir gün ne yaptım varya. Okul çıkışı acayip bir yağmur bastırdı ve arkadaşımla durakta otobüs beklemekten ağaç olduk. Arkadaşımın annesi onu arayıp bilgilendi mesela. Ben de kendim ailem için içimden oh diyorum beni merak edin de görün gününüzü diyorum. O sırada da arkadaşımla kulaklığını paylaşıp Alexander Rybak dinliyoruz. Eurovision'da birinci olunca diğer şarkılarına da sarmıştı arkadaşım ve bana da dinletiyordu. Ve cidden o ambiyans çok güzeldi,bak hatta hatırladım diye gözlerim doldu şu an. Neyse otobüs gelmeyince dedik bunun geleceği yok. Bari yolun kenarlarından dikkatlice yürüyüp iki üç durak ileri gidip başka otobüse binelim. Şemsiyeye iki kişi kafamızı sokup ama yarı ıslanarak ilerideki durağa yürüyoruz. Bir yandan koşuyoruz ki bir an önce durağa gidelim de iyice ıslanmayalım diye. Bir yandan da koşarken halimize kahkahayla gülüyoruz. Neyse gittik, diğer otobüse binip evin durağında indim ama nasıl yavaş yavaş yürüyorum. Sırf annem merak etsin de benle iletişim kuramadığına pişman olsun diye. Aklım sıra bana telefon almadıkları için cezalandırıyorum. Neyse yavaş mavaş yol bitti, eve vardım. Annem kapıda bekliyor. Beni görür görmez "Nerdesin sen? Çok merak ettim." dedi telaşlı bir şekilde. Ben de durur muyum tabi verdim yol boyunca kafamda kurduğum cevabı: "Eee naparsın işte, bir telefonum olsaydı arayıp sorabilirdin."Bunu duyan annem hemen yumuşadı ve "Ayy canım benim alacağım sana telefon merak etme." dedi. İçimden pis pis sırıtıyorum tabi. Neyse sonra bir gün babam elinde bir kutuyla gelmişti. Anladım tabi telefon aldığını. Çok sevinmiştim o gün. Böylece ilk telefonum Nokia C6-01 olmuştu. 

 Gerçekten çok işlevsel bir telefondu. Şimdi düşünüyorum da aşırı küçük bir telefondu ama ona sahip olduğum zamanlarda benim için boyutu gayet idealdi. Hani Room diye bir film var ya. Çocuk doğduğundan beri bir odanın içinden başka bir yer görmemişti de kurtulduktan sonra odaya geri gelip baktığında "Burası ne kadar küçükmüş." diye şaşırmıştı. O duruma benzetiyorum ben bu durumu. Film falan izleyebiliyordum 720p kalitesinde. Youtube'dan video indiriyordum. Hatta sonra lisede kızlara indirdiklerimi izletiyordum. Düşünün bloggerlık ta o zamandan içimde varmış. Hatta lise yıllığımda şöyle bir şey yazar: "Senin telefonundaki video kalitesini kimsede görmedim ben." Benim baya baya işimi gördü o telefon. Tek eksiği bana göre yazıları odaklayamamasıydı. Gel zaman git zaman Nokia battı. Yalnız koskoca Nokia'nın geldiği hal. Eğer marka batmasa şu an nasıl bir konumda olurdu, gerçekten çok merak ediyorum. Neyse, benim telefonda ufak ufak eksiklikler baş göstermeye başladı. Mesela Whatsapp'tan şu tarihten itibaren telefon uygulamayı destekleyemeyecek diye uyarı geliyordu. Yani bir nevi yeni telefon almaktan başka çarem yoktu. 

  Üniversite 1'de KYK bursunu tam 6 ay yemeden içmeden biriktirdim. Altı ay o burs parasına hiç dokunmadım. Bir an önce zaman geçse de para birikse diye bekliyordum. Yani düşünüyorum da niye annemden ödünç para istemediysem. Sonra öderdim ama cidden biraz kimseye yük olmak istemeyen bir yapım var. O zamanda telefonu mutlaka kendi paramla almalıyım diye takıntı yapmıştım. Aldım da zaten. Samsung Galaxy Note 5.  Tam 2400 TL'ye almıştım. Amiral gemisi bir telefonu alabildiğim fiyata bakın. Gerçi o zamanın parasında da 2400 TL çok bir para demekti. Birine desem çok pahalıya almışsın derdi. Ama şimdi olsa sudan ucuz gibi gelir. 

  Canım Note 5'im ya... Arkadaşlar telefon sağ kolum gibiydi. Her işimi görüyordu yahu. Boyutu, kalemi, kamerası, ekran kalitesi, optimizasyonu harikulade bir telefondu bence. Yaklaşık 6 sene kullandım. Hatta bozulmasaydı yeni telefon alıp Note 5'i anneme verecektim. Ee tabi sonlara doğru eskitme politikası başlamıştı. Güncelleme almıyordu. Ama güncellemeler çok da umurumda değildi. Beni asıl zorlayan kısmı telefonun 32 GB olmasıydı. Asla yetmiyordu asla. Siliyorum siliyorum ertesi gün hafıza yine doluyordu. Bir süre sonra da kendi kendine bir anda dolma ve boşaltma yapmaya başladı. Yani sabah bir kalkıyorum 700 MB boş. Gün içinde kullanırken 100 MB yer boş kalıyordu. Vsco'dan bir fotoğrafa efekt yapınca veya 3 tane screenshot alınca sanki büyük bir şey yüklemişim gibi hafıza doluyordu. Son zamanlarda nefretlik gelmeye başlamıştı sırf bu yüzden. Hafıza dışında şikayet ettiğim pek bir şey yoktu açıkçası. Ama canım yadigarım bana bir kazık attı ki hançer yarası değil domdom kurşunu. Hemen anlatıyorum. 

  Şimdi ben bir gün Trendyol'da indirim zamanı favorilerimden birkaç ürün düşünce alışveriş yapmıştım ama nasıl mutluyum varya. Neyine mutluysan bu kadar gerizekalı. Aylarca fiyatının düşmesini beklediğim ürünler sonunda düşmüş. Sipariş vermişim, bir an önce gelmesini bekliyorum. Yine o sahurda kargo hareketlerine bakıp telefonu bıraktım ve öbür odada bir işimi halledip geri döndüm. Ne olsa beğenirsiniz? Telefonu elime aldım açılmıyor. Her şeyi denedim. Bütün yan tuşlara aynı anda bastım, şarja taktım. Telefon asla ama asla yaşama belirtisi göstermiyor. Başımdan aşağıya kaynar su dökülmeye başladı. 

  Aklım almıyor abi. Ne yere düşürdüm ne suya değdi ne de telefonda bir donma kasma vardı. Her şey ama her şey gayet normaldi. İki dk diğer odaya gidip geldim telefon iflas etmiş. Tabi nasıl moralim bozuk anlatamam. Yarın bir de 17 günlük tam kapanma başlıyor. Buyur bir de buradan yak. Servise ya da tamirciye de götürüp baktıramam; o gün tam 8  tane dersim var. O mutlu halimden eser kalmadı. Tam kapanmanın benim telimin bozulduğu güne denk gelmesi asıl beni yıpratan şey oldu, elimi kolumu bağladı çünkü. Neyse dedim yatıp uyuyayım belki o arada kendine gelir. - saçmalığa bakın- Uyudum uyandım yine açılmıyor. Evdekilere dedim açılmıyor ben ne yapim bana bir akıl verin. Dediler sen ilk iki dersi iptal et, tamirciye git. Dersi daha sonra telafi etmek üzere iptal ettirdim. Eve en yakın telefoncuya götürdüm bana diyorki düşürdün mü falan. Diyorum hayır. Evde küçük çocuk falan var mı? Hayır, diyorum durduk yere oldu. Ama kadın bana inanmadı gibi. Dönüp dönüp soruyor bir şey mi oldu diye. Neyse bir adamı aradı gel bak diye. Adam geldi teli şarja taktı. Dediki şarj oluyor ama çok az şarj çekiyor. Arkasını açıp bakmamız lazım ama o da en az 2 gün alır. Arkasını açmak için önce ısıtıyoruz, sonra biraz bekliyoruz falan filan. Tam kapanmada olduğu için yetişmez dedi tamiri. Tabi ben yıkıldım o an. En yakın servisin nerede olduğunu sordum. Aşırı uzak bir yer dedi. Atandığım yerin gelişmiş görünümlü gelişmemiş bir yer olduğu bir kez daha tokat gibi çarptı bana. Ben bir sim kart iğnem bile olmadığı için adama sim kartı çıkartırıp eve dönüyorum. 

  Öyle bir çıkmazın içine girdim ki ben napıcam her şeyi telefondan yürütüyorum diye düşünüp duruyorum. Her şeyi geçtim okulun WhatsApp grubu bile çok önemli. Müdür bir program atsa haberim olmayacak. Abartmıyorum odanın halısına yatıp ağladım. 

  Çilem burada bitti sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Şimdi ikinci çileli part başlıyor.

  Benim o gün yüksek lisanstan bir dersimin vizesi var. Ödevi 1 hafta önceden yapmışım sadece verdikleri tarihte 1 saat içerisinde sisteme ödev dosyasını yüklemem gerekiyor. Bilgisayardan sistemi açtım ve sınav açılmış gözükmedi. Birkaç kez sayfayı da yeniledim. Sistem hala açılmış gözükmedi. Arkadaşıma Pc'den DM attım sistem açılmamış diye. O da sınavı unutmuş meğerse ben diyince hatırladı. Onda da açılmış gözükmemiş bana dedi ki açılınca haber ver. Durumumu anlattım ve bana güvenme sen bana haber ver dedim. Sınavın bitmesine 15 dk kala kız bana hem mail atmış, hem DM'den mesaj atmış sistem açıldı diye. Ama PC'de bildirim özelliği olmadığı için o an göremedim mesajı. Birkaç dk geç gördüm ama iş işten çoktan geçmişti. Telefonum olsa bildirim ekrana gelir, sesi çıkar ne bilim işte bir şekilde eş zamanlı fark ederim. Anlayacağınız sınava da girmemiş gözüktüm. Düşünün kendi arkadaşım benim sayemde hatırlayıp sınava girdi ama ben o sınava kendim giremedim. Hocaya mail attım durumumu. Mazeret sınavına girmem gerektiğini, resmi olarak sınava girmemiş gözüktüğüm için yapabilecek bir şeyinin olmadığını söyledi. Hoca da üzüldüm falan diyor ama istese bence notumu verebilir ama eski zamanın disiplinli hocalarından. Yapmıyor bir güzellik işte. Mazeret sınavı için talep oluşturdum ama ne ret var ne onay. Dersten kalacak mıyım diye düşünüp duruyorum kara kara. Oraya buraya mail atıyorum ama çok geç cevap geliyor. Dua ediyorum, Allah'tan ümit kesilmez. Siz de bana dua edin.  İşte telefonumun aniden bozulması bana bir dersten kalabilme tehlikesine sebep oldu.

Bu arada derslerim başlamadan gittim ana caddeye çıktım. Başka bir telefoncuya gittim o da bir cihaza taktı. Dediki bunun anakart gitmiştir, geçmiş olsun. Mecbur kapanma başlamadan civardaki telefonculara gidip telefon baktım ama hep orta segment telefon satıyorlar. Adamın biri burada öyle telefonlar bulamazsın, bilmem ne AVM'sine gitmen lazım dedi. En yakın Avm de çok uzak kalıyor. Gidip gelene kadar ders başlar, zaten yorulmuşum. Bir de orucum. Çaresiz bir şekilde eve döndüm. 

 O gün varya cidden çok kötü bir gün geçirdim. Resmen bir imtihan yaşadım, sabrım sınandı. Çok çok üzüldüm. Hala da üzülüyorum. Yıllarca sakladığım tüm verilerim silindi. Bir fotoğraflarımı yedeklemişim onlar kurtuldu ama kim tek tek onları geri yükleyecek şimdi. Ay bir de o gün içim kan ağlaya ağlaya 6 ders verdim. Ne zordu bir gündü bilseniz? Öğretmen olmanın handikapı da bu sanırım, çok üzgün bir olay da yaşasan bunu çocuklara yansıtmamaya çalışarak her şey yolunda gibi ders anlatmak. 

  Annemin takoz telefonuna sim kartını taktık zor bela. Annem de kıyamam ben üzüldükçe o daha da üzüldü. Kadın telefonundan vazgeçti benim için. Mecbur onun Whatsapp'ını silip benimkini yükledik. Annemin telefonuyla hayatta kalmaya çalıştım ama o da bir yere kadar. Zaten içimden diyordum işe girdiğim zaman biriktirdiğim parayla kendime yeni bir telefon alacağım diye. Ama ben iyice araştırıp bu yaz telefon alacaktım. Baktım ki iş başa düştü başladım modelleri araştırmaya. Ama böyle bir araştırma yok. İzlemediğim telefon karşılaştırma videosu, kutu açılım videosu kalmadı. - çünkü mükemmelliyetçilik- En çok da yabancı videoları izledim ve bana en uygun olan telefonun Samsung S21 olduğuna karar verdim. Annemle ablam aşırı garantici olduklarından dolayı yüksek fiyatlı bir ürünü internetten almamam gerektiğini söyledi. Bence bekle acele etme gider görür alırsın, dediler. Ben de arkadaşlarıma sordum onlar da bana bilgisayar bile aldıklarını söyledi. Aileme dedim " Bu sefer sizi dinlemeyeceğim. Kendi aklımla hareket edeceğim!" dedim. Çünkü son zamanlarda ne zaman onların aklına uysam hep pişman olmaya başlamıştım. Ama dedim ki Trendyol'da bayram indirimi olur biraz bekleyeyim. Sonra telefonun fiyatı arttı. Bir de buna sinir oldum, niye bekledim de almadım diye. Sonra ben başladım döviz kuru takip eder gibi telefonun fiyatındaki dalgalanmaları takip etmeye. Bir sabah kalktım yine klasik Akakçe'de en ucuz nerede ona bakıyorum. Baktım ki Gittigidiyor' da düşmüş. En ucuz fiyatına göre yine daha pahalı ama bunun altına uzun süre zor düşer aldın aldın yoksa annenin takozuna kaldın kızım, dedim kendime. Ki onu almaya çalışmakla da ayrı bir sabrım sınandı. Bir kartım eski telime bağlı olduğundan ödeme yapamadım, diğer kartımın İnternet limiti yetersiz, bankayı aradım limit arttırdım, onaylandı ama denedim hala ödemeye limit yetersiz dedi. Neyseki ablamın kartından hallettik yoksa hem stokları bitecekti hem de kargo belli bir saatten sonra alırsam bayramdan sonrasına kalacaktı.

 Ertesi gün aynı saatlerde telefon kargoyla geldi Bizimkiler de internetten telefon almanın korkulacak bir şey olmadığını anlamış oldu. Ne yalan söyleyeyim ben bile bu kadar hızlı ve sağlam şekilde elime ulaşacağından emin değildim. Eğer gidip bir mağazadan alsaydım 2000 TL daha fazla ödeyecektim. Bundan sonra tüm elektronikleri gönül rahatlığıyla internetten alabilirim. 



  Çalışan birisin, neden İPhone değil de Android Samsung aldın diye düşünebilirsiniz. Ben de kimden ne almalıyım diye öneri istesem hep İPhone 11 'i al dediler. Hatta biri kamerası iyi olsun istiyorsan İPhone al dedi. Halbuki Samsung' un kamerada geri kalır yanı yok. Birisi bence İPhone çünkü daha havalı oluyor dedi. Halbuki benim amacım "Aaa şunun telefonuna bak" dedirtmek değil. Severek kullanabileceğim işlevsel bir telefon kullanmak. Bir de Samsung S21, her türlü İPhone 11'den daha iyi. İsterseniz tüm özelliklerini karşılaştırabilirsiniz. Sadece insanların kafasında böyle bir algı oluşmuş. Bu telefonun alternatifi İPhone 12 olabilir ama yine de ondan öne çıkan çok özelliği var bana göre. İzlediğim kamera karşılaştırmalarında da S21 açık ara öndeydi. Ve yorum yapanlar eğer evde Apple ekosisteminiz varsa Apple ama yoksa Samsung diyordu. E benim de Apple ekosistemim falan da yok. Bir de nereden baksan 3500 TL daha pahalı fiyata satılıyor. Niye sırf bir marka adı farklı diye o kadar fark ödeyeyim ki dedim. Ve S21'de karar kıldım. 

  Telefonu görür görmez ilk tepkim ise "Vavvv" oldu. Ekran çok pürüzsüz, akıcıydı ve tasarımı çok tatlıydı. Tabi alışık değilim böyle bir şeye. Ben Note 5'i kullanırken dünya telefon teknolojisinde çağ atlamış. En sevindiğim şey ise kamerasının 8K video çekebilmesi ve portre moduna sonunda kavuşabilmem oldu. Ve bir sürü yenilik. Ha dezavantajlı yönleri de var mı var. Mesela Note 5'e göre ekran eninden daha dar. Bu da gözüme telefonun çok ince ve uzun gözükmesine sebep oluyor ama zamanla insanın gözü de alışıyor. Aslında normal telefon ebatı bu ama ben yıllarca büyük telefon kullandığım için yadırgıyorum. Şimdi kendisiyle kaynaşma aşamasındayız. Eğer ileride telefon almak istiyorsanız ve benim gibi arada kalıyorsanız yardımcı olabilmek için bir uzun kullanım yazısı yazabilirim. Ha diyorsanız ki bu piyasada nasıl alalım. Çok haklısınız ki eminim beni takip eden okuyucularımın çoğu öğrencidir. Ben de o yollardan geçtim ve çok iyi anlıyorum sizi. Ama öğrencilik de bir gün bitiyor. Ve yaşıt olduğum hatta benden daha büyük okuyucularımın olduğunu da biliyorum. O yüzden eğer aklınızda S21'le alakalı sorular varsa sormaktan çekinmeyin. Hatta keşke benim de sorabileceğim biri olsaydı da dilini bile bilmediğim Hintçe, İspanyolca gibi videolar izlemek zorunda kalmasaydım.

  Velhasıl işte böyle dostlar hala eski telefonumla kaybettiğim verilerin eksikliğini hissediyor hala dersten kalıp bir daha mı o dersi almak zorunda kalacağım diye üzülüyorum. Bir yandan da yeni telefonumla kaynaşmaya çalışıyorum. Hayat böyle işte. Bir anda mutluyken başınıza gelen ani bir olayla bütün mutluluğunuz yerle bir olabiliyor. Ha cana geleceğine mala gelsin olayı doğru. Ne dertler var ben benimkine dert demeye utanırım ama şu da bir gerçek ki daha büyük dertler var diye benimkisi de bana üzüntü vermekten vazgeçmiyor. Üzülmeden edemiyorum çünkü. 

  Ve yazarken şunu fark ettim de telefonlarımla anılarımı bağdaştırmışım resmen. Her telefonun bana hatırlattığı dönem var. Nokia C6-01 bana lise yıllarımı hatırlatırken Note 5 üniversite yıllarımı hatırlatıyor. S21 ise iş hayatıma eşlik edecek. Ve üçünün de ortak noktası hep belli bir dönemin ilk senesinin sonlarına doğru almam. Nokia'yı lise 1'in sonunda Note 5'i üniversite 1'in sonlarında ve yeni telefonumu da iş hayatımın ilk yılının sonlarında aldım. Bu örüntüyü nasıl denk getirmişim ben bile hayretteyim şu an. 

Ay yine kafanızı çok şişirdim, kusura bakmayın ama yazarken bir rahatlama gelmedi de değil hani. Çok şükür yine kendi terapimizi kendimizi yazıya dökerek uyguladık. 

 Hadi hoşçakalın millet! 

 Arayı açmadan görüşmek üzere! 

7 yorum:

  1. Çok geçmiş olsun, telefonu içindekilerle kaybetmek nedir bilirim. Bir de senin çok kritik bir zamana denk gelmiş. Teknoloji iyi de arada böyle çok büyük kazık atabiliyor:(( Bir şekilde atlattığına sevindim, ben hala ara ara kaybettiğim anıları düşünüp üzülürüm:(

    Yeni telefonun da hayırlı olsun, umarım uzun seneler boyunca sorunsuz kullanırsın :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim, saol.
      Aslında hala atlatabilmiş değilim, o yüzden buraya içimi dökmek istedim :) Bu da ders oldu ama demek ki her şeyi yedeklemek lazımmış.

      Sil
  2. Telefonun bozulmasının nasıl bir şey olduğunuz çok iyi biliyorum ben de zamanında çok kötü yaşadım��‍♀️ çok geçmiş olsun. Ayrıca hikayemiz biraz benziyor ve telefonu aldığımız zaman dilimleri de�� şu anda 3. Telefonumu kullanıyorum bozuk olmayan bir telefonu kullanmanın hissiyatı çok başka

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aaa ne tesadüf :) Çok teşekkürler.
      Haklısın, yeni telefona kavuşunca insan çağ atlamış gibi hissetmeden edemiyor.

      Sil
  3. Aynen öyle her şey telefondan halledilir oldu.

    YanıtlaSil
  4. Merhaba^^ Severek okudum yine, öyle detaylı ve samimi yazmışsınız ki ben yaşamışım bir süre ben de tanık olmuşum gibi hissediyorum. :D Bu anı yazıları da dizi yorumları gibi güzel oluyor bence. :D Ders mevzusu kötü olmuş ya. Telefona ben de alışıyorum, yenisine adapte olmak zor oluyor, hafıza sorununu en iyi ben bilirim :d bknz: 16 gb. :DD Asla hiçbir şey yükleyemiyorum, ara ara fotoğraf silmeye çalışıyorum, ama asla uygulama yükleyemiyorum. whatsapp yüklenmiyorsa, bir sorun olursa silip yeniden yüklemem gerekirse vs sorun oluyor. fotoğraf da çekemiyorum uzun süredir... ama idare ediyorum, imkanım olursa sonra olur artık, hep her şeyin en ucuzu alınınca böyle oluyor. Alexander Rybak 2009 yılıydı, orta 1'deydim. aynı yaşlardayız sanırım, ama siz diğer şarkılarını dinliyordunuz sanırım, Eurepean Skies da güzeldi. Çok konuştum ya sbfd Neyse, benim için de nostaljik ama sıkıldım bir ara her yerdeydi o şarkı. Lise 1 benim için Price Tag, ya da Katty Perry-e.t olabilir. :) telefondaki nadide iki şarkı... bir de ss501- ur man. (sonuncusu bence çok güzel.) ilk telefonum benim de lise 2 yazı sanırım, internet ve youtube yoktu :D, gerçek telefon 18 mlsf. bilgisayarımız da hep bozulurdu. :D geç kaldım cidden teknoloji dünyasına, anlıyorum o çocuklar duymasın duygusunu. Sevgiler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sana da merhaba,yaşı bilmem de yazdığın dönemsel şarkılara bakılırsa aynı jenerasyon olduğumuz kesin. İlk kez anı yazılarıyla ilgili böyle bir geri dönüş aldım, sevindim beğenmene. Bu arada merak etme, dersten binbir zorlukla uğraşsam da o dersin mazeret sınavına girip geçtim. :) Ben telefon aldıktan sonra notlarım baya düşmüştü,bağımlı olmuştum, insanı çok alıkoyan bir şey. Belki de böylesi daha iyidir.
      Sana da sevgiler.

      Sil