Bu kentin ne çatılarını ışıldatan ayları sayabilirsin,
Ne de duvarlarının gerisine gizlenen bin muhteşem güneşi...
Son zamanlarda Khaled Hosseini'ye ait Bin Muhteşem Güneş kadar beni bu denli etkileyebilen bir kitap okumamıştım. Yazarı haklı olarak büyük bir üne kavuşturan Uçurtma Avcısı'nı okuduktan sonra bu adam ne yazsa okurum demiştim. İyiki okumuşum Bin Muhteşem Güneş'i. Ufkumu genişletti, bulunduğum konum için şükretmemi sağladı, bana bir ders verdi. Önüme gelen herkesi durdurup '' Lütfen bu kitabı okur musun?'' demeyi bile düşündüm. Yani o denli etkileyici, durup bir an düşünmeni sağlayan bir kitap... Hatta bir kitaptan daha ötesi! Bilmiyorum, belki de hemcinslerimin yüz yüze kaldığı dertleri anlattığı için bu kadar beğenmiş olabilirim. Ne de duvarlarının gerisine gizlenen bin muhteşem güneşi...
Nereye giderseniz gidin, ülkeniz peşinizden gelir. Artık siz orada yaşamasanız da o içinizde yaşar. Afganistan'ın Khaled Hosseini'de yaşadığı gibi…
Bin Muhteşem Güneş, ilk romanı Uçurtma Avcısı'yla tüm dünyada inanılmaz bir başarı yakalayan Hosseini'nin ikinci romanı. Yazar bu romanında da yine doğduğu toprakları anlatıyor. Bu kez iki kadının kesişen yaşamları ve dostlukları üzerinden…
Küçük yaşta evlendirilen kızlar, çocuğu olmayan kadınlar, babaya ya da çocukluk arkadaşına duyulan, geçmişe gömülmüş aşklar…
Khaled Hosseini, hasreti, dostluğu, aşkı ve insanlığı en iyi anlatan yazarlardan. Başarıyla kurduğu olay örgüsüyle, çıkmaz yolların nasıl düzlüklere açılabileceğini gösteren yaratıcı bir kalem.
Bin Muhteşem Güneş, kelimenin tam anlamıyla "beklenen" bir roman…
(Tanıtım Bülteninden)
Erkek bir yazarın kadınları bu denli iyi yazması bana göre başlı başına bir başarıdır Yazarın üslubu çok güzel ve her anlamda yüreğini vererek yazdığı çok belli. Hatta bir konuşmasında şöyle diyor:'' Romanlarımı planlamıyorum. Hikayenin beni nereye götüreceğini, karakterlerin neler geçireceğini düşünmeden yazmaya başlıyorum. Hikaye geliştikçe karakterler ve olaylar şekilleniyor. İçgüdülerime çok güveniyorum. Kendimi hikayenin akışına bırakıyorum.''
Afganistan'da yaşanan o yürek burkan olayları güzel bir kurguya bürüyerek bize sunuyor. Ve okurken biliyorsunuz ki her ne kadar kurgu olsa da bu olaylar oralarda yaşayan birilerinin başına geldi.
''Tam olarak tanıdığım kişiler değil ama hayatım boyunca karşılaştığım, hakkında bir şeyler bildiğim duyduğum kişilerden izler var hepsinde. Bazıları bir kaç kişinin karışımı, mülteci kamplarında karşılaştığım Afgan mülteciler. Kamplarda 20 yıl geçirdikten sonra Afganistan'a dönen ve evlerine, topraklarına başkalarının yerleştiğini gören insanlar bazıları.''- Khaled Hosseini
Başka bir yönü ise okurken çok iyi empati kurabiliyorsunuz. Bazen çok sevdiği babasından aynı sevgiyi bulamayan bir kadın, bazen eski hayatı bir anda tepetaklak olan biri, bazen sırf çocuğu olmuyor diye kötü muamele gören bir kadın,değersiz görülen biri olabiliyorsunuz. Bin Muhteşem Güneş'i okurken kimlerin yerine koydum kendimi ben bile unuttum. Kadınların şiddet gördüğü sahnelerde artık okumaya dayanamayıp '' Yeter artık ya insafsız!'' diye kitabı bıraktığımı hatırlıyorum. Bir de bir sahnede o kadar çok şaşırdım ki ağzım açık kaldı.
Hayatın içinden bir şeyler anlatmasının da şüphesiz ki ben de bu denli etki yaratmasının nedenlerindendir. Çünkü gerçekten de tüm türler bir yana hayatın acımasızlığını, yaşanmış acıları, kayıpları anlatan kitaplar bir yana benim için.
Okurken yaşanılan o insanlık dramı duygusallaştırıyor. Savaşın getirdiği vahşete tanık oluyorsunuz. Dün Afganistan bugün Suriye yarın kim bilir neresi... Hayatını kaybeden masum bir sürü insan...Dünya çok kötü bir yer olmaya başladı ama ben içimde her zaman bir umudu besleyeceğim daha güzel bir dünya için.Çünkü biliyorum ki içimizdeki o umut ışığı sönerse her yer büsbütün karanlık olacak!
Pusulanın hep kuzeyi gösteren ibresi gibi,bir erkeğin suçlayan parmağı da daima bir kadını gösterir.
Kitabın içeriğinden çok bana hissettirdiklerini yazdığımın farkındayım ama çok doldum galiba. Bugün yaşadığım bir olayı yazmak istiyorum. Derste hocanın sorduğu '' Sizce kadınlar neden eğitim almalıdır?'' sorusuna gelen bir cevap şöyleydi:''Kadınlar ileride anne olacağı için çocuğuyla daha fazla ilgilenir. Erkekler ise işte olurlar daha çok. Çocuğun derslerine annenin yardımcı olabilmesi için annenin eğitimli olması gerekir.'' Göz devirdiğimi eklemek istiyorum. Ardından bir cevap daha geldi ve o cevap da buna benziyordu. Sonunda birisi beklenen cevabı verdi. Hoca da bu konu üzerine ekleme yaptı.
Bir kadının kimseye muhtaç olmadan, kendi ayaklarının üzerine basabilmesi çok önemlidir. Aksi halde bir şekilde eşleri tarafından ezilen kadın sayısı daha da artacaktır. İşte bu yüzden biz kadınların eğitim alması çok ama çok önemlidir.
Eğer bu yazıyı okuyorsanız ya bu kitabı okudunuz ya da okuyacaksınız. Eğer okuduysanız ne güzel sizin adınıza çok sevindim ama okumadıysanız lütfen burada daha fazla vakit kaybetmeyin, okuyun.
Daha çok küçüksün, biliyorum, ama bunu şimdiden anlamanı ve iyice öğrenmeni istiyorum, demişti. Evlilik bekleyebilir, eğitim beklemez. Sen çok, çok zeki bir kızsın. Gerçekten öylesin, istediğin her şey olabilirsin,Leyla. Seni tanıyorum. Ayrıca, bu savaş bittikten sonra Afganistan'ın erkekler kadar, belki daha da çok,sizlere gereksineceğini biliyorum. Çünkü bir toplumun, kadınları eğitimsiz olduğu sürece başarıya ulaşma şansı yoktur, Leyla. Hiç yoktur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder