Sayfalar
▼
31 Aralık 2017 Pazar
Adulthood is a Myth - Sarah Andersen | Kitap Yorumu
Sarah Andersen’in çizimlerine sosyal medyada sürekli rastlıyordum. Sarah Andersen’in çizimleri Adulthood is a Myth kitabının içinde toplanmış. Yakın zamanda Pegasus Yayınları’ndan Büyümek Diye Bir Şey Yok adı altında da çıktı. Baktım herkes okuyor, parasızlıktan kitabın İngilizcesini indirdim. Karikatür kitabı olduğu için sayılır mı sayılmaz mı bilmem ama okumayı bitirdiğim ilk İngilizce kitap oldu. Zaten çok basit bir İngilizcesi var. Bu yöntemi herkese tavsiye ederim. Karikatürlere gelecek olursak resmen bayıldım. “ Bu ben.”, “ Ay aynı ben.”, “ Bunu yapan bir tek kendim sanırdım.” diye diye gülerek okudum. Kadın tabiri caizse ibretlik tespitler yapmış. Ekran görüntüsü alırken bir fark ettim ki neredeyse tüm kitabı çekmişim. Anladım ki bazı davranışlar, düşünceler ve hatta saçmalıklar evrenselmiş. Demek ki herkes de yapıyormuş, yalnız değilmişim. Bir de mesela çok basit bir çizim ama çok şey anlatıyor. Çok ama çok eğlenceli olan Sarah Andersen'in karikatürlerini sosyal medya hesaplarından takip etmenizi öneririm. Çok eğleneceğinize ve kendinizi bulacağınıza eminim.
Beni İnstagram'da da takip etmek isterseniz şuraya tıklayın.
Anayurt Oteli - Yusuf Atılgan | Kitap Yorumu
Kitabın ana karakteri Zebercet belki her gün yanından usulca geçtiğimiz, kendi hayatlarımızda figüran gibi duran, anlatmaya kalksak “Efendi, kendi halinde bir adam işte” sözcüklerinden öteye gitmeyecek bir adam. Belki de aşırı sıkıcı bulacağımız, dikkate almayacağımız, iki laf sokup alaya alacağımız bir adam. Ancak bizim ilgilenmeye değer görmediğimiz iç dünyası o kadar karışık ki aslında bir kitabın ana karakteri olabilecek kadar. Sessiz insanları hiçbir zaman küçümsememek lazım. Unutmamak gerekir ki buz dağının görünmeyen kısmı da var ve görünen kısmından çok daha büyük ve derin.
24 Aralık 2017 Pazar
Ermiş + Ermişin Bahçesi - Halil Cibran | Kitap Yorumu
Ermiş Kitap Yorumu
Ermiş, El Mustafa
adında bir bilginin yıllar önce geldiği Orphalese kentinden bir gemiyle ayrılmadan
önce halkın son sorularını cevaplamasından oluşuyor. 54 sayfadan oluşan bu kısa
kitapta aşka, evliliğe, acıya, dostluğa, öğretmeye, zamana, güzelliğe dair gibi
çeşitli 26 bölüm bulunuyor. Bazı cümleler çok güzel olsa da genellikle nasihat
verir gibi bir tarzla yazıldığı için kitabı çok da sevemedim. Bununla birlikte cümlelerin
öğretici olup şiirsel bir dille yazılmasına karşın “ Bir cümle duydun ve tüm
hayatım değişti.” Dedirtecek bir durum içerisine de giremedim. Hatta bazı
düşünceleri benimseyemedim bile. Belki bu kadar nasihat niteliği taşımasa
sevebilirdim. Şunu da belirtmek isterim ki 54 sayfa olmasına rağmen çok da
kolay okunan bir kitap değil. O düşünceleri biraz da çözümlemek lazım.
22 Aralık 2017 Cuma
İki Yeşil Su Samuru – Buket Uzuner | Kitap Yorumu
Ernest Hemingway – Silahlara Veda | Kitap Yorumu
9 Aralık 2017 Cumartesi
Seninle – Jasinda Wilder | Kitap Yorumu
Seninle, çok uzun zamandır gördüğüm halde bir ara okurum
diyerek yıllar sonra okuduğum bir kitap. Dram zaten sevdiğim bir tür ve
romantizmle harmanlanması da genelde hoşuma gidiyor. İşte bu zaafım da bazen beni
hayal kırıklığına uğratıyor. Tıpkı Seninle’de olduğu gibi. Kitabın %99'unu
gözlerimi devirerek okudum.
1 Aralık 2017 Cuma
Geçmişin Kırıkları- Brittainy C. Cherry | Kitap Yorumu
İçinde ruhu
yaralı olup da iyileşme sürecini konu
alan kitapları severim. Geçmişin Kırıkları bu yüzden okuma listemdeydi. Evet,
kitaptan bir beklentim de vardı. İyi bir Goodreads puanına ve yorumlara sahip
olduğu için, üstelik okuması en hoşuma giden klişelerden birini konu aldığı
için. Ve kitabı nihayet bitirdim. Hem olumlu hem olumsuz bir sürü karmaşık
düşünceye sahibim. Ama kitap benim için “eh işte” sınıfında kaldı.
Kabuslarınla rüyalarının arasında kalan o yer var ya?
Hani yarınların hiç gelmediği, dünün artık acıtmadığı o yer. Kalp atışlarının benimkilerle uyumlu olduğu o yer. Zamanın olmadığı ve nefes almanın kolay olduğu o yer.
İşte seninle orada yaşamak istiyorum.
Eylembilim - Oğuz Atay | Kitap Yorumu
Bence insanlar bu yüzden anlaşamıyorlardı: Herkes başka dili
konuşuyordu.
Oğuz Atay, kitaplarındaki alıntılara rastlamamla bu güzel
cümlelerin sahibi kim diye merak ettiğim bir yazardı. Hep okumak isteyip bir türlü okuyamıyordum. Eylembilim,
Oğuz Atay'ın kalemiyle buluştuğum ilk roman oldu. Aslında başlangıç için uygun
bir kitap seçip seçmediğime dair ufak tereddütüm vardı. Çünkü kitap Oğuz
Atay'ın ölümü sebebiyle yarım kalmış. Ancak kütüphanede benim almak istediğim
kitapları malesef önceden alınmıştı.
23 Kasım 2017 Perşembe
Stranger Things 2.Sezon Dizi Yorumu
Herkese Merhaba!
Bugünkü yazımın konusu Stranger Things. Özellikle 2 .sezonun çıkmasıyla her yerde reklamını görmekten,insanların sürekli diziyi önermesinden diziyi bayağı merak ettim.Yalnız böyle bir reklam yok. Sadettin Teksoy'lu tanıtımlar, Barış Manço'nun Dönence'sini tanıtımlarda kullanmalar, internette sürekli reklamlarının çıkması derken dizinin adını duymamak mümkün değildi. Ve evet, ben de popülizme boynumu eğdirdim ve diziyi izledim. :)
Önemli Uyarı: Eğer bu yazıyı okuyorsanız 1.sezonu izlemiş olduğunuzu varsayıyorum. Sonra yok efendim spoiler yedim diye ağlamak sızlanmak yok. Çok üşengeç bir insan olduğumdan 1.sezonu da yorumunu yazmadım.
15 Kasım 2017 Çarşamba
Önceki Kız - Jp Delaney | Kitap Yorumu
Bir ev düşünün ki eşyası çok
az, son teknolojiye sahip, bir sürü sıkı kurallara uymanız gereken.
Önceki Kız, Edward Monkford’un obsesiflik derecesinde tasarladığı işte böyle
bir minimal evde geçiyor. Kiracılar özel mülakatla seçiliyor ve düzenli olarak testleri
doldurmak zorundalar. Sorun şu ki bu
evin önceki kiracıları hep aynı tipte kadınlardan oluşuyor. Ayrıca bu evde hiç
biri uzun süre kalamamış ve hatta en sonuncu kiracısı gizemli bir şekilde
ölmüştür.
Yağmur Sonrası - Sarah Jio | Kitap Yorumu
Belki
görmüşsünüzdür. Yakın zamanda Sarah Jio kendi İnstagram sayfasında beni
paylaşmış ve altına güzel bir not düşmüştü. O andan itibaren kendisi en
sevdiğim yazar olabilir. Kadın kalbimi 12'den vurdu. Ben de bu çoşkuyla yazarın
bir diğer kitabı olan Yağmurdan Sonra'yı okudum. İyi, kötü bir çok şey düşünüyorum
kitap için.
Yağmur Sonrası'nda 2.Dünya
Savaşı sırasında Bora Bora adasına arkadaşı Kitty ile hemşirelik yapmaya giden Anne'in hayatına misafir oluyoruz. Anne,
zengin yaşamını ve nişanlısını bırakarak arkadaşının peşinde sürüklenmiştir. Çünkü
aslında istediği hayat bu değildir. Adada asker Westry bir gizemli kulübe keşfederler ve birbirlerine aşık
olurlar. Bir yandan ise devam eden savaşın hayatlarını nasıl etkilediğini
okuyoruz.
Karanlıkta Işık Aranmaz - Claire Contreras | Kitap Yorumu
Biraz yoğun bir
dönemde olduğum için bu kitap sayfa sayısı daha az diye tercihim olmuştu. Zaten
okuma listemdeydi. Dolayısıyla beklentim de vardı. Ancak kitabı pek çok yönden
eksik buldum. Bir kere kitabın vaat ettiği konusuyla ağırlıklı olarak işlediği
konu farklı. Asıl önemli sahnelerin çat çat hızlıca geçilip romantizmin uzunca
işlenmesi ise ayrı bir eksiklikti. Yazarın ne yapmaya çalıştığını cidden
anlamadım.
9 Kasım 2017 Perşembe
Ayla Film Yorumu
Ayla, gerçek bir yaşam öyküsünü anlatan bir film. Bundan birkaç sene önce internette Süleyman Amca ve Ayla'nın hikayesini okumuş ve çok etkilenmiştim. Film gibi derler ya işte böylesi bir hikayeleri vardı onların. Daha sonra ise filminin çekileceğini öğrendiğimde çok sevinmiştim. Uzun zamandır ise çıkmasını bekliyordum. Ancak film öyle bir zamanda çıktı ki tam vize dönemime denk geldi. Filme gidenlerin beğenilerini duydukça bir an önce vizelerin bitmesini bekledim ve son vizenin bittiği gün arkadaşlarımla soluğu koşarak sinemada aldık.
Koltuklarımıza oturduktan sonra bir akadaşım '' Peçete var mı yanınızda?'' diye sordu. Bizde sandık ki affedersiniz burnunu silecek ya da bir yerini silecek. ''Hayır yok. Ne yapacaksın peçeteyi?'' diyince de '' E ağlayacağız ya. N'apalım kolumuza mı silelim?'' dedi. Evet bu mide bulandırıcı detayı da atladıktan sonra filme dönebiliriz.
30 Eylül 2017 Cumartesi
Contratiempo ( The Invisible Guest) Film Yorumu
Herkese Merhaba,
29 Eylül 2017 Cuma
Dönüşüm - Franz Kafka | Kitap Yorumu
Delifişek – José Mauro de Vasconcelos | Kitap Yorumu
Yıllar önce Şeker Portakalı'nı okuyup çok etkilenmiştim. Yakın zamanda tekrar okumak istediğimi fark etmiş ve bir kez daha okumuştum kitabı. Daha sonra devam kitaplarını neden okumuyorum diye düşünerek harekete geçtim. Ve diğer iki kitabı da temin ettim. Ve bugün Zeze'nin maceralarının sonuna geldim, seriyi bitirdim.
14 Eylül 2017 Perşembe
İntikam (Blood for Blood #1) - Catherine Doyle | Kitap Yorumu
Maskeler...Onları çıkardığımızda ne olduğuna bir bak.
Belki de ilk defa çok saçma bir şekilde kitap yorumuna başlayacağım. Ama bunu yazmazsam içimde kalacak. Fazilet Hanım ve Kızları'nı az da olsa izlediniz mi? Hayır, sakin olun lütfen, doğru hesaptasınız. Sadece bir benzetme yapacağım. Yağız = Luca , Sinan= Nic . Yazar dua etsin ki bu bir üçleme ve ben sinirden kitabı bırakmayacağım. – Bu bir yalan çünkü hiçbir şeyi yarım bırakamam- Diğer kitaplar için Luca ve Sophie adına bir umut beslemeye devam edeceğim. Kafanız karışmış olabilir. İsterseniz baştan alayım.
İntikam’ın ilk yüz sayfası klasik bir young adult türünde ilerledi. İşin içinde konusunu bilerek okuduğum için daha olaylı bir şeyler bekledim ama olmadı. Bence bu bir eksiklikti. Çünkü konu genç bir kızın mahallesine yeni taşınan ve çok yakışıklı oğulları olan bir aile olduğu üzerine kuruluydu. 5 erkek olması sayı olarak bir farklılık ortaya koysa da klişeydi her şey. Ama sonra gerilim tırmandı. Asıl olaylar gün yüzüne çıktı. Ve kitabı elimden bırakamadım. Özellikle son olaylar bir dizi izliyormuşum gibi hissettirdi.
11 Eylül 2017 Pazartesi
Sarai - J. A Redmerski | Kitap Yorumu
Güzeldi ama yenilmiş ve hırpalanmıştı. Ömrünün geri kalanını da hep böyle hırpalanmış halde sürdürecek ve hiçbir duygusal kopuş ona masumiyetini geri vermeyecekti.
10 Eylül 2017 Pazar
Güneşi Uyandıralım – Jose Mauro de Vasconcelos | Kitap Yorumu
“-Unutmaya çalışacağım. Çünkü bağışlamaya inanmıyorum.
+Unutmakla bağışlamak arasında ne fark var?
-Bağışlarken kişi her şeyi unutuyor. Ama yalnızca unutmakla,
pek çok kez insan yeniden anımsamaya başlıyor.”
Şu anda sahip olduğumuz karakterlerimiz çocukluğumuzda oluşuyor. Bu dönemde yaşanan
olaylar insanın hayatı boyunca kalıcı izler bırakabiliyor. Şeker Portakalı ve
devam kitabı Güneşi Uyandıralım bunun çok güzel bir örneği.
Zeze biraz daha büyük artık ama yine aynı sevgiye aç bir
çocuk. Daha zengin bir aileye yetiştirilmesi için verilmiştir. Artık fakir
değil ama kusursuz yetiştirmeye çalışan, kısıtlayan, kurallar koyan bir ailesi
var. Oysa o hala bir çocuk. Mükemmel olmaya zorlanırken keşfetmeye, eğlenmeye
ihtiyaç duyan yanı engelleniyor. Bir kalıba sokmaya çalışılan Zeze, bu durumdan
hiç de memnun değil.
7 Eylül 2017 Perşembe
13 Reasons Why Kaset Yorumu ve Replikler
Herkese Merhabalar,
Bugün 13 Reasons Why
defterini kapamaya geldim. Hatırlarsanız yarım kalmış bir yorumum vardı, onu
tamamlayacağım. Yazımın ilk partı genel
dizi yorumumdan oluşuyordu. Şimdi ise Hannah'ın kasetlerde bahsettiği kişileri,
yaptıklarını yorumlayacağım. Hatta Hannah'ı bile. Şimdiden uyarmalıyım ki yazım
bol bol spoiler içermektedir. Eğer diziyi izlemediyseniz okumayın. Sonra
spoiler yedim diye ağlamanızı istemem.
Dizinin 1.sezonu hakkında
spoilersız genel yorumum için şuraya tıklayın.
Edit: Dizinin 2.sezonunun yorumu için şuraya tıklayın
Edit: Dizinin 2.sezonunun yorumu için şuraya tıklayın
Kalan sağlar
bizimdir, diyerek başlıyorum o zaman.
22 Ağustos 2017 Salı
13 Reasons Why 1. Sezon Dizi Yorumu
Herkese Merhabalar!
Yine üşengeçliğimden ötürü aylardır geciktirdiğim 13 Reasons
Why’ın dizi yorumuyla karşınızdayım. Baştan belirtmeliyim ki bu yorumum spoiler
içermeyen genel bir yorum olacak. Diğer yazım da ise kaset sahiplerinden
bahsettiğim spoilerlı bir yazı olacak.
13 Reasons Why'a geri dönecek olursak; dizi adeta patladı,
özellikle gençler tarafından bayağı izlendi. Hatta bu diziden etkilenip intihar
eden olduğunu bile okudum. İntiharı havalı bir hale getiriyor, meşrulaştırıyor
gibisinden eleştirenler oldu. Peki bu dizinin olayı ne? Gerçekten intihara
özendiriyor mu? Nasıl bir dizi? Bu konuda neler düşündüğümün cevabını vereceğim.
19 Ağustos 2017 Cumartesi
Blogum 2 Yaşında!
Bugün 19 Ağustos 2017. Blogumu açalı tam 2 sene olmuş. 730
gün,17520 saat geçmiş. Daha dün gibi hatırlıyorum blog sayfasını
oluşturmaya çalıştığımı, ilk zamanlarda atomu ben parçalamışım gibi olan
heyecanımı. Belki çok klişe gelecek ama izninizle söylemek istiyorum: Zaman nasıl
da geçmiş.
18 Ağustos 2017 Cuma
Şeker Portakalı - José Mauro de Vasconcelos | Kitap Yorumu
Bazı kitaplar vardır tekrar tekrar okunması gereken. Yıllar
geçse de değerini yitirmez, hiç eskimez. Tıpkı Şeker Portakalı gibi. Kitapta 5
yaşındaki küçük Zeze'nin çocukluğundan bir kesiti okuyoruz. Anlatım dili bir
çocuğun ağzından olduğundan çok masum ve naif. Şeker Portakalı sizi alıp
götüren, bazı cümlelerle kalbinizi on ikiden vuran bir kitap.
Öldürmek, Buck Jones'um tabancasını alıp güm diye patlatmak değil! Hayır. Onu yüreğimde öldüreceğim, artık sevmeyerek... Ve bir gün büsbütün ölecek.
Alaska'yı Bulmak – John Green | Kitap Yorumu
Bu kitaba karşı çok karışık duygular içerisindeyim. Kendi
içimde sevdiğim ve sevmediğim yönlerini bir kefeye koyup terazinin hangi
kolunun ağır bastığını bulmaya çalışıyorum. Aslında buna net bir cevabım yok.
Kitap yatılı bir
lisede geçiyor. Yaşananları Miles'ın ağzından okuyoruz. Eski lisesinde asosyal
olan Miles, yeni lisesinde bir arkadaş grubuna sahip olur. Kitabın özellikle
başlarında liseli gençlerin başlarından geçenleri, yaptığı eşek şakalarını,
kuralları çiğnemelerini, asiliklerini vs. Okuyoruz.
Hayatın Kıyısında – Jennifer Niven | Kitap Yorumu
''Yalnız değilsin'' dedi. Aslında öyleyim. Sorun da bu ya zaten; hepimiz bedenlerimize ve zihnimize sıkışıp kalmış yalnızlarız. Hayattaki tüm arkadaşlıklarımız yüzeysel ve gelip geçici, diyebilirdim.
Bu kitabı okumayı uzun zamandır erteliyordum. Hakkında çok
fazla yorum okudum. Ancak kitap beni şaşırtarak beklediğimden daha da
psikolojik çıktı. Psikolojik temelleri olan kurguları zaten sevdiğim için sorun
olmadı. Kitabın kapağında şöyle bir ifade geçiyor: Yaşamayı, ölmek isteyen bir
çocuktan öğrenen bir kızın hikayesi. Kitabı çok iyi anlatan bir cümle ama bana göre
bu Finch'in hikayesiydi. Bence Violet, Finch'in gölgesinde kaldı. Violet sevdiği
insanları kaybedeni kısacası geride kalanları temsil ederken, Finch ruhu çocuk
yaşta ölen/ öldürülen ve psikolojik sorunları olan bir gençti.
21 Temmuz 2017 Cuma
Aşkın Adı Yahya - Nehir Erdem | Kitap Yorumu
Nehir Erdem dikkatimi ilk olarak İnadına Aşk dizisinin
senaryosunu yazmasıyla çekmişti. Dizinin o kadar komik bir hikayesi vardı ki ben
de yazarın kitaplarını da merak etmeye başlamıştım. İlk olarak Huysuz ve
Ruhsuz’u okumuştum. Şimdi de Aşkın Adı Yahya'yı okudum ve bir kanıya vardım. Yazarın
yazdığı erkek karakterlerle kadın karakterler çok benzer özelliklere sahipler
ki bunu yazarın senaryosunu yazdığı dizileri de katarak söylüyorum.
Belki Bir Başka Hayatta – Taylor Jenkins Reid | Kitap Yorumu
S.ktir Et Aşkı – Tarryn Fisher | Kitap Yorumu
Bu kitap bana yazarın kitaplarını ne kadar özlediğimi hatırlattı. Tarryn Fisher, aşkı farklı yönleriyle işlemeyi çok iyi başaran bir yazar. S.ktir Et Aşkı'da gördüğü bir rüyanın etkisinde kalarak en yakın arkadaşının sevgilisine aşık olan Helena'nın hayatını okuyoruz.
Öncelikle kurgunun bir rüyaya dayanarak
oluşturulmasını çok beğendim. Çünkü rüyalar çoğu zaman bilinçaltının dışa
vurumu oluyor. Günlük hayatımızda bastırdığımız düşünce ve duygularımızı
rüyalarımızda engelleyemiyoruz. Helena'da 10 yıllık arkadaşı Della'nın sevgilisi
Kit'le rüyasında evli olduğunu ve çocuklarıyla güzel bir hayatı olduğunu
görüyor. Bundan sonrasında ise rüyanın etkisinden çıkamıyor, sürekli aklına o
rüya geliyor. Bu kurgu aslında bizim dizilerimizde görmeye çok alışkın
olduğumuz bir senaryo. Ancak kelimelerin gücü denen şey burada devreye giriyor.
Ben buna kısaca klişeleri klişe olmaktan çıkaran yazım gücü diyorum. Helena'nın
acı çektiği kısımlar çok iyi yazılmıştı. Öyle ki kitabı okurken o çaresizlik hissini
soluyor gibi hissettim. Ayrıca bu sadece yaşanmaması gereken bir aşk hikayesi
değil, bir kendini bulma hikayesiydi.
Her Şey İçin Teşekkürler – Tommy Wallach | Kitap Yorumu
Saudade. Henüz olmamış ama olacak bir şey için hissedilen üzüntüyü
ifade ediyordu bu kelime. Umutsuz vakalar için hissedilen üzüntü. Hayatta
olmanın üzüntüsü.
Her Şey İçin Teşekkürler’i Haydarpaşa Kitap Günleri'nde merağıma
yenik düşerek almıştım. Hakkında çok şey duymuştum ki bunların çoğu olumlu
yöndeydi. Bir süre rafta durdu. Çünkü o zamanlar içimden kitap okumak gelmiyordu.
Tekrar yorumları okuyarak kendimi gaza getirdim ve okumaya başladım. Peki
beğendim mi? İsterseniz adım adım vereyim bunun cevabını.
Öncelikle baskı özenle hazırlanmış. Özellikle elimi kitabın
cildinde gezdirmek çok iyi hissettiriyor. Kitapların dışından çok içine önem
veririm ama bunu belirtmeden geçemedim. İçeriğine gelecek olursak... Kitabın
daha ilk sayfasından özgün bir anlatım diline sahip olduğunu anladım. Ve bu çok
hoşuma gitti. Çünkü güzel olduğu kadar
farklı olan her şeyi severim.
22 Haziran 2017 Perşembe
Kafes – Josh Malerman | Kitap Yorumu
Kafes'in ilk çıktığı zamanları hatırlıyorum. Çok satanlar
köşesinde boy boy dizili bir şekilde duruyordu. Ben de dış kapağına bakıp bakıp
kapağın çok güzel olduğunu düşünüyordum. Ama hiç öyle okumak gibi bir düşüncem yoktu.
Çünkü benim genel okuma tarzıma hitap eden bir tür değildi. Korku gerilim
türünü pek tercih etmem. Kafes'i bana arkadaşım okumam için verdi ve bu sayede
okumuş bulunuyorum.
Öncelikle bu kitabın korku ağırlıklı olmadığını söylemek
isterim. Ancak kesinlikle çok boğucu bir havası var. Okurken sanki afakanlar
basıyordu beni. Hayal gücümü çok fazla kullanarak okuduğum için sanki içime bir
kasvet çöktü. Bu durum hikayede geçenleri hissettirebilmesi açısından iyiyken okuma
hızımı yavaşlattığı için kötü bir durum oluşturdu.
Yeraltından Notlar - Dostoyevski | Kitap Yorumu
Bundan yıllar önce Dostoyevski'nin Suç ve Ceza'sını ödev
psikolojisiyle okumaya başlamıştım. Ancak o zamanlar hem yaşımın küçük oluşu
hem de zorunluluk psikolojisiyle yarım bırakmıştım. Bu yüzden Yeraltından Notlar’ı
Dostoyevski'den okuduğum ilk kitap olarak sayıyorum. Ayrıca eğer hiç Dostoyevski okumadıysanız da bu
kitabın iyi bir başlangıç olacağını düşünüyorum.
Kitap 2 bölümden oluşuyor. İlk kısım olan Yeraltı'nı
okumakta biraz zorlandım. Çünkü bazı cümleler virgüllerle uzadıkça uzadığı için
cümlenin başını hatırlamakta zorlanıp başa dönüyordum. Dolayısıyla bu durum
okuma hızımı düşürdü. Bu kısımda herhangi bir olay örgüsü yoktu, sadece isimsiz
kahramanımız insana dair düşüncelerini belirtiyordu. Kendini hasta olarak
tanıtan kahramanımız, hiç şüphe götürmez ki sıradan düşünen birisi değildi. Özellikle
istekler, çıkarlar, özgür irade, akıl, bilinç gibi olguları farklı bir bakış
açısıyla ele alsa da benim en çok hoşuma gideni insanın bile bile acı çekmeyi
tercih ettiğini anlattığı satırlardı. Hepimizin bildiği ama yüzleşemediği bazı
şeyler vardır ya bazen kendimize bile itiraf edemeyiz. Yeraltından Notlar
bunlara ayna tutan bir yapıttı.
Böğürtlen Kışı – Sarah Jio | Kitap Yorumu
Herkese Merhabalar
Böğürtlen Kışı bir günde bitirdiğim için kendime
inanamıyorum. 1 haftadır finaller yüzünden kendime zaman ayıramadığım için
kitaba büyük bir açlıkla saldırmış olabilirim. Tabi kitabın da akıcı ve
sürükleyici olmasının da etkisi büyüktü. Öncelikle Böğürtlen kışı benim için
Sarah Jio'yla tanışma kitabı oldu. Hikayelerini çok merak ettiğim bir yazardı.
Kitabın arka kapağındaki yazıyı okuyup konuyu merak ettim. Vera,
oğluna bakabilmek için çalışmak zorundadır. İşten eve geldiğinde oğlunu evde
bulamaz. Üstelik Mayıs ayında yağan şiddetli karların-Böğürtlen Kışı- içinde
oğlunun oyuncak ayısını bulur. 80 sene sonra yine bir Böğürtlen Kışı görülür ve
bu olayı haber yapmak isteyen Claire, Vera'nın oğluna ne olduğunu çözmeye karar
verir.
Evet Dedikten Sonra - Taylor Jenkins Reid | Kitap Yorumu
“ Buna karşın sen iyiydin. ”dedim. “Yataktan çıkıyordun.
Onsuz kendine bir hayat kurdun.” Büyükannem başını hafifçe iki yana salladı.
“Biri olmadan yaşayabiliyor olman bunu istediğin anlamına gelmez.” dedi
Finaller kapıdayken, ders çalışmam gerekirken akşamları kafa
dağıtmak için okunacak kitap arıyordum. Ne okusam diye kara kara düşünürken
uzun zamandır listemde olan After I Do'ya bizdeki adıyla Evet Dedikten Sonra’ya
başladım. Yazarla tanışmam Sonsuza Dek Ayrı ile olmuştu ve o kitabı o kadar çok
beğenmiştim ki haliyle bu kitapta beklentim tavandı. Peki beklentilerimi
karşılayabildi mi? Cevabını birazdan vereceğim.
Eğer Benimle Olsaydı – Laura Nowlin | Kitap Yorumu
Bu kitap benim için tam bir hayal kırıklığıydı. Bakın ben gerçekten romantik dram okumayı
severim ama insanı okurken böylesi kanser edenler hariç. Duygusal bir şeyler
okumak istediğim bir dönemde karşıma çıktı. Kabul edelim kitabın adı ilgi
çekici : Eğer Benimle Olsaydı. Demek ki birlikte olamamışlar. Zaten şu sıralar
mutlu son okuyorum, biraz farklılık olsun. Sonra kapağa bakıyorum kapaktaki kızın bir
ruhu var. Tamam dedim kendime. Sıradaki kitabın bu! Peki sonra ne mi oldu?
Kayıp saatlerimi bana geri verin. Gerçekten bu mudur yani
dedim. Üstelik hem yazarın üslubu kötü, hem de çeviri kötü. Mesela Collen
Hoover yazsa bu konuyu, tadından yenmezdi. Sanırım ilk defa bir kitap için
başka birinin yazmasını istedim. Çeviri
kısmını kötü bulmama neden olan ise çok fazla Türkçeleştirildiğini düşünmemdi.
Yani o kadar belli ki okuduğum cümlenin bizim kültürümüze uyarlandığı... Çeviri
bir kitap okuduğumu hissetmek istemezdim.
Nar Ağacı – Nazan Bekiroğlu | Kitap Yorumu
B-A-Y-I-L-D-I-M. İyi
ki okumuşum Nar Ağacı'nı. Benim için hayatımı etkileyen sayılı kitaplardan biri
olmayı başardı. Şimdi ben nereden başlasam da anlatsam size bu kitabı? Kuzenim
okumam için bana bu kitabı vermişti. İlk başta 533 sayfa olması sebebiyle bir
türlü başlamaya cesaret edememiştim. Çok yoğun bir dönemden geçtiğim için
okumaya vakit bulamayıp yarım bırakmaktan korkuyordum. Sonra kitap beni kendine
çekti ve başlamak bitirmenin yarısıdır mantığıyla ilk sayfayı çevirdim.
Nazan Bekiroğlu, bu
kitabında ananesiyle dedesinin iki ayrı ırmak olarak akarken nasıl
birleştiklerini anlatıyor. Kitabın konusu o kadar hoşuma gitti ki anlatamam. Yazarın
dedesinin yaşadığı yerlere gitmesi, ailesinin başka bir kolunu araştırması ve
bunu kitap haline getirmesine çok imrendim. Hatta kendi aile soy ağacımı
çıkarmama vesile oldu. 3 tane aile büyüğümüzle konuştum ki fotoğrafta
gördüğünüz bir elin sahibi onlardan sadece biriydi. Bilmediğim çok şey öğrendim.
Bütün bunlara sebep olan işte şu an yorumunu okuduğunuz bu güzel kitaptı. Üstelik sadece kendi ailem hakkında yeni
şeyler öğrenmekle kalmadım. Örnek verecek olursam Trabzon'un hüzünlü geçmişini
daha iyi öğrenmeme sebep oldu. Trabzon benim gözümde Karadeniz'de bir şehir
olmaktan çok daha farklı bir konumda bulunuyor. Halılara bile bakış açım
değişti desem? İşte bu yüzden Nar Ağacı'nın yeri bende ayrı olacak.
Kırmızı Pazartesi – Gabriel Garcia Marquez | Kitap Yorumu
Şu an ne yazacağımı bilemiyorum. Çünkü Kırmızı Pazartesi
beni resmen afallattı. Kitabın arka kapağının tamamını okumadan başlamıştım
okumaya. Sanırım bir yerde bir cümleyi okumamla kafama dank etti. Yazar kitabı
kendi cümleleriyle anlatıyor. Aslında anlatıcı karakter yazarından bizzat
kendisi desem daha doğru olacaktır. Yazar kasabasında yaşanmış bir cinayeti
kendi araştırmaları sonucu bir roman haline getirmiş. Bunu fark etmemle daha
bir merakla okumaya devam ettim.
18 Nisan 2017 Salı
Sevdiğim Tüm Erkeklere – Jenny Han | Kitap Yorumu
Ya şimdiye dek âşık olduğunuz her erkek onlar hakkında ne düşündüğünüzü öğrenseydi?.. Hem de hepsi aynı anda!
Lara Jean aşk mektuplarını annesinin verdiği bir şapka kutusunda saklıyordu. Bunlar başkasından aldığı mektuplar değil, kendi yazdıklarıydı. Sevdiği her çocuk için bir; toplam beş tane. Yazarak kalbi ile ruhundakileri dışarı dökebiliyor ve gerçek hayatta asla söyleyemeyeceği duyguları mektuba aktarabiliyordu çünkü onları sadece kendisi görecekti. Tabii bu gizli mektuplar postalanınca durum değişti ve böylece Lara Jean'in hayali aşk hayatı birdenbire kontrolden çıktı...
Lara Jean aşk mektuplarını annesinin verdiği bir şapka kutusunda saklıyordu. Bunlar başkasından aldığı mektuplar değil, kendi yazdıklarıydı. Sevdiği her çocuk için bir; toplam beş tane. Yazarak kalbi ile ruhundakileri dışarı dökebiliyor ve gerçek hayatta asla söyleyemeyeceği duyguları mektuba aktarabiliyordu çünkü onları sadece kendisi görecekti. Tabii bu gizli mektuplar postalanınca durum değişti ve böylece Lara Jean'in hayali aşk hayatı birdenbire kontrolden çıktı...
Young Adult türünde bu kadar sevdiğim bir kitap okumayalı ne
kadar çok olmuş... Kitapta dikkatimi
çeken ilk şey konusu olmuştu. İlginç gelmişti. Tabi konu daha sonra klişe bir
yola saptı ama klişeleri klişe olmaktan çıkaran bir yazım olduğu için bunu göz
ardı ettim. Ayrıca bir parça klişe hoşuma bile gidebilir.
11 Nisan 2017 Salı
Hayata Röveşata Çeken Adam – Fredrick Backman | Kitap Yorumu
Merhabalar
Bu kitabı size nasıl anlatsam bilemiyorum. Çünkü söyleyecek
o kadar çok şeyim var ki cümleler yazılmak için birbirleriyle yarışıyor. Hani
okuduktan sonra buruk bir mutluluk veren kitaplar olur ya işte bu o tür bir kitap. Aileyle birlikte izlenen sıcak
bir film havası hissettim. Nitekim filmi de çekilmiş ve hatta en iyi yabancı
film dalında Oscar'a aday olmuş. Kitabı bitirir bitirmez filmi açıp izledim ve
filmin kitaba bu kadar sadık kalmasına çok şaşırdım. Aslında olması gereken bu
ama o kadar alışmışız ki kitabın değiştirilmesine, neyse konumuz bu değil.
Ove, herkesin mutlaka çevresinde bulunan huysuz, sert yaşlı
adamlardan birisi. Ama bence çok orjinal bir karakter. Öyle çok olay odaklı bir
kitap beklemeyin. Çünkü kitabın bütün gücü Ove’den geliyor. Hep aynı
karakterlere sahip kitapları okuduğumu Ove'yle anladım. Genelde kahramanları
genç insanlardan oluşan kitaplar hep daha geniş yer kaplıyor. Halbuki yaşlı bir
insanın da baş karakter olabilir hatta bu çok güzel olabilir. İşte bu kitap bunun
kanıtı niteliğindeydi.
Simyacı – Paulo Coelho | Kitap Yorumu
Beğeneceğimden neredeyse eminken, sevip sevmemekte kararsız
kaldığım bir kitap deneyimiydi Simyacı... O kadar çok övgü yazısı okudum,
işittim ki artık sorunu kitapta değil kendimde aramaya başladım. Sanırım bir
şeyi herkes beğenince ister istemez ben de beğenmeliyim diye psikolojik bir
algı oluşuyor. Ancak zorla da güzellik olmuyor. Yok arkadaş bir şeyler sinmedi
içime bu kitapta!
Kitabın konusu arka
kapağında güzel bir şekilde verilmiş: Simyacı, İspanya'dan kalkıp Mısır
piramitlerinin eteklerinde hazinesini aramaya giden Endülüslü çoban
Santiago’nun masalsı yaşamının öyküsü.
İçimdeki Müzik - Sharon M. Draper | Kitap Yorumu
Kelimeler kar taneleri gibi etrafımda uçuşuyor. Her biri
narin ve eşsiz, yere düşmeden avucumda eriyip gidiyor. İçimde kocaman bir yığın
halinde birikiyorlar.
Son zamanlarda hep
aynı tema üzerinden yürüyen kitaplar okuduğumu fark etmemle birlikte bir
sonraki kitabımı seçmiştim. O kitap İçimdeki Müzik olacaktı. Aslında kitabın
konusu hakkında hiçbir şey bilmezken adından yola çıkarak aşk temalı bir kitap
olduğunu düşünmüştüm ama alakası bile yokmuş. Beyin felci olan 11 yaşındaki
Melody'nin hikayesini anlatıyor. Aslında bu tür kitaplar genellikle 'mucizevi
hikayesi' ifadesini kullanırım ama sanırım bu kitap için geçerli değil. Çünkü
bana göre gerçekçi bir bakış açısıyla ele alınmış bir kitaptı.
Satranç - Stefan Zweig | Kitap Yorumu
İnsan sabahtan akşama kadar bir şey olmasını bekler ve
hiçbir şey olmaz. Bekleyip durur insan. Hiçbir şey olmaz. İnsan bekler,
bekler,bekler, şakakları zonklayana dek düşünür, düşünür, düşünür. Hiçbir şey
olmaz. İnsan yalnız kalır. Yalnız. Yalnız.
Merhaba Arkadaşlar!
Dün Stefan Zweig'ın
okuduğum ilk kitabı olma özelliğini taşıyan Satranç'ı bitirdim. Gerçekten çok
güzeldi. Okuduktan sonra düşündüren kitaplar okumayalı uzun zaman geçmiş bunu
fark ettim. Dr. B bir hiçliğin ortasında tutuklu kalmaktadır. Düşünecek,
yapacak, görecek hiçbir şey bulamamaktadır. Sorguya götürülürken gizlice bir
kitabı odasına sokmayı başarır. Kitap satrançla ilgilidir. Bu kitaba dört elle
sarılır çünkü yeni bir şey bulmuştur. Zamanla satranç yüzünden psikolojisi daha
da bozulur. Bu tutukluluktan kurtulduğunda dünyanın en iyi satranç oyuncusuyla
bir gemide karşılaşır. Devamını ise okuduğunuzda öğrenmeniz daha uygun
olacaktır. Kitabın tılsımını bozmak istemem.
12 Mart 2017 Pazar
Herkesleşme – Tunç İlkman | Kitap Yorumu
"Zeyneb'le o akşam güzel bir parkta oturduk ve âşık olduk. Güzel bir parkta oturmak ve âşık olmak harika bir şeymiş. Küçük kese kâğıdından çıkardığım pişmiş kestanelerin kabuğundan kolayca ayrılan kısımlarını ona veriyor, tüylü zarını soyamadığım kırıntılarını ise kendi ağzıma atıyordum. İsimlerimizi henüz bilmiyorduk. Sorma gereksinimi de duymamıştık herhalde. Nasıl olsa öğrenecektik. Ve ben ilk başta bunu Zeynep olarak algılayacaktım. 'Yalnız sonu b ile' diye uyardığındaysa önümüzdeki senelerde ona 'Zeynebim' derken adını bozmayacak olmaktan büyük sevinç duyacaktım."
Herkese Merhabalar!
Uzun zamandır merak ettiğim bir kitap olan Herkesleşme’nin
okuyanlar kervanına artık ben de katılmış bulunmaktayım. Kitap hakkında çok
fazla yorum okudum ama o yorumlarda tam olarak ne denmek istendiğini okuyunca daha
iyi anladım. Öncelikle kitabın içinde geçen güzel cümlelere adeta vuruldum. O güzel cümleleri tekrar tekrar okumaktan
kendimi alamadım. İlk cümleden itibaren kitabın içine girebildiğimi hissettim. Bu
benim için kitabın önemli bir artısıydı. Çünkü kitapların ilk izlenimine göre
kolay bir önyargıya kapılabiliyorum. Kitaba dair sevdiğim bir diğer detay
Ömer’in bazı tuhaf düşüncelerinin aynısını benim de önceden düşünmüş olmamdı.
Kendimden iz bulduğum her düşünce kırıntısını bile çok severim ben. Çünkü
biriyle dertleşmiş gibi hissederim. Kitabın baş karakteri Ömer’in biz
okuyucularla iletişim kurması da sevdiğim diğer detaylardandı. Kendimi bu kitaba dahil bir karakter gibi
hissetmek hoşuma gitti. Ayrıca Ömer’in biz okuyuculara ettiği bir iki laf
vardı. O kadar cevap vermek istedim ki... Tabi bu imkansızdı.
7 Mart 2017 Salı
Yabancı Veyl - Öznur Yıldırım | Kitap Yorumu
Henüz yaşın küçük, belki bunu anlayamazsın. Ama seni
besleyen şey her neyse, o elinden alındığında bir hiçsin. Acı... Sen acıya
muhtaçsın küçüğüm.
Yabancı’nın 2.kitabı Veyl’i dün bitirdim ve kafamdaki
düşünceleri toparlar toparlamaz yorumu girmeye başlıyorum. Yabancı’yı genel olarak çok sevsem de elbette
kusurları da var. Ancak ben kusurlarıyla bile seviyorum. Bunda en önemli olan
şey ise kitabın okuyucuya hisleri aktarabilmesindeki başarısı, karakterlerin
bize hissettirdikleri... Veyl’i okumak çok özlediğim o 16-17 yaşlarıma beni
geri döndürdü. O zamanlar bayılarak okuduğum, heyecanla beklediğim o bölümleri
şimdi okumak nasıl desem benim için nostalji gibi bir şeydi. Sırf şu hisler
için bile okumaktan zevk aldığım bir kitap oldu.
19 Şubat 2017 Pazar
The Legend Of The Blue Sea Dizi Yorumu
Herkese Merhabalar!
Ben şu sıralar biten güzel bir dizinin ardından düşülen o
boşluktayım. Başlıktan da anladığınız üzere o dizi : The Legend Of The Blue Sea.
Bitirir bitirmez çok güzel bir şekilde yorumlamak istiyordum ama bunu nasıl
yapacağımı bilemediğim için bu yorumu erteleyip duruyordum. Artık bir yerden başlamalıyım
diyerek kolları sıvadım. Umarım dizinin hakkını verebilecek bir yorum olur.
Diziye Nasıl Başladım?
Moon Lovers’ı izlerken dizinin bitiminde bu dizinin
fragmanlarını görmüştüm. Açıkçası dizi fragmandan izlediğim kadarıyla saçma
gelmişti. Üstelik Lee Min Ho’nun fanatik hayranlarının olması, tek bir dizisini
izlemediğim halde adamdan istemsizce soğumama sebep olmuştu. Fragmandan başrol
kadın oyuncu da klasik şapşal kız tiplemesi gibi gözükmüştü. Şu an diziyi
izledim ve bu eski düşüncelerime gülüyorum ya neyse...
Youtube’da W’nun ostlarını dinlerken önerilerde Yoon Mi Rae’nin bu dizi için yaptığı şarkıyı gördüm ve tıkladım. Şarkı o kadar hoşuma gitti ki telefonuma indirdim. Sonra merak ettim diziyi ve izledim. İzleyiş o izleyiş! O kadar beğendim ki 3 kişinin daha izlemesine vesile oldum. Hemen o şarkıyı buraya koyuyorum. Diziyi izleyip izlememek size kalmış ama bu şarkıyı mutlaka dinleyin.
Youtube’da W’nun ostlarını dinlerken önerilerde Yoon Mi Rae’nin bu dizi için yaptığı şarkıyı gördüm ve tıkladım. Şarkı o kadar hoşuma gitti ki telefonuma indirdim. Sonra merak ettim diziyi ve izledim. İzleyiş o izleyiş! O kadar beğendim ki 3 kişinin daha izlemesine vesile oldum. Hemen o şarkıyı buraya koyuyorum. Diziyi izleyip izlememek size kalmış ama bu şarkıyı mutlaka dinleyin.
5 Şubat 2017 Pazar
Benden Sonra - Colleen Oakley | Kitap Yorumu
Merhabalar!
Benden Sonra, uzun zamandır okuma listemde olup
sürekli okumayı ertelediğim bir kitaptı. Bunu yaptığıma pişman oldum. Bu kadar
beğeneceğimi tahmin etmiyordum. Kitaba dair en beğendiğim şey ölümle
yüzleşmekte olan bir kadının duygu ve düşüncelerinin başarılı bir şekilde
kaleme alınmasıydı. Daisy kanseri üç yıl önce yenmiştir ama tekrar kansere yakalanmıştır. Üstelik kanser her
yanını sarmıştır. 4.evre. Tedavisi yok. Kitabın ele aldığı konuya aslında çok
alışığız. Hangimiz ölmek üzere olan bir karakterin aşk dünyasını izlemedik ya
da okumadık ki. Peki o zaman neden okuyalım? Birincisi klişeyi klişelikten
çıkaracak olan etkili yazım dili bu kitapta mevcut. İkincisi ise buradaki fark
ölmek üzere olanının kendi yerini dolduracak birini aşkı için bulmaya
çalışması. Ve inanın bu arama süreci düşündüğünüz kadar saçma ilerlemiyor.
Sizin bunu nasıl yapacak diye düşündüğünüz her şeyi Daisy de düşünüyor.
2 Şubat 2017 Perşembe
Ölüm Daha Güzeldi – Mehmet Niyazi | Kitap Yorumu
“...O mutlu ölümün kollarında şimdi. Onun için her şey
bitti. İnsanların zulmünün ulaşamayacağı bir yerde artık...”
Ölüm Daha Güzeldi, temeli
gerçeğe dayanan bir roman. Sanırım bundan dolayı oldukça etkilendiğim bir roman
oldu. Kitabın ön ve arka kapağında konusunu veren şöyle bir yazı var:" Bu roman
eski SSCB esareti altında, Azerbaycan’da hürriyet ve istiklal hasreti içinde
kıvranan soydaşlarımızın çırpınışlarını anlatmaktadır. Konusu, belli başlı kahramanları
gerçek kişilerdir." Kitabı bitirdikten sonra içinde geçen olaylar hakkında daha
fazla araştırma yapma gereği duydum. Aslında bu konu hakkında ne kadar cahil
olduğumu fark ettim. Edebiyatın bir güzelliği de bu değil mi zaten? Unutulmaya
yüz tutmuş yaşanmışlıkları, acıları, zulmü, hayatları mahvolan masum insanları unutturmamak...
O insanlar kendisinden sonraki nesiller rahat etsin diye onca cesaret örneği
gösterdiyse bunun bir karşılığı onları güzelce anmak, unutturmamak olmalı. Tıpkı
bu kitapta olduğu gibi.
30 Ocak 2017 Pazartesi
Yüzleşme – Calia Read |Kitap Yorumu
Eğer bizimle ilgili bir endişe duyarsan tek yapman gereken
elini kalbinin üzerine koymak. Kalbin attığı sürece seni seviyorum demektir.
Merhabalar!
Yüzleşme ile birlikte Fairfax serisini
gerçekten de sevdiğime bir kez daha emin oldum. Serinin ikinci kitabı olan Yüzleşme’den
bahsetmeden önce genel olarak Fairfax serisinden bahsetmek istiyorum. Fairfax, ruh
sağlığı yerinde olmayan hastaların bulunduğu bir hastane. Yazar, serinin her kitabında
Fairfax’da bulunan bir karakter üzerinden oldukça etkileyici bir hikayeyi
bizlere aktarıyor. İlk kitap olan Kördüğüm’ü çok beğenmiştim. Sadece birkaç
sayfa okuyup bırakmak niyetindeyken kendimi kitabı yarılamış vaziyette
bulmuştum. Yazarın üslubunu da oldukça beğendiğim için serinin diğer kitaplarını
da okuma kararı almıştım. Yüzleşme’nin çıktığı haberini almak beni çok sevindirmişti.
Ancak iş güç derken anca bu zamana okuyabildim.
29 Ocak 2017 Pazar
Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku – İlhami Algör | Kitap Yorumu
Hikayelerimin başka
hikayelere benzemesi ağırıma gidiyordu. Ne zaman bir şeye el atsam, Müzeyyen,
Meksikalı ya da bilmem nereli bir yazarın ya da kitabın adını veriyor ve
oralarda da benzer şeyler olduğunu söylüyordu. Her şey benden önce olmuşsa,
bana olacak bir yer, durum kalmıyor muydu? Bana ait tek kişilik bir iskemle,
oda yok muydu bu dünyada?
Her yerde adını duyup merak ettiğim bir kitabı
yakın bir arkadaşım nasıl yorumlayacağımı merak ettiği için bana ödünç verdi. Üstelik
onun adı da kitaptaki kadınla aynı: Müzeyyen. Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir
Tutku, 58 sayfadan oluşan, içinde yer yer kitabın ruhuna uygun resimler bulunan
incecik bir kitap. Genelde bu kadar kısa olan kitapları bir oturuşta
bitirebilme özelliğine sahibimdir. Ancak akıcı olmayan bu gibi kitaplarda bunu
başaramıyorum. Okurken ruhumun bunaldığını çok net bir şekilde hissettim. Aslında
kitabın da bunalımlı bir atmosferi olduğunu düşünürsek bu bir başarı
sayılabilir. Ama kim bir kitabı okurken
sıkılıp, bunalmak ister ki... Adını bilmediğimiz bir adamın ağzından Müzeyyen’e
olan aşkı bana oldukça hastalıklı geldi. İçinde hayata dair tam on ikiden vuran
gözlemlerin olması hoşuma gitse de bu gözlemler anlam veremediğim içsel yolculuklarla
kesişti. Ana karakterin Müzeyyen gittikten sonra dağılmasına yine anlam
veremedim. Çünkü Müzeyyen varken de aynı bunalımlı ruh haliyle ortalıkta ‘aylak
aylak’ geziyordu. Varlığının önemi yoksa yokluğunun ne önemi var ki? O zaman
neden Müzeyyen? Hiç derdi yokken kendi kendine dert icat eden, durduk yere kendine
bir sigara yakma bahanesi bulan karakterleri sevmiyorum, sevemiyorum.