2 Ağustos 2019 Cuma

Yıkıkların Dizisi: My Mister Dizi Yorumu ve Replikleri


  My Mister, sustukları içinde büyüyenlerin, yaşarken ölenlerin, ezilenlerin, hor görülenlerin, hak ettiği hayatı bir türlü yaşayamayanların dizisi. My Mister'ı sadece gerçek yıkıklar anlayabilir. O yüzden yıkık olmayıp kendini yıkık sananlar off hadi abi hadi ya çıkın blogdan. Kabul giriş çok arabesk oldu. Umarım kolunuza faça falan atmıyorsunuzdur.😂
  Hakkında bir tane bile olumsuz yorum okumadığım bu diziyi gerçekten çok merak ediyordum ama diyordum ki KPSS bitsin de öyle izleyeyim. Sonra baktım ki geçenlerde dizi yine ödül almış dayanamayıp izledim. Bir de o zamanlar Mr.Sunshine izlediğim için ödülleri My Mister aldıkça nasıl sinir oluyordum. Meğer boşuna ödül almıyormuş dizi. Neyse, sınav bitince de yorumunu gireyim dedim ve işte şu an bu yazıyı okuyorsunuz.
 Sırf popüler olduğundan üst üste çok fazla güncel, yeni çıkan dizi izlemiştim ve hepsi de fos çıkmıştı. Onları izleyeceğime keşke bu diziyi izleseymişim diyorum.İşte bunlar hep ön yargı. Başroller arası yaş farkına ve adamın IU ile çift olarak yakışmamasına bakarak aşırı ön yargılı davranıp diziyi izlememiştim. ( kafamı nerelere vuram?)

My Mister Konusu
 Konusunu direkt söyleyeyim. 40 yaşında bir adam ile 20 yaşındaki bir kızın yaşam mücadelesini verirken yollarının kesişmesi ve birbirlerini iyileştirme sürecini ele alıyor. Aslında çok daha fazlasını barındıran bir dizi ama en kısa yoldan böyle anlatabilirim. (Dizilerin konusunu yazmak en üşendiğim kısım olur.)

My Mister Hakkında Genel Yorumum



  1.Kore dizileri arasında izlediğim en farklı dizilerden biriydi. Klasik bir Kore dizisi gibi değildi. Biraz daha psikolojik yanı ağır basan, sahne geçişlerinde farklı teknikler kullanılan, birtakım gerçekleri ortaya seren çok gerçekçi bir diziydi.



 2. Çoğunlukla dramatik ve psikolojik yönü ağır basan bir dizi olduğundan biraz boğucu bir havası olabilir. Olsun, ben bunu da sevdim. Çünkü dizinin atmosferi çok iyiydi. Yani sahnenin duygusuna göre kullanılan açık ya da koyu renkler, müzikler, mekanlar... Evet bazen boğucu olabiliyordu ama o sahnenin gerektirdiği bu ise ne yapacaksın ki başka?



3. Hüzünlü bir sahne hakkını vererek çekildiyse ağlamak benim için gayet normal. Ama daha önce mutluluktan bir dizide hiç ağladım mı? İnanın hatırlamıyorum. My Mister beni yeri geldi mutluluktan ağlattı. Bu kaçıncı seviye?



4.Karakterlerin her birinin bir derinliği ve vermiş olduğu bir mücadele vardı. İşte bu hikayeler beni çok etkiledi. Mesela bir karakterin bir olay karşısında verdiği bir tepki var ve ne hissederek, ne amaçla öyle bir tepki verdi o kadar iyi anlıyordum ki bu bazen bende ağlama isteği uyandırıyordu.Park Dong Hoon karakterine aşık olmakla birlikte yan karakterler bile çok derindi.



5. Nasıl oluyor anlamıyorum ama dizide hem hiçbir olay yokmuş gibiyken hem de bir sürü olay oluyor gibi. Bu da My Mister'ın kendine has olay örgüsüyle ilgili olan bir şey.



6 .Diğer dizilerde Kore, hep hayallerin ülkesi gibi gösteriliyor. Hatta çoğu kişi Kore kültürünün etkisinde kalarak oradaki insanları kafasında çok ulaşılmaz bir noktaya koyup oraları gidip görmek istiyor. Mesela ilk defa ben My Mister'da Kore'nin gerçek yüzünü gördüğümü düşünüyorum. Yani tamam ülkeyi yerin dibine sokup çıkarmadılar ama bazı gerçekleri göstermeyi de ihmal etmediler. Mesela sırf para için evlerin o kadar da sağlam yapılmadığı belirten, Kore'deki insanların çok fazla içki ve sigara içtiğini gösteren, insanların işten çıkarıldıklarını ve iş bulmanın zorluklarını anlatan, toplum yapısındaki aksaklıkları gösteren bir diziydi. Bu yüzden çok daha gerçek hayattan bir kesit izliyormuş gibi hissettim.


7. Bir dizide aradığım en önemli kriter: İnsanı her yönüyle ele almasıdır. Kötülerin saf kötü olduğu, iyilerin aşırı iyi olduğu dizileri sevmiyorum. Çünkü böyle bir dünya yok.Mesela bunu My Mister çok güzel yapıyor. Diziyi izlerken asla kabul edilemez bir kötülük yapan, "adi pislik" dediğim bir karakterin sonradan öyle bir yönünü gösterdiler ki içim cız etti.

8. Seyirciyi aptal yerine koymayan bir diziydi. Normal bir dizide bir olay varsa bunun her aşaması tek tek gösterilir. Bu dizide ise çıkarım yaparak o sonuca ulaşmanız bekleniyor. Yeni bir sahnede, yarıda kesilen sahnede ne olduğunu anlıyorsunuz. Seviyorum böyle dizileri.

9. Dizideki arkadaşlık, kardeşlik ve aile kavramı çok güzel işlenmişti. Bu bakımdan Korelileri bize benzetiyorum. Hatta gelin kayınvalide elti ilişkisi bile bizim Türk aile yapısına benziyordu. Bu yüzden diziye ayrı bir sempatim var.


10. Aşk teması dizide çok farklı bir şekilde işlenmiş.Senarist bence bu bakımdan ortaya çok özgün bir hikaye çıkarmış. Bu kısma spoilerlı kısımda daha detaylı değineceğim için kısa kesiyorum.



11. Ya bir de dizide sürekli bir metro sahnesi olması benim çok hoşuma gitti. Aklıma hep bizim üniversiteden kızlarla staja giderken metroya binişimiz geldi. Gerçekten eğer bir yol arkadaşınız varsa metroya binmek çok efsane bir şey. Metro kalp ben. Bir de metro dizilere ve filmlere çok başka bir hava katıyor. Bir yönetmen olsam mutlaka metroda çekim yapardım ben.


Karakter İncelemeleri

Park Dong Hoon- Lee Sun Kyun

  Sürekli bir şeyleri alttan alan taraf olmanın zorluğu, sen fedakarlık yaptıkça insanların artık bunu senin vazifen sanması, saçma sapan insanlara mecburen katlanmak zorunda kalmak, susmak ve hep içine atmak ama konu ailen ve sevdiklerin olunca içindeki gizli özü açığa çıkarmak... Lee Sun Kyun, Park Dong Hoon karakteriyle bizim gibi gerçek yıkıkların hayatını mükemmel bir oyunculukla sergiledi. Bence dizinin yıldızı IU falan değil, açık ara Lee Sun Kyun'du. Bu nasıl bir karakter, nasıl bir bağ kurarak izledim anlatamam! Günlük hayattaki silik ya da sessiz sedasız işinde gücünde olan bir insanın bir dizinin nasıl baş karakteri olabileceğini hayranlıkla izledim. Sanki hep böyle bir karakteri beklemişim gibi... Ve Park Dong Hoon rolü kesinlikle Lee Sun Kyun'dan başkasına yakışmazdı. Bu kadar oyuncu karakter bütünleşmesi zor olur.
  Dong Hoon'un aslında farklı rolleri vardı. Bir eş, bir ortanca kardeş, iş yerindeki bir çalışan, bir arkadaş ve en önemlisi bir insan olarak... Karısı iş yerinden nefret ettiği adamla onu aldatıyordu. Evin işi olan tek çocuğu, kardeşlerine maddi manevi destek olmaya çalışıyor bir yandan. Annesi onun terfi etmesini bekliyor. İş yerinde okuldan hiç sevmediği bir adam patronu ve işten onu çıkarmak için sürekli uğraşıyor. Hep başkaları için yaşıyor, kendi ne istiyor hep arka plana atmış durumda. Sürekli psikolojik bir baskı altında.Ve gerçekten diziyi izlerken aynı aşağıdaki gif gibi destek verme isteği uyandırıyordu bende.

  Her şeyi geçtim, bu nasıl bir ses tonu? Ses tonu ne kadar önemli bir şeymiş, adam her konuştuğunda bunu bir kez daha idrak ettim. Zaten Park Dong Hoon, Lee Ji An tarafından  gizlice dinleniyor olduğundan bazen Ji An perspektifinden sadece sesini duyuyorduk. Adam sesiyle oynuyor arkadaşlar. Olamaz böyle bir şey. Bazen derin iç çekişler, bazen öfkeli solumalar, bazen bıkkınlıkla oflamalar... Ve gerçekten onu anladığımı hissettim.
  Dizinin ilk tanıtımını gördüğümde "Bu adam ne ya? Hiç IU'nun yanına olmuş mu?" demiş ve bu yaklaşımımdan dolayı diziyi izlemeyi bile düşünmemiştim. O kadar alışmışım ki genç, yakışıklı, artistik hareketler yapan erkek başrollere, sanırım bu orta yaşlı çirkin adama ön yargıyla yaklaşmışım. Karakter dünyasının derinliklerini gördükçe adama hayran kaldım. Ve tipsiz dediğim adam bana karizmatik gelmeye başladı. İşte bir kez daha gördük ki bir insanı güzel yapan onun karakteri aslında.

Not: Ergenler gibi diziyle gerçek hayattaki adamı karıştırır hale gelmiş olmalıyım ki  adamın normal fotoğraflarını gördüğümde "Bu ne hal, kendine gel sen  Park Dong Hoon'sun." demişliğim vardır.


Lee Ji An - IU

 IU kendini bu diziyle inanılmaz geliştirdi ve kariyerinde önemli bir işe imza attı. Moon Lovers'taki oyunculuğunun üstüne kat kat eklemiş. Oynadığı Lee Ji An karakteri gerçekten çok zor bir karakter. Çocukluğundan beri öyle şeylerle mücadele etmiş ki kız artık hissizleşmiş, gözyaşı bile akıtamıyor. Yüz ifadesi buzdan bir cam gibi, sabahtan akşama kadar robot gibi çalışıp para kazanmaya çalışıyor. Çalışıp kazandığı para da borçlu olduğu tefeciye gidiyor. En acısı da sürekli şiddet görmesiydi. Artık hiç kimseden ve hiçbir şeyden beklentisi kalmamış bir halde. Hayatta kalmak için gerektiğinde kötülük de yapıyor. Kısacası kız nasıl insan olunur onu unutmuş. Park Dong Hoon'u tanıdıkça zamanla değişmeye başlıyor. Ve bu değişim dizide ilmek ilmek işlenmiş. Hiçbir şey bir anda hop diye olmuyor. Geçiş aşamaları güzel yedirilmiş dizinin geneline.


Park Sang Hoon

Büyük abi... Dizide en sempatik bulduğum karakterdi. 40'lı yaşlarında işinden atılması ve işsizliğin getirdiği aile bunalımını her daim üzerinde taşıyordu. Bilirsiniz evin en büyük çocuğu olmanın bazı sorumlulukları vardır. Gerçi hiçbir kitapta yazmaz bu ama evin en büyüğü kimse genelde herkesin ondan bir beklentisi olur. Ancak ondan çok Park Dong Hoon evin abisi gibiydi. Tabi Sang Hoon'un zoruna gidiyordu bu. Kardeşlerine kol kanat gerememesi canını acıtıyordu. Ailesinin başına gelen her kötü olaydan dolayı kendini sorumlu tutuyordu ve bunun için ağlıyordu. 



Ağlarken de o kadar tatlı oluyordu ki kıyamam ya! En küçük kardeşinin de onun her ağlamasına sinir olması üzüntülü bir sahnede bile beni güldürüyordu. Bence Sang Hoon, 40'lı yaş bunalımını çok iyi gösterdi. 20'li yaşlarda bir insan olarak 45 yaşındaki bir insanın bunalımını izlemek sıkıcı olabilirken ben hiç sıkılmadım.


Ki Hoon

  Evin en küçük ve abisi gibi işsiz kardeşi. Zamanında ünlü bir yönetmenken dibe vuruşunu ve geçirdiği bunalımını izledik. Ki Hoon, en küçük kardeş olmanın gerektirdiği bir davranış hali olsa gerek abilerine biraz naz yapıyordu. Özellikle büyük abisine bakıp sinir olması, çok çabuk öfkelenmesi, zor sakinleşmesi ona has özelliklerdi. Her ne kadar saf ve alık o oyuncu kızla olan ilişkisini hiç beğenmesem de genel olarak hep beni gülümseten bir karakterdi. Hele tasvip etmediği davranışlara ve kişilere karşı tiksinme bakışı atıp "Iyyyyşşşşşş" demesi beni benden alıyordu.

Arkadaşlar bundan sonra spoilerlı inceleme yapacağım. Buraya kadar bile zor spoiler vermeden yazdım. Diziyi izleyenlerle yazıya devam etmek istiyorum.


My Mister Spoilerlı Yorum

  Ji An ile Kwang Il arasında tuhaf bir ilişki vardı. Aslında çocukken babası Ji An'ı dövdüğünde ona yardım eden iyi bir çocuktan Ji An'ı döven kötü bir çocuğa dönüşü de çok önemli bir detaydı. Babasını öldürdüğü için hem ondan nefret ediyor hem de aslında bir yerde haklı olduğunu bilip hala içinde bir yerlerde Ji An'ı seviyor. Böyle bir ikilemde kaldığı için de kendinden nefret ediyor. Evet kötü bir çocuk, evet Ji An'ı her dövdüğünde ondan nefret ettik ama kabul edin: Karanlığının içinde bir parça da olsa aydınlık vardı.



  Mesela aklımda şöyle bir etkileyici sahne kalmış. İşte bu bir gün babasının öldüğü gün içmiş içmiş yine Ji An'ın evine gelmiş, hırsını ondan çıkarıp yine dövüyor. Sonra birden bir sahne: Ji An evin eşiğine oturmuş Dong Hoon'un ona "Sen iyi bir insansın." dediği kaydı başa sarıp sarıp dinliyor. Tabi o anda duygular sel, gözler yaşlı,tüyler diken diken. Düşünsenize o an kendini korumak için hayatı sana zindan eden adamı öldürüyorsun, bir de bu yetmezmiş gibi kendini kötü hissediyorsun. Neyin suçu neyin cezası bu? Ne kadar zor bir durum bu!



 Ji An'ın tefeciden sürekli şiddet gördüğünü öğrenen Dong Hoon'un gidip tefeciyle konuşma sahnesi ve sonra da dayak yemesi en önemli sahnelerden biriydi. Onların dinleyen Ji An'ın dizide ilk kez duygusal bir tepki gösterip ağlaması da dizideki kırılma noktalarından biriydi. Düşünsenize o kadar şiddete bile tek başına dayanırken ilk kez hayatında biri onu korumak için bir şey yapınca çocuk gibi yere çöküp ağladı. Çok anlamlı bir sahneydi.


 Dong Hoon tefeciyle kavga ettikten sonra ki genelde dayağı o yedi. Şimdi düşündüm de normal bir dizide olsa Dong Hoon,tefeciyi öyle bir döverdi ki adam kızın yanına bir daha yaklaşamazdı bile. Ancak My Mister dediğim gibi gerçekçi bir dizi. Dong Hoon gibi kibar ve orta yaşlı bir adamın o çocuğa karşı pek bir şansı yoktu.


 Neyse sonra kardeşleri ve arkadaşlarının Dong Hoon'un yüzünün halini görüp hep birlikte sinirlenmesi ama özellikle Ki Hoon'un ortalıkta afedersiniz deli dana gibi öfkeden koşturması beni güldürdü. Ama bir yandan da o kadar hoşuma gitti ki tüm mahallenin böyle sımsıcak bir dayanışma içinde olması ve birbirine bağlı olması.

  Karısının Dong Hoon'u aldattığını öğrendiğimden beri hep acaba Dong Hoon bunu öğrendiğinde nasıl yüzleşecekler diye merak ediyordum. Ancak cidden böyle bir sahne beklemiyordum.  Dong Hoon sen bu dünya için biraz fazlasın. Senin aldatan bir kadına karşı kızarken bile o kadar naifsin ki... Onun yerinde başkası olsa ohooo!
  Durum o kadar vahim ki. Adam karısının onu aldattığını öğreniyor ama karısı onun bildiğini öğrenir de yüzüne bakamaz hale gelir diye ve belki de bu gerçekle yüzleşmek istemediği için bilmiyormuş gibi davranıyor. Karısı adamın öğrendiğini ama bilmiyormuş gibi davrandığını öğreniyor ve ağzından çıkan "Özür dilerim "cümlesiyle her şey ortaya dökülüyor. Evet ben de Dong Hoon'a kızıyordum yahu şu kadına haddini bildirsene, niye bilmiyormuş gibi sineye çekiyorsun diye? Ancak dedim ya Dong Hoon, çok derin bir karakter. Susarken bile aslında çok şey anlatıyor. Anlayabilene...
Videoyu koyayım da tekrar izlemek isteyen olur belki, öyle de düşünceliyim.



  Öfke patlaması geçirip kapıyı yumruklaması sonra karısı gibi yere çöküp o acı çeken ses tonuyla kendini ne kadar değersiz hissettiğini anlatışı der susarım. İçimiz parçalandı burada resmen. 
  "Neden yaptın? Neden onunla olmak zorundaydın ?Neden o? Bunu nasıl yaparsın ? Neden yaptın? Neden? Sen Ji Seok'un annesisin. Onun annesisin. Beni o pislikle aldattığın an ölümümü ilan etmiş oldun. Böyle bir muamele görmemin önemli olmadığını düşündün çünkü. Ne kadar değersiz olduğumu ve ölüp gitmem gerektiğini söylemiş oldun.
  Diyelim ki ben de sorun vardı.Elimden geleni yapmaya çalıştım. Diyelim ki boşanmak istedin.Ama neden onunla aldattın? "

  Bir de bu sahnede sevdiğim bir diğer şey araya başka küçük sahneleri koyarken flashbacklerle bu sahneye geri dönülmesi bence sahneyi çok etkileyici yapmıştı. Hikaye anlatıcılığı ne kadar önemli bir kez daha anladım.




  Ulan her şeyi geçtim, bu adam aldatılır mı be? Adam ev işi yapıyor, eve her gelmeden önce alınacak bir şey var mı diye arayıp soruyor. Tamam Dong Hoon'un evlilikte bazı hataları olduğunu düşünüyorum ama yine de istemiyorsan boşan kardeşim. Dong Hoon anlayışlı adamdır, al karşına konuş olmuyor boşanalım de. Aldatmak nedir? Üstelik onun iş yerinden düşmanıyla resmen. Dong Hoon öğrenmese nolcaktı peki ya da o adamın seni önemsemediğini öğrenmesen, hiç pişman olmadan aynı yolda ilerleyecek miydin? Yani illa gelip birinin yüzüne gerçekleri mi haykırması lazımdı?

 Kadına tek hak verdiğim nokta Dong Hoon'un onunla pek iletişim kurmaması, sanki evde karısıyla değil de yarı samimi olduğu bir arkadaşıyla yaşıyor gibi ya hiçbir şeyden bahsetmiyor ya da çok yüzeysel anlatıyor. Tabi Dong Hoon karısı onu anlamıyor diye mi böyle yoksa yapısı böyle olduğu için mi orasını ben de çözemedim. Fikri olan varsa yorumlarda bekleriz. Geçenlerde bunla ilgili bir tweet gördüm hatta ve bana bu durumu anımsattı. Buyrunuz:



  Ancak onun dışında karısının adamın ailesinden ve arkadaşlarından uzaklaşmasını beklemesini çok aptalca buluyorum. Bir kere Dong Hoon'un ailesinin hepsi iyi insanlar ve bir aile sıcaklığı var. Sen de katılsana onlara ne diye Dong Hoon'u sevdiği insanlardan koparmaya çalışıyorsun? Evlenirken haberin yok muydu ailesine ne kadar düşkün olduğundan? Hayır bir de eşinin ailesi de kadına çok saygı duyuyor işinde başarılı bir avukat olduğu için.  Aptal, Dong Hoon'la çok mutlu olabilir ve onu da çok mutlu edebilirdin, aptal!
Konuş Ki Hoon, biz söyleyemiyoruz sen söyle.
  

  Daha sonra Ki Hoon'un abisinin aldatıldığını öğrenip öfke patlaması geçirmesi, Sang Hoon'un hepsi benim yüzümden diye ağlaması yine kardeşlerin arasındaki derin bağı gözler önüne serdi. Üçünün toplanıp konuşması, o sıra söylenen sözler beni ağlattı gerçekten. Hatta bence bu sahne dizide en etkileyici sahnede ilk üçe girer.
  Bu sahnede beni en çok etkileyen ise Dong Hoon'un aşağıdaki şu repliğiydi. Böyle ölmedik Dong Hoon füze atsaydın.

  Şuna da değinmeliyim ki dizi boyunca sürekli şirkette güç savaşları izlemiştik. Sonunda Dong Hoon'un terfi almasıyla çok sevindim. Bir de şirketteki herkesin çok sevinip onla kucaklaşması falan gözlerimi doldurdu. Sonunda adam hak ettiği yerde dedim.



  Gelelim Ji An'ın ortadan kayboluşuna... Ben Dong Hoon, Ji An tarafından dinlenildiğini öğrenince ona çok kızar, konuşmaz falan sanıyordum ama neyseki böyle bir şey olmadı. Ne kadar anlayışlı bir adam dedirtti bir kez daha. Bu arada bu ikilinin arasında ne tür bir ilişki olduğu seyirciler arasında çok tartışmalı bir konu. Bayan Çokbilmiş olarak ben de fikrimi belirtmek istiyorum:

  Bana sorarsanız Ji An, kesinlikle Dong Hoon'u seviyordu. Aşkın da binbir türlü hali var. Bence biz dizilerde tutkulu bir aşk izlemeye alışık olduğumuz için ikili arasındaki sevgiyi adlandırmakta zorlandık. Birini sevmek ama ondan bir şey beklemeden ama hayatta hep iyi olmasını dilemek, birine değerli olduğunu hissettirmek, yanında olmak, onun başına kötü bir şey gelmesinden çok korkmak...Bunlar da aşka dahil değil mi yani?


Bence Dong Hoon da Ji An'ı seviyordu. Belki aralarında 20 yaş vardı ama birbirinin ruh eşiydiler. Zaten Ji An yaşadıklarından ötürü çok erken yaşta olgunlaşmış bir kız. İkisi eğer birlikte olsalardı gerçekten birbirini anlayan ve destekleyen bir çift olurdu. Ama gerçekçi olmak gerekirse de ortada yanlış bir zamanlama var,arada yaş farkı var, birtakım sorumluluklar var. O ikisi bu koşullarda bir çift olamazdı. İşte buna ağlanır. Yalnız Dong Hoon ne kadar efendi. Sonuçta yaşını başını almış bir adam için genç ve güzel bir kızın ilgisini almak hoşuna gidebilir ve mantığını hiçe sayıp yanlış ilişkiler içine girebilirdi. Karısının yaptığını yapabilirdi. Üstelik zaten kendi karısı tarafından aldatıldığını bilmek işini kolaylaştırabilirdi. Ama Dong Hoon farkı işte!



 Ji An'ın büyükannesi öldüğünde Dong Hoon ve arkadaşlarının tüm cenaze işini düzenlemesi peki? Resmen insanlık dersi gibiydi. Ji An her ne kadar her şeyin altından kalkan biri olsa da o üzüntüde bunu ayarlayamazdı. Canım ya nasıl da minnet dolu oldu onlara karşı. Keşke dünya hep böyle iyi insanlarla dolu olsa dedim izlerken. İzlerken kendimi Ji An'ın yerine koydum da gerçekten duygulandım.



  Ji An'ın sana bir kez sarılabilir miyim diyip Dong Hoon'la sarılması da yine ve yine duygulandığım bir sahneydi. Bir de böyle çekinerek sarılmaları yok mu cidden kötü oldum. Sonra Ji An'ın artık telefonundan dinleme uygulamasını sildiği ve artık Dong Hoon'un sesinin kesildiği sahne yine iyi düşünülerek çekilmiş bir sahneydi. O an Dong Hoon'un ayak sesleri, trenin sesi gittikçe yükselirken aniden sesin kesilmesi...



  Her şey çözüme kavuştuktan sonra Dong Hoon'un evde tek başına içli bir şekilde ağlaması yine etkileyici bir sahneydi. Özellikle önce ağlamamak için işlerle oyalanmaya başlaması, TV'yi açması falan ama yine kendini tutmayıp ağlaması... Bu sahne de seyirciler arasında farklı yorumlanan bir sahne: Peki ama Dong Hoon şimdi neden ağladı? Benim teorim şöyle ki bu lanet duyguyu iyi bilirim. Uzun bir süre sizi duygusal olarak yıpratan kötü şeyler yaşarsınız. Sanki hiç geçmeyecekmiş gibi gelir ama sonra bunları atlatırsınız, "Oh rahatladım." diyeceğinizi sandığınız anda sebepsizce bir ağlama isteği gelir insana. Nedenini ben de bilmiyorum belki o zorlu süreci hatırlamaktan, belki bunlar yaşanmak zorunda mıydı diye düşünmekten, belki duygusal rahatlığı yadırgamaktan... Ama işte insanın ağlayası gelir.
 Ve aradan 3 yıl geçer. Dizide artık canlı renkler kullanıldığı gözümden kaçmadı. Bir an yadırgamadım da değil hani.

Aradan yıllar geçtikten sonra ise her şey bayağı bir değişmişti. Dong Hoon kendi ekibiyle kendi şirketini kurmuş. Bir kez daha gururlandım. Yalnız olmayan bir karakter için gururlanmak... Şizofrenlik seviyem 9999. Karısıyla boşanmamış ama formalite evlilik gibi bir şey. Kadın oğlunun yanına yurt dışına gitmiş. İsterse uzaya çıksın ne diyeyim.


  Ji An artık iyi bir işe girmiş, arkadaş grubu var, güzel giyinen, bakımlı ve mutlu birine dönüşmüş, gözüne ışık gelmiş resmen. Sonra bir kafeye giriyor ve sesinden Dong Hoon'u tanıyor. Yalnız sesinden tanıması müthiş bir ayrıntıydı (gerçi o sesi kim olsa tanır.) Sonra ikisi ayaküstü konuşuyorlar. Dong Hoon'un gözlerindeki gurur parıltıları, Ji An'ın gözlerindeki ışık, minnet... Bir gün yemek yemek üzere sözleşip ayrılmaları... İkisinin de ayrı ayrı birbirinin arkasından bakması... Benim bu sahnede mutlu olmam gerekmiyor muydu? Ben naptım? Ağladım tabiki ama kabul edelim güzel bir final sahnesiydi. Böyle tebessüm ede ede ağladım resmen. Dizi bitti ben de bittim, içimde tuhaf bir burukluk,karmaşık duygularla kaldım. Of of!



Evet My Mister yorumunu da bitiriyorum böylece.  Melankolik, dram yönü ağır basan, derinlikli karakterler ve gerçekçi hayat hikayeleri olan  güzel bir yolculuktu. Ön yargılarımı bir kez daha yenmiş oldum. O kadar vasat dizilerden sonra ilaç gibi geldi. Cidden dizi benim için bir terapi seansı gibiydi.

 Beni İnstagram'da da takip etmek isterseniz şuraya tıklayın.

Şimdilik benden bu kadar.
Başka yorumlarda görüşmek üzere!

46 yorum:

  1. Ama sen şimdi naptın ben bu yazıyı baştan aşağı gözlerim dolu dolu okudum, güya yorum yapacaktım uzun uzun ;_______;
    Ben de başta önyargılıydım ama dizi önyargılarımı öyle bir dağıttı ki... Dediğin gibi çekim açıları olsun, ostlarıyla olsun o kadar gerçekçi ve samimi bir ortam kurmuşlar ki kendimi o sıcak mahallenin bir parçası gibi hissediyordum ben de izlerken:( Benzeri zor gelecek bir dizi My Mister:(
    IU, büyükannesinin öldüğü bölümde şey diyordu "Bugün en mutlu günüm", o anki şartlarda bunu söylemek başka birine çok saçma gelebilir ama bunu neden söylediğini anlayabiliyor olmamız da güzel bir detaydı bence, sonra mahallelisinin takım elbiselerle maç yaptığı sahne... Her sahnesi o kadar değerli ki:((((
    Yine üzüldük bak şimdi beğendin mi yaptığını :D Eline sağlık ve geçmiş olsun kpss konusunda da :)))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim, sana da geçmiş olsun KPSS konusunda. 😅
      Takım elbiseli maçı nasıl yazmayı unutmuşum? İyi oldu hatırlattığın.
      Üzüleceksek de gözlerimiz dolacaksa da böyle kaliteli bir diziden olsun!😅

      Sil
  2. diziyi bitirdiģim ama bitmiyor yine yine yeniden o kültsahneleri izliyorum sizofrene bagladim acaba burada ne demek istediler acaba ince detayda dong hoo. askini hissetirdi de ben mi kacirdim diye diye diziyi tekrar izledim resmen bazi sahneleri ozellikle acip acip tekrar baktim yani soyle ki sanirim yillar gecse de ben ara ara diziyi ozlemle yad eder bakarim ve su ana kadar izledigim en guzel yasanamayan ama kapten hissettigin ask sahneleri vardi emegi gecen herkese kendi adima cok tsk.ediyorum yaşayan ve yaşatan bu guzel diziyi yaltiklari icin..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aynen arada ben de açıp kült sahnelerini izliyorum. Dizi güzel olunca tekrar tekrar izlemek kaçınılmaz oluyor sanırım.

      Sil
  3. O kadar güzel, o kadar muazzam anlatmışsın ki hayran hayran okudum sadece. Yorumlarına,bakış açına zaten hayranım. Ve şuan kesinlikle bu diziyi izlemeye gidiyorum. Çok teşekkür ederim 😘

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Asıl ben teşekkür ederim ya bu güzel sözlere layık mıyım ben? Teveccühünüz. :)

      Sil
  4. Cok guzel bir degerlendirme olmus. Yazdiklarina yuzdeyuz katiliyorum. Her satirinda diziyi izlermis gibi duygulandim. Acikcasi dizi bittikten sonra yorumlari okuyamamistim. Sindirmeye calisiyordum olaylari. Sonra baska dizilere dalip gittik. Yazini okumak cok iyi geldi. Sevgiler..

    YanıtlaSil
  5. Yorumlarını okuduktan sonra diziyi sabahlayarak iki günde bitirdim, kah ağladım kah ağladım :') ama güzel diziydi, güldüğüm yerlerde oldu. Ellerine sağlık yine çok guzel yorumlamışsin :) İcimdeki kıronun en cok beğendiği repliklerden biride park dong hoona bulasan herkesi teker teker öldürürüm demesi ರ_ರ dizi gerçekten her yönüyle farkliydi, klişelerden cok guzel kacinilmisti. Başladığımdan itibaren oh karisi da aldattığı icin gönül rahatlığıyla ayrilir ve ikisi olur diye düşünmüştüm ama dizi kendi düşünce yapısını oyle iyi anlatmiski sonunun boyle olmasini yadirgamadim bile. Bitirir bitirmez geldigim için cok konusmusum, tekrardan ellerine sağlık :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Az önce kıro olduğumu öğrendim, çünkü ben de o repliği seviyorum. Gerçi herkes kıro o zaman :)
      Çok teşekkür ederim güzel sözlerin için :))

      Sil
  6. Merhaba..

    Pat diye dizinin son sahnesinden mi başlasam? Önyargılarımdan mı? Bilmiyorum. My Mister; netflix'de sürekli önmüme düşen yapımlardan biriydi. Her defasında, ay bu çirkin adamı mı izleyeceğim diyerek geçiştirdim. Yine bir akşam aynı dizi ekranımda belirince imdb ye bakıp karar vereyim istedim. O da ne 9 puan almış bu puanı aldığına göre kaliteli bir yapım olsa gerek diyerek.. Vakitsiz kelimelerin yorumuna koştum; övmüş mü, yermiş mi? Sevmiş mi? Tavsiye ediyor mu? Vs.. Şahane yorumlarınızı okuyup dizinin ilk bölümünü o an açtım. İyi de yaptım.. Yalnız, ben sonu kavuşmalı dizileri pek seviyorum. Son sahnesinde; yemek için sözleşmeleri, seni arayacağım demesi, şehre mart ayında dönecek olması umutlarımı yeşertti. Sonunu istediğim gibi hayal ediyorum. :-) Ben de birbirlerine aşık olduklarını düşünenlerdenim. Dong-hoon'un gözlerinin sürekli Ji-an'ı araması; ofiste, restorana çıkan bütün sokaklarda, metroda, yolda, ansızın onunla karşılaştığı anlardaki yüz ifadesi.. Son bölümde, Ji-an, jung hee'ye orada kalmaya devam ederse dong-hon'un oraya gelmeyeceğini söylemişti. Hiçbir şey hissetmiyor olsa kaçmazdı. Dong-hon karakterine aşık oldum sayın vakitsiz kelimeler! Bu çirkin adamı mı izleyeceğimden nerelere.. Bu dizi ile alakasız lakin ''Mr. Sunshine'' dair önyargılarımı yıkmamı sağlayıp izlememe vesile olan da sizin güzel yorumlarınızdı.:-) Son olarak eşinden kesinlikle ayrılmalıydı. Masasının üstündeki fotoğraflar fazla itici geldi. Bu kadar naiflik fazla. Nasıl reel hayatta bizlere ortada fazla yaş farkı olan evlilikler abes geliyor ise.. Yine gerçek hayatta, aldatma sonrası o denli yıkım ve acı yaşayan bir insanın hiçbir şey olmamış gibi ilşkisine devam etmesi de hiç tutarlı gelmiyor. Saygılarımla efenim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu diziyi ben de adamı çirkin ve yaşlı bulduğum için izlememeyi düşünmüştüm. Yalnız değilsin o konuda... İşte hepimiz şekilci olmuşuz malesef :( Ben de karısıyla ayrılmasını tercih ederdim ama senarist böyle uygun görmüş, elden ne gelir?
      Bunun dışında güzel sözlerin için çok çok teşekkür ederim. Umarım bir gün kötü bir dizi izlemene vesile olmam.
      Sevgilerimle efenim.

      Sil
  7. Blog yazılarınızı tesadüf eseri gördüm ve tam da bu diziye başladığımda bu yazınızı fark ettim daha önceden(geçen yıl) dizinin ilk 15 dk izleyip kapatmıştım bu yazınızı biraz okuyunca hemen düşünmeden tekrar başladım ve diziye bayıldım bölümler normalden süre olarak uzun olmasına rağmen sıkılmadan izledim yazdıklarına katılıyorum ama bence Dong Hoon'un sevgisi aşk gibi değildi arkadaşlarına ,kardeşlerine duyduğu sevgi gibiydi ama daha şefkatlisi.Ji An'ın baktığı gibi Dong Hoon bakmıyordu ona, iyi ki senarist böyle yapmış yoksa bizim Türk dizileri gibi olurdu karısı öyle davrandı diye boşluğa düşüp aşık olması çok klişe ve yersiz olurdu yorum için teşekkürler^^ iyi ki izledim diziyi çok ihtiyacım vardı böyle bir şey izlemeye içimi ısıttı

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu da bir bakış açısı... Haklı da olabilirsiniz. Senarist çıkarımı bize bırakmış gibi :)

      Sil
  8. Son bölümünü izlemek için sabırsızlandığım bir dizi,finaleni izlediğim diziler 5 parmağı geçmez.Finalini izlemediğim diziler ise burdan fizana yol olur .Diğeceğim o ki gerçekten cok başarılı bir yapıt. Sanatı gerçek anlamda hissettim bu dizi de. Birde Kore müziklerini hiç sevmezdim lakin dizinin müziklerine bayıldım. Özellikle jang He'nin söylediği bir müzik vardı."yıldız olucağım"Diyordu müzikte öyle bir cümle geçiyordu yani, ne kadar araştırsamda bulamadım o şarkıyı.Biliyorsan benimle paylaşır mısın ? Ayrıca diziyle ilgili kafamın içinden geçen herşey bu blogda yazılıydı . Demekki dizi amacına ulaşmış ve seyirciye istediğı mesajları iletebilmiş. Uzun yazdım, yine de okursanız sevinirim Allaha emanet.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu yorum yazar tarafından silindi.

      Sil
    2. Merhaba, diziyi sevenler kulübüne hoşgeldiniz. Açıkçası şarkıyı diziyi izlememin üzerinden çok uzun zaman geçtiği için hatırlamıyorum net olarak. Yazımı beğenmenize de sevindim.
      Allah'a emanet olun :)

      Sil
    3. belki bulmuşsundur ama şarkı koo woo rim-one million roses

      Sil
  9. Merhaba, rica ediyorum bu diziyle benzer dediğin ayni havayı veriyor dedigim dizi film kitap ne olursa olsun önerebilir misin senden görüp izlemeye devam ettim ve harika bir başyapıttı

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bunun muadiline hiçbir yerde rastlamadım ki önerebileyim :(

      Sil
  10. merhaba ve teşekkürler. My Mister ile ilgili çok iyi bir kritik yazısıydı. müthiş beğendiğim bu diziyi iki kez izledim. takıldığım yerlerde benzer düşüncelerde olduğunuzu okumak beni rahatlattı. oldukça sembolik anlatım vardı ve bu yüzden acaba ne demek istedi, derinlerdeki düşünce neydi gibi sorularla izlediğimiz sahneler vardı. evet, yaş farkı vardı ama ben bu ikili arasında aşkın var olduğunu düşünüyorum. en başta bir sahne vardı, büyük kardeş kendi senaryosunu anlatıyordu, Dong-hoon "bu senaryoda kadın eksik" dedi ve Ji-an'ın mutfakta çalıştığı sahne girmişti. Dizinin en sonunda ise küçük kardeş bir senaryo yazmaya başladı yine Ji-An göründü yeni halinde. yeni bir hikaye başlıyor gibi geldi bana o an. karşılaşmaları, sevindirik olmaları, kızın yemek ısmarlama ve arama isteğine Dong-hoon'un gülümseyerek onay vermesi. sımsıkı tokalaşma ki bu teması da Dong-hoon istedi. en son konuşmadan birbirlerini duymaları çok etkileyiciydi. bu aşktı bence ve yeni bir hikaye başlıyordu. yönetmen ustaca seyirciye bırakmış dizinin sonunu. nefis bir diziydi. son bir şey: Kwang II'in adında rakam değil de "il" olmalı diye düşünüyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba ben teşekkür ederim. Ayrıca çok büyük bir düzeltmeye vesile olduğumuz için. Ya yanlış altyazıya denk geldim ya gözlerimin oyununa geldim. Ama her türlü çözüldü bu mesele :)

      Sil
  11. Diziyi izledikten hemen sonra tesadüfen blog yazınıza rastladım. İnanılmaz derecede güzel yorumlamış bazen izlerken adlandıramadığım hislere tercüman olmuşsunuz. Blogda bahsettiğiniz bölüme at gif ler olması da ayrıca o anı /duyguyu tekrar hatırlamama neden oldu çok güzel bir şekilde. Emeğinize sağlık . Sevgiler - Suna

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tesadüf demeyelim de yolumuzun kesişmesi diyelim biz ona. :) O hislere tercüman olduysam benden mutlusu yok. Sevgiler...

      Sil
  12. Merhaba, güzel inceleme yazısı için teşekkürler. Ünlü yazar Paulo Coelho diziyi twitterda tavsiye edince hemen başladım iki günde bitirdim. Gerçekten özgün ve güzeldi. Tespitlerinize katılıyorum. Ancak bir şeyi eklemeden edemeyeceğim: dizinin sonunda kendi işini kurararak radikal bir karar alan adam, eşinden ayrılmamış ve masasında fotoğrafı... gerçekten gece gece kendi kendime söylendim. Ben yaş farkına rağmen iki eş ruhun kavuşmasını istemiştim. Bir de büyük ağabeyin aldatan yenge karşısında mahçup bir biçimde ağlamasını , kaynananın sürekli gelini övmesine de gıcık oldum:)) küçük kardeşin deliye dönüp gerekirse yengeyi sorgulayıp aldatan adamdan hesap sormak istemesi ama sonra yatışıp yengesine iyi davranması... bu da ilginçti. Bence dizi son bölümde bize iki ana karakterin kavuşacağı sinyalini vermek istedi ama bunu bizim hayalgücümüze bıraktı. Böyle olduğuna inanmak istiyorum. Avukat geline sinir oldum çünkü. Birlikte olduğu adamın nasıl biri olduğunı öğrenince "senin yüzünden evliliğimi bitiriyordum" demesini de duygusuz ve çıkarcı buldum. Senin evliliğin zaten bitmiş! Gelin faktörü dışında her şeyiyle ben de naif ve yumuşak hisler bırakan bir dizi oldu.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba, Katılıyorum keşke karısından ayrılsaydı. Güzel noktalara değinmişsiniz.:)

      Sil
  13. Haftasonu yasak olmasıyla dizilere sardığım bu dönemde hiç bitmesin dediğim bi dizi oldu..normalde hiç kore dizileri ilgimi çekmedi bunuda sadece başrolde ki kişiyi parazitten gördüğüm icin bi izleyim bakim dedim..bi kaç yerinde özellikle kızın ninesi ile olan diyaloglarında ve adamın karısı ile yüzleşmesinde gerçekten gözlerim doldu..yalniz bazi sahneler gereksiz uzundu aile yemekleri iş toplantıları..ama ji an ile donk hoon yemek yerken o karın altında yürürlerken yağmurda ıslanırken sahneler hiç bitmesin istedim..böylesi temiz bi aşkı masum bi ilişkiyi türk dizilerinde de görmek umudu ile...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Türk dizilerini bir yana bırakalım herhangi bir dizide bile çok fazla işlenmeyen bir konuya ve aşka sahip.

      Sil
  14. Merhaba. Anlatım için teşekkürler. Detayları çok iyi yakalamışsın. Hatta benim dikkatimden kaçan son sahnelerde, dong hoonu sesinden tanımasında. 2 hatta 1,5 günde bitirdim. 3 gün oldu hala etkisinden kurtulmuş değilim. 'one million roses' şarkısını her mırıldandığımda gözümün önüne diziden bir sahne geliyor ve gözlerim doluyor. Başka şarkıda gelmiyor aklıma. Diziyi bitirdikten 1 gün sonra kendime gelince daldım internete. Bloglara, haber sitelerine vs. Dedim dizi hak ettiği değeri görüyor mu? Her tarafa yaymak istedim. belki 15 20 tane kore dizisi izledim böylesini görmedim. Neyse diziye hayranlığımdan biraz uzattım bu kısmı. Kusura bakma.
    Bir tespit yapmışsın ya. Ji an kesinlikle seviyor. Aşkın binbir türlü hali var. İyi omasını istemek, onun için en iyi olanı yapmak, onun için endişelenmek, bunlarda aşka dahil değil mi diye. Bence de ji an gerçekten seviyordu. Etkileyen faktör dong hoon du. O bu karakterde biri değildi. Hatırlıyormusun ji an ın ninesinin kıza nasihatini. Nine durumun farkındaydı. Ji an için dong hoon a ulaşmanın imkansız olduğunun. Ne nasihat etti. İşte; "Ne güzel bir ilişki, ne harika bir ilişki. Düşündüğünde bütün ilişkiler harika ve güzeldir. Ona borcunu öde. Mutlu ol. Ona borcunu ancak böyle ödeyebilirsin." Bu nasihat senin tespinin doğruluğunu kanıtlıyor. Ve bence de dong hoonda seviyordu. yaptığın herşey aşka dair tespitinin benzeri. Dong hoon da onun için endişelendi. Yokluğunda gözü hep onun masasındaydı. Ji an ın kaçarak yaşamaması için ihaneti ifşayı bile göze alması vs. Dong hoonun evde içli ağlaması konusunda emin değilim. Ji an ın yokluğumu yoksa işler rahına oturduktan sonraki huzurun huzursuzluğu mu karar veremedim. IU yu bu diziden 1 ay önce hotel dellunada da izledim. Ama benim dikkatimi bu dizide çekti açıkcası ve hotel dellunada oynadığını da kim olduğunu araştırınca öğrendim. Dizinin kalitesi midir bilmem oyuncularını da parlatıyor. Ve müzikler onlar da harikaydı. Başta da dediğim gibi "one million roses" özellikle takıldı dilime. Tesadüfmüdür bilinmez sözleride dizinin konusuna benziyor. Benden bu kadar. Görüşmek üzere. İnstagramda takibe başladım. Eğer bu tarz bir dizi yakalarsan lütfen haber et.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merak etmeyin bence dizi hak ettiği değeri görüyor.
      Ninenin söylediği sözlerin detayı da benim gözümden kaçmış herhalde, o kısmı da siz bana ışık tutmuş oldunuz.
      Teşekkür ederim ama bu tarz bir dizi bir daha zor gelir gibime geliyor.

      Sil
  15. Az önce bitti. Hep aralarında bir şey olsun istedim istemsizce ve üzülmüştüm cidden ama yazını okuduktan sonra hak verdim. Bence kesinlikle birbirlerini sevdiler, sonuçta sevgi illa tek bir kalıptan çıkan bir şey değil. Yan karakterler de güzel ve sıkmadan işlenmişti, genel olarak duygu dolu çok güzel bir diziydi. Bir de bana işaret dili öğrenmek konusunda çok ilham verdi. Bu yorum da kendime sözüm olsun öğrenicem en yakın zamanda :) Son olarak dizi yorumuna cidden bayıldım çok güzel noktalara değinmişsin, hatta bakı açımı doğru yöne çevirdin, ellerine sağlııkkk

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim, işaret dili öğrenmede kolaylıklar diliyorum.

      Sil
  16. Kaliteli bir dizi

    YanıtlaSil
  17. Peki ben hala bu diziyi niye bitiremiyorum başka bir rolde görmek böle istemiyorum bu yuzleri ağlaya ağlaya izledim bu dizi nekadar sürse izlerdim galiba teşekkür neguzel anlatmisiniz beni benden alan bir dizi bir nebze pilotonik bir aşk hikayesi galiba buyuzden herkesin bir ulaşılmazı var tamda oraya dokunuyo ekran resmi bile yaptım telefonumda o derece bir manyaklık oldu bende.

    YanıtlaSil
  18. Bu diziyi. Ok samimi gerçekçi buldum. Vıcık vıcık drama değildi. Çok düşündürücü vurucu sahneleri vardı. Aş değildi bu adamın yaklaşımı tamamen gernç bir insana yardım elini uzatmak. Kız isehiç e bebeğin koruması almamış bunu bulmuş ama kaybetmek istemiyor. Ailekavramı güzel işlenmiş. Kaliteli bir yapıt

    YanıtlaSil
  19. Ben de diziyi yeni bitirmiş biri olarak birkaç yorum yapayım efenim. Öncelikle yazılarınız çok hoş ayrıntılarla dolu, başka bloglarda bu kadar bulamıyorum.

    Öncelikle eleştireceğim yerlerden başlayayım; son 3 bölüme kadar bence çok durgundu dizi, tabi özellikle ilk bölümler. Park Dong Hoon o kadar acınası bir haldeydi ki artık sırf adama acıdığım için devam ettim yani :D Biri demişti ya tipinden zavallılık akıyor diye daha güzel nasıl tanımlanır bilmiyorum :D Bir de her bölümde 15-20 tane içme sahnesi vardı resmen içim bayılmıştı artık, yav bu kadar üst üste aynı sahneleri koymayın bari. Neyse oraları ilerletmiştim artık dayanamayıp. Bir başka olay da final sahnesine kadar adamın karısından boşanmasını bekledim. Ama ısrarla boşanmadı üstelik senarist son bölümde yurt dışına yollamış, boşanıp gitseydi daha mantıklı olurdu. İletişim, güven ve sadakatin olmadığı bir evlilik.. Onun dışında gerçekten yüzümde tebessüm bırakarak bitti dizi.

    Gelelim özellikle beğendiğim ve yorumlarda da pek görmediğim sahnelere. Lee Ji An'ın Park Dong Hoon'un adamına tokat attıktan sonra metro durağında neden ona vurdun diye ısrarla sorması üzerine Ji An'ın "çünkü arkandan kötü konuşuyodu!" demesi çok hoşuma gitmişti. Adam da kalakalmıştı. Sanırım ordan itibaren başladı onu korumaya. Özellikle Dong Hoo'nun arkasından sürekli onu koruması, Başkan çocuğa korkusuzca tehdit savurabilmesi, karısına ses kaydını dinletmesi, ona bulaşan kim olursa öldürürüm demesi.. bir garip olmuştum. Aynı şekilde Dong Hoon'un da Ji An'ı koruduğunu görüyoruz. Özellikle Kwang İl'e gidip hesap sorması der susarım. Zaten o sahnede Ji An da çok kötü olmuştu.

    Aralarındaki ilişkiye bir türlü isim koyamadım ya, bence düz aşk demek çok sığ olacaktır. Açıkçası son 2 bölüme kadar aşık olmadıklarını düşünüyordum. Ji An, kendisine bu kadar iyilik yapan bir adama büyük bir hayranlık ve minnet duyuyordu, acınası haline acıyordu ve doğal olarak ona yardım etmek istiyordu. Ama bence telefonunu gece gündüz dinledikçe, onun dünyasına dahil oldukça kalbi de ona karşı başka çarpmaya başladı. Bunu sonradan; ayak seslerinin, çıkardığı her sesin çok hoşuna gittiği söylemesinden anlıyoruz. Ve onun mahcup olmaması için var gücüyle kaçması, bu da sevdiğine zarar gelmemesi için kendinden yaptığı bir fedakarlıktı. Dong Hoon ise böyle bir yaşam geçiren kıza ilk başta gerçekten acıma, şefkat ve merhamet duyuyordu ve yardım etmek istiyordu. Aslında finale kadar böyle olduğunu düşünüyorum yani bu adam tam aşk duymadı bu kıza. Daha farklı ve derin bir şefkat hissiydi bu bence. Sadece belki finaldeki karşılamalarındaki o heyecan, mutluluk ve tekrar görüşme sözü evet aralarında aşk vardı diye düşündürebilir.

    Bir başka çok hoşuma giden sahne -kimse bundan bahsetmemiş ama çok hoştular bence- Ji An, Dong Hoon'un nefes sesini dinlerken aniden kesilmişti karlara yattığında, başına bir şey geldi sanıp var gücüyle koşmuştu, sonradan Dong Hoon hayır bugün ölmemeliyim deyip kalkmıştı da o zaman rahatlamıştı. Yine aynı şekilde bir gün Dong Hoon köprünün üstünde -yine acınası bir halde- dururken Ji An konumdan nerde olduğunu görüp de kendine bir şey yapacak diye nasıl telaş etmişti. Koşa koşa gitmişti. Yalnız o anlarda ah Dong Hoon da görseydi be ! dedim.

    Dong Hoon'un telefonu dinlendiğini öğrenip telefona nazik davranması, sımsıkı tutması ve ordan iletişime geçmesi.. Birisi ben olsam kızardım diye yorum yapmış, adam kendisini anlayan, her daim yanında olan biri olduğu için memnun bile oldu, kız tüm bu duyduklarına rağmen sevdi onu çünkü.. Aslında söylenecek çok şey var da son olarak, Dong Hoon'un kafede kareokeyle söylediği bir şarkı vardı, bence onun sözlerini söylerken Ji An'ı düşünüyordu, çok hoştu sözleri - her ne kadar detone olsa da- Ji An'ın da dinlerken kalakalması..
    Neyse baya bir uzun oldu, her ne kadar yavaş ve yer yer tekrarlayan bir dizi olsa da, sonu ve bıraktığı his güzeldi be.. Özellikle Ajushi li dizilerin tadı bir başka :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne kadar güzel bir yorum yazmışsın, çok güzel noktalara değinmişsin, zevkle okudum. Teşekkür ederim yorum için :)

      Sil
  20. İzlerken bir noktaya kafam takıldı keşişle aralarında nasıl bir ilişki var dı?

    YanıtlaSil
  21. Keşişle kadının hikayesi noldu ben orayı cok anlamadım?ayrıca gi-hon oyuncu sevgilisinden ayrılfı ama sonunda tekrar yönetmenlik yapabilecek mi keşke onların hikayesinide daha derin anlatsalardı,onun dışında mükemmel bir diziydi hic bitmesin istedim bu kadar fec izlediğim için kendime kızıyorum 💔

    YanıtlaSil
  22. Lee Sun-Kyun, 27 Aralık Çarşamba günü Seul'de aracında ölü bulunmuş. Haberi bu akşam okudum ve cidden baya üzüldüm. Bu kadar yetenekli bir oyuncuyu ve o şahane ses tonunu gelecek yıllarda yeni kurgularda izleyemeyeceğiz. My Mister da canlandırdığı karakter ile çok sevmiş içinde yer aldığı yapımları takibe başlamıştım. Büyüklerimizin de dediği gibi, vaktini dolduran gidiyor.

    YanıtlaSil
  23. Kore medyası kore polisi öldürdü çok üzüldük çok

    YanıtlaSil
  24. Polis sorgusu sonrası videolarını izledim. Aktör neredeyse ağlayacaktı. Akbaba gibi sarmışlar etrafını.. Bu kadar zorba bir toplum olduğunu bilmiyordum. Medayası ayrı iğrenç, polisi ayrı, insanları ayrı.. Soruşturma gizlilik içinde yönetilebilirdi. Bilinçli bir şekilde ölüme sürüklediler. Çok fazla empati kurduğum bir vefat oldu. Allah ailesine sabır versin. Normal bir ölüm olmadığı için acısı kolay kolay dinmez. Kore'ye dair hiçbir şey görmek istemiyorum. Dizi ve filmleri dahil.

    YanıtlaSil
  25. Diziyi yeni izledim.Adam kendini bu derece iyi anlayan biriyle birlikte olma şansını teperek mutsuzluğun aslen biraz şansızlık biraz da seçim olduğunu gösterdi.Iyi bir insan Dong Hoon ama benim gözümde aptal.Kendind bencil.

    YanıtlaSil
  26. 09.02.2024/01:16 tarihinden yazıyorum, diziyi izleyeli epey oldu, izledikten sonra da tekrar tekrar izliyordum. Ve..Lee Sun Kyun öldü... İçim öylesine acıyor ki, sardıra sardıra izliyorum, diğer dizilerimi izlemek gelmiyor içimden, biriktiler hep .. Netflix hesabımı gören bu ne der..Kesinlikle derinden sarsıldım, ama izlemekten vazgeçemiyorum. Onu çok özlüyorum. Ah ahjussiii.. Bayım...

    YanıtlaSil
  27. dünya bu kadar küreselleşmeseydi de ben 6 yıl önce bilmem kaç kilometre uzaktaki hikayelere şahit olmasaydım keşke:( kalbimin her zaman bir köşesinde olacak bir dizi My Mister.

    YanıtlaSil