Kitap Yorumu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kitap Yorumu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

4 Ağustos 2025 Pazartesi

Sarı Yüz- R.F. Kuang Kitap Yorumu


Uzun zaman sonra bu blogda bir kitap yorumu görüyorsunuz. Çünkü genelde dizi yorumu yazarım ama bu kitabın yorumunu da blogda olması gerektiğini düşündüm.

June, üstün başarılı genç bir yazar olan arkadaşı Athena'nın öldükten sonra taslak kitabını çalıp kendi çıkarıyor. Böylece kendi yazarlık kariyerinde arkadaşının aksine asla elde edemediği bir yükseliş yakalıyor. Kitap boyunca bu sahte başarının arkasındaki sır perdesi ortaya çıkacak mı çıkmayacak mı diye kendinizi merakla kitabı okurken buluyorsunuz. June bir anti karakter ve okuyucuya anlattığı çoğu şey manipülasyon içeriyor. Bir okuyucu olarak June'un kendini aklamak için ortaya tezler savurduğunu bile bile manipüle oldum. Athena'nın kitabından intihal yaptığı ortaya gerçekten çıkmasın istedim. Mesela kitap boyunca yakalanmasına ramak kala anlar yaşanıyordu ve ben her seferinde hadi bundan da yırt bir şekilde diye düşünürken buluyordum kendimi. Ya arkadaşlar ben şuna bile ikna oldum: "June Athena'nın kitabına el atmasa bu kadar güzel bir roman olmazdı. Daha mükemmel hale getiren oydu zaten, onun da kitapta emeği var." Böyle de güzel manipüle oldum ve kitabın benim düşüncelerimi "Vay hırsız"dan "ama o da emek verdi"ye getirmesi aslında anlatmaya çalıştığı akışkan gerçeklik kavramına tam uyuyordu. 

18 Ekim 2020 Pazar

Malcolm X - Recep Şentürk | Kitap Yorumu

 

  Malcolm X'i özellikle KPSS çalıştığım zamanlarda tarih hocasının onun hayatını anlatan filmleri izlemenizi tavsiye ederim demesiyle iyice merak etmeye başlamıştım. Ben önce hayatını kitaplardan öğrenmeyi tercih ettim tabiki. Bazı insanların hayatının yanında filmler solda sıfır kalır ya işte böyle bir adamın hikayesiydi gerçekten de. Bir insan en dibi gördüğü he türlü kötü işi yaptığı gençlik döneminden sonra araştırıp kurcalayarak gerçek İslam'la tanışıyor ve şehit olarak ölüyor. Nereden nereye? Üstelik bence en önemlisi Ehli Sünnet inancına uymayan dini yanlış kullanan tehlikeli bir topluluğu 10 yıl sonra terk edebilecek, gerçek İslam'ı araştıracak kadar akıllı ve cesur bir kişilik. Kitap Malcolm X'in hayatını dört döneme bölerek çok güzel bir şekilde ele almış. Bu çalkantılı hayatı çok anlaşılır bir dille anlatıyor. Malcolm X şunu neden yaptı, onu buna yapmaya iten neydi? O sırada ailesi ve çevresi buna ne dedi? Amerika'nın o dönem içinde bulunduğu koyu ırkçılığı çok güzel anlatıyor. Bu ırkçılık nasıl başladı, nasıl alevlendi, günümüze kadar nasıl geldi? Hepsini anlatıyor size. Şaka gibi ama şu an hala Amerika'da ırkçılık karşıtı olaylar yaşanıyor, değişen bir şey yok. Bunu değiştirmek için adım atan etkili liderleri de öldürmekten geri kalmamışlar: Malcolm X gibi. Malcolm X, küçük yaşından ititbaren siyahi bir insan olarak bu duruma karşıydı. Daha sonra siyahilerin hakkını savunmaya çalıştı ama ırkçılığa başka bir ırkçılığı savunarak. Ne zaman ki müslüman oldu, işte o zaman olayın aslında siyah beyaz demeden tüm insanların hakkını savunmak olduğunu anladı. Tabi büyük kitleleri etkileyince bir suikaste kurban giderek şehit edildi. Çok önemli bir hayat hikayesi. Hayatını öğrenerek aynı zamanda bir dönemin siyasi ve tarihi olaylarına da vakıf oluyorsunuz. Dünü anlayarak bugünü ve geleceği anlamdırmaya başlıyorsunuz. Çağa iz bırakan bu adamın bir şekilde biyografisinin okunması gerektiğini düşünüyorum.

15 Nisan 2020 Çarşamba

Körlük- Jose Saramago | Kitap Yorumu


  Körlük, bir salgın distopyasından bahsediyor. Belki içinde bulunduğumuz şu bunaltıcı dönemde yanlış bir tercih olabilir ama elimde olduğundan okumak istedim. Bir gün aniden bir adam kör olur ve bu körlüğün bulaşıcı olduğundan bir haber olan insanlar arasında zincirleme olarak yayılır. Salgının ilk aşamasında görme duyusunu kaybeden kişileri, eski bir akıl hastanesinde karantina altına alırlar. Bina gün geçtikçe dolar ve insanlar arasında bir güç hiyerarşisi oluşur. Elinde silahı olan zorba körlerin gönderilen yemekleri zulalayıp diğer körleri ezmesi insanın eline fırsat geçtiğinde nasıl hayvanlaştığını bu kitap aracılığıyla bir kez daha gözler önüne seriyor. İnsanı dıştan denetleyen bir mekanizma olmadığı zaman ilkel dürtüleriyle nasıl hareket ettiğini de gözler önüne seriyor. Çok korkunç bir kitaptı. Günümüzde yaşadığımız şeylere benzeyen detaylar var ama yine de bizde bu kadar olmaz diyordum. Taki 10 Nisan gecesinde insanların ekmek sırasında birbirlerini dövmesi gibi felaket görüntülerini görünceye kadar. Aslında bu kitaptaki distopyanın çok benzerini yaşadığımızı fark ettim. Bunun dışında kitap 330 sayfa ama bana okurken 530 gibi geldi ne yalan söyleyeyim. Çünkü kendimi o akıl hastanesindeki körlerin yerine koydukça gerçekten okurken bunaldım.Sadece nokta ve virgül kullanılarak yazılmış bir kitap, diyalog çizgileri bile yok. Hiçbir karakterin adı yok, olayın nerede geçtiğiyle ilgili bir bilgi yok. Bu bakımdan okuduğum en farklı kitaplardan biriydi. Bir de içinde bulunduğum psikolojiden dolayı kitaba sık sık ara verme ihtiyacı hissettim. Yazarın kullandığı körlük aslında simgesel, bir mesaj vermeye çalışıyor. Zaten kitapta yer yer didaktik satırlar mevcut.  Özellikle kitabın sonuyla birlikte bu mesajı net olarak alıyorsunuz. Yazarın gerçekten insanın doğasını çok iyi çözümlediğini düşünüyorum. Zor ama gerçek anlamda bazı şeyleri düşündürmeye sevk eden bir kitaptı.

30 Ocak 2020 Perşembe

Genç Bir Doktorun Anıları- Mihail Bulgakov | Kitap Yorumu

  Genç Bir Doktorun Anıları'nın genel olarak beğenilen bir kitap olduğunu biliyordum ama ben gerçekten bu kadar beğeneceğimi de düşünmemiştim. Bir kere çok akıcı bir kitaptı, bir solukta okudum. Üniversiteden yeni mezun olup bir köye görevlendirilen henüz 24 yaşında bir doktorun anılarını okuyoruz. Doktor, dereceyle mezun olmuştur ama teorik bilgiyle pratiğin bambaşka şeyler olduğunu anlamasıyla sudan çıkmış balık gibi hisseder kendini. Yani bir de düşünüyorum. 1900'lerin başında geçen bir kitap ama yıl olmuş 2020 hala çoğu üniversite mezunu genç aynı şekilde hissediyor kendini. Doktorun ne yapacağını bilmediği ama diğer personele karşı itibarını kaybetmek istemediği için yaptığı şeyler kitabın beni güldüren kısmıydı. Aramızda kalsın kendi alanımda bilmediğim bir konu olunca ben de bu taktikleri deniyorum. Ayrıca Rus köylülerinin sağlık konusundaki  batıl inançlarını, cahilliklerini okuyunca insanların yıllar geçse de asla değişmediğini bir kez daha anladım. Çünkü bu tarz tutumlar hala var.

28 Aralık 2019 Cumartesi

Uğultulu Tepeler – Emily Bronte | Kitap Yorumu


  Çok merak ettiğim ama uzun süre ağır gelir diye sadece okuyanların yorumlarını okumakla yetindiğim bir klasiği daha bitirdim. Uğultulu Tepeler'in yorumlardan dolayı kafamda hayal ettiğim kitapla alakası olmadığını fark ettim. Bir kere dilini çok daha okunması zor beklemiştim. Ancak çok akıcı bir dil kullanılmıştı. Bence Jane Eyre'den daha akıcı bir dili vardı. İlk başta okumaya başladığımda karakterler arası ilişkileri çözümlemekte zorlandım. Kim kimin nesi oluyor, aralarında nasıl bir ilişki var anlayana kadar biraz canım sıkılmadı değil. Ancak daha sonra kitaba kapıldım. 

30 Kasım 2019 Cumartesi

Bir İdam Mahkumunun Son Günü – Victor Hugo | Kitap Yorumu




  Bu kitapta, idama mahkum edilmiş bir adamın giyotinle idam edileceği güne kadarki son altı haftasını okuyoruz. İdam cezasını ki özellikle giyotinle ölümü sorgulamadan edemiyorsunuz. İdam zaten başlı başına çok tartışmaya açık bir konu, bu konuda çok farklı bakış açıları var. Suça göre yargılamamız bile değişiyor. Sanırım o yüzden yazar, kişinin suçuna tam olarak yer vermiyor. Birini öldürdüğünü biliyoruz ama neden bunu yaptı bilmiyoruz. Belki mecbur kaldı, belki bir kazaydı belki de kasıtlıydı. Ama yazarın sanırım burada odaklanmamızı istediği şey sadece işin vicdanı boyutu. Kendimi sık sık o adamın yerine koyarken buldum mesela. Giyotinle öleceği günü insan bile bile nasıl bekler? Ne düşünür? Ne hisseder? Hepsi aslında güzel bir şekilde önümüze serilmiş.    Aslında giyotin idam şekilleri içinde en az acı hissedilerek öldüren yöntem olarak lanse ediliyor. Ama yaşayan bilir sadece. Kimse de öldükten sonra gelip bunu doğrulayamayacağına göre? Ne kadar doğru bir varsayım bilemiyoruz. İlk başlarda kürek cezasındansa ölmeyi tercih eden mahkum, idam edileceği sırada yaşamak için nasıl da çırpınıyor, kürek cezasına bile razı hale geliyor okuyorsunuz. Ölümle yüzleşince hissedilen o korkuyu, bundan sonra bana ne olacak düşüncelerini, geçmiş hesaplaşmaları vs. önünüze apaçık seriyor bu kitap. Bitirdikten sonra giyotinin tarihini araştırma gereği hissettim. Beni düşündüren, araştırmaya ve empati yapmaya teşvik eden bir kitaptı. Favorilerim arasında değil belki ama güzeldi.

19 Kasım 2019 Salı

Jane Eyre -Charlotte Bronte Kitap Yorumu


  Jane Eyre, yıllar önce TV'de 2011 yapımı filmini görmemle ki direk ortasından izlemeye başlamıştım tanıştığım bir klasikti. Tabi o zaman internet bu kadar gelişmiş değil, biliyorsun Jane Eyre diye bir eser var ama ulaşamıyorsun, yaşımda küçük o zamanlar. Neyse geçenlerde bir an dank etti kafama, neden alıp okumuyorum diye ve böylece bir kitabın daha sonuna geldim.

6 Kasım 2019 Çarşamba

İvan İlyiç'in Ölümü - Tolstoy | Kitap Yorumu


  İvan İlyiç'in Ölümü, gerçekten çok beğendiğim bir klasik oldu. Tolstoy'un ölmekte olan bir hastanın düşüncelerini anlatışı mükemmeldi. 
  İvan İlyiç, hastalığı ortaya çıkana dek kendine mutlu, huzurlu, zengince yaşayabileceği bir hayat kurmuştu. Yüksek statülü iyi maaşı olan bir yargıçtı, bir ailesi ve para sıkıntısı çekmeden daima refah içinde yaşayabileceği bir hayatı vardı. Ve sonra bir anda hastalığıyla yüzleşiyor, en iyi doktorlar bile buna bir çare bulamıyor. O zamana kadar sadece başkalarının kapısını çalabileceğini düşündüğü ölümle yüzleşiyor. Bunca yıldır uğruna didinip durduğu suni hayatı tokat gibi çarpmaya başlıyor. Çevresindeki insanlar, eşi,çocukları, herkes onu sinirlendiriyor.

26 Ekim 2019 Cumartesi

It Ends With Us - Colleen Hoover | Kitap Yorumu



  It Ends With Us, yorumlara baktığımda Colleen Hoover'ın en beğenilen kitabı diyebilirim. Dolayısıyla ben de epey merak ediyordum. Sonunda kendimi okumaya hazır hissettim ve okudum. Ve şimdi kalbimi bıraktığım bu kitabın yorumuyla birlikteyiz. Kalbimi inciteceğini daha önce okuduğum yorumlardan dolayı biliyordum ama gerçekten bu kadar etkileneceğimi bilmiyordum. Bu kadar beni ağlatacağını bilmiyordum. Kafamdan atamıyorum kitabı bir türlü.
 Kitap, Lily'nin ağzından anlatılıyor. Lily babasının annesine yaşattıkları yüzünden zorlu bir ailede büyüyen, annesini babasından  ayrılmadığı için içten içe suçlayan bir kızken yıllar sonra kendini benzer bir durumun içinde buluyor. Ryle ile başta mükemmel giden bir ilişkileri varken zamanla Ryle'ın başka yönlerini de görmeye başlıyor. Tabi bir de yıllar sonra karşısına çıkan ilk aşkı Atlas var. Kabul, kitabın konusuna baktığınızda aşırı klişe duruyor. Evlendikten yıllar sonra kayıp ilk aşkına rastlayan ve bir bocalamanın içine düşen bir kadının hikayesini okuyacağımı düşünmüştüm ben de. Ama kitap bu tarz bir klişe romantik kitaptan çok daha fazlası. Sadece hikayenin iskeleti bir klişe üzerine oturtulmuş, o kadar. Bunun dışında kalan kısmı daha önce hiçbir kurguda rastlamadığınız türden. Ryle bana kalırsa hikayenin kilit karakteriydi. Yazar kolaya kaçıp Ryle'ı hakkında kesin bir hükme varabileceğimiz kadar düz bir karakter olarak yazabilirdi. Ama kitabın en çok iç burkan kısmı da aslında Ryle'ın çok daha komplike bir karakter olması. Kitabı okuduğunuzda belki de kendinizi o kınadığınız kadınlar gibi düşünürken bulacaksınız. Ben kendimi öyle buldum şahsen. İşte bu yüzden kitap okumayı seviyorum. Farklı bakış açılarından olaya bakmanızı sağlıyor. Hayatlarını yargıladığınız insanların yerinde olsaydınız belki de tıpkı onlar gibi düşünebileceğinizi gösteriyor. Kitabın anlatmak istediği, vermek istediği bir mesaj var. Yazarın son kısımdaki notunu okuduğunuzda aslında anne ve babasının hikayesinden oldukça fazla etkilenip bu tarz bir hikaye kaleme aldığını görüyorsunuz. Bazen ilişkilerde olmaması gereken şeyler oluyorsa "Neden ayrılmıyorlar ki?"diye yargılarız. Çünkü dışarıdan ahkam kesmek kolaydır. Ama ilişkiler iki kişi arasında yaşanır ve o kişilerden biri olmadığımız sürece gerçekten ne yaşadıklarını, nasıl bir durumda olduklarını bilemeyiz. Ve kimseyi o iyi bu kötü şu şöyle bu böyle diye belli kalıpların içine sokamayacağımızı bir kez daha anladım. Hatta kitapta en çok hoşuma giden sözlerden birisiydi bu: "Kötü insan diye bir şey yok.Sadece bazen kötü şeyler yapan insanlarız."

  Ryle konusunda gerçekten çok ama çok üzüldüm ve yazara ona böyle bir rol biçtiği için çok kızdım. Ama sonra o epilogu okuduğumda yazarın tıpkı ondan yapmasını beklediğim gibi Ryle hakkında yazdıklarını silip yeniden düzeltmek istediğini ama realistik bir kitap yazmak istediği için bu şekilde yazdığını okuyunca yazarı da anladım.  Kendi babasından gördüğünü gerçek hayat olarak gördüğü için  Ryle'a biçiyordu. Son kısımda Lily'nin Ryle'la yaptığı konuşma beni bitirdi. Gözyaşlarıma engel olamadım. Bak şu an o sahneyi hatırladım hala gözlerim doluyor. Ancak daha sonra Atlas'lı kısım beni çok sinirlendirdi. Bence o kısım hiç olmamalıydı ve kitap orada bitmeliydi. Neyse ben son kısımda ağladıktan sonra yazarın annesiyle babasından bahsettiği kısımda ve kitabı nasıl şekillendirdiğini yazarken ne düşündüğünü anlattığı kısımda bir posta daha ağladım. Çünkü çok duygu dolu bir yazıydı.

It Ends With Us, gerçekten insanların bahsettiği kadar varmış. Bana göre çok etkileyiciydi. Colleen Hoover'ın kitaplarını gerçekten çok seviyorum. İlk başta klasik bir aşk hikayesi yazdığını sanıyorsunuz ama sonra kitaba bir öyle bir dokunuş yapıyor ki kitaba hayran kalmanızı sağlıyor. It Ends With Us'ın film olacağını duyunca sevinmiştim ama şu an olmasa mıydı acaba diye düşünüyorum. Çünkü kalbim bu hikayeyi bir de film versiyonunu izleyerek kaldırabilir mi emin değilim.  Neyse blogda film yorumunu da yazacağım günleri görürüz inşallah.
 Hoşçakalın!

20 Eylül 2019 Cuma

Yaşamak - Yu Hua | Kitap Yorumu

  Her ailenin bir hikayesi var. Bugün birini durdurup sorsak kim bilir ne hikayeler dinleyeceğiz. Çinli yazar Yu Hua, Yaşamak'ta dokunaklı bir hikayeye sahip olan Xu ailesinin hikayesini bizlere sunuyor. Kitap 200 sayfa ve gerçekten inanılmaz akıcı. İlk defa Çin edebiyatından bir eser okumuş oldum bu arada. Bir günde oturup bitirdim. Çok sade bir dili var ama buna rağmen kitap beni oldukça etkileyen bir tarza sahipti. Kitabın sade bir güzelliği vardı.

6 Eylül 2019 Cuma

"Zor Kişilikler"le Yaşamak | Kitap Yorumu




Hepimiz hayatımızın bir döneminde de olsa zor kişiliklerle yaşamışızdır. Bu zor kişiler başlıca ebeveynlerimiz, müdürümüz,arkadaşlarımız,akrabalarımız,komşularımız vs.olmakla beraber kişiden kişiye değişebiliyor. Bu tür kişileri bana kalırsa hayatımızdan çıkarmak en iyisi. Ama bazen bu zor kişiler öyle biri olur ki hayatınızdan çıkaramazsınız. Mecburen onla yaşamanın bir yolunu bulmanız gerekir. İşte bu kitap bize bunu nasıl yapabileceğimizi gösteriyor.

 Kitabın içinde değişik zor kişilik tipleri bulunuyor. Ve her bir kişilik tipi için ayrı ayrı verilmiş hayat hikayesi örnekleri bulunuyor. Her bir kişiliğin özelliği, neden böyle davrandığını anlamamıza dair bilgiler yer alıyor. En sonda ise bu tür bir kişiyle karşılaştığınızda ne yapmanız gerektiğine dair tavsiyeler bulunuyor.

16 Ağustos 2019 Cuma

Bir Ömür Nasıl Yaşanır? - İlber Ortaylı | Kitap Yorumu

  Bir Ömür Nasıl Yaşanır, İlber Hoca'nın hayat tecrübelerinden ve tavsiyelerinden oluşuyor. Söyleşi şeklinde ilerleyen kılavuz niteliğinde bir kitap. İçinde çok değerli tavsiyeler bulunuyor. Şüphesiz ki yetmiş yaşında görmüş geçirmiş bir çınardan pek çok şey öğrendim. Notlar aldım. Gerçekten okudukça kendinizi kitapta geçen kişilerle de kıyaslamadan hissedemiyorsunuz. Sanki sürekli bir geç kalınmışlık hissiyle boğuştum. Bazı noktalarda İlber Hoca'yla farklı düşündüğüm yerler de olmadı değil. Mesela bir insanın on beşinden sonra bir şeyi kesinlikle çok iyi bir şekilde öğrenemeyeceği görüşüne ben katılmıyorum. Bir de her insanın içinde bulunduğu şartlar malesef ki aynı değil. Bence bir şeyleri istemek de evet önemli ama kişinin çok küçük yaştan itibaren ailesi ve çevresi tarafından çok iyi yönlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu yüzden bazı kısımların içinde bulunduğum şartlar dahilinde bana çok ütopik geldiğini hissettim. Ama tabi asla umutsuzluğa kapılmamak ve kitaptan alabildiğini almak lazım. Öyle de yaptım zaten. Size de tavsiye ederim. 

Suç ve Ceza - Dostoyevski | Kitap Yorumu

  Sonunda artık kültün de kültü olmuş Suç ve Ceza'yı okuyabildim. Hatırlıyorum lisedeyken hocamız sınavda soracaktı yarım yamalak hatırlıyorum bir şeyler ama kitabı bitirdiğimi bile hatırlamıyordum. Kafamda hep bir ara okurum düşüncesi vardı. O zamanlar iyiki okumamışım diyorum. Çünkü kitabı anlamayabilirdim. Tabi burada tam olarak bir kitap yorumu yapamam. Çünkü kitap denilince akla ilk gelen kitaplardan biri olan Suç ve Ceza'yı yorumlamak bana kalmamış. Suç ve Ceza, Dostoyevski'den okuduğum 2. kitaptı. Daha önce Yeraltından Notlar'ı okumuş ve gerçekten beğenmiştim usta yazarı. Yine bir insanın psikolojisini işleyişi muazzam. Tabi kitabı daha iyi anlayabilmek adına yazarın hayatını da araştırmanızı tavsiye ederim. Bir katilin psikolojisini ele alırken nasıl böyle ustalıkla yazdığını, kitaptaki karakterlerin nasıl bir yaşanmışlıktan çıktığını daha iyi anlamanıza yardımcı olacaktır. 

31 Ocak 2019 Perşembe

Pembe Fili Düşünme – Zeynep Selvili Çarmıklı | Kitap Yorumu


  Uzun zamandır kitap okumuyordum. Artık buna bir dur demenin vakti gelince okuyacak kitap aramaya başladım. Pembe Fili Düşünme, beni isminden dolayı kendine çekti ki bence kitabın adı çok zekice. İnsanda içeriği hakkında bir merak uyandırıyor. Neyse kitabı okudum, zaten çok akıcı olduğundan kısa sürede bitiyor. Güzel bir kişisel gelişim kitabıydı. Okunabilir mi evet ama nirvanaya falan erişmeyeceksiniz. Hayatınız muhtemelen aynı seyrinde devam edecek. Yine “pembe filleri” düşünmeye devam edeceksiniz. Ama aslında kitapta zaten size düşünecekseniz düşünün çok da kasmayın diyor. Açıkçası bu kitabı okumadan da buradaki çoğu yöntemi kendi üzerimde uygulamıştım. Bu yüzden kitabın bana kattığı çok bir şey olmadı. Bir de ben ne zaman kişisel gelişim kitabı okusam hep başıma kötü bir olay gelir ve kitapta yazanların hiçbiri benim başıma gelenler için geçerli yöntemler olmaz. Yine aynısı oldu, bu gidişle “Kişisel gelişim kitabı okursan başına kötü bir şey gelir.” batıl inancına sahip olacağım. 

16 Aralık 2018 Pazar

Muhteşem Gatsby - F.Scott Fitzgerald | Kitap Yorumu

  Muhteşem Gatsby'nin yakın zamanda filmini izlemiş ve film bittikten sonra ise “Mutlaka kitabını okumalıyım!” demiştim. Ve sonunda kitabı okudum ve onu da filmi gibi çok sevdim. Kitabı okurken film resmen satırların arasında canlandı. Her zaman önce kitabı okuma taraftarıyımdır. Çünkü filmlerde çoğu şey değiştirilmiş ya da eksiltilmiş olur. Ancak film kitaba o kadar sadık kalmış ki küçük çaplı bir şok yaşadım. Kitabı ve filmi birbirini bu kadar besleyen başka kitap okudum mu bilmiyorum. O yüzden filmini önce izlemekte bir sakınca yok. Hem zaten Gatsby'yi kafanızda LeonardoDi Caprio'dan daha iyi hayal edemezsiniz. 

15 Ekim 2018 Pazartesi

Beni Asla Bırakma - Kazuo Ishiguro | Kitap Yorumu


   Herkese Merhaba!
   Beni Asla Bırakma uzun zamandır okumayı düşündüğüm bir kitaptı. Bunun için üç farklı sebebim vardı. Birincisi Kazuo Ishiguro'nun, Nobel Edebiyat Ödülü almasıyla ilgimi çeken bir yazar olmasıydı. Yazarın sürekli adını duymaya başlamıştım ve doğal olarak kitaplarını da merak ettim.
İkincisiyse Beni Asla Bırakma'nın Time Dergisi tarafından İngilizce yazılmış en etkileyici 100 romandan biri seçilmesiydi. Son sebebim ise kitap hakkında kötü bir yoruma rastlamamdı.

28 Eylül 2018 Cuma

Semerkant - Amin Maalouf | Kitap Yorumu


  En son ne zaman tarihi öğeleri içinde barındıran bir kitap okuduğumu hatırlamıyorum ama Semerkant'ı gerçekten beğendim. Bu sene  KPSS'ye çalıştığım için Selçuklu döneminde yaşanan gelişmeleri biliyordum. Hasan Sabbah konusunu dinleyince adamı aşırı merak etmiştim. Sonra bir de ne göreyim çoğu kez adına rastladığım Semerkant kitabı da Selçukludaki bu olayları anlatmıyor mu? Kitabı hemen edinip okumaya başladım. Özellikle kitabın Ömer Hayyam, Nizamülmülk ve Hasan Sabbah'ı anlattığı kısımları okumaktan çok zevk aldım. Tarihin ne kadar çok arka yüzü var, okudukça şok oldum. Mesela derste bize anlatılan şudur: Hasan Sabbah, Nizamülmülk'ü öldürmüştür. Melikşah, en büyük destekçisi vezirinin ölümü için uzun süre yas tutmuştur. Semerkant ise tam tersini ortaya koyuyor mesela. Melikşah'la Vezir Nizamülmülk'ün arasının aslında arasının çok da iyi olmadığını anlatıyor. Sonra durdum düşündüm. Acaba tarihte bize öğretilenler ne kadar doğru? Gerçi kitabın içindekilerden de şüphe duyuyorum biraz.Çünkü her ne kadar tarihi olsa da kurgusal da bir kitap. Bu yüzden bu konu hakkında biraz araştırma yapmayı düşünüyorum. Ancak her ne olursa olsun gerçekten kitabın bu kısımları insanda merak duygusu oluşturuyor ve çok akıcı bir şekilde okunuyor.Bence tarihi anlatmak bir sanattır. Birisi anlatır uykun gelir; birisi de çıkar anlatır, gözünü kırpmadan dinlersin. Tıpkı bu kitapta olduğu gibi. Nedense ben hep Osmanlı tarihini ilgi çekici bulurdum ama fark ettim ki Selçuklu tarihi de çok ilgi çekiciymiş.

15 Eylül 2018 Cumartesi

All Your Perfects- Colleen Hoover | Kitap Yorumu


Herkese Merhaba,
 Uzun zamandır elim hiçbir kitabı okumaya gitmiyordu ta ki tesadüfen Colleen Hoover'ın son kitabına rastlayana kadar. Sırf meraktan indirdim. Sadece kitabı anlayıp anlayamadığımı test edecektim. Tamamen bir ön yargıyla başladım, muhtemelen birkaç sayfa okuyacaktım ve İngilizcemin hiçbir zaman Colleen Hoover okuyacak kadar gelişmemiş olacağına kanaat getirip indirilen ama okunmayan kitaplar arasında duracaktı. Ancak ilk bölümde çok değişik bir tanışma şekli okuduktan sonra neler olacağını çok merak ettiğim için kitabı okumayı bırakamadım. Zaten aşırı zor bir İngilizcesi de yoktu. Nasıl anlatsam ortalama bir İngilizceniz varsa kitabı anlarsınız. Bilmediğiniz sözcükler elbette olur ama onu da hemen sözlükten bakarsanız bence kitabı gayet okuyabilirsiniz. Bu arada hiç anlamıyorum yayınevleri nasıl Colleen Hoover'ı çevirmez? Kadın romantizmin  kraliçesi resmen.

26 Ağustos 2018 Pazar

Ustalık Gerektiren Kafaya Takmama Sanatı - Mark Manson | Kitap Yorumu


  Şu sıralar çok satanlarda olan bir kişisel gelişim kitabı olan Ustalık Gerektiren Kafaya Takmama Sanatı'nı mutlaka görmüşsünüzdür. Beni kitabı okumaya cezbeden ise gerekli gereksiz çoğu şeyi kafama takmamdı. Ki ben bir şeyi takmasam bile çevremde kafasına bir şeyi takan insanlar yüzünden darlandığım çok oluyor.  "Takma kafaya ya boşver" gibi klişelemiş tavsiyelerin de bir şeye yaramadığı malum. Belki kitabın bir faydası dokunur diyerek okumaya başladım. Ancak içten içe kitaba bir önyargıyla başladığım ve küçümsediğim doğrudur. Çünkü bu kitap bana ne diyecek, hangi sihirli cümleyi fısıldayacak da mucizevi bir şekilde kafaya takmayacağım ki şeklinde düşünüyordum.

20 Ağustos 2018 Pazartesi

Beyaz Zambaklar Ülkesinde - Grigory Petrov | Kitap Yorumu



  Şu sıralar eskiden yarıda kesip okumayı bıraktığım kitaplara yöneliyorum. Bunlardan biri de Beyaz Zambaklar Ülkesinde'ydi. Zamanında ablama  okuma ödevi olarak aldırılmıştı. Başlarını biraz okuyup sıkılıp bırakmıştım. Büyüdükçe kitaplardan beklentilerimde biraz değişti ve özellikle Atatürk tarafından okunması teşvik edilen bu kitabın ne anlattığını merak edip tekrardan okumaya başlayıp bitirdim.