22 Aralık 2020 Salı

Start Up Dizi Yorumu

Selam millet!

 Yine bir K-Drama yorumuyla birlikteyiz. Ve aylar sonra yine içimden gelerek, yüksek bir motivasyonla dizi yorumu yazmak isterken buldum kendimi. Söylenecek çok şeyim var, sizlerle paylaşmak istiyorum ve sizin de yorumlarınızı çok merak ediyorum.

  Şimdi şöyle ki ben bu dizinin kadrosunu duyduğumdan beri "Of çıksa da güzel bir dizi izlesek." diyordum. Çünkü henüz Uncontrollably Fond'dan beri içinde Suzy olup da beğenmediğim bir dizi olmadı. Bir de Suzy'nin partnerinin Nam Joo Hyuk olduğunu duyunca bu ikisini bir diziye koymayı kim akıl ettiyse Bravo dedim. Bütün bunların üstüne bir de dizinin senaristinin severek izlediğim While You Were Sleeping'in senaristi olduğunu öğrenince dedim "At fava bekle." Ben böyle düşündükçe sanki dizi yayına çıkmak bilmedi. Ve işte zaman yine geçti ve bir dizi daha bitti ve ben kalkmış burada yorum yazıyorum. 

Edit: Arkadaşlar yazıya bir şevkle başladım. Bazı başlıklar altında bölüm bölüm yorumlama yöntemini tercih ettim. Bitirdiğimde baktım ki Word'de resimsiz hali 22 sayfa tutmuş, o da 11 puntoyla. Ne olur okurken ne bitmez yazıymış diye sinirlenmeyin. Bir süre sonra şevkimi kaybettim baktım yarısına kadar gelmişim ittire kaktıra tamamladım.

  Yorumun akışına gelirsek önce genel bir spoilersız yorum yapacağım daha sonra full spoilerlı devam edeceğim.

Diziyi Nasıl İzledim?

Çoğu zaman şu şekilde:

Bazen kalbim eriyerek
Bazen de şöyle izledim.

Bonus:Diziyi izlerken annem odama dalmıştır ve neden ağzım beş karış güldüğümü sormuştur:


Start Up Genel Yorumum

1. Dizinin genel olarak girişimcilik, iş kurma gibi konular temelinde şekillenmesine bayıldım. Sizi bilmem ama ben ilk kez bu tarz konulu bir dizi izledim. Dizi genel olarak klişeler barındırsa da ana temanın girişimcilik üzerinde olması diziyi çok havalı yapıyordu bence. Bu sayede yeni bir dünyanın içini görmüş oldum. İş nasıl kurulur, nasıl büyütülür, ekip çalışması nasıl yapılır gibi konularda ister istemez bir bilgi sahibi oluyorsunuz. Mesela benim Start Up şirketi kurmak için kodlama bilmek gerekir gibi bir yanılgım varmış. Halbuki sen iş fikrini bul, kodlama bilen birini işe al mesela gibi gibi... Bu arada cidden diziyi izleyince insanın kendi işini kurası gelmiyor mu?Her bölüm sonu bana bir motivasyon yüklenmesi oldu. Neyseki şu anki mesleğime aşığım. Ayrıca sevgili kendim senin neyine bu işler ya? Senin neyine? Ben üniversitede öğrenciyken proje fikri bulmamız istenmişti bir kere. 3.sınıfın travması.  Hiç unutmam o ödeve lanet ede ede yapmıştık. Bir fikir bulmamız ve onun projesini Ardunio gibi sistemleri kullanarak yapmamız gerekiyordu ve sonra da sergi yapıp rektöre profesörlere falan sunmamız gerekiyordu. Millet yana yakıla yaptırmak için mühendis aradı resmen. Neyseki arkadaşımın kuzeni mühendisti de oradan yırtmıştık. Yalnız bu ödevi yapmak o kadar stresliydi ki anlatamam. Proje fikri bulana kadar canımız çıkmıştı, hoca fikirlerimizi elemişti sürekli. Sonra baktı bizden bir cacık olmuyor, içlerinden birine tamam demişti. O yüzden Start Up mış bilmem neymiş bu dizidekine benzemez, adamdan kan alırlar kan. Tam bir yetenek ve özveri işi. Konuyu yine döndüm dolaştım kendi hikayelerime bağladım ya bravo bana.


2. Hazır birinci maddede hayatın gerçeklerinden bahsetmişken dizinin biraz hatta birazdan daha fazla hayalperest olduğunu söyleyebilirim. Gerçek hayatta hiçbir zaman gerçekleşmesi %0.1 olan o ihtimal gerçekleşmez. Yıllar önce Nam Do San adını kullandığın çocuğu bul, ne tesadüf ki o da girişimciliğe meraklı olsun, mektupları esas yazan orada üst düzey yönetici olsun, ablan da işini bırakıp Sandbox'a gelsin, ekip her zaman son anda paçayı yırtsın, Sandbox'ın kuruluş hikayesi zaten başlı başına bir tesadüf ki izleyenler anladı, o bu şu derken tesadüfler silsilesinin sonu gelmiyor. Ama bakın bir yanım gerçekten bu hayalciliğe inanmak ve gerçek hayatın sıkıcılığından dizinin motive edici dünyasına kaçmak çok istedi. Ve öyle de yaptım. Yemiş gibi yaptım yani. O yüzden gerçekten belli bir süre sonra "Kızım dizi işte ya sal gitsin."dedim ve sırıta sırıta izledim. Ve Kore'nin güya Silikon Vadisi olan Sandbox'daki hayali dünyayı oldukça sevdim.


3.  Bazı dizileri izlerken bir önce beklediğiniz sahnelerin gelmesini beklersiniz ve sırf yüzden gereksiz gördüğünüz sahneleri 2x hızlandırılmış şeklinde izlersiniz. İşte bu olay, bu dizide olmadı bende. Hoş izlediğim sitenin video oynatıcısında hızlandırma ayarı yoktu ama olsa da hızlandırmazdım herhalde. :) Tamam bazı yerlerde drama bağlamıştı ama ben izlerken epey eğlendim. Haftasonlarını dizinin yeni bölümü yayınlanacak diye beklemek, dizinin yayınlandığı gün çevirinin geleceği geceyarısı saatlerini beklemek, sonra çeviri gelince mutlu olup kulaklığımı takıp yorganın altına girmek, gülmemek için elimi ağzıma bastırmak, diziyi bittikten sonra enerjim yerine geldiği için uykuya dalmakta zorlanmak... Ah be keşke bitmeseydi diyor insan. Ben mesela her dizide böyle olamıyorum. Mesela en son It's Okay Not To Be Okay'i izlemiş ve baya beğenmiştim de. Genel çerçevede bu diziden çok daha iyi mesela. Ama aldığın o hissiyat, dizinin sana geçirdiği enerji farklı bir olay. İşte o tarif edemediğim enerji Start Up'da vardı.


4. Ve gelelim olay olan şu aşk üçgenine...Öncelikle bu aşk üçgeninin çok fazla uzadığını düşünüyorum. Senarist bunu çok fazla uzatarak seyirciyi ikiye böldü. "Fan war" olayı sıktı beni bir süre sonra. Bence belli bir yerden sonra bu aşk üçgeni son bulmalıydı ve daha çok Sandbox olaylarına yoğunlaşılmalıydı. Ama tabiki de benim de bir tarafım vardı. Tahmin edin bakayım sizce ben JiDal çiftini mi yoksa DoDal çiftini mi destekliyorum? Hemen söylemeyeyim sürprizi kaçmasın. Siz tahmin ededurun ben başka bir şeylere değineyim.

Diziyi izleyen kesim ikiye bölündü ve birbirlerine savaş ilan eder gibi sözler falan. Twitter'da millet birbirine sallıyor. Youtube videolarının altına herkes kendi desteklediği çiftle ilgili birbirlerine bir laf sokmalar bilmem neler. Ha bir de Endonezya'da olan şu afişler vardı di mi? 

Bu ne abi ya? Gerek var mıydı cidden böyle bir şeye? Ulan dünyayı corona sarmış siz bunu mu dert edinip bunları astınız?


-Kamu Spotu-

 Bu arada arkadaşlar şimdiden peşinen uyarayım. Tarafımı belli ettikten sonra yazacaklarım için alta linç edercesine yorumlar bırakmazsanız sevinirim. Kusura bakmazsınız di mi kendi blogumu kendi blogummuş gibi kullanıp kendi düşüncelerimi yazdığım için?

 Bazı kişiler gerçekten blogda eğlencesine ya da dalgasına yazdığım şeyleri o kadar ciddiye alıyor ki alta çizgiyi aşan yorumlar bırakıyorlar. Şurada bir blog yazma hobim var zaten. Samimi bir dille, arkadaşlarımla konuşur gibi yazmaktan vazgeçmeyeceğim. Kimse benden makale yazmamı beklemesin. İster Team Han Ji Pyeong ister Team Nam Do San olun. Bu blogda gereksiz duyar kasmak yasaktır. -ben hariç tabi asdfghj-

-Kamu spotu sona erdi.-

  Neyse arkadaşlar ben en başından beri Nam Do San'cıyım. Ve ben DoDal tayfası olarak ezildiğimizi düşünüyorum. Diziyi izleyen %75'lik kısım JiDal tayfası, olamaz böyle bir şey. Yorum okuyorum varsa yoksa Han Ji Pyeong. Aklım almıyor benim, neden ya neden? 😂 Özellikle Han Ji Pyeong'cuların gözüyle empati yapmaya çalışıyorum yok abi yok. Olmuyor. Ben de bu yazıda %25'lik ezilen kısım olarak Do San'cıların sesi olmaya karar verdim. Do San tayfası alta destek yorumlarınızı bekliyorum ona göre. Yalnız olmadığımı bilmek istiyorum. Neden Do San'ın tarafını tuttuğuma dair bir başlık açacağım hiç merak etmeyin. Orada uzunca yazdım her şeyi . 

 Şuna da değinmeliyim ki insanlar mesela Mydramalist'te sırf kendi istediği çift olmamış diye diziye 1 puan falan vermişler. Ben bu durumu çok saçma buluyorum. Bu dizi sadece bir aşk üçgeninden ibaret değildi. Aynı zamanda bir başarı, gençlik, aile ve arkadaşlık dizisiydi. Bütün bunları bir kalemde silemezsiniz.

5.  Dizinin sevdiğim bir diğer noktası da hikayede aile ve arkadaşların çok önemli bir yer tutmasıydı. Bilirsiniz ben özellikle bu konuları işleyen dizilere karşı daha bir zaafiyet duyuyorum Start Up da onlardan bir tanesi oldu. Hatta belli bir noktadan sonra dizide aşktan daha çok arkadaşlığın ön plana çıkmasını istedim. Samsan Tech ekibi sahneleri çok güzeldi.

6. Dizide en sona koyulan ekstra sahneler aşırı tatlı değil miydi ya? Bakın ben "ekstra ending scene"lerin hastası bir insanım. Bu dizide de keza çok tatlı buldum. 


  Hazır işin teknik kısımlarına girmişken dizideki renkler de böyle canlı canlıydı. İzlerken o gençlik havasını çok güzel yansıtmışlar canlı renkleri kullanarak. Mekanlar, arka planlar, karakterlerin odası falan çok iyi dekore edilmiş. Mesela kendi odamı döşerken Dal Mi'nin odasından çok ilham aldım. Sadece odası olsa iyi, pijamalarına, o yeşil limonlu nevresim takımına, giydiği sweatshirtten, kazaklara, eteklere kadar. Napalım biz de Trendyol'dan falan benzerlerini bulmaya çalışıyoruz ama benzeri bile yok kafayı yicem.

7. Hep iyi şeylerden bahsettik ama mesela bazı gösterilmesini istediğim sahneler gösterilmedi dizide. Acaba diyorum senarist unuttu mu yazmayı o kısımları da sonra bir şekilde senaryo da açık olunca yamamaya çalıştı. Yine spoilerlı kısımda bundan neyi kast ettiğimi anlatacağım. Bir de bence bu senarist biraz kendini tekrar ediyor. Diziyi çok sevdim orası ayrı ama tahmin edilebilirdi. While You Were Sleeping'in  senaryo işleyiş düzeni Start Up'a o kadar benziyordu ki bu bağlantıyı çözdükten sonra dizinin finalini bile tahmin ettim ve dediklerim çıktı. 2.erkek sendromuna kadar aynıydı. Mesela millet sonu ucu açık bitecek diye yorum yazarken "Hıı siz öyle sanın." diye düşünüyordum. Bitiriliş tarzı bile aynıydı yahu. Yine spoilerlı kısımda yer vereceğim daha fazla detaya.

8. Dizinin ostları yine beni benden aldı.  Olayın farkında mısınız Red Velvet,10cm, Davichi, Kim Feel, Ailee, Gaho, Suzy gibi sarkıcılar resmen bir dizide toplanıp şarkı yapmışlar. Bu kadro nasıl bir araya gelip bir diziye Ost yapmış ben şok. Ama tabiki bu dizinin en güzel şarkısı Red Velvet'ten Future oldu.Onun haricinde yine bir dizinin daha background müziklerine aşık olduk ama hala yayınlanmadı, sinir oldum.

 Edit: 1 hafta sonra yayınlamak ne ya? Üf bir de albümde dizide çalan melodinin farklı versiyonunu koymuşlar. Diziden puan kırsam yeridir.😠

Beni İnstagram'da da takip etmek isterseniz şuraya tıklayın.

Buradan sonrası spoilerlı inceleme olacak arkadaşlar. Diziyi izlemeyen tayfa ile burada vedalaşıyoruz.  Buradan sonra yazının akışı şu şekilde devam edecek.

1.Karakterler

2.Aşk Üçgeni Hakkında Düşüncelerim

3.Dodal Çifti

4.Samsan Tech

5. Seo Kardeşler

6. Start Up Final Yorumu

START UP SPOİLERLI YORUM

Karakterler

Seo Dal Mi - Bae Suzy


  Seo Dal Mi, çok sevdiğim bir karakter oldu. Ailesinin acı bir şekilde parçalanıp babaannesiyle kurduğu zor yaşama rağmen asla şikayet etmemesi, yaptığı seçimden hiç pişman olmaması, ablasına ve annesine karşı başarılı olma isteğiyle yanıp tutuşmasıyla ve asla pes etmemesiyle tam benlik bir karakterdi. Mesela bir keresinde halmoni ona annenle gitsen her günün ışıl ışıl güneşli olurdu dediğinde şöyle bir cevap vermesi çok hoşuma gitmişti:" Babam bir keresinde hava hep güneşli olursa tüm dünya çöl olurdu demişti. Bitkiler ve lezzetli meyveler için arada kar ve yağmur lazım." O kadar doğru bir cümle ki gerçekten ben de böyle olduğunu düşünüyorum.

  Büyükannesinin dediği gibi bir kozmos çiçeğiydi. Bu benzetmeye de hayran kaldım açıkçası. Baharda değil, güzde açan kozmos çiçeği Dal Mi. Aslında hep böyle olduğuna inanırım. Çok kötü şeyler yaşayan insanlar bir gün kozmos çiçeği gibi açarlar.

  Her şeyi bırakalım çok sevimliydi bir kere. Yüksek bir enerjisi vardı. Olaylar karşısında verdiği tepkiler çok hoşuma gidiyordu. Patronuna kızdığında çatıya çıkıp bağırması, Do San'ı bulduğunda havalara uçması, Do San iş partisine geldiği için eve gidip komik komik dans etmesi... Harika enerjili bir kızdı ya. Çalışkan ve azimli oluşu sevdiğim bir diğer yönüydü.  


  Bu arada bir şeye değinmek istiyorum ki o da şu.  Dizinin konusunda her yerde şu cümle geçiyor. "Seo Dal mi Steve Jobs"gibi dünyayı değiştirmek isteyen biridir. Ya abi şimdi kusura bakmayalım da o kadar da değildi yani. Tamam Seo Dal Mi zeki kız, iyi bir lider ama ekibi ve özellikle Nam Do San olmasa o biraz zordu. Mesela benim de şu an yüksek lisans için ödevim var, kodlama programından. E ben de istiyorum ödevim çok güzel olsun, şöyle olsun, böyle olsun, fikir kafamda hazır ama bilin bakalım ne eksik? Aloooo Do San acil bul beni!  Sandbox'ın kurulmasına ilham veren kız olması ve yıllar sonra oraya başvuran biri olup oldukça başarılı olması her ne kadar realistlikten çok çok uzak olsa da güzel düşünülmüş bir detaydı. Gerçekten de kız ne zaman yere düşse ya onu kaldıran ya babası ya Nam Do San ya da Ji Pyeong oldu. Bu bakımdan çok şanslı bir kız olduğunu söyleyebiliriz.

  Suzy'yi Seo Dal Mi rolündeyken neredeyse sahnelerinin %90'nın da "Off kız çok güzel ya."diye izledim ve yine bir Suzy dizisi izleyerek "Acaba kahkül kessem yakışır mı?"diye düşündüm. Bir keresinde kesmiştim iki gün çok güzel olduğunu düşünerek gezdim. Üçüncü gün küçük saçlar sinirimi bozmaya başladı. Dördüncü gün pişmanlık duydum. Beşinci gün bir daha kesmeyeceğime kendime söz verdim. 1 sene sonra anca uzadı. Ve yine bir Suzy dizisiyle aklım çelindi. Valla bravo ya bana!

  Dal Mi'yi başlarda başarıya odaklanmış ablasını 3 yıl içerisinde geçme hedefiyle izlemek daha hoştu ama iki erkek arasından kimi sevdiği belli değilmiş gibi davranması çok uzadı. Bir insan kimi sevdiğini bilir bence bilmeli yani ki çok da belliydi kimi sevdiği ama bir ağzından net şekilde duyamadık. Dal Mi'yi paylaşılamayan kız olarak gösterdikleri sahneyi keşke ablasıyla ve annesiyle yapacağı önemli yüzleşme sahnelerine yer verselerdi.

Nam Do San- Nam Joo Hyuk

  Nam Joo Hyuk'u en son The Light İn Your Eyes dizisinde izlemiştim ve Do San rolünde oyunculuğunu daha da geliştirmiş olduğunu düşünüyorum. Baya duygusal sahnelerde içi dışına çıkarcasına ağladı çocuk. Çocuk diyorum çünkü kendisi aslında bir çocuk saflığında kalbe sahip ki bu da en sevdiğim özelliklerindendi. 

  Düşünmeye ihtiyacı olduğunda örgü örmesi, biri bilimseliğe aykırı bir şey söylediğinde düzeltmeden duramaması, ailesi kapıyı çarptı sanmasın diye dönüp cereyan yaptı diye açıklama yapma gereği duyması, arkadaşlarına destek çıkmaya çalışması, Dal Mi ellerini seviyormuş diye bir yandan sevinirken bir yandan daha fazlasını istediği için üzülmesi, Dal Mi'den utanmasıyla falan çok sevimli bir karakterdi. 

  Halmoninin gözleri görmeyecek diye NoonGil'in ana fikrini bulması ve yapmasıyla zaten gözümde çok daha üst bir levele sıçradı. 

  Ayrıca bilirsiniz ki ben zeki karakterlere bayılırım ki kaldı ki Dosan bir dahi. Şirketlerin tonlarca para kaptırdığı fidyecilerin hacklenmesini kaldıracak kadar hem de. Matematikte çok zeki olup sosyal hayatta tam bir beceriksiz olması da diziye ayrıca bir komiklik katıyordu. Arkadaşlarının ve annesinin de dediği gibi tam bir kıttı ahhahah. Ama zavallım kendini "hiçbir işe yaramayan bir dahi" olarak görüyor ve ailesinin ve arkadaşlarının ondan beklentisi altında eziliyordu.

Yalnız saçları ilk bölümlerde çok "cringe" idi. Lütfen K-drama tarihinden şu saç modası silinsin, yok olsun. Yeter! 

  Bunca yıl ailesinin gurur duyduğu, okul başarıları fazla olduğu için başarılı bir iş kurmasını beklemesi de zavallımın omuzlarında bir yüktü. Babasına bir sahnede söylediği şu sözler o kadar anlamlı ve doğruydu ki: "Birinin gururu olarak yaşamak çok zor. O kişiyi hayal kırıklığına uğratmaktan korkuyorsun ve olduğundan iyiymiş gibi davranıyorsun. O yüzden birbirimizin gururu olmayalım. Sadece baba oğul olalım." Aslında bunu çoğu zeki çocuk ebeveyni yapar. O zeki çocuğu ailenin kurtuluş noktası olarak görür. Bütün ümitler o çocuğa yüklenir. Do San da dahi olduğu için sevilen, gurur duyulan biri olduğu düşünür ve bu özelliği olmasa hiçbir işe yaramadığından emindir. Özgüveni yerle bir durumdadır. 

   Üstelik arkadaşlarının da yüksek maaşlı işlerini bırakıp kendi yanına gelmesiyle, ailesinin parasıyla işine yatırım yapmasıyla köşeye sıkışmış bir haldeydi. O hallerine çok üzülüyordum, neyseki sonunda hak ettiği yere gelebildi.


"O rüzgar özgüvenimi yok eden korkunç bir fırtınaya dönüştü."

 Do San , çocukken matematik olimpiyatlarının en genç kazananı seçiliyor ama daha sonra anlıyoruz ki  sınavda esen bir rüzgarla birinin kağıdı yere düşünce yapamadığı tek sorunun cevabını görüp 1.seçilmiş meğerse. Ailesi çok seviniyor, haberlere falan çıkıyor, çocuk yaşta üniversiteye gidiyor ama kendi içinde bunları hak etmediğini düşünüyor. Bu yüzden hep mütevazi, artık başkalarının onu yarışlarda geçmesini bilerek isteyen birine dönüşüyor. İstese yapabileceken yapamayan birine dönüşüyor. Yıllar sonra karşısına Dal Mi çıktığında tekrar aynı şey oluyor. Nasıl ki yıllar önce o altın madalyayı almayı hak etmediğini bilerek içi rahat etmiyorsa mektupları kendi yazmadığı için yine içi rahat değil. Zaten bu yalan ona çok zarar verdi.

 Malesef sürekli Ji Pyeong'la karşılaştırıldığından çok düz bir karakter olduğunu yazan yorumlara katılmıyorum. Ha bir de şu vardı di mi? Nam Do San hiçbir karakter gelişimi gösteremedi. Sırf birinci bölümün son dakikasında ortaya çıktı diye mi bu tantana? 

 Öncelikle şunu söyleyeyim. NDM'nin hiçbir karakter gelişimi göstermediğini söyleyemeyiz. 3 yıl sonra geri döndüğünde çok daha ayakları yere sağlam basan ve kendine özgüveni olan birisiydi. 3 yıl önceki Nam Do San gibi çocuksu değildi. Sadece senarist kolaya açıp bir zaman atlaması yolunu tercih ederek bunu yapmış, eleştirelecek nokta bu olabilir. Ama bir yandan da düşününce 16 bölümlük bir dizinin ki bu bir başarı da hikayesi çok daha uzaması gerekirdi. Başarmak ki en azından büyük bir şirkete dönüşmek biraz zaman alır.

 Not: Do San'ın üç yıl sonra değişen kılık kıyafeti hakkında biraz konuşalım mı?  Siyah basic kazaklar, siyah takımlar, siyah deri ceketler, trençkotlar falan. Bir erkek nasıl mı giyinmeli? İşte böyle. Kendi erkek kardeşime de öğretiyorum geçenlerde mesela kızlar siyah boğazlı kazak giyen erkeklere düşer diye aldırdım. Benim gibi ablayı hak etmek için ne yaptı bu çocuk bilmem ki?

Han Ji Pyeong - Kim Seon Ho

  Team Do San olabilirim ama bu Ji Pyeong'u da sevdiğim gerçeğini etkileyemez. Ha kendisine çok sinir oldum mu oldum ama lakabı gibi özünde "İyi çocuk"tu. 

  Önce beni sinir ettiği noktalara gelelim. İnsanlara çok acımasızca konuşması çok sinirlendirdi beni. Belki de hiçbir zaman aklımı çelmeyen bir karakter olmasında bu çok etkili bir özelliği oldu. Özellikle Samsan Tech'e demediğini bırakmadı. Sonradan o kişilerin üzerine öyle gitmese açıklarını yüzlerine acımasızca vurmasa bu kadar başarılı olamazlardı demeye getirdiler ama bence hayır. Kesinlikle hayır. Dost acı söyler olayı başka bu bildiğin azarlıyor, yerin dibine sokuyordu. 

  Ama şunu da baştan söyleyeyim Yong San'ın abisini intihar ettirecek seviyede de değil. Bir insanın bu yüzden intihar etmesi için hayatının her anında herkesten övgü alıp ilk kez böyle bir eleştiri alıp şok olması falan lazım ki imkansız. Bu kısım çok zorlama ve eğreti olmuş. Bir de boşa gizem kastılar bu mevzudan. Yong San'ı da hacker gibi gösterdiler bir ara hatta saçma sapan.

  Onun dışında halmoniyle aralarındaki ilişki çok güzeldi. Zaten o kadın bütün dizinin kurgusunu oluşturmadı mı? Millet boşu boşuna HJP ve NDS'yi suçlamak için bahane arıyor. Her şeyin başı halmoniydi. Ama bir kere de Dal Mi gidip de kadına "Niye böyle bir şey yaptın, beni yıllarca kandırdın?" demedi ya ona şaşırıyorum. Neyse konumuza dönelim.

  HJP'nin yalnız oluşuna üzüldüm açıkçası. Aslında her şeye sahip. Güzel manzaralı bir ev, pahalı bir araba,yüksek statülü bir iş, pahalı bir saat ama işte bilirsiniz genel de içlerindeki boşluğu doldurmak isteyenler pahalı şeyler alırlar ama yine de neye sahip olsa da içlerindeki huzursuzluk bitmez. 

  HJP'yi eksik bulduğum nokta kendini geri plana çekmesiydi. Ve duygularına karşı kendinin bile dürüst olmaması ve inkar etmesi. Tabi bunu da gençliğinde zor zamanlar geçirdiği için alışkanlık haline gelmiş bir davranışı olarak görüyorum.

  "HJP, ikinci erkek olarak fazla güçlü bir karakterdi." diye çok fazla yorum yapılıyor. Bir dizide ana karakterden başka biri güçlü olamaz mı? Sadece başroller ön plana çıkıp yan karakterler silik olunca ve ana karakterlerin dertlerini anlattığı biri olunca bence asıl bu kalitesiz bir diziye ait bir özelliktir. HJP karakter olarak evet güzeldi, geçmişini izleyerek içimizde ona karşı belki acımayla karışık bir şefkat de oluşmuş olabilir ama sırf biraz ön plana çıktı diye dizide kabahat bulunamaz. Ayrıca ben çoğu kişinin Kim Seon Ho'yu desteklediği için ana erkek karakter olması gerektiğini düşündüklerini düşünüyorum. Bu dizi o dizi değil arkadaşlar üzgünüm. Ama kendisi bu diziyle başrole terfi edecektir, emin olun. Adam 12 sene sonra patladı bu diziyle.

Won In Jae- Kang Han Na

  In Jae'nin neden dizinin ana posterlerinde fotosu var? Hiç zahmet edip de koymasalarmış bence. Bu karakterin dizide çok büyük bir potansiyeli vardı bence ama harcamışlar. Hırslı bir kızdı. Babasının yerine annesini seçip lüks bir yaşamı seçmişti aslında. Kendini garanti altına almak istemişti. Pişman olma süreci açıkçası çok da güzel bir şekilde işlenemedi. Bu dizide karakter gelişimi kötü işlenen biri varsa o da In Jae'dir. Dal Mi ve In Jae'nin arasındaki sevgiyle karışık öfke daha güzel açıklanabilirdi. İlk 8 bölüm bu kız ön plandaydı ama sonra çok geri planda kaldı. Adeta bir yan karaktere dönüştü.

  Ve bence bu kız Han Ji Pyeong'la çift olabilirdi. Çünkü ikisi de hırslı ve başarılı insanlardı. Yani In Jae, Ji Pyeong'un kadın versiyonu gibiydi. Bence birbirlerine çok uygunlardı ama işte senarist böyle bir şeyi tercih etmiş. Gerçi HJP, Dal Mi'yi bir kere sevdi mi sevdi bir daha ablasıyla olmazdı bence. Yakışık almazdı yani.

Aşk Üçgeni Hakkında Düşüncelerim

  İlk bölümün son dakikasındaki müthiş ayrıntıyı fark ettiniz mi? Yıllar sonra Ji Pyeong ve halmoni buluşup sarıldıklarında oradan rüzgarla uçmaya başlayan bir yaprak uçup uçup uzun bir yol kat ettikten sonra Nam Do San'a ulaşıyor. Sırf şu sahneden bile finalde DoDal'in olacağı belliydi arkadaşlar. Rüzgar bu dizide bir metafor olarak kullanıldı. Do San, yıllar önce bir rüzgar sebebiyle gazete haberine çıkmıştı. Ve o gazete haberinde adını gördüklerinde halmoniyle Ji Pyeong, o adı kullanmak istemişlerdi. Do San'a göre o rüzgar bir fırtınaya dönüşmüş hayatı çok daha zor hale gelmişti ama bu rüzgarın onu gerçek aşka götüreceğinden habersizdi.

 Ben en başından kimin kimle olacağını anladığım için hiç Ji Pyeong olur mu acaba diye düşünmedim. Daha önce biraz Kore dizisi izlediyseniz ikinci erkek klişesini bilirsiniz. İkinci erkek istediği kadar mükemmel olsun ama esas adama karşı hiçbir şansı yoktur.  Start Up'da da aynısı oldu işte.

 Çok bodoslama daldım galiba. Şimdi kasedi biraz başa saralım. 

2.Bölüm: Halmoni, Ji Pyeong'a torunu için geldiğinde ilk sorduğu soru "Torununun adı neydi?" oldu. TORUNUNUN ADI NE Mİ? Kız senle 1 yıl mektuplaştı diye 15 yıl aklında tutsun sen kızın adını bile hatırlama. Erkek milleti işte. 

  Hayır benim anlamadığım sen kendin git. Niye Do San'ı aramaya kalkışıyorsun? Zaten kızın bir günlük yanında duracaksın. Sadece ablasına hayatının kötü olmadığını ispat edecek, sonra ne yaparsan yap. Sanki ömür boyu yanında kal dediler. Ne gerek var Do San'ı bulmaya? İyiki bulmuş orası ayrı mevzu.

  Do San ne para aldı ne Sandbox'a girebildi ama çocuk Dal Mi'nin zor durumda olduğunu görüp gitmeye karar verdi. İşte bu ya! Sen 1 sene yazıştığın kıza Do San kadar kıymet veremedin mi? Sonradan atağa geçmeye çalışıyor ama çok geç. Ji Pyeong, zaten dizi boyunca her şeye  hep geç kaldı. Önüne bir sürü fırsat çıktı, bir sürü. Hiçbirini değerlendiremedi. 

  İşte tam bu noktada "Do San hazıra kondu." suçlamasını hiç doğru bulmuyorum. Onu bunu yapması için ikna eden Ji Pyeong'tu ki kaldı ki en son o etkinliğe gitmeye karar verdiğinde Dal Mi zor duruma düşmesin diye içinden gelerek gitmişti. Bir günlük bir şey sonra uzadı. Çünkü hesapta olmayan bir şey oldu: Do San Dal Mi'ye aşık oldu. Bu bütün planları bozmak için yeterli bir sebepti. Ve o güne kadar başka insanların önünü açan, fedakar Do San, değişti. Çünkü aşk bencildir. 

  Bir de HJP, Do San partiye geldi diye "Niye geldin, UNICEF için mi çalışıyorsun?" diyor. Evet kardeşim bir sorun mu var? Keşke sen de çalışsan. Ay sonra gidip takip etmeler, Do San'a akıl verip durmalar... Ee ne anladım, sen çıksaydın kızın karşısına.


  Ve Dal Mi, müzik kutusunu açtığında karşısına çıkan kişi Do San'dı ve onu gördükten sonra "İnanılmaz derecede muhteşemdi." dedi. Eve gidip halmoniye "Manken gibi, kalbim duracaktı." dedi. Yani kız Do San'a karşı bir çekim hissetti. Aynı partide HJP'yi gördü mü gördü? Kalbinde ona karşı bir kıpırtı oldu mu? Yok. Hatta dizi boyunca hiçbir zaman o gözle bakmadı. 

  HJP'nin Dal Mi ile asıl mektuplaşan kişi olduğu için gerçek ilk aşkı olduğunu düşünebilirsiniz ama ben düşünmüyorum. Müge Anlı'nın çok sevdiğim bir sözü vardır. Evet yanlış duymadınız Müge Anlı :) Der ki "15 yaşındaki kız sana aşık sanma. O bugün seni sever yarın başkasını sever öbür gün başkasını." Gözünüzü sevim 15 yaşında ne aşkı? Sokakta 15 yaşında birini görünce "ay canım ya çocuk daha bu" gözüyle bakıyorum. Kızın arkadaşı bile yokmuş, napsın mektupları yazan kişiye duyduğu minneti sırf karşı cinsten biri diye aşk sanıyor. 

  Ayrıca o mektuplar yazılırken Ji Pyeong halmoniyle kafa patlatıp idealize edilmiş mükemmel bir erkek gibi yazdılar. Tamam illaki birkaç yerde kendinden bir şey katmıştır ama çoğu yerde hayallerdeki erkeği yansıtarak yazdı. Nasıl bir kişiliğe bürünüp yazdıysa Dal Mi yazım yanlışı yapan erkeği bile reddetme aşamasına gelmiş ahhah. Tıpkı bizim gibi. Kitaplarda okuduğumuz ya da dizi-filmlerde izlediğimiz karakterleri o kadar çok seviyoruz ki kafamızda ideal bir kişilik oluşuyor ve karşı cinste bu özellikleri arıyoruz.  Ama hayaller ve hayatlar farklı işte. Teknik olarak mektuplardaki kişi Ji Pyeong  sayılmaz yani. 


3.Bölüm: Halmoni Ji Pyeong'a, arkadaşları da Do San'a soruyor:" Dal Mi'den hoşlanıyor musun?" Do San kabul ederken Ji Pyeong yine bildiğimiz gibi. Yine Do San bir adım önde.  Ben seni tutuyorum Do San, yürü be!


5.Bölüm:  Hatırlarsanız Sandbox'ın ilk gününde Dal Mi bunları bu atıştırmalıkları sakın kimseye verme dediği için Ji Pyeong'a vermemişti onları. Aslında ona vermek istemediği Dal Mi'nin ta kendisiydi. O sırada ben: Fighting Do Sanaaa!

7.Bölüm: Do San, Ji Pyeong'a Dal Mi'ye gerçekleri söylemek istediğini söylediğinde aralarında şu konuşma geçmişti.  Ya Ji Pyeong kusura bakma da daha üçüncü bölümde mektupları yazdığın için utandığını söylemiştin. Şimdi kalkmış mektuplara tutunuyorsun.  Yapma etme ya. Bırak gençleri.

  Ay sonrada kıskançlık damarlarının tutup Dal Mi'lerin evinde birbirlerini bastırmaya çalışmaları... Küçük çocuk gibi yarıştılar ev sahiplerinin gözüne girebilmek için.  Çok eğlendim izlerken. Biliyorum çok klişe ama seviyorum abi, ruhumda kıskançlık sahneleri izlemeye seven bir varoş yatıyor. Ne yapabilirim? Ji Pyeong da zavallım kıskandığını asla kabul edemiyor. Kabul et işte olum, kabul edince rahatlayacaksın. Aşıksın dırırırıırı aşıksın sen aşıksın arkadaş!

8.Bölüm: Bu bölümün ekstra sahnesinde çok güldüğüm bir hayaller ve hayatlar sahnesi var. Ji Pyeong'a bak sen kafasında kıskandırma senaryosu kurmuş asdfghj Bir de ilk başta izlerken seyirci onun bir hayal olduğunu bilmeden izliyor sonra da hayatlar kısmı devreye giriyor ya. Ay bayıldım ya! Do San'a da saf maf dedik de kıskandırma tuzağına düşmedi farkında mısınız? Ona takmayıp gibi gözüküp evde tokaya bakıp bakıp dertlendi. Yemi yuttu mu yuttu ama olsun düşmanın haberi yok, Do San'da gelişme var.

9.Bölüm:  Ji Pyeong'un sarhoş Do San'ı Dal Mi'lere getirip yine bu ikisinin çekişmesini izlemek aşırı eğlendirdi beni. Ya bir de resmen ben daha az şeye sahibim yarışması yapmaları kısmına koptum. Ji Pyeong güzel sıraladı ama Do San'ın avantajlarını:

Benden 4 cm daha uzunsun.

Sen 20'lerindesin ben 30'larımda.

Ve diyemediği ve asıl istediği Dal Mi... Yazık valla üzüldüm çocuğa ama napak yani? Acımakla olmuyor, aşk karşılıklı yaşanmalı ve aşk için gerekirse savaşmalı.

  Ay sonra uykuda Ji Pyeong'un Do San'a sarılması...Peki Do San'ın bunu fark edip yataktan fırlaması asdfgggh Bir an bu sahnede ay bunlar aynı kızı sevmese de arkadaş olsa epey eğlenirdik diye düşündüm. Daha çok komik sahneleri olurdu. 

  Son 2 bölüm Dal Mi aslında olayı çaktı. Yazıları kıyaslaması, doğum günlerinin aynı olması, şüpheli hareketler... Ama içten içe gidip sormaya korkuyor gerçekleri. Çünkü  Do San'a çok bağlandı ve gerçekler ortaya çıkarsa onu kaybedeceğinin farkında. Aslında bariz belli kimi sevdiği. Ve bence bu mektupların ortaya çıkması da çok geç oldu. Ama güzel oldu böyle olaylı bir şekilde ortaya çıkması. Valla rollercoastera binmiş gibi duygudan duyguya girdik. 

  Önce sonunda Ji Pyeong halmoniye itiraf etti. Tam itiraf ettiği anda gök gürleyip yağmurun yağması... Ben de istiyorum bu efektden ya vurucu bir cümle kurduğumdan arkamdan gök gürlesin, gökler duruma ağlayarak tepki versin falan ama olmuyor. Neyse... Ji Pyeong'a yine üzüldüm, bunca zaman hislerini bastırdığı için bir patlama noktasına geldi ama birazcık da haklıydı. Ama istiyorum ne ya Dal Mi senin yatırım yapabileceğin bir şirket mi? Seviyorum demelisin. Halmoni hep senin yüzünden oldu bunlar. Al işte çocuk aşık oldu, acı çekiyor. Torunun da başkasına aşık. Çöz şimdi olayı. 

  Peki sonra Dal Mi ve halmoninin telefonlarının karışması şoku? Ohaaa dedim. O ilk yüzleşme anı. Suzy burada iyi yansıttı hayal kırıklığını yalnız. Sormaktan korktuğu şeyle yüzleşmek zorunda kaldı. Ay şu dizilerde hep tam gerçeği söylemek üzereyken, kandırılan kişinin önce öğrenmesi klişesi beni öldürecek. Bir kere de bir yalan, yalanı söyleyenin kendi ağzıyla itiraf edilsin ya. 

10. Bölüm: Bu bölümde Sa Ha ile diğerlerinin arasında geçen konuşma sanki kutuplaşmış izleyici arasında geçen bir tartışma gibiydi. Sa Ha ayrıca bu bölüm Chul San'ı kobay faresi olarak kullanıp birini seviyormuş gibi yapıp aslında yalan söylemenin kötü olduğunu gösterdi. Yalnız Sa Ha'cım Do San zaten gerçekten seviyor kızı, hikayenin aslını bilmeden karışıp benim sinirlerimi bozma bakim sen.

  Do San'a, yazık çok acıdım bu bölüm perişan oldu çocuk. Hayır bir de sanki anası babası ölmüş gibi ağladı. Ağla da bu kadar çok ağlamasan mı diye düşündüm: "Sadece bir günlüğüne hayallerini gerçekleştirmek istedim ama o bir gün o kadar güzel hissettirdi ki duramadım."

  Peki Dal Mi ne dedi: " Özür dileme. Yanıldığımı söylemelisin. Bildiğim Do San olduğunu söylemelisin. Özür dilersen ne yaparım?"  Yani diyor ki seninle çok mutlu zamanlar geçirdim, iyice bağlandım. Her şey mahvolcak şimdi. Yani diyor benim gönlüm sende.  Şu sahneden sonra Ji Pyeong'a dönüş yapması çok zorlama olurdu, lütfen kabullenelim.

 Ama bakın burada Dal Mi, Do San'ın para için bu yalana dahil olduğunu söyleyince Ji Pyeong hislerinin gerçek olduğunu söyledi. Hatta daha sonra yemekte Dal Mi'ye Do San'ın ağ kurma partisine kendi isteğiyle geldiğini, kartvizitini kendi verdiğini, SandBox'ta CEO olmasını istediğini kendi isteğiyle yaptığını açık açık belirtti.  Aferin bak nereden baksan kral hareket! En kötü düşmanın böyle olsun! Boşuna "good boy"demedik.

  Ve daha sonra Han Ji Pyeong'un pat diye senden hoşlanıyorum demesine şaşırdım. Hatta içimden ulan dedim söylerken bu kadar kendinden emin ve soğukkanlı olacak biriydiysen ne diye bu zamana kadar sakladın? Ama sonra ekstra son sahnede şöyle demesine koptum: "Sakin ve havalı gibi davrandım ama çok gergindim." hahahahah çok iyi ya. Ve masada cevap vermen için değil öylesine söyledim havalarına girerken aslında dürüst bir cevap beklediğini itiraf etmesi... Erkekler bir kerede şaşırtın be!

Üzerler seni, bakma hiç öyle!

13. Bölüm: 3 yıl zaman geçiyor. Koca 3 yıl. Do San yok! E be Ji Pyeong hadi olum yollar dümdüz açık, kalede kimse yok, bir atak yap yok.yok artık yani. Ben susuyorum artık Yeongsil konuşsun,vallah yoruldum:"Siz cesaretsiz bir vurucusunuz. Oyun dışı kalmaktan korktuğunuz için sopanızı bile sallamıyorsunuz. Tereddüt etmeye devam ederseniz kaybedeceksiniz.Cesur olun ve sopanızı savurun. Oyun dışı da kalabilirsiniz, sayı da alabilirsiniz." 

  Hayır zaten şu belli Dal Mi, Do San'a aşık, aşık da sonra Do San bahane ediliyor ona kızıyorum. Do San yokken de adamda tık yok işte. Durdu durdu yine Do San geleceği zaman atak yapası tuttu. Daha önce 15 senesi vardı, üstüne bir 3 sene daha ek süre kazandı ama adam illa Do San geldiği zaman harekete geçiyor. Do San'ı alarm olarak kurmuş.

 Yalnız Dal Mi'nin otonom sürüş sistemi üzerinde çalışıp adını da Tarzan koyması der susarım. Knk sevdiğini bu kadar belli etmesen mi acaba? Do San bu kadar kıt olmasan kızın arabanın adını Tarzan koyarak %100 sinyal çaktığını anlardın. Ya ama bir şey dicem romantik bir anıya ait olabilir de Tarzan ne çok kıroca geliyor kulağa. Do San da 2STO'dayken Alex'e her ihtimale karşı diyerek otonom sürüş sistemi üzerinde çalışmış. Her ihtimale karşı evet evet kesin o yüzdendir ahhahah Şaka bir yana ikisinin de aralarındaki o eski planlarına sadık kalması çok hoşuma gitti.

 Dal Mi'lerin hacklendiği haberini alan Do San'ın Dal Mi'yi aradığı sahne de çok güzeldi. Her ne kadar Ji Pyeong onun en zor anında aklına gelen ilk kişi olmak istese de gelmedi. Hatta çok sonra aramak aklına geldiğinde arama tuşuna basmakta eli tereddüt etti. Dal Mi'nin yine en zor anında yanına koşan kişi Do San oldu işte. Tarih tekerrürden ibarettir. Dal Mi'nin onun sesini duyunca aniden duygusallaşması, konuşmakta zorlanması da göz  ardı edilemezdi. Kız apaçık bir şekilde Do San'ı çok ama çok özlemiş durumda.


14. Bölüm: Ji Pyeong'a Do San'ın Dal Mi'ye gitmesini engellediği sahne de içten içe kızmıştım ama hemen sonra Dal Mi'yi arayıp bizim hakkımızda yanlış bir düşünceye kapılmış olabilir diyerek onu engellediğini itiraf etmesiyle yine yelkenlerimi suya indirdim. Hayır böyle yaptıkça benim de işimi zorlaştırıyor bu adam, gönül rahatlığıyla da bir kızdırtmıyor kendine.

  Ve Yong San, Ji Pyepng'a Dal Mi'lerin şirketinde çalışmak istemeleri hakkında fikrini aldığında :"Bu fikir hoşuma gitmedi. Bir erkek olarak sizi durdurmak istiyorum. Ama bir yatırımcı olarak harika bir ortak olacağınıza inanıyorum."demesi... Ya varya harbi sen iyi çocuksun. Eğriye eğri doğruya doğru dedi. Herkes böyle açık sözlü olamazdı. Seviyorum Ji Pyeong'u ya! Team Do San olsam da seviyorum işte.

15.Bölüm: Ve aşk üçgeninin sonunda sona erdiği bölüme geldik. Ji Pyeong'la Do San mektup ve para ağacını takas edeceklerdi. Do San vazgeçince Ji Pyeong evine baskına gelmişti. İkisi de sarhoş olmanın da verdiği rehavetle bir güzel itiraflarda bulundular. O sırada tabi Do San, Ji Pyeong'a beni sadece ellerim yüzünden seviyormuş mevzusunu açınca Ji Pyeong Dal Mi'nin kimi sevdiğini anladı ve yollarından çekildi. 

  Yaaa Ji Pyeong gerçekten çok iyi bir çocuksun sen ya. Ulan gerçekten üzüldüm o haline ama adam ne yapsın olmayınca olmuyor işte. Keşke başka birine falan aşık olsaydı bak böyle olunca insan "Eee Ji Pyeong'a ne olacak şimdi?"diyor.

-"Neyimden hoşlanıyorsun? İlk aşkın değilim ve o mektupları ben yazmadım. Sana yalan söyledim. Seni incittim. Benden hoşlanman için tek bir sebep bile düşünemiyorum. Ellerim,sadece bunlar. Neden benden hoşlanıyorsun?"

-"Ben...bilmiyorum...Neden bana bunu sorup duruyorsun? "

-"Neden benden hoşlanıyorsun? "

-"Bir nedene mi ihtiyacım var? Hoşlanıyorum işte. Bir nedeni yok. Sen olduğun için. Nedenim sensin. Hepsi bu."

  Ben bu yukarıda geçen konuşmalara bayıldım arkadaşlar. Do San dizi boyunca Dal Mi'ye pek çok kez neden onu sevdiğini sordu. Hep mektuplardaki kişiyi sevmesinden şüphelendi çünkü. Kendisine ait bir özellik aradı. Ellerini fiziksel olarak sevdiğini düşündü. Çaresizce bu yanıta tutundu. Dal Mi'nin tam olarak böyle bir yanıt vermesini beklemiştim. Ve sonunda verdi.  Yani JiDal'ciler hep diyor ya, Dal Mi Ji Pyeong'u hak etmiyor, böyle bir adam dururken Do San'ı nasıl sevebilir?" diye. Bence bu harika bir yanıt tüm bu sorulara. Aşk nedensizdir, seversin işte. Sebep mi lazım? Kalp bu seçiyor birini, aldığın enerji, elektrik, ruh eşini tanımak ya da ne derseniz diyin seviyor işte. Bence neden sevdiğini bilmediğin birini daha çok seviyorsundur. Onu belli özelliklere sahip olduğu için değil, her şeyiyle sevmiş oluyorsun çünkü. 

DoDal Çifti

Bu ikiliyi ben çok yakıştırdım birbirine. Hatta başka projelerde de birlikte oynamalarını çok isterim gerçekten. İkisinin de gençliğin de vermiş olduğu güzel bir havası var. 


  İlk karşılaşmalarını hatırlasanıza. O kalabalık meydanda insanlar gelip geçerken zaman sanki onlar için durmuş gibiydi. Dal Mi, belki mektuplardaki kişiyi nihayet gördüğü için heyecanlı diyelim ama Do San... o kızlarla alakası bile olmayan Do San ilk görüşte etkilendi Dal Mi'den. Nefesi tutuldu. Bütün o kalabalık, hareketlilik akıp giderken ikisinin birbirine kenetlenip kalmasını ben oturduğum yerden çok heyecanlanarak izledim. Bizi çok tatlı bir aşk hikayesinin beklediğini tam o sahnede anladım.

  Karakter olarak bakarsak ikisi de daha önce kimseyle çıkmamış ya çok tatlı. Tencere kapak bunlar. Böyle diyince aklıma ne geldi. Do San'ın örgü kulübüne katılıp bilerek olmasa da kızları kaçırması, bir de bu yetmezmiş gibi Chul San'la Yong San'ın da kısmetini kapamasına çok gülmüştüm ya. Geri sarıp sarıp gülmüştüm tabi Chul San'ın anlatımı da buna etkendi. Dal Mi'nin de erkeklere kulp takmak için takması çok komikti. 

  Ama hatırlayın, Dal Mi go kart oynarlarken bilimselliğe aykırı bir yorum yaptığında Do San eli ayağı düzeltmek için tir tir titrerken bile inanır gibi yaptı. O sırada arkadaşlarının "Galileo Dünya merkezli evreni reddettiğinde böyle hissetmiş olmalı" diyerek dalga geçmesine kahkaha atmıştım ya. Aşk insana neler yaptırıyor görüyorsunuz.

  Özellikle aralarında geçen el romantizmine bayıldım. Ama özellikle seyircinin aklını el ne alaka diye karıştırıp aslında orada Do San'ın büyük elleriyle Dal Mi'nin eline dokunduğunda güven vermesini kast ediyorlardı. Tabi bizim düz mantık Do San'ın bunu anlamasını beklemiyorduk.

 O da zavallım Dal Mi'ye beni neden seviyorsun diye sorup durdu.  İlk başlarda Dal Mi'nin ellerini sevmesine çocuk gibi seviniyordu. Daha sonra mektuplardaki sahte Do San'a yani teknik olarak Ji Pyeong'a atıfta bulunulduğunda hep üzüldü durdu. Kıyamam ya canım. O arkadaşlarına bundan yakınırken Dal Mi halmoniye ellerinin dünyadaki en havalı şey olduğunu anlatıyordu.

Ağ partisinde ablasıyla annesinin karşısında elini tutması:

CEO olarak her bakımdan üstün olan In Jae'yi değil de Dal Mi'yi seçmesi:

Dal Mi'nin Do San'ın elini sarıp öpmesi peki?

Yani ne demiş şair:

Senin bu ellerinde ne var bilmiyorum.

Tuttukça güçleniyorum, kalabalık oluyorum.

 Bu arada metafordan bağımsız olarak söylüyorum: Cidden Do San'ın elleri baya güzel be. Bence de gerçekten el önemli. Evet bunu kendi elleri çocuk eliyle dolma parmak karışımı arası bir şeye sahip olan ben söylüyorum. 

  Hackathon'dan sonra Sandbox'a girecek gruplardan biri olarak seçildiklerindeki sarılma sahneleri de çok hoştu. Aralarındaki boy farkı fazla olduğu için çok tatliş bir sarılma sahnesi oldu. Çok güzel çekmişler bu sahneyi. O sahnede arkada çalan şarkı da çok tatliş bu arada. Sahneye cuk oturmuş. 


  Ben bu aşk hikayesini çok saf ve masum buldum. İlk başlarda Do San'ın utangaçlaştığı sahneler mesela o kadar tatlı geldiler ki gözüme. Gözlerini kırpıştırması başka yönlere gülümsemesini bastırarak bakmaya çalışması falan özellikle çok hoş sahnelerdi.


  DoDal çiftinin birbirini her zaman destekleyici olmasına da bayıldım. Ne zaman Dal Mi zor duruma düşse Do San onun kanatlarıydı. En başından itibaren. 


Zaten bilirsiniz kime hayallerinizden bahsediyorsanız ona aitsinizdir. Özellikle tüm gece birlikte hayal kuruyorsanız...

  Bir de Do San'ın annesi oğlunu bu konularda aklı kıt diye nicel veriler yardımıyla Dal Mi'nin sinyal verip vermediğini anlamasına yardımcı olması efso bir detaydı. Doğum gününü hatırlarsa %30, o gün bir şeyler yapmak isterse %50 ve o gün çok güzel olursa %70 istatistiğinde zavallı Do Sanaa %50 ye kadar veri topladığında çok mutluydu. Sonra Alex'in kazığı yüzünden çocuk Dal Mi'nin o gün ekstra güzel olduğunu anlayamadı. Of o ayrılık sahnesi de çok hüzünlüydü. Dal Mi, sırf o gitsin bu fırsatı kaçırmasın diye fazladan üzerine gitti çocuğun. Giderse çok iyi bir hayatı olacağını, Do San'ın tüm hayallerinin gerçek olacağını düşünüyordu çünkü. Ama kimsenin anlamak istemediği şuydu. Do San'ın hayali zengin olmak, iyi bir iş kurmak değildi. Bunların hepsi çevresindeki insanların ondan beklentileriydi. Onun hayali Dal Mi ile mutlu olmaktı. Hatta bir keresinde "Hayalim bir insanla ilgili olamaz mı?"diye sinirlenmişti. İkisinin oyunculuğunu da güzel buldum bu sahnede. Özellikle Dal Mi'nin ağladığını belli etmemeye çalıştığı sahne.

"Üç yıldır dünyanın diğer ucunda seni unutmaya çalışıyordum ama tüm bu zamanı ve mesafeyi anlamsız kılman sadece üç saniye sürdü." Do San'ın üç yıl sonra Dal Mi'yi gördükten sonraki iç sesleri...

  Ben gerçekten Do San'ın bu kadar derinden yaralanmış olacağını düşünmemiştim. Bildiğiniz eski Do San gitmiş yerine daha adımlarını temkinli atan biri gelmiş. Önceden Dal Mi'nin ağzından çıkan bir lafa bakardı. Dal Mi'nin iş teklifini reddederken 3 sene önceki ayrılık konuşmasından ne kadar incindiğini anlıyoruz. Dal Mi'nin ona söylediklerini farklı bir versiyonla iade edip kafa karışıklığı istemediğini söyledi. Ne yalan söyleyeyim böyle bir karşılık beklemiyordum. Dal Mi'ye çok acıdım o an gerçekten.

  Do San, ,içinde o sözleri sarf etmek belli ki çok zordu. Kafasını toparlamak için babasının tavsiyesine uyarak bisikletle uzun bir yolculuğa çıktı. Babası da az değil ha çocuğa yorulursan unutursun diyor ama yoruldukça düşüncelerinin daha da netleşeceğini bildiği için yollamış. Bir de peşinden Dal Mi'yi yollamışlar. Do San'ın zekasını kimden aldıkları belli oldu.

"Neden bu kadar zor? Askerde yıllarca beraber yaşadığım çocukları unuttum gittim. 30 yıllık ömrümde yalnızca birkaç ayı beraber geçirdik. Seni unutmak neden bu kadar zor? Seni unutmaya çalışıyorum. Üç yıldır senden kaçıyordum. Neden birazcık bile solmuyorsun?"

Tam bu yorumu yazarken şarkı dinliyordum ve şarkının sözlerinde ne geçti biliyor musunuz?

"Göz görmeyince gönül katlanır derler

Ondan biraz uzak olsam yeter

Ama hiç yalnız bırakmaz anılar

Çünkü en çok mesafeyi severler."

  Do San bu şarkı benden sana gelsin. Şarkıyı merak edenlere : Murat Dalkılıç- Neyleyeyim San Francisco'yu😂😂

  Do San'ın içinden bunlar geçerken tabi bunları söyleyemeyip buraya gelene kadar ne yollardan geçtim senin haberin var mı gibisinden Dal Mi'ye imalı ve biraz da tripli konuşma yapması çok hoştu. Buna karşılık Dal Mi'nin ben de yoruldum diye karşılık vermesi de. Yani bu sahnelerde başka bir şeyden bahsediyormuş gibi görünüp geçmişteki olayları konuşmaları çok hoşuma gitti. Böyle alt anlam içeren sahneleri de çok severim. Hem duygusal hem de romantik bir sahneydi.

Do San yine de kıyamadı işte. Annesi yine bir istatistik söylemişti. Hatırlayalım yine o efsaneyi:

"Buraya kadar geldiyse hala duyguları olma ihtimali %30 demektir.

Do San'ın gittiği yere gitmek için ısrar ederse %50 demektir.

Amcanın evine zorlu ve uzun bir yolculukla gidiliyor. O yola çıkarsa şans %70 olur.

Kalan %30 Do San'a kalmış. Bizimki tek dönerse her şey bitmiş demektir. Beraber dönerlerse kesinlikle %100 olur."

  Beraber dönmek ne ki adam sırtında taşıdı be, sırtında! Ay bayıldım sahneye bayıldım. Görüyorsunuz arkadaşlar %100'de aşk %100! Vuhuuuuu!

Zaten aşkları bilimsel olarak bu aletle kanıtlanmıştı.

Son olarak bu gif de burada dursun. Üf şu çifte bakın, böyle bir kimya yok.

Samsan Tech

  Ben bu ekibe bayıldım arkadaşlar. BAYILDIM! Aşırı komiklerdi ya izlerken çok güldürdüler beni. Dizinin pozitiflik ve motivasyon veren, insanın modunu yükselten kısmı Samsan Tech'di.Bakın zaten ben arkadaşlarımı çok pis özlemişim, bu corona belası yüzünden aylarca hatta bazılarını 1 yıldır görmemişim tamam mı? Daha da özlemim arttı.

  Bir de mesela Do San, Chul San ve Yong San'ın adlarında ortak bir ad var diye ekibin adını Samsan yapmaları, herkesin isimle dalga geçtiği halde onlar için değerli olması benim için o kadar tanıdık ki... Benim de üçlü bir arkadaş grubum var mesela. Hepimizin adında aynı ad eki bulunduğu için grubumuzun adı çok cringe ama anısı kaldığı için değiştiremiyoruz işte. Senarist bunu bizden çalmış asdfg

2. Bölüm: Dal Mi ve Sa Ha'nın da ekibe katıldığı yerlere değineceğim ama önce üç arkadaştan bahsetmek istiyorum. HJP, para teklifi için oyun yapmasını istediğinde ihtiyaçları olduğu halde parayı değil de Sandbox'a girmek istemeleri aslında şunu gösteriyordu: Artık ya hep ya hiç noktasına gelmişlerdi. 

  Ama yine HJP en sevmediğim huyunu yaparak resmen yerin dibine soktu. Neymiş efendim şimdiye kadar 1000 girişimi incelemiş de sadece 30 tanesine yatırım yapmış da yatırım yapmadıklarını arasında başarılı olan yokmuş da. Eeee noldu he noldu? O zaman kardeşim git 1001. kez girişim incele de gel. Bizim Samsan Tech'i boş yere üzdü umutlarını kırdı yav.

3.Bölüm: Üçüncü bölümde tam HJP bunlara yine bağıra bağıra "Bu gidişle Samsan Tech'in dibi boylaması an meselesi. Ailenin parasını çarçur etmeyi bırak da başka bir iş bul." diye eziklerken Chul San'ın ağlaması...

  HJP'nin ağlamayı kesmesini söyledikten sonra Chul San'ın CODA'da 1.oldukları için ağladığını anlamamız şoku... Of efsane kapak yaptılar orada var ya ama iyi oldu içimin yağı eridi. Ne bu ya sanki karşısında üç tane çocuk var. Hoş çocuk olsa bile bu şekilde konuşmaya hakkı yok ya neyse. Sinirlerim bozuldu.

  Ve lafı gelmişken şu Chul San'ı yicem ya aşırı tatlı. Zaten Crash Landing on You'da da çok severdim. Adam komik rollerde oynamak için doğmuş gibi. Bir de söylemeden geçemeyeceğim bir öğrencim var enerjisi, hareketleri aynı Chul San gibi. Böyle yüksek sesle komik komik konuşmalar, hafif şapşik, sınıfın neşesi resmen. Otoritemi korumak için dersi kaynatıyor diye yalancıktan kızarmış gibi falan yapıyorum ama içimden kahkaha atıyorum :) Böyle komik insanlar da işte ortama renk katıyorlar gerçekten.  Neyse bu bölümde Chul San'ın ne kadar ileri görüşlü olduğunu da görmüş olduk. O demişti milyonda bir kazanma ihtimalimiz var ama uçak bileti alalım. Kazanır da gidemezsek daha kötü olur diye. Ve o yeşil perde kullanılarak çekilen 1.lik konuşmasında içimde kötü bir his var demişti aasdfgh Hadi o efsane MONEY videosunu hatırlayalım mı?


4.Bölüm: Beş kişilik ekibin ilk olarak kitapçıda bulunduğu etkileşim de çok komikti. Dal Mi'nin bu son kitap diye Sa Ha'yı kandırıp para alması, Sa Ha'nın daha da beter Samsan erkeklerini kandırması rezaleti... Mükemmel bir ekip gerçekten aasdf Bir de şey çok saçma abi kitap hiçbir yerde yok ne? İnternetten illaki siparişi bulunur olmadıysa pdf indirilir. Koca yazılım mühendisi adamlarsınız bunu da ben mi öğretem?

5. Bölüm: Han Ji Pyeong yine iş başında diyor ki "Do San'a Chul San'ın ve Yong San'ın yerinde olsaydım son iki yılım için sana tazminat davası açardım." Kendisinin hiç arkadaşı olmadığı için böyle düşünmesi çok normal, ne diyebilirim ki?

  Dal Mi'nin Sa Ha'nın önünde diz çökmesini saçma buldum bu arada. Bir de herkesin içinde. Sa Ha'ya zaten başlarda acayip uyuz oluyordum. Bir havalar bir havalar aman sormayın gitsin. Ama sonradan Chul San, onu da yola getirdi ya bravo...

  Samsan Tech ekibi kuruldu kurulmasına ama tam anlamıyla ekibin kaynaşması biraz zaman aldı. O geçişi de çok güzel gösterdiler. Mesela ilk başta Do San hariç diğerleri üniversite bile okumadığı ve bazı kavramları bilmediği için projeyi sunmasına güvenmemişlerdi ama kızın sahnede parladığını görünce "İşte bizim CEO'muz" moduna girdiler. O aşamada ekip birbirini benimsedi . Sa Ha cadısı hariç tabi. 

6.Bölüm: Bizimkilerin Sandbox'da ilk kez ofislerine gittikleri güne gelelim...Bu arada 6.bölüm benim en sevdiğim bölümlerden bir tanesiydi, bir sahnede bile sıkılmaz mı bir insan? Ve bu bölümde bir sürü yeni şey öğrendim. Hatta bir tanesini kendi iş hayatımda da uyguladım, anlatacağım.

 Küf kokan çatı katından sonra lüks ve tabiki her şeyin beleş olduğu yeni ofislerini görünce bizimkiler aşırı cringe bir dans yaptı, aşırı cringe! Ama gelin görün ki bu üç salağın olayı zaten cringe olmak asdfghjk Ben onları bu halleriyle benimsediğim için sorun yok. 

  Sonra 20 yıllık bir arkadaş grubunun hisseleri bölüşürken kavga edip yollarını ayırmasını gördüklerinde ilk günlerinde nasıl ayrılırlar diye içten içe kınamışlardı. Sonra kınadıklarının başına gelmesi olayına da çok güldüm. Cidden bunlar ölümüne kanka bunlar yapmaz diye düşünürken onların da hisse payını bölüşemeyip kavga etmesi şoku...Ay bir de insan gibi kavga etseler gam yemicem saç çekmek, bacak ısırmak, yerlerde sürünmek nedir ya ilkokul bebesi kavgası gibi. Chul San kavga ederken bile çok komik. Ofisi terk ederken de "Şirketin adını Dal Mi Tech"yap diyor ya çok fena laf koydu ama sinirliyken bile bir insan komik olabilir mi yahu? 

  O değil de mesela ben de o sahnede yeni bir şey öğrendim Girişim şirketlerinin ilk aşamasında CEO'nun en az %60 hisse payı alması gerektiğini yoksa ne gibi senaryoların gerçekleşebileceği gibi. Ama şahsen Chul San haklıydı sonuçta Dal Mi, Do San'ı mektuplardaki kişi sanıyor, gerçeği öğrenince sinirden çekip gidebilirdi. 

  Daha sonra Do San Tech'in nasıl Samsan Tech haline geldiğini gösterdikleri sahneyi hatırladılar ya o sahneye de bayıldım gerçekten. Chul San'ın çalıştığı şirketin verilerinin 100 milyon won karşılığı ele geçirilmesi ve parasını ondan istemeleriyle intihar etmeye kalkması Do San tutmayı bıraktığında  "Ölemiyorum kahretsin."demesi şapşikliği... Ay öldürcek bu Chul San beni!

  Sonra Do San'ın üstün zekasıyla fidye yazılımını kaldırması, tam buna sevinirken Yong San'ın para yardımı olur diye işinden ayrılıp tazminatını Chul San'a vermesi, sorunun çözüldüğünü öğrenip Chul San'ın yakasına yapışması ve komik kavgaları... Zavallı Do San'ın ayırmaya çalışırken Chul San'dan darbe yemesi de gözümden kaçmadı. Geri sarıp sarıp güldüm ya. Yong San'ın "Boşuna mı işimden ayrıldım lan ben" diyen o yüz ifadesine bittim. Vay be dedim demek böyle beraber çalışmaya başladılar. Ne iyi olmuş ama di mi? İleride beraber Silikon Vadisi'ne gittiler. İşte insan geleceği bilemediği için napsın?

 

  Sonraki gün Chul San'ın açma denilmesine inat gidip sütü açmasıyla patlama olduğu sahneye içim gitti ya. Bir an kendimi Chul San'ın yerine koydum da çok kötü bir olay. Daha önce böyle bir şeyin olma ihtimali olduğunu düşünmemiştim açıkçası. Apar topar hastaneye gitmeleri Chul San'ın "Bir daha görebilecek miyim doktor?"diyerek Yeşilçam'daki karakterlere bağlaması, sonra gözü açılınca yine cringe cringe davranmaları...Daha önce bu üçlüye bayıldığımı söylemiş miydim?  Geri sarıp sarıp koptum bu sahneye.

   Dal Mi'nin Ji Pyeong'un verdiği "Ne yaparsan yap eleştirileceksin. O yüzden eleştirilmekten korkmadan kendi kararlarını almalısın." önerisini dikkate alıp Sa Ha'ya bam bam bam ateş ettiği sahneye bayıldım. Ben de mesela sınıfta ders anlatırken kimseyi kırmamaya, herkese uymaya çalışıyordum ama gerçek hayatta da Sa Ha gibi tipler olabiliyor. Geçen baktım bana öğretmenleri değil de arkadaşlarıymışım gibi aşırı rahat davranıyorlar. Dedim ertesi gün ben de bu taktiği sınıfta deneyeyim. -some new teacher problems- Cidden sınıfta lakaytlık yapan iki kişiye ciddi bir şekilde konuşma yaptım. Bir daha dersi kaynatmaya çalışmadılar. Eski ben olsa aman çok da şey yapmayayım şimdi kalpleri kırılır falan diye düşünürdü. Yani arkadaşlar bu taktik gerçekten işe yarıyor. Tarafımdan denendi,onaylandı. Size de tavsiye ederim. Bazen çoğunluğun yararına olacaksa birini kırmanız gerekiyorsa kırmalısınız. Neyse, ne diyordum? Sa Ha'nın da mecbur şartları kabul edip mıymıntı gibi çıktığı şu fotoğrafa bayılıyorum ya. Baktıkça gülümseme geliyor içimden.

8.Bölüm: Yaptıkları uygulamanın fazla maliyet gerektirmesin diye az indirilmesi gerektiğini öğrenen Dal Mi, ekibe bir şey çaktırmasa da indirme az olduğu için çok sevinçliydi. Ta ki Do San'ın çok hafife aldığımız ama olağanüstü düşünme becerileri olan kuzeni beyzbolcu ünlü adama mesaj atana kadar... 

Adam reklamı yapınca aldı gitti başını, Dal Mi'nin üzülmesi... Kıza bak üzülürken bile klip çeker gibi. Yalnız bu sahnedeki ışık, renk tonu falan cidden çok iyi.

11.Bölüm: Ya benim en favori sahnem galiba Demo Day'i kazandıkları sahne oldu. Karar veremezmişim gibi geliyordu ama galiba en çok bu sahneyi seviyorum. İzlerken beni aşırı mutlu etti bu sahne. 

 Bizimkiler o kadar tatliş, o kadar ponçik, o kadar minnoştu ki kazanmanın sevinciyle yaptıkları hareketlere bittim. Hackatlon'un rövanşını da bir güzel aldılar mı? Oh! 

 Yoon Başkan'ın Chul San'la olan şu fotosu peki? O sırada kadın içinden "İmdat! Çığlıklar!.. Yardım çığlıkları!..."gibi şeyler geçiriyor herhalde. Ulan Chul San ne adamsın ya.

 Çekildikleri fotoğraflar aşırı doğaldı. Her biz poza ayrı düştüm. Dal Mi'nin sevincine baksanıza, çok iyi ya. Of keşke güzel bir şeyler olsa da biz de şöyle sevinebilsek diye düşünmüyor değil insan.

 Daha sonra 2STO'dan Alex'in 3 milyar won verip Silikon Vadisi'nde çalışma planını duyunca aşırı sevinip cool davranmaya çalışmaları da ayrı bir olaydı. Sonra da yine çığlık çığlığa sevinmeleri, bari bekleseydiniz asansör azıcık aşağı ineydi be!

Ulan Alex, yapacağını yaptın en sonunda! Yazık ya bizimkilerde sevinmişti, zavallıcıklar. Zaten kafayı Nam Do San'a takmıştı, bana hiç hayra alamet gelmiyordu bu durum. Bir pislik yapacak bu adam diyip duruyordum. Dediğim de çıktı. Zaten Do San'ın aşırı cringe "Money" videosunu kim sever ki? Parayı çok seven sever ancak öyle bir videoyu.

 Bizim Chul San'la Yong San'ın Demo gününde Dal Mi zaten gergin bir de üzülmesin diye Ji Pyeong'u uzaklaştırmaları çok tatlı bir hareket. Malesef sonradan kötü sonuçlandı ama niyet önemli işte.  Adamlar bilse yapar mıydı böyle bir şeyi? 

  Hofff!  Ya bir de Yong San durdun durdun abine bağlayasın tuttu olayları. Saçma olan da şu siz ne biçim kankasınız ki arkadaşların abinin neden intihar ettiğini yeni öğreniyor. Ama senarist işte koymuş kafaya bunları ayıracak. Her Kore dizisinde finale yakın bir ayrılma tehlikesi yaşanır ya o hesap. Bir de başarılı olmak için zaten belli bir zaman geçmesi lazım. Zaman atlamasını da bu şekilde diziye yedirmiş işte. Amaç atraksiyon olsun işte. 

  Sonra Do San'la Ji Pyeong'un dövüş sahnesi vardı bir de değil mi? Zaten HJP tayfa Do San'a gıcık, bu sahne üzerinden yine saydırmışlar. Hemen Do San'ın avukatı olarak buraya birkaç şey yazmam lazım konuyla alakalı. Zaten Do San arada bir öfke kontrolünü kaybediyordu. Özellikle biri Dal Mi'ye kötü bir şey dediğinde. Yani o öfkesini saklayamama durumu zaten dizide ufak ufak gösterilmişti. In Jae'nin üvey babasının masasını dağıtması, arkadaşıyla kavgası gibi. Çünkü biraz da çocuk gibi.

 

Ayrıca senaristin bu bölümü hüzünlü yapacağından iki erkeğin de ıslanmış köpek yavrusu gibi acılar ve yara bereler içerisinde gezmesi için dövüş sahnesi eklediğini düşünüyorum. Acıklı bir sahnenin perişan olmuş bir yüzle acısı ikiye katlanır. Onun dışında Do San zaten çok sinirli, Yong San'ın abisinin olaylarını falan da duyunca sinirini bir yerden çıkarmak istedi işte. Ayrıca ben dövüş sahnesini izlerken psikopatça bir zevk aldığımı itiraf etmeliyim. Çünkü Do San daha çok vurdu asdfgh Şimdi bunu ciddiye alan falan olur peşinen söyleyeyim ben zaten genel olarak dövüş sahnesi izlemeyi seviyorum. No problem.

Kavga ettikten sonra Do San'ın halmoninin gözlerinin kötüleştiğini itiraf ediyor. Bu sahne çok kritik neden? Ji Pyeong bazı şeylerin çok daha iyi farkına vardı. Samsan Tech'in sözleşmeyi iyi incelemeden imza atması büyük bir hata. Ama şu da var sen bir mentorsun. Demo Day'i kazandıkları gün kişisel problemlerinden dolayı ekibi başıboş bırakamazsın,  tecrübesiz olduklarını biliyorsun. Zaten Samsan Tech'le ilgilenmesinin tek nedeni Dal Mi'ydi. Diğerleri onun umurunda bile değildi. Yapıp yapacağı her şeyi de Dal Mi'nin hatırına sadaka verir gibi yapıyordu. Ekibin güvenini ve saygısını kazanamamış bir durumdaydı. Hatta ekibin nefretini kazandı.

Halmoni'yi de annesi gibi görüyordu ve gözlerinin durumunu kendinden önce Do San'ın bilmesini de hazmedemedi bir yerde. Dal Mi desek Do San'a meyilli. Sevgiye, ilgiye aç ve kendini ispatlamaya kararlı büyümüş bir çocuğun en zayıf noktası sevilmemek, değersiz hissetmek ve başarısız olmaktır. Tam da bu yüzden halmoniye gidip şu sözleri sarf etti.


Özünde gerçekten iyi bir çocuk ama hayatın ona verdikleriyle bencil olmayı da öğrenmiş bir çocuktu. Zor bir çocukluk geçirdiği için bu tarz bir davranış geliştirerek kendini korumaya alıyor aslında ama diğerlerine ne kadar zarar verdiğinin farkında değil. Neyseki bir özeleştiri yapabilmesine ve hatalarını anlamasına sevindim.

13.Bölüm: Ve geldik 3 sene sonrasına....Noongil'in dünyanın en büyük özel vakfı tarafından satın alınmasına sevindim. En azından o uygulama ziyan olmamış oldu. Bu da tesellimiz olsun.

Ay Samsan mühendislerinin San Francisco'dayken havalarından geçilmiyor ahhaha. O teknedeki halleri neydi öyle ya? İnsan bi sweat bi kotla görmeye alışınca bir tuhaf geldi. Bir de bir coolluk gelmiş üzerlerine hihihi. Chul San'ın vlogger olması peki? Yakışır. 

 Ve benim sanırım ikinci favori sahneme geliyoruz. Cheongmyeong'un hacklenmesi olayında bütün ekibin biraraya geldiği sahne çok iyi abi ya. Do San'ın kapıdan aşırı cool bir şekilde girmesi ve olaya yüksek zekasıyla müdahale etmesi, Chul San, Sa Ha ve Yong San'ın da koşturarak gelmesi... Süper, süper, süper! Bu sahne beni çok heyecanlandırdı. Hemen alta videosunu koyuyorum.

Ben dizilerde birinin başına kötü bir şey geldiğinde arkadaşların acilen müdahale etmesi olayına zaten bayılırım. İşte ekip, işte arkadaşlık be! Daha sonra Samsan erkeklerinin aralarında oylama yapıp 3'te 3 oyla Kore'de kalmaya karar verme sahnesi de güzeldi. Ekibin birleşecek olma düşüncesi içimi kıpır kıpır yaptı.

14. Bölüm: 3 sene sonra çekildikleri fotolar ve kuzenin yine yüzde 1 hisse istemesi... Al tüm hisseler senin olsun reis hak ediyorsun.

Samsan mühendislerinin yıllar boyu çalışıp didindikten sonra çok iyi yerlere gelmesi, yatırımcıların peşinde kuyruk olması beni o kadar sevindiriyor ki... Her zaman şu tarz başarı hikayelerine sahip insan hikayelerine zaafım vardır. İzlemekten de dinlemekten de çok hoşlanırım. Yıllar sonra Dal Mi'nin de gelip ablasının zoruyla iş teklifinde bulunması sırasında 3 sene önce beşinin oturup otonom sürüşe sahip araba tasarladığı tahtanın orada durması müthiş bir detaydı.

  Biraz da şu çifti konuşalım. Sa Ha'nın Chul San'dan hoşlanmaya başladığını anlamıştık ama 3 sene sonraki halleri komiğime gitti, alışık değiliz tabi. Chul San'ı stalklayıp stalklayıp tesadüfen o da oradan geçiyormuş gibi yapması falan eğlenceliydi. Hep Chul San mı aptal aşık gibi gezecek ortalıkta ya heh şöyle dedim, yola gel. Tabi sonra bizimki de Sa Ha'yı stalklayıp şirketinin önünden geçer gibi yapmıştı. O yapmacık yapmacık hareketleri çok iyiydi ya, neyse ki çok uzatmadan tesadüf olmadığını itiraf ettiler ama Sa Ha cadısı yine ne yapıp edip peşinden tek koşan Chul San gibi davrandı farkındasınız di mi? Sa Hannim korkulur senden he. Ya bir de bunlar sevgili olduktan sonra çocuğun Youtube hesabını kapatmasını istiyor. Şöyle şeylere sinir oluyorum ya. Yani birlikte olduğum kişi benden emek verdiğim, büyüttüğüm bir sayfayı sırf kıskançlığından kapatmamı istese büyük kavga çıkar. Chul San aptal bir aşık olduğundan hemen kabul etti tabi.

Yong San'ın Ji Pyeong!a abisinin ölümüyle ilgili suçlayacak birine ihtiyacım varmış açıklaması yapıp özür dilemesi sevindirdi. Böyle bir yükü kimsenin omuzlarına atıp bununla yaşamasını bekleyemezsiniz. Karşılık olarak yine de Ji Pyeong da özür diledi sert konuştuğu için. İşte bu ya! Herkes payına düşeni aldı bu hikayeden, öz eleştiri yapabilmek çok büyük bir erdem.

15.Bölüm: Bölümün en son sahnesinde bizimkilerin tekrar biraraya geldiklerini görünce yine çok sevindim. Bir de Dal Mi, test sürüşü için arabaya binip ön koltukta Do San'ın oturduğunu görünce ekstra sevindim. 

Daha sonra sürüş başarılı olunca yaptıkları sevinç gösterileri de çok güzeldi. Gülümsemekten ağzım ortadan ikiye ayrılacaktı. Çok sevimliler ya çok. Arkadaşlıklarına bayılıyorum şunların.

Otonom sürüş ihalesine katılıp katılmamaları konusunda ikilemde kalmaları konusuna gelince... Do San'ın Dal Mi'nin mektuplardaki harita olmadan açılmak konusunu öne sürdü biliyorsunuz. E tabi dizilerde harita olmadan açılınır ve hep de başarılı olunur ama gerçek hayatta sakın denemeyin arkadaşlar. Ben bir kaç kez harita olmadan açılmaya çalışmıştım ki benim şirketim de yok, sonuçları hiç güzel olmuyor. Ama diziler niye vardır? Gerçek hayatın monotonluğundan sıyrılıp hayaller alemine dalmak için.

Seo Kardeşler

1. Bölüm: Dizinin ilk bölümünün ilk dakikalarında Seo Dal Mi "Hayatınızda hiç bencil kararlar aldınız mı Seo In Jae?"diyerek kalabalık bir etkinlikte ablasına meydan okumuştu. Seyirci olarak acaba bu ikisinin arasında geçmişte ne yaşandı diye tam olarak bu soruyla düşünmeye başlıyorsunuz. Ne yalan söyleyeyim iki kız kardeşin aralarında böyle bir parçalanmış acı bir aile hikayesi beklemiyordum. 

Geçmişlerine gittiğimizde kızların annelerinin babalarını işten ayrılıp kendi işini kuracak diye boşanma kozunu kullanarak adama kızan biri olarak gördük. Ulan bari adam kendi işini açınca başarısız olsa falan hadi yine belki bir nebze anlayacağım da sırf bu yüzden boşanmak nedir ya? Eşlerinin başını bu şekilde yiyip bitiren hep daha fazlasını isteyen, elalemde gördüğü her şeye özenen kadınları gerçekten hiç sevmiyorum ya.

İki kız kardeşin anne babaları boşanmasın diye babalarının iş yerine gidip patronundan dayak yediklerini gördükleri sahnede de çok üzüldüm. Tam o anda anlıyorsunuz adamın neden işi bırakması gerektiğini. Bu Kore'deki çalışma kültürü, patronlara boyun eğme, mobbingi sineye çekme olayını da hiç anlayamıyorum. Çok acımasız bir iş hayatına sahipler. Kızlar bunları annesine anlatıyor kadın hala işten ayrılsa ne kadar tazminat alırın hesabında. Babaları iyi dedi ama madem öyle boşanalım diye. O kadına bu zamana kadar nasıl dayanmış, pes doğrusu. Taş olsa çatlar. Sonradan da eşi ona geri dönsün diye çalışıp zengin olmaya çalışıyor garibim. O kadından kurtulduğun için boşanma partisi vermen lazım.

Boşanma olayıyla kızların da biri annede biri baba da kalınca asıl hikaye burada başlıyor. Kusura bakmasınlar da boşanmış ve 2 kızı olan ve hiçbir vasfı olmayan o kadın nasıl o çok zengin adamla evlenmiş hiç realist gelmedi. Eğri oturup doğru konuşalım: O tür adamlar böyle kadınlara bakmaz, akılları genç ve güzel kadınlarda olur. Her neyse dizi diyip geçelim.

  Kızlar kafede oturup buluşmaya başladıklarında ilk buluşmalarında sarılıp bol sohbet ederek yemek yerken, iki ve üçüncü buluşma derken In Jae'deki suratsızlığı hemen fark ediyosunuz. Yemekte de kardeşiye ilgilenmek yerine telefona bakıyor. Ve 1 sene sonra kız kardeşlerin kırılma noktası gerçekleşiyor. Neymiş In Jae hanımın üvey babası ona gerçek hayatı göstermiş de Amerika'ya gideceklermiş de artık onun ablası değilmiş de miş de miş... Ay nasıl sinir oldum o sözlere anlatamam. Saçını başını yolmak istedim neyseki Dal Mi bizim yerimize saçlarını yoldu da rahatladım. In Jae'nin yaptığı tam bir hainlikti bana kalırsa.

 Ve yıllar sonra yine bu sahnenin benzeri yaşanıp In Jae, Seo Dal Mi'ye şunları söylediğinde yine acayip uyuz oldum.: "Teşekkür ederim. Tercihimden hep şüphe etmiştim ama artık etmiyorum. Ayakkabındaki çizikleri kalemle kapatmışsın. Hayali sevgilinle iş kuracağından bahsediyorsun. Ne durumda olduğunu görebiliyorum. Babanemle yaşıyor, karşılıksız fazla mesai yapıyor ve asgari ücretten az alıyorsun. Diğer seçeneği gösterdiğin için teşekkürler." 

 Tam bu sahnede dedim ki Dal Mi, göster şuna gününü. Açıkçası göstereceğini düşünmüştüm de ama dizi final yaptıktan sonra şöyle bir gözden geçiriyorum da ben bu kızın köpek gibi pişman olmasını falan istedim ya ama bence Dal Mi kadar zorluk çekmedi. Hanımefendi burnundan kıl aldırmadı son ana kadar. Ağzından net olarak şöyle güzelce pişman olduğunu duymak istedim. Babannesiyle kısacık bir sahnesi oldu onda bile ağladığını inkar ediyor hala.

  Aslında "tavuk"çok güzel bir mesaj olarak kullanılmıştı bu iki kardeş arasında. In Jae babasının sürekli ucuz tavuk almasından bıktığını, artık tiksindiğini söylerken o kavga sahnesinden sonra babasıyla telefonda konuşan Seo Dal Mi'nin babasından özellikle tavuk istemesi, farkında olmadan veda konuşması yapmış olması içimi cız ettirdi. O küçük kız o an babasının annesi ve ablasının attığı son kazığa nasıl üzüleceğini tahmin ettiğinden kendi hüznünden çok babasını düşünüyordu. Ve kendince babasına destek oluyordu. Ah canım ya, dünya hassas kalpliler için çok kötü bir yer. 

  Ve babası o otobüs sahnesinde iç kanama geçirerek öldüğünde çok çok içim dağlandı. Ailesinin fotoğrafına baka baka gitti adam, elinde Seo Dal Mi istediği için aldığı tavuklar kaydı düştü, yerlere saçıldı.

 İşte hayat tam olarak bu, sen kendince planlar yaparsın ama hayatın içindeki plan başka işler. Keşke araba çarptığında bir hastaneye gidip bakılsaydı ama iş için daha doğrusu ailesini tekrar birleştirmek amacıyla koşturmasa bunlar olmayacaktı. İşte ben en çok da bu yüzden adamın karısını hala tam olarak affedemedim galiba. Mesela sırf babalarının o çok acı ölümü için bile annelerinin bin pişman olmasını istedim. Ama nerde? Bakın gerçekten bu konu başlarda çok güzel işleniyordu ama sonra bu ailenin hikayesi çok yüzeysel olarak geçildi. 

 In Jae, içten içe vicdanen  huzursuz orası belli ama kendini Dal Mi'nin zorluklarla dolu yaşamına bakarak doğru seçimi yaptığını ve mantıklı bir karar verdiğini düşünüyordu. Seo Dal Mi ise ne yapıp edip annemle ablama babamın yanında kalarak asla pişman olmadığını gösterme derdinde.

2. Bölüm: Dal Mi ve ablasının hayatını ekranı ikiye bölüp gösterdiklerinde çok eğlendim. Zenginle fakirin hayat kıyaslaması gibiydi. Özellikle de Dal Mi'nin leğene kafasını eğip saçını yıkadığı kısım çok çok iyi sahne. Kıvrılmış eşofman paçaları, bol bir tişört, göze kaçan sabun... Harika bir fakirlik örneği harika asdfghjkl

3.Bölüm: Dal Mi'ye annesinin "Gerçek bir planın olmadan blöf yapmak seni sahtekar yapar. İşlerini sonradan yoluna koymak da baban gibi yapar." demesine ayar oldum. Zaten kızını senelerdir görmemişsin, ne yapıp ettiğine bakmamışsın. Bir de gel böyle sözler söyleterek ağlat. Bir de kızı en hassas olduğu noktadan vuruyor. 

5.Bölüm: İki kız kardeşin aynı anda Sandbox'a girmesi yetmezmiş gibi bir de benzer projeler üzerinde çalışması da biraz abartı ama senarist bunları kıyaslamayı kafayı koymuş bir kere. İkisinin projeleri sahnede kapıştığında Dal Mi'ler yenilince sinir oldum ama bizim hırssız Do San'ın kalemi parçalayıp yere atarak gaza geldiğini anladık. Bu da ileride kapıştıklarında Dal Mi'lerin kazanacağının önemli bir işaretiydi.

6. Bölüm: Bu bölümlere kadar In Jae'ye zaten kılım, uyuz oluyorum. Sonra Yoon Hanım'dan Sandbox'a ilham olan kız hikayesine kulak misafiri olunca o kızı kendi olarak yansıtmasına daha da sinir oldum. Aslında bu şunu da gösteriyor. Dışarıdan kendine çok güveniyor gibi gözükse de demekki kendi içinde yetersizlik hissi var ki Dal Mi'nin anısını çalarak Sandbox'a girmeyi garantilemek istedi. Aile kurumuna hainlikten sonra hırsızlığa ekledi siciline. Benim ablam benden habersiz bir eşyamı kullanınca bile çok sinirlenirim, bana ait bir özelliği kendine ait gibi gösterse düşünemiyorum bile yapacaklarımı.

7.Bölüm: In Jae, sinsi bir plan yapıp para için Dal Mi'leri Morning Grup'a yönlendirdiğinde umarım bu yemi yutmazlar demiştim. Gıcık şey zaten küçükken kendi sevmediği şeyleri acı hurmalar, ekşi elmalar vs. Dal Mi'ye yedirirmiş. Küçüklükten belliymiş böyle olacağı. Neyseki o iş olmadı yani Dal Mi'nin deyimiyle o yiyeceği tükürdü. Ancak adamın Dal Mi'ye "Benim kızım olsaydın güzel bir hayatın olurdu. Senin için hep üzüldüm."demesi bardağı taşırdı cidden. Babasının kızı olmaktan guru duyan bir kız için cidden ağır sözler. Sen kim köpek ha sen kim? Do San iyi yaptı orada bak! Çok daha fazlasını hak etmişti ya o adam neyse.

8.Bölüm: In Jae ilk kez bir artı puan aldı benden. Hatırlarsanız üvey babası Do San'la Dal Mi'nin önünde diz çökmesini istemişti. Ha bu arada Korelilerdeki bu olayı da hiç anlamıyorum abi yıl olmuş 2020. Köle efendi sistemi gibi biri özür dilerken illa yerlerde sürünmeli anlayışı var. Bu ne ya? Ama zaten bunların eski tarihinde kölelik var oradan kalma bir gelenek herhalde. - tamamen salladım şu an ama kölelik olduğu doğru-  Neyse Dal Mi'nin ses kayıtlarını koz olarak kullanıp adamdan bir de zorla NoonGil'i finanse ettirdi mi? Oh oh !In Jae'nin de kardeşine yandan gülümseyerek bakması falan. Orada bir gülümseme mi gördüm acaba diye geri sarıp bir daha izledim hatta. Dedim tamam bu kız yola gelmeye başlıyor.

9.Bölüm: In Jae'ye yumurta fırlatarak protesto edilirken Dal Mi'nin ani bir refleksle önüne siper olduğunu görüyoruz. Ya işte kardeşlik böyle bir şey. Bazen nefret edersin ama başına bir şey geldiğinde kıyamazsın. Aferin kız Dal Mi,doğru hareket! İki kardeşten de böyle karşılıklı uzlaşma sinyalleri alınca acaba nasıl birleşecekler diye düşünmeye iyiden iyiye başladım. Eski dosttan düşman olmaz.

10.Bölüm: Kızların annesinin karakter değişimi bana hiç geçmedi. Kocasını sadece iş kuracak diye boşayan, para için yaşayan bu kadın türü üzgünüm ama özellikle de öyle bir zenginliği bırakıp sokaklarda gezinip iş aramaz. Açıkçası zengin kocayı öldürüp, servete konma planı yapsa daha gerçekçi olurdu. Ay ne hikmetse de eski eşinin kıymetini anlıyor birden. Halmoninin yerinde olsam bırakın bu kadını işe almak o iş ilanını alır parçalar kafasından aşağı konfeti olarak dökerdim. Some kinci insan problems...

Ve nihayet Demo gününde In Jae'nin salıncak yalanı ortaya çıktı. Pes doğrusu ama hala "sen o salıncaktan korkan kızsın"a getirdi olayı. Ulan başarısız olmaktan korkmaktan daha doğal ne olabilir? Dünya üzerinde başarılı olana kadar başarısız olmaktan korkmamış tek bir insan var mı?Yuh be kardeşim bari burada özür dile.  Bakın ama tam o anda Do San geldi bam bam bam yargı dağıttı: "Ondan özür dile. Hırsızlık yaptın.O kadar önemsizdin ki onun anısını çalmak zorunda kaldın. Kendine güvenmiyorsun. Bunu saklamak için gösteriş yapıyorsun. Yorucu değil mi?" Of fena füze attı In Jae'ye.  Bir de kendimden biliyorum diyerek Dal Mi'ye yalan hakkında sübliminal mesaj göndermesi. Senarist o konuyu da buraya bağladın ya korkulur senden.

12.Bölüm: Nihayet In Jae Yoon Hanım'a salıncaktaki kız olmadığını itiraf etti. İki kardeş arasındaki buzların erimesine sevindim. Dal Mi ablasından daha büyük bir adım atıp onun şirketine strateji uzmanı olarak başvurdu. Tamam In Jae'ye sinir olabilirim ama hatalarını telafi edici yönde gelişme olduğu için bence de artık bir noktada barış imzalamaları gerekiyorsa. Ne yaparsa yapsın kardeşler işte, ötesi yok.

13. Bölüm: Ya inanamıyorum In Jae kendi bünyesine ait şirket açıp adını babalarının ismi olan Cheongmyeong koymuşlar. Gözyaşım pıt. Yalnız olaya bakar mısınız? İki kardeş yıllar sonra babalarının ilhamıyla açılmış olan Sandbox'ta yeniden karşılaşıyor. İlk başta In Jae üvey babası tarafından kullanıldığını anlayıp çiğnenmiş sakız olmamak için bu yolu seçiyor. Ne kadar ironiktir ki babası da yıllar önce çiğnenmiş bir sakız olmamak istemişti. Ve Dal Mi, babasıyla yaptığı son telefon konuşmasında onun dünyayı değiştirmek istediğini biliyordu. Kendi her ne kadar ilk başta babasını seçtiği için doğru karar verdiğini herkese ispatlamak peşinde olsa da babasının kızıydı o. Önce doğru bir karar verdiğini ispatladı ama artık çok daha fazlasını istediğinin de farkındaydı. Ablasının Demo gününde yaptığı dünyanın değişmesi gerektiği ile ilgili sözlerini duyunca da babasının hayalini somutlaştırmak için ablasına ihtiyacı olduğunu anladı. O da dünyayı değiştirmek istedi. Kader ağlarını ördü ve iki kız kardeş güçlerini birleştirerek babalarının hayalini gerçekleştirmek için yola çıktı. Başaracak gibi de duruyorlar.

14. Bölüm: Annesi In Jae'ye gelip "Halmoninin gözleri kötüleşiyor. Görüşünü kaybetmeden mutlaka onu görmeye gel"demesini çok ama çok saçma buldum. Yok artık ama yani. Dal Mi ile barıştın, annen zaten babaannenin evinde yaşıyor 3 senedir. In Jae'nin bunu ilk kez duyması çok saçma. Senarist saçmalamış burada. Ama kadının kızımı senelerdir baktığı için ben de yanında kalarak bunu karşılığını vermeliyim demesi hoşuma gitti. Ne yapsan ödeyemezsin o kadının hakkını orası ayrı ama bakacaksın tabi!

Devamında In Jae'nin gidip babaannesi önünü göremediğinde hafiften ağlayarak ona yardım etmesi sahnesi gerçekleşti. Babaannesin iyi göremediği için torununu tanıyamaması üzdü biraz. Bu kısacık sahne bana yetmedi malum Türk dizilerinden overdoz drama alışık olduğumdan. Sonradan In Jae hemen soyadının değiştirilmesini talep etti. Çok geç bile kaldın be kızım!

START UP FİNAL YORUMU

Dal Mi'nin Do San'ı alıp halmoninin dükkanına götürdüğü sahneden başlayalım.  Do San'ın yazılımını yaptığı ve iyi bir vakfa sattığı Noongil için halmoni teşekkür ediyor. Damada bakın ya, isterseniz güncelleme yaparım diyor.  Ya bir de halmoniye yine örgü yapmış bir de renklerini yine bilimsele bağlamış anlatıyor. Sevimli şey seni.

Halmoni o kadar düşünceli ki dördü bir arada gülüşürken aklına Ji Pyeong geliyor ve yalnızlık çekeceğini düşünüp evine gidiyor. Of senarist çok zalimsin var ya yeminle bir an Ji Pyeong'un çekip başka yerlere gideceğini falan düşündüm. Halmoninin "Sakın daha da yalnızlaşma" minvalinde yaptığı duygusal konuşma, Ji Pyeong'un sessiz sessiz ağlaması, sonra sarılmaları... Ulan tam bir duygusal koalaya çevirdiniz bizi. Şu çocuk bu kadar yalnız olmasaydı iyiydi.

Dal Mi'nin Tarzan'la ilgili söylediği bir cümle var: "Babam bir trafik kazasında öldü. Babaannem de kör olmak üzere. Umarım Tarzan babam gibilerin ölmemesini babaannem gibilerin hiç kaygısı olmadan yaşayabilmesini sağlar." Ya hakikaten düşündüm de ileride otonom araç sistemine dönerse dünya, trafik kazasında ölen milyonlarca insan boşu boşuna ölmüş olacak düşünsenize. İnsanın dünyaya geldiği yaşamını sürdürdüğü zaman dilimi bile ne kadar önemli. Misal ben, 22 ve 23.yaşım korona dönemine denk geldi. Hayat işte, seçemiyorsun. 

Diziye konuk oyuncu olarak Yeo Jin Goo katıldı ve bunca zaman Yeongsil'in sesiymiş. Ben şok ben iptal. Bu zamana kadar gerçekten hiç fark etmemiştim. Yalnız adamda ne ses varmış be! Ses diyorum arkadaşlar ses, önemli. Han Ji Pyeong'un kendi geçmişindeki gibi hayatları olan çocuklara yardım etme kararına da sevindim. 

Gelelim Sa Ha ve Chul San'a...Sa Ha dilek panosuna "Benden daha iyi bir adamla tanışmak istiyorum."yazmış. Chul San üzerine alınmadı, saolsun kibir abidesi kızımız da benden daha iyisini ararken daha yetkin biri olup çıktım diyor. Mütevazilikte Sa Ha gibi ol. Kız tam bir alfa. Çocuğu üzdü diye sinir oldum ama sonra gelip ablasına erkek arkadaşı olarak tanıştırdığı için affettim ehehhe.

Daha sonra bizimkilerin güya tecrübe olsun diye katıldıkları akıllı şehir projesinin finaline kaldıklarını duyunca şaşırmadım tabiki. Ama yine çok sevindim ya çok. O sırada attıkları çığlıklar...sevinç çığlıkları...ve 32 diş gülerken gözleri dolan ben...

Daha sonra kutlama için pasta yemeye gittikleri sahne ise yine çok tatlıydı. Özellikle de bu sahne de Dal Mi'nin meyveli pastaya sen dal dediği için Do San'la Chul San'ın pasta savaşı yapması ve Sa Ha'nın Nam Do San;'dan intikam alma şekli çok iyiydi. O lastiği çekerken acısını kendi boynumda hissettim sanki ayy ne acımıştır. Çok minnoşlar ama ya.

Ve gelelim Dal Mi ile Ji Pyeong'un aralarındaki defteri kapattıkları sahneye... Ji Pyeong'un davranışları gerçekten çok olguncaydı, söyledikleri de çok doğruydu. Evet üzüldük ama artık bu konunun bir daha konuşulmamak üzere rafa kaldırılması gerekiyordu. Yoksa yakışık almazdı. Yaşandı ve bitti, saygılıca.

Bir an finalde Yong San'la In Jae'nin bir aşka yelken açacağını da düşünmüştüm. Güzel de bir aşk hikayesi olurdu he. In Jae'nin bence biraz hayatında aşk lazım ya. Çok ciddi bir iş kadını, çok soğuk bir duruşu var. Biraz aşkla onun da aptallaştığını, daha sevimli hale geldiğini görebilirdik. Ama senarist reva görmedi kıza saolsun. 

Samsan Tech'in küflü çatı katının satılması ve oraya yeni üç tane hayalleri olan gencin yerleşmesini konuşayım biraz da.  Bu arkadaşlığın nirvana yaptığı sahneyi izlemek çok duygusallaştırdı beni. Bak şu an bile yazarken çok ciddiyim gözlerim doldu. Do San'ın zamanında arkadaşlarından iyi bir CEO olamadığı için özür dilemesi, arkadaşlarının ona tam bir kıt olduğu için neden ağladıklarını, eski günleri ne kadar çok özlediklerini anlatması, sarılıp ağlamalarını durduramamaları... Şu an tam İbrahim Tatlıses modunda "Bak şerefsizim ağlamamak için kendimi zor tutuyorum."yazmama ramak kaldı. O yüzden diğer sahneye geçiyorum.

Of ben duygusal sahneden kaçtım da sıradaki sahnede damardan girdi. In Jae'nin halmoninin evine gelmesi sarılıp ağlamaları... Çok geç kaldı bu sahne çok...Bahanesi de ne? Soyadı Won iken gelmeye utanmış. Üff Dal Mi'nin dediğine katılıyorum kimin umrundaydı ki? 

Al işte babaannenin gözleri kötüleşti. Halmoni yine çok iyi kadın bak size net söylüyorum böyle bir şeyi ben yapsam ve 18 sene sonra barışmaya gitsem kapı suratıma kapanırdı büyük ihtimalle. Bizim büyükler bu konuda malesef hiç affedici değil. Halbuki olması gereken sen bir büyüksün, gençler hata yapar senin kol kanat germen lazım. Keşke herkes halmoni gibi yücegönüllü olsa. 

Ay arkadaşlar pardon bu konuda çok dolmuşum da konu kaydı. Ne diyordum? Heh halmoninin daha sonra oğlunun yaşadığı ve eve kızarmış tavuk getirdiği sahneyi gözünde canlandırması çok çok içimi acıttı. Dal Mi'nin babasının ölümü konusunda çok hassasım çünkü.

Ve Yoon Hanım'ın Ji Pyeong'tan Cheongmyeong Company'ye yatırım yapmasını istediği için utana sıkıla  Do San'la yatırım konuşması yaptığı sahneye gelirsek yine iki adam arasında buzlar daha da eridiği için sevindim. Eskiden yatırımımı istemiyordunuz diyor bir de. Hayatım sen sadaka verir gibi yatırım teklif edersen tabi istemezler. Şimdi gerçekten yatırım yapmazsan rekorun elinden gider diye yatırım yapmak istedin de kabul ettiler işte. Yalnız el sıkışma sahnesi çok iyi ahhahah.

Evet Dal Mi finalist olarak konuşma yapmaya gidiyor. Orada kesiyorlar sahneyi. Ee şimdi yine kazanacakları malum adamlar bu sefer nasıl bir sevinç gösterisi çekelim de diğerlerinden farklı olsun diye düşünüp kafa patlatmak istemiyordur, doğal. Daha sonra Dal Mi'nin hayaller panosuna önceden "Üst kat yöneticiler asansörüne binmek istiyorum."yazısını gösteriyorlar. Diziyi şöyle bir baştan düşününce herkesin hayalleri gerçek oldu oh ne güzel valla. Oradan bize "Follow your dreams" demek kolay. Ay bir de Dal Mi yeni hedef olarak "Dünyayı değiştirmek istiyorum." yazıyor. Aynen knk kesin yaşanır bu. Kesin!

Ve dizi birden 2020 yılına gidiyor. Ben zaten 3 yıl sonrasını 2020 sanıyordum ahahah. Şaka gibi. Şimdi kısa bir hesap yaparsak Dal Mi 3 yıl sonraki zaman atlamasında elinde Samsung Note 10 Plus kullanıyordu, o tel 2019 çıkışlıysa yani aradan bir sene geçmiş oluyor. Yine zeka fışkırıyorum.

Ve gelelim Cheongmyeong Company'nin CTO'su Nam Do San ve CEO'su Seo Dal Mi'nin çalışma masasındaki fotoğraflara... 

Chul San ihaleyi kazanınca kafasını kazıtmış, bere takmış. Yanında muhtemelen sevgilisi olduğunu açıklamış olan Sa Ha ile birlikte objektiflere gülümsüyor. Ya ben bu sahneyi fotoğraftan değil de canlı canlı izlemek isterdim ya. POF!

Dal Mi'nin ailesi biraraya gelip artık geçmişi arkasında bırakmış gözüküyor.

Ve ve ve... Do San ve Dal Mi'nin düğün fotoğrafları... Aaaayyy... Çığlıklar... Sevinç çığlıkları... Eridim. Abi efsane bir çift, efso bir kimya! Pozların aşırı cool oluşu... Aynılarını kendi nikahımda çekilmeye karar verdim, evde kalmazsam inşallah ahhahaah. 


Özellikle şu el fotoğrafı der susarım. Biliyorsunuz aralarında "el"in önemi çok fazlaydı. O yüzden çok çok anlamlı bir fotoğraf. 

Ve o sahneye geliyorum. Dal Mi ve Do San'ın el ele tutuşup yıllık hissedarlar toplantısına gidişi...Arkadaşlar çok güzeller ya çok. Şu çifte bakar mısınız? 10/10 çift. Ya  inanın yazacak kelime bulamıyorum. Bir de çok özendim Allah kahretmesin. Dünya üzerinde şöyle bir aşk bulmak nasip olur mu?


Ve yanlarına In Jae ve Ji Pyeong da katılıyor. Anlıyoruz ki her şey yolunda.In Jae ile Dal Mi birbirlerine sıcacık bir gülümsemeyle bakıyor. Ji Pyeong da alıp başını bir yerlere gitmemiş, aşk üçgenini de tamamen kapatmış görünüyorlar. Onların da bir başı bağlansaydı içim daha rahat ederdi ama herkes evlenecek diye bir şey yok tabi hahah.


Evet bir dizi yorumunun daha sonuna geldik. Güldük, eğlendik,üzüldük. Kendi payımıza düşeni aldık. Hoş bir tadı kaldı damağımızda. Benim için 2020'de izlediğim en iyi dizilerden bir tanesi oldu. Dizi hakkında sizin de düşüncelerinizi aşağıdaki yorumlar kısmında bekliyorum. Zamanınızı aldım, hakkınızı helal edin. 
Hadi görüşmek üzere!
Beni Instagram hesabımdan takip etmeyi unutmayın.
Beni İnstagram'da da takip etmek isterseniz şuraya tıklayın.

22 yorum:

  1. wow ne kadar detaylı yazmışsın. eline sağlık. ben de o sırıtarak izleyenlerdendim :)
    cidden cok keyif aldım. bazı bölümleri tekrar tekrar izlerdim. çoğu insan namdosan karakterini pek sevmese de ben bayıldım,saf ama akıllı halleri çok iyiydi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim. Azınlık kısımdayız evet malesef.

      Sil
  2. Çok güzel bir yorum olmuş,her detayı çok güzel anlatmışsın eline sağlık ��♥️��

    YanıtlaSil
  3. Bu yorum emeğe saygı için yazılmıştır :-)

    Güncel dizileri takip ediyorsun, ne güzel. Ben de inşallah seneye ilk Kore dizimi izleyeceğim. Seversem beni de aranıza kabul edin çünkü devamını mutlaka getiririm :-)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim. Biraz abarttığımın farkındayım. İlk Kore dizin bu olabilir bence :)

      Sil
  4. Öncelikle Start-up'la ilgili özenip bu kadar uzun bir yazı yazdığınız için teşekkür ederim. Başından sonuna kadar gözlerimden kalpler fışkırarak okudum 😍 Dizinin başlarında her ne kadar Ji Pyeong ve Do San arasında kalsam da sonradan net bir şekilde Team Do San'a katıldım 😁 Do San o kadar güzel sevdi ki diyecek bir şey bulamıyorum(Bize de nasip olup mu böylesi😔). Do San her ağladığında ben de onunla beraber ağladım😭
    Suzy&NJH uyumu😍 Suzy de NJH da önceden dizilerini izleyip beğendiğim oyuncularken ikisinin çift olacağını öğrenince çok sevinmiştim. Ama bu kadar da güzel bir çift olacaklarını tahmin edememiştim. İmrenmemek elde değil😅
    Diziyle ilgili genel düşüncelerinize katılıyorum. Girişimcilik ve start-up'ları o kadar güzel gösterdiler ki start-up kurası geliyor insanın 😁 Böyle kariyer odaklı giden dizilere bayılıyorum gerçekten. Arkadaşlık ilişkileri, DoDal çiftinin aşk ilişkisi, karakterler ve verilen mesajlar çok güzeldi benim için. Bittiğine üzüldüğüm, iyi ki izlemişim dedirten bir diziydi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu tatlı yorum için ben teşekkür ederim. Oh Team Do San'cıları gördükçe mutlu oluyorum. Valla ben de izlerken çok düşündüm bize nasip olur mu böylesi diye ama sanmam ya. Keşke olsa ama :)

      Sil
  5. Emeğine sağlık, ne kadar titizlikle yazılan bir yazi :)) Bende ilk defa bu konuda bir dizi izledim ve izleyeli neredeyse bir ay oldu şimdi bazi yatirim programlarinda aa tam start-up gibi diyorum. Terimleri ve konuyu cok guzel islemisler, gercekten bilgilendirici bir o kadar eğlenceli bir diziydi. Boyle diziler görmeyeli tabi kendimce uzun zaman olmuştu, sayende okuyup tekrar hatırladım, tekrar teşekkürler :)
    Huzurlu günler dileriiim!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim :)
      Dediğin gibi benim de "start up"lara karşı bir algıda seçiciliğim oluştu.
      Sana da huzurlu günler!

      Sil
  6. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  7. Çok güzel bir yazıydı emeğine sağlık. Ben diziyi senin yorumununu görünce izledim ve sosyal medya hesaplarım olmadığı için tarafsız izleyebildim. Bence bu takım farkı biraz yaş faktörüyle ilgili.30 lar HJP, 20 ler NDS tutmuş. Ben dal mi için Do san'ı yakıştırdım. Ji Pyeong u KENDİMİZE BEĞENDİK :)).Emek veren ve hak eden Do San dı.. Ji Pyeong ise gönlümüze taht kurdu (onun için bi dizi çekilebilir geçmişini ve sonunda yalnız kalmadığını gösteren) bu kadar dürüst bir ikinci adam fikrini çok beğendim. Çünkü kötü ikinci adam ya da kadınlardan bıkmıştık. Hayalperestlikleri takdire şayan inanmak istedim. Ama şu üç yılın boş geçmesi fikrini hiç beğenmedim. Ha bizde olsa o üç yılda kız esas oğlandan hamileyken tutup ikinci adamla evlenirdi :) bu kadar da değil ama yine de boşluğu doldurmalarını isterdim. Bi de bence dizinin kahramanı Yeongsil di (Iron man'in Jarvis i geldi aklıma) o muhteşem sesiyle. Bi de Hani Do San hiç gelişim gösteremedi die eleştirilmiş ya ben bu değişmeme fikrini çok beğendim adamı; para, şöhret filan hiç bozamadı hala dahi, hala kıt, hala şirin, hala masum :)). Ayrıca çiftin bu boy farkı çok iyiydi the king enternal monarch da da çok sevmiştim (burdaki kız topuklularla kapattı biraz ama :). Bu kız kimle oynarsa çok iyi elektrik yakalıyor. İlk Gu Family Book ta da iyiydi hala iyi.. Galileo metaforun çok iyyidi :)) tekrar teşekürler..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ahahhaah Ji Pyeong'u kendine beğenmene sesli güldüm.
      Çok haklısın bizde o geçen üç senede kesin öyle bir şeyler olurdu.
      Kesinlikle Suzy kimle oynasa ben de uyumlarını beğeniyorum. En son Seung Gi ile çok iyi çift olmuş diyordum. Bu diziden sonra Joo Hyuk'la daha iyi olmuş falan diyorum.
      Yorum için ben teşekkür ederim.

      Sil
  8. Maşallah çok ayrıntılı ve güzel yazmışsınız odanızı dekore ederken dal mi nin odasını örnek almanız kısmında tebessüm etmeden duramadım çünkü ben de yaptım hatta baya her açıdan sahnenin ss ini falan alıyordum::)
    team do san bu aradaa

    YanıtlaSil
  9. Çok güzel yazmışsınız elinize sağlık.

    YanıtlaSil
  10. Elinize sağlık, çok güzel çok ayrıntılı bir yorum olmuş. Ben Start up izlemeye tesadüfen başladım. Genelde yeni bir k drama izlemeden önce bayağı araştırıp tüm yorumları okuyorum.Start up ta tam tersi oldu,önce izledim,sonra yorumlara baktım. Ama kesinlikle beğendim, izlemesi çok keyifli bir diziydi.Sizin beğenmiş olmaniza ayrıca sevindim çünkü dizi zevkimiz birebir örtüşüyor.

    YanıtlaSil
  11. Selamlar,
    Öncelikle ellerine vaktine emeğine sağlık! Bu nasıl güzel bir yorumdur. Ben Bi film ajandasına (reklam değildir) sürekli diziler, filmler hakkında bu tarz yorumlar yazıyorum kendi kendime. Dün akşam bitirdim. Anca sana yazmak için vakit bulabildim. İzlediğim her dizi ve film hakkında insanların ne düşündüğünü, nasıl bulduğunu öğrenmek isterim. Benim fark etmediğim, anlamadığım o minik detaylarla beni boğsunlar daha çok isterim :))
    Senin yaptığın da buydu. Bu nasıl güzel nasıl detaylı nasıl komik bir dizi yorumu olmuş. Tam olarak aradığım yorumu bana bölüm bölüm konu konu verdin. KOCA YÜREKLİ İNSAN. Aşırı mutluyum senin bloğunla tanıştığım için.
    Tabi ki ben de Nam Do san fanıyım! Oyuncunun kendisini de Weiglifting Fairy Kim Book Joo da tanıdım ve hemen arkasından buna başladım. Start-up da oyunculuğunu nasıl daha iyi geliştirdiğini görüyoruz. SWAG!
    Aslında yukarıda izlediklerime başlamadan önce... Bu yıl ilk defa Kore dizi açılışımı Hometown Cha cha cha ile yaptım. Oradan gelen bir Kim Seon-ho sevgimiz de olunca... Dedim artık Start-up izlensin.
    Baştan sona bir büyüme hikayesiydi. Ben de senin gibi kendimi diziye bırakarak izledim. Gerçekte hayatta bu kadar şansların olmadığını bilerek. Şuan içinde bulunduğum gerçeklik beni ne kadar mutlu etmese de bu tarz dünyalar iyi ki varlar! Müthiş motive oluyorsun. Yoktan birşeyleri oluşturmak.

    Hayallerin de başarılı olman dileğiyle diğer yorumlarım da görüşürüz. 좋아해요.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim, yazma motivasyonum kaybettiğim bir zamanda şu yorumunla bana motivasyon verdiğin için. Yazıda aradığını bulmana gerçekten sevindim. Diğer yazıların yorumlarında görüşmek üzere o halde.

      Sil
  12. Merhaba, bloğunuzu yeni keşfettim. Dizi yorumlarınız çok güzel. İki yıldır kore dizilerine sardım. Ben de start up dizisini çok severek izledim. Çok ayrıntılı ve çok güzel anlatmışsınız. Görüşlerinize aynen katılıyorum. Emeğinize sağlık. Teşekkürler
    Nam joo hyuk'un yeni dizisi "Twenty five twenty one" için de bir yorum yazarsanız çok güzel olurdu. Onu da çok keyif alarak izledim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba, hoşgeldin sayfama. Teşekkür ederim ayrıca.
      Twenty five twenty one yorumunu da yazıyorum ama ne zamana bitiririm kendim bile bilmiyorum.

      Sil
  13. İlk iki bölümü izledim ve JiDal olmadığını farkedince çok üzüldüm. Keşke onlar olsaydı yani sanırım devamını izleyemeyeceğim bu yüzden. Şimdi Dots veya W yorumunuz var mı diye bakmaya gidiyorum. Onların yorumu varsa severek okurum çünkü ikisini de bitirdim ve çok seviyorum, ikinci erkek sendromu da yaşamadım.

    YanıtlaSil
  14. çok güzel bir inceleme ve yorum.. teşekkürler!

    YanıtlaSil