Herkese Merhabalar!
Ben şu sıralar biten güzel bir dizinin ardından düşülen o
boşluktayım. Başlıktan da anladığınız üzere o dizi : The Legend Of The Blue Sea.
Bitirir bitirmez çok güzel bir şekilde yorumlamak istiyordum ama bunu nasıl
yapacağımı bilemediğim için bu yorumu erteleyip duruyordum. Artık bir yerden başlamalıyım
diyerek kolları sıvadım. Umarım dizinin hakkını verebilecek bir yorum olur.
Diziye Nasıl Başladım?
Moon Lovers’ı izlerken dizinin bitiminde bu dizinin
fragmanlarını görmüştüm. Açıkçası dizi fragmandan izlediğim kadarıyla saçma
gelmişti. Üstelik Lee Min Ho’nun fanatik hayranlarının olması, tek bir dizisini
izlemediğim halde adamdan istemsizce soğumama sebep olmuştu. Fragmandan başrol
kadın oyuncu da klasik şapşal kız tiplemesi gibi gözükmüştü. Şu an diziyi
izledim ve bu eski düşüncelerime gülüyorum ya neyse...
Youtube’da W’nun ostlarını dinlerken önerilerde Yoon Mi Rae’nin bu dizi için yaptığı şarkıyı gördüm ve tıkladım. Şarkı o kadar hoşuma gitti ki telefonuma indirdim. Sonra merak ettim diziyi ve izledim. İzleyiş o izleyiş! O kadar beğendim ki 3 kişinin daha izlemesine vesile oldum. Hemen o şarkıyı buraya koyuyorum. Diziyi izleyip izlememek size kalmış ama bu şarkıyı mutlaka dinleyin.
Bizene senin nasıl izlediğinden diyorsanız sakin olun şimdi diziden bahsedeceğim.
Youtube’da W’nun ostlarını dinlerken önerilerde Yoon Mi Rae’nin bu dizi için yaptığı şarkıyı gördüm ve tıkladım. Şarkı o kadar hoşuma gitti ki telefonuma indirdim. Sonra merak ettim diziyi ve izledim. İzleyiş o izleyiş! O kadar beğendim ki 3 kişinin daha izlemesine vesile oldum. Hemen o şarkıyı buraya koyuyorum. Diziyi izleyip izlememek size kalmış ama bu şarkıyı mutlaka dinleyin.
Bizene senin nasıl izlediğinden diyorsanız sakin olun şimdi diziden bahsedeceğim.
Dizinin Konusu
Dizi aslında iki farklı hikaye üzerinden ilerliyor. Bu
hikayenin biri geçmişte biri ise günümüzde geçiyor. Bunların ortak yanı aynı
kişilerin farklı zamanlardaki yaşamları. Biz buna kısaca reenkarnasyon diyoruz.
Eski yaşanmışlıklarla paralel olayların meydana geldiğini izliyoruz. Dizideki
fantastik kısım bununla da sınırlı değil. Bir denizkızıyla bir adamın masalsı
aşkına tanıklık ediyoruz. Aslında böyle yazınca konu biraz fazla hayal ürünü
geliyor. Hatta bende de olduğu gibi ya bunlar da amma coştular bu da izlenir mi
diyebilirsiniz. Ancak izleyince aslında ne kadar tatlış bir dizi olduğunu
anlıyorsunuz. İzlemek gerçekten başka oluyor.
Dizinin Oyuncuları
Jun Ji Hyun/ Shim Cheong
Şu ana kadar izlediğim Kore dizilerinde gözlemlediğim
kadarıyla hep esas erkek ön plana çıkıyordu. Hatta kadın karakter biraz saf gibi
davranıyordu. Niye hep böyle diye düşünürken Shim Cheong’la tanıştım. Öncellikle
bu karakteri oynayan kadının oyunculuğuna hayranım. Safı oynayıp saf olmamak
diye buna derim. Mimiklerine bayıldım. Kadının sadece tek bir bakışı bile
gülmeme sebep oldu. Başkası oynasa herhalde bu kadar sevemezdim. Zaten güzelliğine
ayrı bir hayran kaldım. Şu ana kadar izlediğim en güzel Koreli oyuncu olduğunu
söyleyebilirim. Kendisini o meşhur My
Sassy Girl filminde izleyip hayran kalmıştım. Bu dizide ilk başta ikisinin aynı
oyuncu olduğunu anlamamıştım. Google’da araştırma yapınca fark ettim ve bu
durumu çok sevdim. Kadın resmen efsane...
Shim Cheong aşırı salak anlamına gelen bir ad olsa da
aslında kızımız bir denizkızı olduğu için karadaki yaşama dair hiçbir şey bilmiyor.
Haliyle de insanlar tarafından salak yahut deli olarak algılanıyor. Ancak
denizkızı olmanın bazı avantajları da var. Mesela bir şeyi çok çabuk öğreniyor.
O kadar güçlü ki bir vurdu mu adeta adamı yere seriyor. Çok çabuk iyileşiyor. Ağladığı
zaman gözlerinden değerli inciler akıyor. Ve en önemlisi de insanların
hafızasını silme gücüne sahip. Shim Cheong beni neredeyse her sahnesinde
kahkahalara boğdu. Yemek yeme şekli, her daim aç olması, Tv dizilerinde gördüğü
her şeyi uygulamaya çalışması, tuhaf arkadaşlıkları, komik ama güzel
kıyafetleriyle beni benden aldı.
Heo Joon Jae/ Lee Min Ho
Bu dizi sayesinde Lee Min Ho’yu ilk defa izlemiş oldum. Son izleyişim olmayacağını söyleyebilirim. Bir Jun Ji Hyun performansı yoktu ama onun da
oyunculuğu bayağı iyiydi. İlk dizilerine
nazaran daha da bir gençleşmiş, daha yakışıklı olmuştu. Oynadığı Heo Joon Jae
karakterini de bayağı sevdim.
Heo Joon Jae küçükken annesinden ayrılmıştır. Babasının yeni eşi ve üvey kardeşi yüzünden babasıyla iyice arası açılınca genç yaşta evden kaçmıştır. Tek başına annesini ararken bir dolandırıcı olmuştur. Neyse sadece kötü insanları soyması da tesellim olsun. Dizinin başlarında hipnoz yeteneğini kullanması farklılık açısından bence hoştu ama neden ileriki bölümlerde hipnoz olayı es geçildi anlayamadım. Heo Joon Jae hakkında aslında yazacak çok şeyim var ama farklı başlıklar altında onlara yer vermeyi düşünüyorum.
Heo Joon Jae küçükken annesinden ayrılmıştır. Babasının yeni eşi ve üvey kardeşi yüzünden babasıyla iyice arası açılınca genç yaşta evden kaçmıştır. Tek başına annesini ararken bir dolandırıcı olmuştur. Neyse sadece kötü insanları soyması da tesellim olsun. Dizinin başlarında hipnoz yeteneğini kullanması farklılık açısından bence hoştu ama neden ileriki bölümlerde hipnoz olayı es geçildi anlayamadım. Heo Joon Jae hakkında aslında yazacak çok şeyim var ama farklı başlıklar altında onlara yer vermeyi düşünüyorum.
Joon Jae’nin dolandırıcı abisi Nam Doo kelimenin tam anlamıyla bir paragöz. Para neredeyse o oradadır. Tüm kötü özelliklerine rağmen izlemekten çok zevk aldığım bir tiplemeydi. Etrafında dönen olaylara aslında mantıklı yaklaşımları ama komik tepkileri vardı. Adamın konuşma şekli bile başlı başına komikti. Dizinin son bölümlerine doğru kendisinin hain olma düşüncesi beni çok sinirlendirmişti. Seyirciyi ters köşe yaparak kalpleri bir kez daha fethetti. Yalnız bu adamla arkadaş olan yaşlanmaz.
Senin prensiplerini yerler. |
Tae Oh
Hackerlığın kitabını yazmış olan Tae Oh, bu temiz yüzüyle, saf kalbiyle, utangaç tavırlarıyla beni benden aldı. Aslında bir dolandırıcı olmasına rağmen şirin tavırlar göstermesi çok güzel bir tezatlık oluşturmuştu. Utanınca gözlerini kırpıştırması, başını önüne eğişi, konuşamaması adeta Tae Oh'un imzasıydı. Umutsuzca Shim Cheong’u seviyordu. Buna rağmen hiç bir entrika çevireyim de Joon Jae’yle arasını bozayım derdi olmadı. Çünkü neden? O böyle şeyler yapmaz. Yapsa yapsa Joon Jae’ye elektrik çıkartan kötü bakışlar atar. Cha Si Ah’la arasındaki yanlış anlaşılmalar da diziye ayrı bir komiklik kattı. Son bölümde birlikte bir sahnelerinin olmamasını esefle kınıyorum.
Dizi Hakkında Genel Yorumum
Daha öncede belirttiğim gibi diziye fragmanlardan gördüğüm
kadarıyla ön yargılı yaklaşmıştım. İlk bölümü de zaten beğenmemiştim. İzlediğim
dönem boş zamanlarıma denk gelmese izlemeyi bile bırakabilirdim. Belki daha
sonra güzelleşir umuduyla izlemeye devam ettim. 2. Bölüme kelimenin tam anlamıyla
bayılmıştım. Aksiyon sahneleri, o koşuşturmalar, dövüşler, bisikletli
kovalamacalar, kızın konuşmaya başlamasıyla bölümün nasıl bittiğini
anlamadım.
3.bölümde ise denizkızının hafıza silmesine çok sinirlenmiştim.
Çünkü hafıza silinmesi olaylarını hiçbir dizide sevmiyorum. Yaşanan her şey
boşunaymış gibi geliyor. Neyse kızın tekrar Joon Jae’yi bulma aşamasını
izlerken bayağı eğlendim ki bunu ikili sahneleri olmadığı için sıkıcı olacağını
düşünmüştüm. İkisi tekrar buluşunca zaten dizi o kadar güzelleşti ki bölümleri
ardı ardına devirmeye başladım. İzlerken şekilden şekile girmeler mi dersin,
kahkahalar mı dersin...
Diziyi izlerken ben (temsili değil) |
Aslında düşününce dizinin öyle ahım şahım bir konusu yok. Hele geçmiş kısımları bana göre çok sıkıcıydı. Bitse de günümüz kısmına gelsek modundaydım. Geçmişin tek etkisi günümüzde olacak olayları etkilemiş olmasıydı. Ancak oyunculuklar çok iyi olduğu için konu süper olmasa bile dizi kendini izlettiriyordu. Çok durağan bir konusu olsa, sadece Joon Jae’nin evindeki yaşantılarını, hep beraber masada yemek yemelerini izlesek bile sıkılmazdım. Fangirllük gözümü kör etmiş olabilir ama bazı şeylerin de elbet farkındayım. Son bölümlere doğru olaylar Joon Jae’nin babası üzerinden dönünce denizkızının arka planda kaldığını ve eski bölümlerin tadını vermediğini düşünüyorum. Ayrıca son bölüm istediğim gibi bitse de olması gereken bazı sahnelerin eksik olduğunu da düşünmekteyim. Özellikle finalden bir bölüm önce çok gereksiz bir olay yaşandı. Hadi deniz kızının gitmesi gerek, giderken neden bütün güzel anıları sildi ki herkesten? O kadar sinir oldum ki anlatamam. Hani hatıralar acı verse de silinmemeliydi? Resmen dizi kendiyle çelişti.
Diziye Dair En Sevdiklerim
Joon Jae’nin evi
Herhalde benimde böyle bir evim olsaydı ben de Joon Jae gibi
her fırsatta benim olduğunu vurgulardım. Eve bayıldım. Her zaman merdivenli
evlere bir zaafım vardır ama buradaki tasarım hayallerimin evinden bile daha
güzel. Öyle bir kişinin yaşadığı kocaman bir evden ziyade yeterli büyüklüğe
sahip kalabalık bir ev olması çok güzeldi. Hele de Shim Cheong’un kaldığı gizli
odada bir ömür geçirebilirim. Şüphesiz ki bu evin tasarımı böyle olmasaydı
senaryoda bile değişiklikler olurdu. Son olarak lütfen şu cümlemi içtenlikle
okuyunuz: Allah’ım lütfen bu blog sahininin de böyle güzel bir evi olur. Amin!
Joon Jae'nin Burası Benim Evim Demesi
Adam başa kakmakta oldukça haklı ki sebebini bir üst maddede
yeterince belirttim. Bu replikler beni benden alıyor. Dizinin olmazsa olmaz repliği... O zaman sizleri kusturacak kadar replik
koymalıyım.
Anneme neden hep bana iş veriyorsun dediğimde |
Başına taş düşmüş olmalı |
Arabada beş evde on beş |
Shim Cheong'un Serseri Serbest Stili
Karaya vurmuş bir denizkızı zengin bir semtin çöpünden kıyafet bulup giyiniyor. Gerçi takıp takıştırıyor desem daha doğru olacak. Ancak kızımız o kadar güzel ki o uyumsuz kombinde bile bir uyumluluk var. İşte ben buna Cheong'un serseri serbest stili diyorum. Başkası giyse bu kadar yakışmaz. Kadının pijamalarında bile gözüm kaldı. Pijama! Elbette yeri geldi özenli giydi ama ben çöpten giydiklerine ayrı bayıldım. Özellikle giydiği paltolara aşık oldum. İnternette giydiği kıyafetleri yayınlamışlar ama evimi satsam anca alabiliyorum. Orası nerenin çöpü, adres verin yahu.
Yine bu kıskançlık sahneleri de oldukça komikti. Hele de
kızın saflığını kullanarak kıskanmamış gibi davranıp kıskanması ve hatta
bilmeden kendini bile kıskanması çok komik sahneler ortaya çıkardı. Yeri geldi
Tae Oh’u bile kovaladı be...
Tae Oh'un Kıskançlıkları
Hazır Joon Jae'nin kıskançlıklarından bahsetmişken Tae Oh'un kıskançlıklarından bahsetmezsem olmaz. Böyle bir kıskanma şekli yok arkadaşlar. Joon Jae'ye attığı kötü bakışlar ve arkadan gelen bir elektrik sesi efekti ile beraber çok tatlı sahneler izledim. İkisini kıskanınca bir de odasına gidip kapıyı çarpması var. Hoşuma giden bir başka ayrıntı ise kıskançlıklarına yenik düşüp esas çifti ayırmaya çalışan 2.adam rolüne hiç bürünmemiş olmasıydı.
Bu ekibe de her bir üyesine de her bir operasyona da
hayranım. Bu 3’lü dolandırıcı tayfanın hepsinin belli yetenekleri ve
karakteristik özelliklerinin olması ortaya çok eğlenceli bir ekip çıkardı. Dolandırma
sahneleri o kadar eğlenceli ama bir o kadar da profesyoneldi. Yazım kötüye
teşvik gibi oldu ama dizi olduğu için böyle diyorum. Bu yazdıklarımı evde denemeyin
arkadaşlar.
Anormal bir kızın normal arkadaşlarının olmasını beklemiyordum
elbette. Biri evsiz orta yaşlı bir kadın biri daha ilkokul öğrencisi ama çok
güzel bir dostlukları vardı. Hepsi de
birbirinden tatlı olan bu kişilerin üçlü arkadaşlığını da izlemek çok güzeldi.
Dizideki bu taktiği çok beğendim. Şöyle ki bölüm aslında
bitiyor ve bölüm bitiminde 1 dakikalık bir sahne gösteriliyor. Aslında bu kısa
sahneler dizinin akışında gösterilmeyen ya komik ya şaşırtıcı bir sahne oluyor.
Bu sahnelerde çoğu kez “Ya inanmıyorum çok tatlı!” diyerek kendimi yerlere
savurduğum doğrudur. Yalnız şunu yazınca kendimden soğudum. Ne saçma sapan
hareketler bunlar ya!
Not 1: Neredeyse yazmayı unutuyordum ama yazılmayacak gibi de değil. Joon Jae'nin üvey annesi rolündeki kadın oyunculuğu ağlattı. Yalandan ağlama sahnesinde bile neredeyse gerçekten ağlıyor sandım.
İşin hep komedi kısmından bahsettim ama gizemli gerilimli tarafını da üvey anne, oğlu ve katil oluşturuyordu. Üvey annenin oğlu ne kadar kötülük yaparsa yapsın altında yatan sebep sevilme ihtiyacı olduğu için körü körüne kötü bir karakter olarak göremedim. Hatta akıbetine en çok üzüldüğüm karakterlerden biri oldu.
Not 2: My Sassy Girl filminde beraber başrolü paylaşan Jun ji Hyun ve Cha Tae Hyun 15 yıl sonra ilk defa aynı yapımda yer aldı. 5 dakikalık bir sahne olmasına rağmen insana "Vay be zaman ne çabuk geçiyor "dedirtti . Gerçi geçen zaman Jun Ji Hyun'dan hiçbir şey götürmemiş. Kadın güzelliğine güzellik katmış.
Not 1: Neredeyse yazmayı unutuyordum ama yazılmayacak gibi de değil. Joon Jae'nin üvey annesi rolündeki kadın oyunculuğu ağlattı. Yalandan ağlama sahnesinde bile neredeyse gerçekten ağlıyor sandım.
Not 2: My Sassy Girl filminde beraber başrolü paylaşan Jun ji Hyun ve Cha Tae Hyun 15 yıl sonra ilk defa aynı yapımda yer aldı. 5 dakikalık bir sahne olmasına rağmen insana "Vay be zaman ne çabuk geçiyor "dedirtti . Gerçi geçen zaman Jun Ji Hyun'dan hiçbir şey götürmemiş. Kadın güzelliğine güzellik katmış.
Aslında diziye dair bahsetmek istediğim daha çok detay var.
Ancak kusura bakmayın ama yazmaya çok üşeniyorum. Ayrıca kelime tekrarına düşüp
sizi sıkmak da istemiyorum. Çünkü bütün cümlelerin altında yatan ana fikir şu:”
Bu dizi gerçekten çok komik.” Masal tadında eğlenceli ve romantik bir dizi
izlemek isteyenlere öneririm. Son olarak buraya kadar üşenmeden okuyan siz
saygıdeğer okuyucularıma ve tabiki bu uzun yazıyı aşırı derecede üşense de yazabilen kendime
teşekkürler!
Şu an bu diziyi izliyorum çok güzel yrumlamışsın:)
YanıtlaSilUmarim hayalindeki ev senin olur. Dizi tam bir sabah kusagi pembe dizisi. Cocuk yunan heykeli��
YanıtlaSil