2 Şubat 2017 Perşembe

Ölüm Daha Güzeldi – Mehmet Niyazi | Kitap Yorumu


“...O mutlu ölümün kollarında şimdi. Onun için her şey bitti. İnsanların zulmünün ulaşamayacağı bir yerde artık...”

  Ölüm Daha Güzeldi, temeli gerçeğe dayanan bir roman. Sanırım bundan dolayı oldukça etkilendiğim bir roman oldu. Kitabın ön ve arka kapağında konusunu veren şöyle bir yazı var:" Bu roman eski SSCB esareti altında, Azerbaycan’da hürriyet ve istiklal hasreti içinde kıvranan soydaşlarımızın çırpınışlarını anlatmaktadır. Konusu, belli başlı kahramanları gerçek kişilerdir." Kitabı bitirdikten sonra içinde geçen olaylar hakkında daha fazla araştırma yapma gereği duydum. Aslında bu konu hakkında ne kadar cahil olduğumu fark ettim. Edebiyatın bir güzelliği de bu değil mi zaten? Unutulmaya yüz tutmuş yaşanmışlıkları, acıları, zulmü, hayatları mahvolan masum insanları unutturmamak... O insanlar kendisinden sonraki nesiller rahat etsin diye onca cesaret örneği gösterdiyse bunun bir karşılığı onları güzelce anmak, unutturmamak olmalı. Tıpkı bu kitapta olduğu gibi.


  Dün kitabı ara vermeden okudum ve gece geç saatlerde bitirdim. Daha sonra biraz araştırma yaptım ve yattım.  Oldukça etkilendiğim için üstüne bir de rüya gördüm. Belki sen de amma abarttın diyebilirsiniz ve bunda haklı da olabilirsiniz. Ama ben böylesi derin acıları anlatan, gerçeğe dayanan kitaplardan çok etkileniyorum. Bu tarz kitapların yeri bende hep ayrıdır. Kitabın yarısından fazlası hapishanede geçiyor. Bu hapishanelerde mahkumlara akla hayale gelmeyecek işkenceler yapılıyordu. İnsanlığa sığmayan bu eylemleri okurken kimi zaman ağzım açık bile kaldım. Tahir’in bu hapishanelerde edindiği arkadaşlarıyla beraber nelere katlandığını okurken kendimi onun yerine koymaktan alamadım. Bazı sahneler o kadar acı vericiydi ki kitabın adının neden “Ölüm Daha Güzeldi”olduğunu açıklar nitelikteydi. Bulunduğum konum için şükretmemi gerektiğini bir kez daha anlamış oldum.


  Kitabın anlatımı da oldukça güzeldi. İlahi bakış açısıyla yazıldığı için karakterlerin ne düşündüğünü, ne hissettiğini bilebiliyorsunuz. Anlatım ilk başta oldukça basit gelmişti ama ilerledikçe anlatım dili edebileşti. Neredeyse bütün karakterleri çok fazla benimsedim. Romanda birisi öldüğü zaman üzülmekten kendimi alıkoyamadım. Ve sonra düşündüm: İnsanoğlu neyi paylaşamıyor? Gerçekten aklım almıyor bir insan içindeki vicdan adlı mahkemeyi nasıl hiçe sayabiliyor da bu zulümleri yapabiliyor? Dünya herkese yetebilecek kadar büyükken neden başkalarının elindekine göz dikiliyor? Sevgi dururken neden kandan besleniliyor? Aklım almıyor, beynim yanıyor. Ama tek bir şeyden eminim ki tüm bu kötülüklerin kaynağı olan kişiler, kandan beslenerek elde ettiklerini yanına 1 kuruş alamadan ve arkalarında güzel bir iz bırakamadan gittiler. Onların kurbanları ise her zaman birer kahraman olarak kaldılar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder