7 Kasım 2021 Pazar

Hospital Playlist 2 Dizi Yorumu

  Herkese merhaba!

 Yemek yerken bana eşlik eden dizim Hospital Playlist'in 2.sezonunu da bitirmiş bulunmaktayım. Şimdi şöyle ki günün 24 saati bana yetmediği için bazen dizileri yaptığım işler sırasında açıyorum ki bir taşla iki kuş vurulsun. Mesela bulaşık yıkarken veya yemek yaparken gibi ev işlerinde altyazıya bakmadan izleyebileceğim yerli dizileri Youtube'dan açarım. Ancak yemek yerken seçtiğim diziler ise özeldir. Çünkü yemek yemeyi severim ve sevdiğim bir işi yaparken yine sevdiğim bir dizinin bana eşlik etmesini isterim. Hospital Playlist'in 2.sezonu bana yemek saatlerinde eşlik etti. Çünkü yormayan, soft, tatlış bir diziydi. Kabul bazen gerçekten duygusallaştırdığı, ağlattığı kısımlar oldu ama genel manada insanı dinginleştiren bir yapıda olduğu konusunda nerdeyse hepimiz hemfikirizdir.

  Şimdiden uyarım yapayım. Baştan aşağıya spoiler içeren bir yorum olacak. İzlemeyenlerin yazımı okumasını önermem.

  Öncelikle şunu söylemeliyim ki 2.sezonla 1.sezon arasında uçurum yoktu. Hani hep sezonluk dizilerde insanlar karşılaştırma yapar ya, işte ne bilim 1.sezon daha iyiydi falan gibisinden. Hospital Playlist'te ise ilk sezonda sezon kaldığımız yerden devam ettik. İki sezon arasında tam bir bütünlük vardı, bir elmanın yarısı gibi iki sezon izledik. Bu bakımdan çizgisini bozmayan bir dizi oldu bence. Ancak genel atmosfer dışında değişen çok şey de vardı. Kendi açımdan ufak bir karşılaştırma yapacak olursam:

1. Bölüm saatleri daha da uzamıştı. Ancak haftada bir bölüm yayınlandığı için ben ara vere vere izledim ki dizi ara vermeye de müsait bir yapıda. Ama yine de insan beyni bunu anlamıyor ve yeni bölümü izlemek insanı üşendiriyor. 

2. Slice of life'ın dozu bir tık daha artmış. Hasta hikayeleri daha fazla yer kaplamıştı. E hasta demek hastalık , hastalık demek acı ve duygusallık demek. 

3. Bu sezonun müzikleri çok daha güzel seçilmişti eski sezona göre. Geçen sezon Aloha dışında aklımda dolanan bir şarkı olmamıştı ama bu sezon diziyle beraber bir sürü güzel şarkı keşfetmiş oldum. Ama soracak olursanız "Let's Forget it" şarkısı en favori parçam oldu. Sonra fark ettim ki Reply 1988'in şarkısıymış. Şarkının orjinali ayrı güzel, bizimkilerin çalması ayrı bir güzel. Ama bana soracak olursanız şarkının orjinali bir başka ya. O şarkı bana olmayan aşkımın ayrılık acısını çektiriyor, size öyle söyleyeyim. Ve sırf şu şarkı için Reply 1988 izleyesim geldi.

4.Bunlar dışında romantizm cephesinde büyük gelişmeler yaşandı dizide. Nerdeyse tüm shiplerimiz gerçekleşti. Her ne kadar beklediğimizden daha geç gerçekleşse de hiç gerçekleşmemesinden iyidir.

5. Bunların dışında dizi yine bildiğimiz gibi. Klasik Hospital Playlist havasında!

Beşli Grubumuz

  Arkadaş grubunun içinden bu sezon Ik Jun sanırım en favori karakterim oldu. Bazen cidden şöyle düşünüyorum. "Benimde çalıştığım kurumda Ik Jun gibi biri olsaydı dünyamız..." Birkaç yazı önce selamıma karşılık bile alamadığım meslektaşlarım olduğumdan bahsetmiştim okuduysanız. Ik Jun'un tam bir insan canlısı oluşu, hastanedeki herkesle muhabbeti oluşu, samimi içten davranışları, doktor kimliğinde de ayrı bir havalı oluşu gözümde 1 numaraya yükselmesine sebep oldu. Her ne kadar çocuksu davrandığı kısımlar olsa da doktor kimliğinde aşırı cool bir havaya bürünebilen bir kişiliği var. Hatırlayın mesela kısa süre önce karaciğer nakli yaptığı hastası kontrole geldiğinde bile bile hata yaptığını öğrenince adama sert bir dille doktorunu değiştirmesi gerektiği çok cooldu bence.  Yalnız Ik Jun'un oğlu Uju ile olan sahnelerinin bu sezon daha az olduğunu üzülerek fark ettim. Bu arada 2.sezonda her şey aynı gibi başlamıştı ama Uju'nun baya büyümüş olduğunu fark ettim. Çocuklar acaip hızlı büyüyorlar. Mesela 3.sezon diyelim ki oldu. Uju'nun büyüme hızını göz önüne alarak bir zaman atlaması yapmaları gerektiğini düşünüyorum :) Ay bir de bu sezon baba oğlun en sevdiğim geri sarıp tekrar tekrar izlediğim sahnesi Uju'nun babasını hastahanede ziyaret edince ağlamasıydı. Allahım ne kadar tatlı bir çocuk bu ya diye eridim resmen. 

  Bu arada bazen Ik Jun'a hiç gülmedim. Misal bir ara Bağcılar oturuşu yapıp yengeç gibi yürümüştü ya yüzümde mimik oynamadı ve bunun gibi seyirciden gülmesinin beklendiği ama güldürmeyen espriler vardı. Ya da bilemiyorum Korece bilmediğimden esprileri kaçırmış olabilirim. :) 

  Jun Wan bu sezon gerçekten acıların çocuğuna döndü. Geçen sezon acıların çocuğu Seok Hyeong'tu. Bu sezon bu Jun Wan olmaya layık görülmüş. Yalnızlığı, arkadaşlarından onunla zaman geçirmesini istemesi ama herkesin bir planı olduğu için dımdızlak ortada kalıp yalnızları oynaması, Ik Sun'un saçma sapan düşüncelerle çocuğu yemeden içmeden kesmesi, arkadaşlarına bile anlatamayıp her şeyi içine atması derken ciddi ciddi acıdım haline. Neyseki sona doğru azcık toparladılar.

  Ay bu arada Jun Wan demişken asistanı Jae Hak'dan bahsetmek istiyorum. O adamı da bu sezon süründürdüler ya. Eşiyle beraber çocukları olmayınca çocuk istemiyormuş gibi hayatlarına baktıkları zaman, eşinin kanserken hamile olması gerçeğiyle karşı karşıya kaldılar. Ay çok üzüldüm gerçekten. Bir ara dizide de şöyle bir replik geçmişti ya hani: "Kötü şeyler bazen iyi insanların başına gelebilir." Cidden bir an böyle minnoş bir adama kötü son yazılacak sandım ama neyseki korktuğum gibi olmadı. Yoksa gerçekten senariste çok kızardım. Senaristin de çok umruydu ya neyse.

  Seok Hyeong, bu sezon daha bir huzurluydu. Geçen sezonki yüklerini senaristler saolsun üzerinden almışlar. Çok nazik, kibar ve insana güven veren bir doktor oluşunu seviyorum. Hastalarıyla konuşurken kullandığı ses tonu, seçtiği rahatlatıcı cümleler falan çok hoş bence. Bu sezon kararlarını daha yerinde ve aklı başında buldum. Kendi hayatı için sonunda bir şeyleri yoluna koyabildi.

  Song Hwa, yine bildiğimiz Song Hwa. Ben bu karakteri izlediğimde kendimden utanıyorum ya. Benim gibi üşengeçler üşengeci bir kıza bu karakterin replikleri tokat gibiydi. Her şeyi geçtim abi bu kadının yapabildiklerini 24 saate sığdırabilmek için uykudan bile kısmak lazım. Ben 2 gün çok çalışıp uykusuz kalsam 3.gün göz kapağımı kapatsam deliksiz bir uykuya dalıyorum. İzleyelim bakalım olamayacağımız karakterleri... Çalışma aşkı, azmi, yorulmak nedir bilmemesi falan.... Bir de dönüp kendimle yüzleşiyorum: Üşengeçliğimle, erteleme huyumla, nasıl yapacağımı düşünürken hiçbir şey yapmadıklarımla... Ay daha fazla Song Hwa hakkında konuşamayacağım ya üfffff!

  Bilemiyorum siz ne düşünüyorsunuz ama Jeong Won, bu sezon diğer arkadaşlarına göre senaryoda geri planda kaldı. Açıkçası ne hastalarıyla ne de sevgilisiyle olan sahnelerinde ilgimi çok fazla çekemedi. Sezonun başlarında ilgimi çekiyordu ama ortası ve sonunda bir anda o kadar da merak ederek izlediğim bir hikayesinin yer almadığını fark ettim. Ayrıca çocuk hastalarıyla olan sahnelerini çok severdim ama maalesef senaryodan kısmışlar hep o tür sahneleri. 

Aşk Meşk İşleri

Ik Jun ve Song Hwa

  İkinci sezonu en çok merak etme sebebim Ik Jun'un eski sezon üstü kapalı şekilde Song Hwa'ya hislerini açıklayıp bizi dımdızlak ortada burakmalarıydı. Gerçekten çok merak ediyordum bu çift nasıl olacak diye. Çünkü empati yapmaya çalıştığımda gerçekten çok zor. Kaç senelik arkadaşlar yani düşünsenize? Bir anda nasıl o yola girecekler gerçekten zor bir şey yani. 

  Açıkçası yeni sezonun ilk bölümlerinde Song Hwa'nın yine aynı üstü kapalı şekilde arkadaş kalalım mesajı biraz hayal kırıklığına uğratmadı değil. Ama üstte de yazdığım gibi o da haklı yani kendince. Sonra hastanede hani oğlunu Song Hwa'ya ayarlamaya çalışan bir kadın vardı ya. Onun ağzı bi kapansın diye oğluyla kafede oturup bir şeyler içtikleri sahnede ben çok basit düşünmüştüm: Heh şimdi Ik Jun görecek aralarında bir şey var sanacak dedim ama düşündüğümden daha güzel bir sahne oldu. Adamın en yakın arkadaşıyla nasıl sevgili olmaya başladığını anlatması, o sırada Ik Jun'un ortaya çıkıp Song Hwa'yı güldürmesi tatlı bir andı ve o pipeti burnuna tutuşu, o anki sıfatül eşgali beni de güldürdü baya. 

  Daha sonraları Ik Jun'un Song Hwa ile kampa gitmesi, annesi hasta olunca kimse rahatsız etmesin diye onun işleriyle özel şekilde ilgilenmesi, ne bilim yağmur altında romantik çiftler gibi takılmaları gibi küçük aşk kırıntıları ile idare ettik. - Ulan be bizi de böyle seven olur mu ki?- Çiftimiz adı konmamış bir flört dönemi yaşadı bence. Dışarıdan bakanlar onları arkadaş gibi değil de sevgili gibi görmeye başladı. Bknz: Ik Sun ve Jun Wan'ın hastahane odasında onların çiftekumrular gibi takıldığını görünce donup kalması.

  Bu çiftin 20 yıllık arkadaşlıktan sevgili olma yoluna girebilmeleri için bir dönüm noktası olabilecek olaya ihtiyaç vardı. Ve bu dönüm noktası da açıkçası dizilerden sıklıkla bildiğimiz yerden geldi: Kaybetme korkusundan. Ik Jun'un hastahanelik olması Song Hwa'nın kaybetme korkusu yaşamasına ve hislerine karşılık vermesine cesaretlendirdi. Yalnız o itiraf sahnesinde Song Hwa'nın utangaçlığını içimde hissettim. Ik Jun'u konuşurken yüzüne bakmamasını söylemesi, gözlerini kapatarak, duraksayarak konuşması falan gerçekten duygusunu ekrandan bize geçirdi. 

  Resmi olarak çift olduktan sonra şey kısmı güzeldi ama: Romantik ritüelleri yapmaya çalışıp elini yüzünü bulaştırmaları ve ikisinin de buna gülmesi. Yani bence bu realistik olmuştu en azından. 

  Neyse sonra merak ettim, bunu diğer arkadaşlarına nasıl diyecekler, onların bu işe tepkisi ne olacak acaba diye. Hiçbiri ciddiye almadı, gülüp geçti. Siz sevgiliyseniz tüm mal varlığımı bağışlarım,soyadımı değiştiririm gibi atıp tuttular. Ya ama bir şey diyeceğim. Bunlar nasıl 20 senelik arkadaşlar ya. Bir arkadaş grubunda iki kişi birbirinden hoşlanıyorsa anlarsın be kardeşim. İllaki anlarsın. Bu kadar imkansız gibi tepki vermek neden? Daha sonra Seok Hyeong'un Song Hwa ile çift olmanıza gerçekten çok sevindim diyip samimi bir tepki vermesi hoşuma gitti.

  Son olarak senaristleri bu çift için çok acımasız bulduğumu söylemek istiyorum. 12 bölümlük dizinin hatta eski sezonu da sayarsak 24 bölümlük dizinin finalden önceki son bölümünde bu çiftin ilişkiye başlaması çok uzun sürdü.  Bu ikilinin özellikle üniversite zamanlarındaki hallerini Song Hwa'nın bakış açısından izlediğimizde bunlara çok yazık olduğunu düşündüm. O da baya hoşlanıyormuş Ik Jun'dan. Ah be Seok Hyeong, 22 yıla sebep oldun he! Bu arada ben geçmiş zamanda acaba Ik Jun başkasıyla evlendiğinde, çocuğu olduğunda Song Hwa'nın  ne hissettiğini çok merak ediyorum. Belki üçüncü sezon olursa izleriz onu da bilemedim.

Ik Sun ve Jun Wan

  Ik Sun'a bu sezon sinir oldum desem yeridir. Şimdi ben dizinin başında şunu düşündüm ki: Bu uzak mesafe ilişkisi nasıl yürüyecek, Ik Sun belki 2.sezonda olmaz diye düşündüm ya da zaman atlaması yaşanır diye düşündüm. Ancak ikisi de olmadı. Ik Sun Kore'ye döndü ama o sırada yaşananlar cidden beni sinir etti. Bir kere kıza ilk kızdığım nokta şuydu: Jun Wan'la her konuştuğunda kendi hayatına o kadar odaklıydı ki bir kere Jun Wan'ın hayatını sormadı. Sorduğu zaman da öylesine sorar gibiydi. Hep kendi hayatını kendi sorunlarını anlattı durdu. Gerçekten çok bencilceydi. Bu benim arkadaş ortamında da çok uyuz olduğum bir durumdur.  Bunun adı sohbet değil, karşı taraf seni içindeki düşünceleri dışa akıtıp enerji boşaltma makinesi gibi kullanıyor. Git günlüğüne yaz abi bunları. Bir kere de sen sor karşı taraf ne yaşıyor diye. Adamın kendi hayatı çok süper sanki de senin hayatınla ilgilenecek bir de.

  Sonra bizim kıza dank etti ki Jun Wan'ın hayatını zorlaştırıyor. Oh dedim sonunda belki kendini düzeltir. Peki o naptı? Çocuğu aklında şüpheler ve cevapsız sorularla mutsuzluğa ve yalnızlığa terk etti.-40 yaşındaki erkeklere de çocuk diye hitap etmem yok mu?- Ulan adamın hayatını zorlaştırmamak için daha da zorlaştırıp ayrılmak nedir? Şaka mısın kızım sen? Bir de hasta olduysan oldun. Madem ayrılmayı kafana koydun. Gerçekleri söyle de bari adamı belirsizlikten kurtar. Bir de oldu yani herkes başına bir sorun geldi diye karşı taraftan ayrılsaydı dünyada çift kalmazdı. Kimin hayatı dört dörtlük ki.

  Zavallı Jun Wan, millete beraber yemek yemek veya etkinlik yapmak için teklif ederken yavru köpeğe döndü. Çocuk en yakın arkadaşının kardeşiyle çıktığı için de her şeyi kendi başına göğüslendi. Bir yandan hastalarının durumu, iş stresi bir yandan aşk acısı derken çok acıdım haline.

  Sonra neyseki Ik Jun bu çifte el attı. Yalnız Ik Jun olmasa bu çift kolay toparlanamazdı he, çok akıllıca hamleler yaptı. Bu arada Ik Sun'un abisiyle yaşadığı ve aşkını baskılamaya çalıştığı bir dönemde kilit ekranını Jun Wan yapması? O detay bana zorlama geldi, yani sırf Ik Jun kız kardeşinin sevdiğini, unutamadığını fark edip olaya el atsınmış gibi kurguydu. Ay sonra Jun Wan'ın da ekranda kendi fotosunu görmesiyle kızın adına ben utandım. Ben kendi fotomu bile kilit ekranı olarak ayarlamam be kaldı ki ex aşkımı kilite koycam? Kusura bakmayın ama cringy bence.

  Finalde barıştılar ama aralarındaki o gergin hava gitmedi bence. Eskisi gibi aralarında samimiyet yoktu da bir gerginlik vardı. 

Seok Hyeong ve Min Ha

  Bu sezon bu ikisinin arasının olması beklediğim bir şeydi. Yalnız Min Ha Seok Hyeong'un hiç yeşil ışık yakmaması karşısında kız iyi sabretti. Özellikle ilk bölüm o karın altında ıslak köpek yavrusu gibi Seok Hyeong'la eski karısını gördüğü sahnede kıza çok acımıştım. Seok Hyeong'un da Song Hwa'dan tavsiye almasıyla azcık bir harekete geçti. Yalnız Seok Hyeong'un kızın ilgisine karşılık verişi sanki bir anda oldu gibi geldi. Seok Hyeong'un duvarlarını indirmesi ilerleyen bölümlerde olduğundan sanki aceleye getirilmiş gibi geldi bana. Açıkçası uzun uzun izlemek isterdim gardını indirdiği sahneleri. Çünkü biz bu aşkın doğmasını beklerken çok süründük.

  Dizinin sonunda en hayal kırıklığına uğradığım şeylerden biri Min Ha'nın kaynanasıyla ciddi anlamda tanışmaması oldu. Seok Hyeong'un annesinin Min Ha'yı karşısında oğlunun sevgilisi olarak görünce vereceği tepkiyi çok merak ediyordum. Hani bir kere yemekhanede kızı saçma sapan sebepten azarlamıştı ya o yüzen ekstra bir merak içindeydim. Olmadı artık olursa 3.sezona. Bu arada Seok Hyeong'un annesinin ne kadar toksik bir insan olduğunun farkında olup bu kızla da olmaza yurt dışına gideceği izlenimi verme stratejisi çok iyiydi. Yoksa o kadın ikisinin de burnundan getirirdi bu ilişkiyi. 

  Bir de aklımda kalan bir sahneden bahsedeceğim. Hani Min Ha hastahaneye yatırılmıştı da Seok Hyeong duyunca hemen yanına gitmişti. Sonra onun geldiğini gören Min Ha mutluluktan ağlamıştı. Bakın bu sahnenin çok iyi düşünülerek yazıldığını düşünüyorum. Amma velakin Min Ha çok kötü ağladı ya. Yani çok zorlama, çok bebeksi. " Hadi bir de ıngaaaa ıngaa diye bağır istersen" diye düşündüm. Eğer gerçekten o ağlama sahnesini ekrandan bize geçirebilseydi bu sahne çok güzel olacaktı. Güzelim sahne harcanmış gibi hissetmekten kendimi alamadım. 

Jeong Won ve Gyeo Wool

  Çok üzgünüm ama bu çiftin hikayesi beni bu sezon çok fazla sarmadı ya . Geçen sezon kızın platonik gibi takılması, Jeong Won kızı ne zaman fark etcek diye bekleyip durmamız, Jeong Won'un en küçük jestine anlam yüklememiz falan derken izlettiren bir hikaye vardı. İkinci sezonun başında yeni ilişkinin heyecanı da vardı ama sonra sanki ilişkinin heyecanı kalmadı gibi. Bir de mesela kız adama karşı çok resmi konuşuyordu. Jeong Won, ondan daha çocuksu davranırken nasıl bu kadar soğuk kalabildi, o da ayrı bir şey. Adamla teke tekken bile "Profesörüm" diyip durması aralarında fazlaca bir resmiyete sebepti.  Kız çok robot gibi davranıyor bazen.

  Şimdi bilirsiniz ki normal bir Kore dizisinde kızla oğlan sevgili olduktan sonra bir krizin eşiğine gelirler. Çoğu izleyici bu klişeyi sevmez ama aslında kötü zamanların üstesinden gelebilen çiftler, bize aşklarını kanıtlamış olur. E şimdi baktığımız zaman kavuşmuş bir çift var karşımızda, mutlaka bir atraksiyona girmeleri lazım yoksa dümdüz ilişki izlemiş olacaktık. Gyeo Wool'ün aile yapısını böyle düşünmemiştim açıkçası. İlişki krizinin buradan kaynaklanacağını beklememiştim daha doğrusu. Jeong Won'dan  her şeyi saklaması güvensizlik problemine yol açtı. Yani Jeong Won gibi bir adamın böyle bir sebepten kızı terk etmesi zaten karakterine aykırı. Kızın da bunu bilmesi lazım ama bu da insanın kolayca söyleyebileceği bir şey değil. Ya ama Jeong Won'un edeceği evlenme teklifi edilemeden yarım kaldı öyle. Keşke o evlenme teklifi sahnesinin olduğunu görebilseydik. Onun yerine finalde beraber yurt dışına gitme kararı aldılar. Ne mana oldum bir an. Bir evlenme teklifi göreydik iyiydi. :)

  Ha bir de şunu söylemeden geçemeyeceğim ki Gyeo Wool kaynana yönünden acaip şanslı ya. Ama kadın da napsın işte onun da dediği gibi oğlu 40 yaşında birini bulmuş ne dicek. :) Çok mantıklı konuşmaları vardı ve Min Ha'nın kaynanasına hep içimden geçen cümleleri söylüyordu.

Ya şunu fark ettim yazarken sanki diziyi beğenmemiş gibi yazmışım ama aslında beğendim. Sadece aklımda en kalıcı olanlar en hoşuma gitmeyen detaylar olduğu için hep onları yazmışım. Ama bilenler bilir zaten Hospital Playlist'in nasıl bir dizi olduğunu. 

Evet şimdilik dizi yorumunun sonuna geldik. Bu yazıyı daha erken yazacaktım ama hasta olunca ara vermek zorunda kalmıştım ve sonra da hevesim kalmamıştı. Neyseki bitirdim yazmayı. 

Hadi ben kaçar!

 Beni İnstagram'da da takip etmek isterseniz şuraya tıklayın.

2 yorum: