30 Ocak 2020 Perşembe

Genç Bir Doktorun Anıları- Mihail Bulgakov | Kitap Yorumu

  Genç Bir Doktorun Anıları'nın genel olarak beğenilen bir kitap olduğunu biliyordum ama ben gerçekten bu kadar beğeneceğimi de düşünmemiştim. Bir kere çok akıcı bir kitaptı, bir solukta okudum. Üniversiteden yeni mezun olup bir köye görevlendirilen henüz 24 yaşında bir doktorun anılarını okuyoruz. Doktor, dereceyle mezun olmuştur ama teorik bilgiyle pratiğin bambaşka şeyler olduğunu anlamasıyla sudan çıkmış balık gibi hisseder kendini. Yani bir de düşünüyorum. 1900'lerin başında geçen bir kitap ama yıl olmuş 2020 hala çoğu üniversite mezunu genç aynı şekilde hissediyor kendini. Doktorun ne yapacağını bilmediği ama diğer personele karşı itibarını kaybetmek istemediği için yaptığı şeyler kitabın beni güldüren kısmıydı. Aramızda kalsın kendi alanımda bilmediğim bir konu olunca ben de bu taktikleri deniyorum. Ayrıca Rus köylülerinin sağlık konusundaki  batıl inançlarını, cahilliklerini okuyunca insanların yıllar geçse de asla değişmediğini bir kez daha anladım. Çünkü bu tarz tutumlar hala var.

21 Ocak 2020 Salı

Olağanüstü Bir Gece - Stefan Zweig | Kitap Yorumu

Herhalde şu kitap kadar karşıma bu kadar çok çıktığı halde sürekli okumayı ertelediğim başka bir kitap olmamıştır. Sanırım bunun bir sebebi insanların Stefan Zweig kitapları arasında daha az beğendiğini belirtmesiydi. Ancak ben çok fazla sevdim. Öncelikle her seferinde Zweig'ın nasıl bu kadar kısa bir hikayeye böyle derin anlamlar sığdırabildiğine şaşırıp kalıyorum. Yine ele aldığı konu muazzam, bu konuyu işleme şekli muazzam, anlatım gücü muazzam!
Olağanüstü Bir Gece, istediği her şeyi elde etmiş, zengin, elit bir kesimden bir adamın aslında hayata karşı ne kadar kayıtsız, heyecansız olduğunu fark etmesiyle başlıyor. Hepimizin uğruna çabalayıp durduğu bir hayata sahip olan bu adam adeta ruhsuz bir şekilde geziniyor. İç dünyasında kendini ve insanları gözlemlemekle meşgul. - Zenginlerin derdi de böyle oluyor.- Bir pazar günü öğle vakitlerinde bir at yarışını izlemeye gidiyor ve bundan sonra gelişen altı saatte nasıl yaşama döndüğünü okuyoruz. Açıkçası Zweig'ın daha depresif bitişlerine alışık olduğum için böyle bir son beklemiyordum. İçinde geçen cümleler zaten çok güzeldi. Karakterimizin iç dünyası yine çok güzel yansıtılmıştı. Biz sıradan insanların bir sayfada açıklayabileceği bir ruh durumunu yazarın iki cümleye sığdırabilmesi beni mest etti. Alıntıları not ettim tabiki. Bu güzel kendini bulma yolculuğunu okursanız beğeneceğinizi düşünüyorum.

7 Ocak 2020 Salı

When The Camellia Blooms Dizi Yorumu


  Merhaba herkese,
  Bugün When the Camellia Blooms'u masaya yatırmak enine boyuna bu dizi hakkında konuşmak istiyorum. Fark ettim de seveceğimi sandığım dizileri beğenmiyorum  ama tam tersi ben bunu sevmem dediklerimi de seviyorum. Peki Camellia'yı sevdim mi? Evet, hem de çok. 

İlk olarak dizinin şu tanıtımını görüp gerçekten beğenmeyeceğimi düşünmüştüm. 

Çiftin arasındaki yaş farkına takıldım yine galiba. Kadın, adamdan küçük olmalı takıntım var da benim. (Hemen kızmayın, takıntı işte.) Bir de basit bir aşk dizisi sandım. “ Üf ne izleyeceğim ya aman, başka dizi mi yok “ diyip geçiştirmiştim. Sonra baktım millet çok beğenmiş. Tabi ben yine izlemeyi düşünmüyorum. Hyun Bin'in yeni dizisini izleyecektim ama baktım ki daha 2 bölümü yayınlanmış. Bölüm beklerken diziyi unutuyorum, hislerim soğuyor. Canım da dizi izlemek istiyor. Aman neyse öylesine açıp izleyeyim şu Camellia'yı dedim ve diziye bayıldım. Bu da benim için bir sürpriz oldu. Çünkü ben gerçekten bu kadar iyi bir dizi olacağını tahmin etmemiştim.