7 Ocak 2020 Salı

When The Camellia Blooms Dizi Yorumu


  Merhaba herkese,
  Bugün When the Camellia Blooms'u masaya yatırmak enine boyuna bu dizi hakkında konuşmak istiyorum. Fark ettim de seveceğimi sandığım dizileri beğenmiyorum  ama tam tersi ben bunu sevmem dediklerimi de seviyorum. Peki Camellia'yı sevdim mi? Evet, hem de çok. 

İlk olarak dizinin şu tanıtımını görüp gerçekten beğenmeyeceğimi düşünmüştüm. 

Çiftin arasındaki yaş farkına takıldım yine galiba. Kadın, adamdan küçük olmalı takıntım var da benim. (Hemen kızmayın, takıntı işte.) Bir de basit bir aşk dizisi sandım. “ Üf ne izleyeceğim ya aman, başka dizi mi yok “ diyip geçiştirmiştim. Sonra baktım millet çok beğenmiş. Tabi ben yine izlemeyi düşünmüyorum. Hyun Bin'in yeni dizisini izleyecektim ama baktım ki daha 2 bölümü yayınlanmış. Bölüm beklerken diziyi unutuyorum, hislerim soğuyor. Canım da dizi izlemek istiyor. Aman neyse öylesine açıp izleyeyim şu Camellia'yı dedim ve diziye bayıldım. Bu da benim için bir sürpriz oldu. Çünkü ben gerçekten bu kadar iyi bir dizi olacağını tahmin etmemiştim.



Ya bir de kaliteli dizi daha introsundan belli olur. Çok güzel bir animasyonla müzikle giriş yapmışlar. Ben çok beğendim. Kaliteli bir dizinin diğer bir önemli özelliği de müziklerinin güzel olmasıdır ki bunun müziklerine de bağımlı oldum, sürekli dinliyorum. Müzik eşliğinde yazıyı okumak isteyenler için alta intro müziğini koyuyorum.




  O kadar sardı ki beni bir süre sonra karakterlerle yaşamaya başladım sanki. Her bir şeyini ayrı beğendim dizinin. Dizideki karakterler, işlenen hikayeler, duygudan duyguya sokması, çok samimi bir havasının olması ve en çok da hayatın içinden bir şeyler sunmasıyla kalbimi kazandı. Yani ben eminim bu dizideki olaylar çoğumuzun yaşadığı, tanık olduğu şeyler. Ve dizi bana umut aşıladı gerçekten. Bir sürü hayat dersi çıkardım. Yetmedi beni değiştiren bir dizi oldu. Nasıl değiştimi anlatacağım ama  şu anda kafam da düşüncelerim, duygularım o kadar düzensiz ki onlara “ Sakin olun hepinizi yazacağım.” demek istiyorum.


  Evet, önce konusundan bahsetmek istiyorum. Dongbaek, bekar çocuklu bir annedir. Kore'nin Ongsan denilen kırsal bir kesiminde çocuğunu büyütmek için hayat mücadelesi veriyor. Tabi babasız bir çocuk yetiştirmenin de hem toplumsal baskısıyla uğraşıyor bir yandan, geçim sıkıntısı çekiyor bir yandan. Zaten çocukluğundan bu yana hep zorlu bir hayatı olmuş. Yoon Shik ise Seul’den memleketi Ongsan'a polis olarak geri dönüyor. Ve bu ikisi bir gün karşılaşır. Ve BAM! Tabi bizim Yoon Shik, Ongsan'ın Kraliçesi Dongbaek'in güzelliğini görünce ilk bakışta aşık oluyor. Ve bundan sonra Yoon Shik'in Dongbaek'in nasıl değiştirdiğini görüyoruz. Dizinin adının “ When the Camellia Blooms” olması çok yerinde olmuş. Dongbaek'in karşılığı İngilizce’de kamelya çiçeği anlamına geliyormuş. Kısacası bu dizide kamelyamızın nasıl çiçek açtığını izliyoruz.

  Bu noktada " Ay yeter artık. Kadınların güçlü olmak için illa bir erkeğe mi ihtiyaçları var?" diye yorumlar yapanlar gördüm. Ancak şimdiden söyleyeyim bu blogda gereksiz feministik duyar kasmak yasaktır!!! Bu dizi o tarz bir dizi değil. Dizideki esas adamın bizzat kendisi Dongbaek'in ne kadar güçlü olduğunu kabul edip çok fazla saygı duyuyor.

  Her biri yarım saatten oluşan 40 bölümlük bir dizi yolculuğu bu. Aslında 20 bölüm yani.
Dizide 4 ana unsur var: Komedi, Romantizm, Dram, Gerilim. Ve her biri o kadar güzel yerleştirilmiş ki hikayenin içine bir sahnede gülerken diğer sahnede ağlıyordum. Bir an gerilirken bir an geliyor kahkaha atarken buluyordum kendimi. Her şeyden biraz vardı ve abes kaçmamıştı bu durum.

  Karakterler çok iyiydi. Yan karakterlere bile çok önem verilmişti. Herkesin bir hikayesi vardı. Ve dizideki gizemli katil dışında  - o istisna – karakterler ne aşırı iyi ne aşırı kötüydü. Mesela Dongbaek'i sözleriyle yaralayan kadınlar bir zaman geliyor ona destek çıkıyorlar. Katil dışında kimseye tam anlamıyla kızamıyorsunuz. Yanlış bir davranışta bulunduklarında “ O da başka türlüsünü bilmiyordu, napsın ama.” gibi bir sebep çıkıyor karşınıza.


  Dizide kullanılan iç ses tekniğini de çok sevdim. Önceden dizilerde çok rastlardım ama günümüz dizilerinde çok fazla kulanılmıyor. Bence dizide geçen o iç ses konuşmaları sahneyi çok daha etkili hale getirmişti. Zaten dizinin çoğu repliği harikaydı. Bir süre sonra artık  yoruma koyarım diye ekran görüntüsü almaktan yoruldum ve telefonumun hafızası doldu.

  Sonra dizideki insanlar çok sıradandı. Yani sıradan derken başlarına olağanüstü olaylar gelen seçilmiş kişiler değillerdi. Ha diyeceksiniz ki belaları mıknatıs gibi çeken Dongbaek mi sıradan? Bu tarz olayları Müge Anlı'da izlediğime yemin edebilirim. Hatta bugün de izledim. Gerçekten yaşanıyor böyle şeyler. Bakmayın siz hepimizin hayatı bir roman aslında.  Bir de aramızda kalsın bu tarz parçalanmış aile vakalarını ne zaman izlesem ağlamadan edemiyorum.


  Dizinin Ongsan gibi bir taşrada geçmesi ayrıca hoşuma gitti. Büyük şehirlerde biten komşuluk ve insanlık ilişkileri burada fazlasıyla vardı. Tabiki taşranın sadece pozitif yönleri değil negatif yönlerini de gösterdiler: Toplum baskısı, herkes herkesi tanıdığı için yayılan dedikodular, kıskançlık, dar bakış açıları... Ayrıca bizim kültürümüze uyan o kadar çok öğe vardı ki çok şaşırdım. Aynı şeyler bizim ülkemizde de var. İşte insan her yerde insan. Okyanus ötesinde de aynı düşünce kalıpları, aynı davranışlar, aynı adetler kendini gösteriyor.

  Bir de genel olarak karakterler Ongsan'ın yerlileri, esnafı olduğu için zengin fakir çatışmasıymış, CEO'larmış, türlü entrikalarmış böyle şeyler dizide yoktu. Esas değinilen konular anne olmak, kadın olmak, ebeveynsiz büyüyen çocuklar, çocuk kalbi, toplumsal önyargılar gibi konulardı. Daha çok bir kadın hikayesi diyebilir miyiz? Evet ama bence Yoon Shik de  nasıl adam olunur bunun çok iyi bir örneğiydi. Düşünün ki ana karakter Dongbaek olmasına rağmen benim favori karakterim o değil, bir kadına nasıl davranması gerektiğini çok iyi bilen Yongsik'ti.
  Bu dizinin diğer ülkelerdeki muadillerine baktığımız zaman mesela ABD dizilerinden Big Little Lies'da da bekar çocuklu bir anne olma konusunu işliyorlar ama bu kadar samimi bir anlatım yok. Bir anda karşınıza oyuncuların orası burası pırtlıyor ayrıca. Bizim ülkemize bakacak olursak mesela son zamanlarda Sefirin Kızı çıktı. Başrol yine çocuklu bekar bir anne. Ama kesin dizinin sonunda düğün gecesi tecavüze uğradığını söylediği halde ona inanmayıp kapı dışarı eden Sancar Efe'yle barışacak. Mesela bu dizide bu tarz bir konu geçse Dongbaek asla barışmaz. Sonra niye Kore dizilerine sarıyoruz. Alın işte tam da bu yüzden. 

Dongbaek (Gong Hyo Jin)

  Dongbaek’i çok gerçekçi bir karakter olarak buldum. Çok zor bir hayatı vardı. Annesi tarafından terk edilmesinin yol açtığı sevgisizlik, küçük yaşından beri hissettiği o dışlanmışlık hissi, kendini unutup çocuğu için yaşaması.... Bir de içli içli ağlamaları yok mu bitirdi beni. Hani hep derler ya “ Sen çok güçlü birisin.” diye. Bana da derler mesela. Ama değiliz işte. Güçlü gibi duruyor dışarıdan bakınca. Dongbaek de böyleydi. Yong  Shik'e içini döktüğü zamanlar beni hep ağlattı. Bu noktada Gong Hyo Jin'in oyunculuk yeteneği çok fazla ortaya çıkıyordu. O nasıl bir ağlamadır ya? Bir de ağlamalarında gerçekten yaralı küçük bir kız çocuğundan izler taşıyordu. Dongbaek'in içindeki o sevgiye muhtaç küçük kız çocuğu beni en etkileyen yanıydı. Gerçekten düşününce çocukken sevgisiz ve ilgisiz büyüyen insanlar yetişkin olsa bile içinde o yaşanmamışlıklardan ötürü hep bir şeyler uhde kalıyor. Özellikle terk edilmiş çocuklar, hayatının her aşamasında da içten içe bir değersizlik hissiyle yaşıyor. Ne kadar üzücü bir durum di mi?
Seni o kadar iyi anlıyorum ki...

   Bir de ben Dongbaek'in klasik bir Koreli kadın karakter gibi olmamasını çok sevdim. Master Sun'daki gibi abartılı tonlamalarla konuşacak diye korkmuştum. Ama konuşma şekli şükür ki olgundu. Hatta normalde Kore dizilerinde kadın karakterlerin fazla çocuksu konuşmaları ve hareketleri olur. Erkekler de tam tersi daha soğuk, cool olur ya, heh işte bu dizide tam tersiydi. Dongbaek, Yong Shik'ten daha olgundu.


 Ve bu farklılık benim çok hoşuma gitti. Hoşuma giden başka bir ayrıntısı aşık olunca bile her zaman önceliğini çocuğuna vermesi ve Yongsik'e bu konuyu önceden belirtmesiydi. Anne olmanın hakkını verdi.
  Ayrıca bir “Teşekkür ederim.” cümlesine bile ne kadar ihtiyaç duyuyordu ama kimse ona onun kadar nazik davranmıyordu. Basit bir cümlenin eksikliği bile ne kadar önemli aslında.

  Normalde kibar, saygılı biri olmasına karşı özel durumlarda tırnaklarını ortaya çıkarması da çok sevdiğim bir özelliğiydi. Pısırıklık da bir yere kadar di mi ama?



Hwang Yongsik ( Kang Ha Neul)

  Ya sen nasıl bir insan evladısın? NASIL?!!! 
  O kadar mükemmel bir karakteri vardı ki Yongsik sahnelerini izlerken yumuş yumuş oluyordum. Dizinin adı "Kamelyalar Açtığında" ya hani bu kamelyaları açtırana da bakmak lazım biraz.Tam olarak böyle biri çıksa karşıma ne güzel olurdu diye düşünmeden edemedim ki bence çoğunuz bunu düşündü. Hadi itiraf edin izleyen kızlar. 
  Nedir bu bad boy sevgisi kardeşim? Bize böyleleriyle gelin. Yalnız tam bir taşra çocuğuydu; çok temiz kalpli,komik, koruyup kollayan, hak edene yumruklarını gösteren, çok güzel seven bir adamdı. Ne güzel sevdi Dongbaek'i öyle... Ve Kang Ha Neul'u ben Heirs'ta ve Moon Lovers'ta yan rollerde izlemiştim. Mesela Moon Lovers'ta uyuz olmuştum. Bu dizi ilk başrolüydü ve aşırı iyiydi gerçekten. Bu kadar tatlı biri olabileceğini hiç düşünmemiştim. 

  Ve Yongsik'i en çok neden sevdim biliyor musunuz? Hani Dongbaek her acı çektiğinde, her ağladığında Yongsik'in de canı yanıyor, Yongsik de ağlıyordu ya bu gerçekten aşırı etkiledi beni. Erkekler ağlamaz diye bir şey vardır ya karizmaları çizilecek diye. Yongsik her ağladığında küçülmek yerine benim gözümde devleşti. Neden mi? Bence sevdiğin bir insan ağladığında, onun iç dünyasındaki hüznü ciddiye alıp onun için ağlamak dünyadaki en samimi anlardan biri. Ben yaşadığım için biliyorum. Tabi bende erkek arkadaş falan yok. En yakın arkadaşlarımdan birinin ben bir derdimi anlatırken gözünden süzülen yaşlarını gördüğümde gerçekten böyle bir arkadaşa sahip olduğum için şükretmiştim. En pahalı psikiyatra terapiye gitseniz de bu anın vereceği iç rahatlamasını veremezler size.
O kadar haklısın ki Yongsik :)


  Ya bir de içi dışı bir biriydi. Adam ilk bakışta aşık oldu. Bir de yetmedi gitti yolunu kesti diyor ki " Ben bekarım." Dongbaek'de doğal olarak sapık falan sandı.Ahhahahahha koptum ya. Ama şimdi diziyi bitirmiş biri olarak diyorum ki Yongsik tam ilk bakışta birine aşık olacak tipte bir insandı zaten. Bu tipe böyle aşık olma hikayesi olur. Asla içinde tutamıyordu aşkını. Her fırsatta söylüyordu. Bu konuda bizi süründürmediği için ayrıca mutlu oldum. 


  Hatta gidip Ongsan'ın dedikoducu kadınlarına bile " Dongbaek'ten hoşlanan benim, ben. Ondan ben hoşlanıyorum." diye nasıl haykırdı ya şok olmuştum. Bunca zaman coolluk diye aşkını belli etmeyen adamları bize nasıl sunmuşlar? Çok saftı bir de ama gerizekalılıktan gelen bir saflık değildi bu asla.Kabul, ilk başta acaba çok mu abartılı tepkiler veriyor diye düşündüm. İzleyip karakterini kafamda oturttukça ne kadar doğal bir insan olduğunu anlayınca bu beni rahatsız etmedi.

Size ilk hangi sahneyle Yongsik'i sevdiğimi söyleyeyim mi? Hoş niye soruyorsam her halükarda söyleyeceğim. İşte her şey şu alttaki sahneyle başladı. 
Ne demek tek başına bir yerlerde ağlamasından endişe etmek. NE DEMEK YA? Böyle bir canlı türü var mı? Lütfen olsun.

Gözü dönünce gözlerini şöyle belertmesi peki?


Sevdiği kadın ağlıyor diye ağlamak mı? Sübhanallah. Neler görüyor bu gözler?


Şu tatlılığa bakar mısınız?

Ya bir insan sevdiği kadına nasıl böyle minnoş bakabilir?

Beni İnstagram'da da takip etmek isterseniz şuraya tıklayın.

Bu kısımdan sonrası çok fazla spoiler içermektedir. Lütfen diziyi izlemediyseniz bundan sonrasını okumayın!!!


Favori Sahnelerim
1."Kahramanlar Son Anda Ortaya Çıkar" adlı bölümde dronelu kahramanımız Yongsik'in ortaya çıkışı ve Pil Gu'yu koruması efsane bir sahneydi. O kadar çok güldüm ve geri sarıp  izledim ki bağımlılık yaptı bu sahne bende. Bu sahnede çoğu kişi Yongsik'in havalı bir şekilde olaya müdahale etmesine odaklanmış. O zaten efsaneydi ama Pil Gu'nun sevimliliği ne olacak peki? Dilini çıkarıp çocuğa misilleme yapmasına hele çok güldüm. Yongsik'e gelince Pilgu benim çocuğum diyerek ve polis kimliğini kullanması 10/10 hareketti. Net, dizinin en unutulmaz sahnelerinden biridir. Hemen videosunu koyuyorum, tekrar izlemek isteyenler için. Buyrunuz:


Not: Bundan sonraki favori sahnelerim üzgünüm ama hep acılı sahneler. Çünkü Drama Queen olmak bunu gerektirir.Alta havaya girmeniz için dizideki en sevdiğim şarkılardan birini bırakıyorum

2.Şu sahne dizide hiç beklemediğim bir anda beni ağlatan çok güçlü bir sahneydi. Orada geçen diyaloglar zaten aşırı güzeldi. Özellikle Yongsik'in  Dongbaek'i cesaretlendirmesi, değerli olduğunu hissettirmesi... Ya dedim bu nasıl bir adam?  Bir de ağlamamak için kendisini zor tutması yok muydu? Çok iyi sahneydi çok. Of neden Youtube'a bunun kesitini koymamışlarsa. Açık ara en sevdiğim sahnelerden biridir. Üşenmeyip replikleri yazacağım hatta.


Yongsik: Neden üzülüyorsun? Ağladın mı?
Dongbaek: Evet, ağladım. Üzülüyorsam ağlamalıyım.
Yongsik:Neden üzülüyorsun?
Dongbaek: Çünkü kendimi çok mahcup olmuş hissettim. Çok utanç veriyor. Hayatım çok saçma. Okulda tek yetim bendim ve şimdi de mahalledeki tek bekar anne benim. Oğlunu 480.000 won için endişelendiren tek kişi benim. Ben de güzel bir hayat yaşamak istiyorum ama dünya bana kaba davranmaya devam ediyor. Bana hakaret ediyor.
Yongsik:Dongbaek, zayıfmış gibi davranma. Yetimsin, bekar bir annesin diye insanlar senin talihsiz bir hayat yaşadığını söylüyor olabilirler. Ama dürüst olalım. Gerçekten şanslısın.
Dongbaek: Şanslı olmak için çok fazla bunlar.
Yongsik:Yetim ve bekar bir anne olabilirsin ama Pil Gu'yu çok iyi yetiştirmeyi başardın ve hatta kendi işini bile yürütüyorsun. Başkalarını suçlamıyorsun ya da ucuz bir hayat yaşamıyorsun. Üstüne üstlük, hala çok nazik ve gayretli kalmayı başarıyorsun. Böyle yaşıyorsun. İnsanlar sana saygı duyup bunun için iltifat etmeli.
Dongbaek: Hayatımda ilk kez birisi bana iltifat etti.
Yongsik:Senin yerinde başka biri olsaydı çoktan kaybedebilirdi. Kimsenin sana kötü konuşmaya hakkı yok. Dongbaek, tüm bu mahallede en güçlü, en güçlü iradeli,en muhteşem ve tanıdığım en arzulanan kişisin.
Dongbaek: Bunu bana neden yapıyorsun ya? Bana bu tür şeyler söyleme. Kendime hakim olmaya çalışıyorum. Tarafımı tutma, bana iltifat etme. Yapma sadece. Güzel olduğumu söylemeyi bırak. Benimle gurur duyduğunu söylemeyi bırak. Bunu bana kimsenin söylediğini hiç duymadım. Çok garip... Kendimi çok garip hissediyorum. Güçlü kalmak için çok uğraşıyorum neden ağlatıyorsun beni? Böyle diyorsun ama sen....
Yongsik:Ben Kang Jong Ryeol gibi değilim. Pil Gu'nun babasının kim olduğu umrumda değil. Seni ve Pil Gu'yu asla ağlatmayacağıma söz veriyorum. Size her gün ne kadar harika bir insan olduğunuzu hatırlatacağım ki asla unutmayacaksınız böylece. O yüzden söylenmeyi bırakıp iltifatlarımı kabul et.
Dongbaek:  Shik gerçekten dikkatli ol. Ya sonunda senden hoşlanırsam? O zaman ne yapacaksın?

E bi zahmet ya:)
3.Yine deminkine benzer bir sahneyle devam edeceğim. Burada da yine benim gözyaşı çeşmeleri iş başındaydı. Ya hiç kıyamıyorum ben böyle zorlu hayat yaşayan insanlar içini boşalttığı zaman. Yongsik de aynı benim gibi o da dayanamadı ağladı. Ve hani diyor ya bundan sonraki hayatını festival gibi düşün diye senaristi böyle mükemmel bir erkek karakter yazdığı için tebrik ederim. 

4. Şu ayrılma sahneleri neydi peki? Dongbaek, Yongsik'in varlığına alıştıktan sonra ona sadece anne olmanın yetmediğini anladığı, kadınsal duygular hissetmek istediği halde çocuğu için ayrılma konuşması yapmak zorundaydı. Tekrar barışacaklarını tahmin ediyordum ama yine de şu sahnede bir kötü olmadım değil. İkisi de aşırı yumuş kalpli insanlar olduklarından ikisi de ağladı yine tabiki. Ama gördünüz di mi bizimki ayrılsak da ben senin her zaman yanında olacağım, bir ihtiyacın olursa çekinme söyle diyor hala.Bu nasıl bir şey ya?

  Sonraki günler mesela ayrılık sonrası kendilerini işlerine vermeleri,hayatlarının doğal akışında ilerlemesi de çok süper bir detaydı. Ben sinir oluyorum abi böyle kendini üzüntüden yataklara atan günlerce yataktan çıkmayan insanlara. En fazla bir gün sürer. Hele memursan hele çocuklu bir anneysen depresyona gir de göreyim. İçimiz kan ağlasa da yaşamaya devam etmek zorundayız. Bu konuyla ilgili dizide efso bir replik vardı. Yeri gelmişken onu da paylaşayım.



 5.Bir de final bölümünde sanki bunca zaman bizi ağlatmamış gibi son bir kez ağlayışları vardı ama Dongbaek nasıl ağladı öyle hıçkır hıçkır resmen. Sonra mucize beklemekten vazgeçtiğini söylediği sözler, üstündeki o artık bıkkınlık hissi bize çok fazla geçti bence. Tam böyle "Tamam artık en kötüsünü yaşadım daha kötü ne yaşayabilirim ki?"dediğimiz anlarda bir felaket daha gelir bulur ya bizi hani artık bıkarsın. İşte bu bıkkınlığı Gong Hyo Jin çok iyi gösterdi bizlere. Bir de 35 yaşında olsa da ve kendisi de bir anne olsa da o da hala bir çocuktu aslında. Annesine ihtiyacı vardı hem de birlikte çok az şey yaşamışlardı. 
Artık Yongsik'i övecek söz bulamıyorum arkadaşlar ama siz anladınız. Dongbaek kollarını ona açtığında yanına gidişi der susarım. Bir de bu sahneden sonra Yongsik'in mucizenin aslında ne olduğunu tanımladığı sözler çok iyiydi ve katılmamak elde değildi.


Pil Gu

   Ben bu çocuğu Mr.Sunshine'da Eugene Choi'nin çocukluğunu oynarken izlemiştim. Allah affetsin çocuk mocuk dinlemeyip itici bulmuştum. Ama bu dizide yanaklarını mıncırmak istedim. Bir kere o çok bilmiş halleri, annesini evin erkeği modunda herkese karşı savunmasını, korumasını, annesine sarkan adamlara kötü davranmasını falan çok sevdim. Bazılarına fazla olgun bir çocuk gibi gelmiş olabilir. Ama yapmayalım lütfen babasız büyüyen bir çocuktan bahsediyoruz. Erken yaşta olgunlaşması kadar normal bir şey yok. Bir de bazı çocuklar gerçekten çok bilmiş oluyor, ağzım açık kalıyor.
  O değil de bu çocuğu nasıl ağlatıyorlar dizide? Çocuk içi dışına çıkar gibi ağlıyor. Bana hiç rol gibi de gelmedi, bu bildiğin gerçek çocuk ağlaması. Hayır ne diyorlar set arkasında hayatının en kötü anını düşün falan mı? Ben yine de ağlayamazdım böyle. Bir de bu yüzden ne zaman ağlasa beni de ağlattı, hiç dayanamadım ağlamasına. Çok içime işledi. Doğal oyunculuk yeteneği var bu çocukta.
  Belki aranızdan annesinin Yongsik'le evlenmesini istemeyip ayrılmalarına sebep olduğu için çocuğa sinirlenenler olmuştur. Ama ben hiç kızmadım hatta çocuğu çok iyi anladım. Hayatındaki tek yakını annesi, bütün dünyası annesi. Ee şimdi çocuk düşünüyor evlenecek, başka çocukları olacak. İster istemez düşünür insan. Çok doğal ve yerinde bir tepkiydi. Hayır bir de kendince fedakarlık yapıp istemediği halde babasıyla yaşamaya karar vermesi, arabada babasına dediği o sözler... Yerim ya çok tatlı. En sevdiğim çocuk tipi, büyümüşte küçülmüş olanlar.
  Bir de babasının Kang Jong Ryeol olduğunu kendi kendine anlaması ve ağlayarak babasına belli etmesi de beni en çok etkileyen sahnelerden biriydi. Neyse ki çocuğa nasıl söyleyeceğiz diye uzun bölümler bizi süründürmediler.
  Sadece finalde bir anda zaman atlayıp büyümesini tercih etmezdim. Biraz daha annesinin evlenme fikrini kabul ettiği süreci ve babasıyla ilişkilerini nasıl yürüttüğüne odaklansalardı keşke. O kısımları eksik buldum açıkçası.


Kang  Jong Ryeol

  Ya ben bu adamı Dongbaek tek başına çocuk büyüttüğü için açıkçası suçlayamadım, kızamadım. Bu ayrılma olayının altından ne çıkacak diye çok merak etmiştim. Ve gerçekten adamı suçlamaya hazırdım. Ama bence bu biraz da Dongbaek'in hatasıydı. Adam hafiften ünlü oldu, azıcık ne oldum delisi oldu diye ve şimdilik çocuk istemiyor diye nasıl çekip gidersin? Mecbur musun kardeşim onun rahatı bozulmasın diye tek başına çile çekmeye. Hayır, terk edeceksen de hamile olduğunu söyle de terk et bari. Çocuğun masraflarını karşılasın hiç olmazsa. Gereksiz gurur yapılacak bir mesele değil ki bu ortada çocuk var. 



  Hayır bir de yanarım yanarım adam hala Dongbaek'i unutamamış, onu sevmeye devam etmiş ona yanarım. Hele gençliklerinde şöyle ayrılma tehlikesi atlatıp barıştıkları sahneye hem güldüm hem gözlerim doldu. Arada Yongsik olmasa nerdeyse barışmalarını isteyecektim, o derece. 

  Cezasını zaten sosyal medya manyağı olmuş bir kadınla geçirerek yeterince ceza çekti zaten. Adama acımadım değil. Son bölümlere doğru karakterinin geçirdiği değişim de beğendiğim şeyler arasında. Sadece finalde Pil Gu ile nasıl bir iletişim kurduğunu görmek isterdim.

Hyang Mi

  Ah canım Hyang Mi, harcandın resmen. Hyang Mi'ye başta gıcık olmuştum artist artist konuştuğu için. Ancak izledikçe bu davranış şeklinin aslında hayata karşı geliştirdiği bir savunma mekanizması olduğunu anlamamla kızı gerçekten sevdim. O nankör kardeşi peki? Aklım almadı ya bir insan nasıl bu kadar nankör olabilir? Tam kız olgunlaştı, hayatını değiştirecek derken vahşi bir şekilde ölmesi de çok acılı oldu. Bu arada ben gösterdikleri o bilezikli cesedin Hyang Mi'ye ait olduğunu anlamıştım zaten. Başroller ölmez mantığı hayat kurtarır. 


  Hyang Mi'nin de dışarıdan bakıldığında umursamaz ve sadece kendini düşünen bir yapısı vardı. Ancak o da Dongbaek gibi bir aileye kendini ait hissetmek istiyordu. Özellikle Dongbaek'ler onu başına bela olan adamdan kurtardıklarında çok içten minnet duyduğu sahne kalbime dokundu. Yemek masasında herkese tek tek bakıp içinden geçirdiği konuşmalar hala aklımda kalan sahnelerdendir.





Dong Baek'in Annesi

  Ben bu kadını da ilk başta yargıladım. Dedim ki nasıl çocuğunu bırakır? Ama kızına yazdığı o mektubu okuyunca kızamadım. Kızı açım diye ağlıyor, bir anne için ne kadar zor. Çok üzüldüm yaşadıklarına. O da hep bunun vicdan yüküyle yaşamış. Yıllar önce kızının ölümünü engellediği gerçeği ortaya çıkınca da şaşırmadım değil. Nedense ben o olayı mistik bir şeylere bağlayacaklarını düşünmüştüm.


  Ayrıca bu kadın dizideki en zeki kişiydi bence. İnsanlara ayar vermesi falan, herkes hakkında çok iyi tespitlerinin bulunması, sözleri falan çok iyiydi. Özellikle para ve mutluluk arasındaki ilişkiyi özetlediği şu sözlere bayıldım. Doğru söze ne denir ki?




  Bir de ben Dongbaek'le yüzleştiği sahneleri çok beğendim. Özellikle Dongbaek'in ondan böbreğini istemek için geri döndüğünü sanıp yıllar önce tıpkı annesinin onu terk ettiği gibi terk edip intikam aldığı sahnede çok etkilendim.
  Sonlara doğru ölecek mi acaba diye korktum ama neyseki Dongbaekciğimiz talihsizlik kotasını doldurmuştu. :)
Yongsik'in Annesi
  Bu kadın tam bir anaydı. Bakın anne demiyorum tam bir ana. Çok gerçek hayattan bir karakterdi. Yongsik'e hamileyken kocasını kazada kaybetmiş 3 çocuğu için çalışıp çabalamış emektar bir kadındı. Dongbaek'i çok sevmesine rağmen oğluyla ilişkilerinin olduğunu öğrenince istememesi bile o kadar doğal bir tepkiydi. Şimdi mantıklı düşününce oğlu hayatında hiç evlenmemiş, hiç bir çocuğu yetiştirme sorumluluğuna girmemiş biraz da toy birisiydi. Ben bile düşünürüm ya ileride yapamaz da ayrılırlar da çocuğum üzülürse diye. Dizinin sonlarına doğru birlikte olmalarına izin vereceğini de adım gibi bildiğim için de rahat rahat izledim. Yongsik'in annesiyle olan diyaloglarına, annesinin onu pataklamak için kovalamasına falan da çok ama çok güldüm. Bir de Yongsik'in neden böyle sürekli komik komik, sürekli 32 dişle dolaştığını da annesi sayesinde öğrenmiş olduk. Kadın diyor ya hani onu dünyanın kötülüklerinden, acımasız yanından uzak tutarak ben böyle yetiştirdim diye. Helal olsun!. Bir de aklımda şöyle bir an kalmış. Kadın hep çocukları için yaşıyor, kendine yeni kıyafet bile almayıp çocuklarının eskilerini giyiyordu ya hani Yongsik'de sen böyle yaptıkça üzülüyorum demişti. Kadın sırf çocuğu üzülüyor diye o üstü değiştirdi ya o kadar eridim ki orada. Çoğu sahnesinde de bu kadın da kendi annemi gördüm. Canım annem ya böyle gelip mıç mıç sevgisini belli etmez ama ben bir şeye üzüldüm mü hemen o da üzülür. Hatta bu kadının geçmişini gösterdiklerinde Dongbaek'ten bile güçlü buldum. Dongbaek kamelyaysa bu kadın Ongsan'ın gülüdür.


Jessica
Son olarak Jessica'dan bahsetmek istiyorum. Çok zayıf bir yan rol olacağını yani dümdüz biri olacağını düşünmüştüm. Sosyal medyanın karanlık yüzünün bu kızı nasıl yuttuğunu gördük. Yani amaç belli bakın ben burayı gezdim, şu ürünü kullandım, şöyle vücut yaptım. Kıskanın siz de yok. En çok da şeye güldüm. Kang Jong Ryeol buna dedi ya hani beraber bir yemek bile yiyemiyoruz diye. Ben de yemek istiyorum ama takipçiler kilolu olduğumu söylediler diye. Yok artık dedim. Bir de o kadar harika tespitler vardı ki bu kızın neden sosyal medya bağımlısı olduğuna dair. Yani çok ibretlik sebeplerdi. Özellikle Hyang Mi'nin söyledikleri çok çarpıcı gerçeklerdi. Bu kızın da dönüşümü hoşuma gitti ama ne yalan söyleyeyim.



Katil olayına gelirsek orada güzel bir ters köşe yaptılar.Bir an cidden katilin hırdavatçı çocuk değil de babası olduğuna inandım.
" Katil kesin şu hırdavatçı çocuk."
" Aaa yok babası kesin, günahını aldık"
" Aaaa, katil gerçekten de hırdavatçı çocukmuş!" şeklinde 3 aşamadan geçtik. En son mahallelinin katile dersini vermesi birazcık içimin yağlarını eritti. Yongsik'in en son Şakacı'yla yaptığı  konuşma da çok güzeldi. Giden gitti ama geri gelmez ki...

  Sonuç olarak güzel diziydi vesselam. İyiki tercihimi diğer dizilerden yana değil de bundan yana kullanmışım.  Dizi bitti tabi ben dizideki ostlara sardım. Hep derim Kdrama ostları > Kpop

  Daha koymak isteyip koyamadığım bir sürü replik, gif var ama çok uzattım. Ama gerçekten en son ne zaman böyle bir şevkle yazmak istemiştim hatırlamıyorum. İçimde kalacağına buraya yazayım da burada dursun dedim. Son olarak diziden sevdiğim bir adet ost daha bırakıp gidiyorum.
Hoşçakalın!!
Beni İnstagram'da da takip etmek isterseniz şuraya tıklayın.

18 yorum:

  1. Ne güzel anlatmışsın hepsini:( Kdramaların soğuk ceolarından ben de bıktım usandım artık, seven sevdiğine söylesin kardeşim :D Ben de ilk bölümde Yongshik'in konuşma tarzını falan abartılı bulmuştum ama sonra bir baktım ki o sırıtınca sırıtıyor üzülünce üzülüyorum :D Çiftimizin her anları çok güzeldi ama ilk öpücük sahnesi efsaneydi :D
    Ellerine sağlık, bu güzel diziyi bir kere daha hatırlamış oldum :)))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkürler Eslem :) Beğenmene sevindim.

      Sil
  2. Diziyi yorumladığını görünce merak edip izledim ve bayıldım her bölümü sımsıcaktı,herşeyi çok güzel işlemişler.Bütün bölümleri severek ve sıkılmadan izledim.ayrıca diziyi güzel yorumlamışsın zevkle okudum.TEŞEKKÜRLER :)))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ya asıl ben teşekkür ederim.:) Diziyi beğenmene sevindim.

      Sil
  3. Bu yazıyı bir süre önce tesadüfen gördüm ve merak edip diziyi izledim. Diziyi bitirir bitirmez kendimi burada buldum. Postu baştan sona okuyunca fark ettim ki muhteşem yorumlamışsınız diziyi. Bir kez daha izlemek istedim yazınızı okuyunca :) Çoğu yerde "Kesinlikle ben de böyle düşünüyordum" dedim. Ellerinize sağlık...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok çok teşekkür ederim. Böyle güzel yorumlar almak ve başkalarıyla aynı fikirleriyle paylaşmak çok hoşuma gidiyor. :)

      Sil
  4. Bir kaç aydır dizi gözüme takılıyor ama beğenmem diyip es geçiyordum. Bugün yeniden karşıma çıkınca yorumlar nasıl acaba diye merak ettim ve ilk senin sayfana denk geldim. Yorumun için çok gerçekten çok teşekkür ederim. Başka yorumlara bakmama gerek kalmayacak şekilde çok güzel bir yazı olmuş. Önerinle başlayacağım bende :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben teşekkür ederim. Stres oldum ama şimdi ya beğenmezsen? :)

      Sil
  5. Bu diziyi geçen yazdan beri izlemek istiyordum ama teaserlardan gördüğüm kadarıyla yavaş ilerleyen bir dram dizisi olduğunu düşünüp erteliyordum sonra yakın zamanda senin yazına denk geldim ve kuzenlerime söyleyip birlikte diziye başladık muhteşem bir diziydi her şeyiyle eşi benzeri olmayan çok anlamlı sahneleri vardı bütün oyuncular çok içten çok güzel oynamışlar ostlari da muhteşem diziyi bitirip tekrar buraya geldim bu yorumu yazmak için çok güzel bir yazı yazmışsın ellerine sağlık senin sayende diziyi daha fazla ertelemeyi bırakıp izledim ve iyi ki izledim 💜

    YanıtlaSil
  6. Öncelikle merhaba blog sayfan gözüme çarptı ve dizi yorumunu okudum.Ayrıca blog hakkında birşey sormak istiyorum.Bende K-Drama bir blog sayfası açmak istiyorum blogger üzerinden.Açtım ancak google site kaydını yapamadım bunun üzerine birçok video izlesemde sadece kendi pcmde gözüküyor.Sayfayı nasıl kurduğun hakkında kısa bilgi verebilirsen çok mutlu olurum:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Blogu açalı 5 sene oldu, inan hatırlamıyorum. Yardımcı olmak isterdim ama malesef bilmiyorum :(

      Sil
    2. Bu yorum yazar tarafından silindi.

      Sil
  7. Teşekkürler cevabınız için.

    YanıtlaSil
  8. Ben de dün bitirdim. Şimdi instagram sayfamda dizi yorumumu paylaştıktan sonra seninkini okudum. Aynı duyguları paylaşıyormuşuz. Öyle güzel diziydi ki her yerimizi yumuşacık sarıp sarmaladı. Üşenmeyip ayrıntısına kadar diziyi yorumlamana gerçekten sevindim. Çünkü gerçekten hak ediyor bu dizi. Eline sağlık 💜

    YanıtlaSil
  9. Merhaba. Chocolate dizisini yeni bitirdim. Gözümdeki yaşlar kurumadan yine sizin yorumlarınızla bu diziye başlayacağım. Yorumlarınız öyle güzel ki beni hiç yanıltmadı. Önerdiğiniz sevdiğiniz dizileri ben de çok sevdim. Sizi okumadan diziye başlayamıyorum. İyi ki varsınız. Çok teşekkürler. Yalnız bu koredizikolikliği çok fena. İşi gücü bırakıp bir bölüm bir bölüm derken diziyi hiç kalkmadan bitirmek, akabinde doyumsuzlar gibi hemen yenisine başlamak. Bu nedir böyle. Aşka aşık ettirdiler. Çok fena bu yaşta😂🤣

    YanıtlaSil
  10. Sonunda dongbaek ölüyor mu?

    YanıtlaSil