16 Şubat 2016 Salı

Film Partisi

  Herkese Merhabalar;
  Kendimce yine planlar yapıp,uygulayamadığım günler yaşadım. Hayat sen planlar yaparken yaşadıklarındır derler ya bendeki de işte o hesap. Kendime verdiğim hiçbir sözü tutamadım. İnanın bunlardan en basidi şu blogda yeterince üretken olamamamdı. Yazacak onca şey varken yazamamamdı. Bu blog benim gözbebeğim. Hiçkimse okumasa sadece yazsam bile inanılmaz bir rahatlama sağlıyor bana. Kendimi,zihnimi dağıtmama yardımcı oluyor. Buraya yazdıkça mutlu oluyorum. Şimdiyse yazacaklarım biriktikçe üşenmem topluca film önerisi yazmama sebep oldu. Şimdi şu biriken filmleri yazma vakti....


THE REVENANT


The Revenant Film Yorumu
Başladığı ilk dakikadan beri filme pür dikkat odaklatan The Revenant şu listenin şüphesiz başını çekiyor. 19.yüzyılda Amerika sınırında yaşanan bir hayatta kalma mücadelesini ele alıyor.  Şu an vizyondayken kaçırmayın. Ben sinemada değil de evde izlediğim için dizlerimi dövüyorum. Yorumlardan birinde ''Oscar Leonardo Dicaprio'yu hak etmiyor.'' yazıyordu ne kadar doğru bir tespit. Kanımı donduran oyunculuklar ve sahneler vardı. Gerçek hayattan esinlenilmiş bu film tüyler ürperten bir başyapıt. Mükemmel doğa manzaralarını, yönetmenin başarısını da göz ardı edemem. Şu filme burun kıvıranları da hiç anlamıyorum, siz onlara kulak asmayın. Bu filmde ayı bile oyuncu olmuş artık o kadar aşmış. Bu filmi Leo Oscar alsın diye yapmışlar bunu bilir bunu söylerim. Her ne kadar gönüllerin Oscarını almış olsa da bu sefer gerçekten alacak,inanıyorum. Şu filme ne yazsam az gelecek hoş zaten beğendiğim şeyleri anlatmayı çok iyi beceririm. (!) Leonardo DiCaprio ve Tom Hardy aynı filmde, mutlaka izleyin.

9 Şubat 2016 Salı

Martı Jonathan Livingston-Richard Bach Kitap Yorumu

Martı-Richard Bach

Durgun denizin minik dalgacıkları üzerinde, güneşin altın gibi ışıldadığı pırıl pırıl bir sabahtı. 
Sahilden bir mil uzaklıkta, denizi kucaklarcasına ilerleyen bir balıkçı teknesi, martılara kahvaltı zamanının geldiğini haber veriyordu. Binlerce martı, bir lokma yiyecek için mücadeleye girişmişti bile. İşte zor bir gün daha başlıyordu. 
(Tanıtım Bülteninden)


  Merhabalar!
  Bugün bambaşka bir kitap yorumu yapacağım sizlere. Artık kendimi tekrar etmemeye daha fazla özen göstermeye çalışıyorum. Eğer ağırlık verdiğim bir tür olursa onu dengeleyecek farklı tarzda ve konularda eserlere yöneliyorum. Martı Jonathan Livingston, bugüne kadar yorumladığım kitaplardan farklı. Aslında ben bu kitabı 7.sınıfta Türkçe öğretmenim sayesinde okumuştum. O hocamı ayrı bir severdim, ben de katkısı çoktu. Dolayısıyla bu kitabın benim için manevi bir yönü de oluştu zamanla. Seneler geçti ve ben kitabı unuttuğumu fark edince tekrar okumaya karar verdim.

8 Şubat 2016 Pazartesi

Ruhumdaki Canavar- J.M Darhower Kitap Yorumu


Gözlerindeki Canavar Kitap Yorumu

Eğer bir adama zarar verilecekse bu öyle şiddetli yapılmalıdır ki, sonradan intikamından korkmak gerekmesin.

 Sizden hemen bugüne kadar okuduğunuz romanları şöyle bir gözünüzün önüne getirmenizi istiyorum. Genellikle her yönüyle çok iyi karakterler ön planda olsa gerek. Ancak bu seri bence sizin tüm tabularınızı yıkacak, klişeleri darmaduman edecek. Serinin 2. kitabı olan Ruhumdaki Canavar'ı umarım hakkıyla yorumlayabilirim. Yazımın sonunda ise sizlere güzel bir haberim var. Hazırsanız başlıyoruz!
Öncelikle ilk kitap Gözlerindeki Canavar'dan biraz bahsetmek istiyorum. İlk kitap Karissa'nın ağzından yazılmış farklı kurgusuyla çoğu kitaptan sıyrılmış beğendiğim bir kitaptı. Özellikle ''Eee ne olacak şimdi?'' dedirten, şaşırtan finaliyle beni büyülemişti. Ignazio Vitale gibi klişeleri tepetakla eden, aykırı bir karakterle ilk olarak burada tanışmıştım. İsterseniz Gözlerindeki Canavar hakkındaki yorumum için buraya tıklayın.