1 Ekim 2016 Cumartesi

Bıçak Sırtı - Michelle Hodkin | Kitap Yorumu


  Merhabalar
  Buraları o kadar çok özledim ki anlatamam. Başımda bir sürü dert vardı ve sonunda kitap okuyacak azcık vaktim oldu da biraz kaçamak yapıp bloga yorum giriyorum. Mara Dyer serisinin ikinci kitabı Bıçak Sırtı'nı çok yayarak okudum. İlk 100 sayfasını okuyup uzun süre kitaba devam edemedim.  Malesef bu biraz kopukluk hissetmeme neden oldu. Ancak kitabı bitirme isteğim ağır basınca 3 gün içinde okuyup bitirdim. Okuma serüvenimden de bahsettiğime göre artık gerçek yorumlarıma geçebiliriz.


  Mara Dyer bir zamanlar geçmişinden kaçabileceğini sanıyordu. Ama kaçamayacaktı. Sorunları kendi kafasında yarattığını düşünüyordu. Ama yanılıyordu. Yaşadığı onca şeyden sonra, sevdiği çocuğun artık sır saklayamayacağına inanıyordu. Ama aldanıyordu. Gerçekler ortaya çıkmaya ve seçimler ölümcül sonuçlar doğurmaya başladığında Mara bu karmaşadan aklını yitirmeden çıkmayı başarabilecek mi?


  Serinin ilk kitabı Eksik Parça'nın sonu çok çarpıcı bitmişti. Okuyucu ister istemez ikinci kitabı eline geçirmek istiyor. Çünkü okuyucu cevaplara ulaşmak ve kafasındaki kilit noktaları açmak istiyor. Ancak görünen o ki yazarın bu konuda pek bir acelesi yok. Bıçak Sırtı son sayfalara kadar aranan cevaplara başkalarını da ekledi. Ben yazarın yazı planını çözdüm. Son 100 sayfaya kadar daha da kafanız karışıyor. Son 50 sayfada çok önemli şeyler olmaya başlıyor. Olaylar büyüyor büyüyor ve BAM! Çok çarpıcı bir sonla kitap bitiyor.

  Eskiden ailemin benim hakkımdaki düşüncelerini, hiçbir şeyin değiştiremeyeceğini sanırdım. Ne söyleyeceğim ne de yapacağım bir şey buna engel olabilirdi. Ama artık bunun doğru olmadığını biliyordum. Sonsuza dek, en sevdiklerime anlatamayacağım hikayeleri içimde tutarak yaşamak zorundaydım.

  Kitapta adeta çaresizliği hissettim. Mara'ya ailesinin inanmayışı ve akıl sağlığından şüphe duymaları gerçekten de beni delirtti. Şu kıza inanın artık diye kitabın içine dalmak istedim. Bana kalırsa Mara bu kitapta daha mantıklı davrandı. Onun yerinde olsaydım herhalde gerçekten akıl hastası olmuştum. Bana kalırsa kitabın  kurtarıcı karakteri Noah'ydı. Onun olduğu sahneler çok daha güzel oluyor. Mesela ne zaman bunalımlı bir hava olsa Noah'nın söylediği komik olsun romantik olsun ya da çarpıcı bir söz hemen o havayı dağıtıyordu.Üstelik Mara'nın konuşabileceği tek kişi o olunca Noah'li sahneler çok daha güzel oluyor.

''Başka şansın olmadığı için mi benimlesin?''
''Seninleyim çünkü başka bir şans istemiyorum. Bin kere dünyaya gelsem hepsinde seninle olmayı seçerdim.''

  Kitap genel anlamda çok güzel olsa da sıkıldığım birkaç noktadan bahsetmek istiyorum. Şimdi diyebilirsiniz ki onca güzel şeyin arasından neden sıkıcı şeylerden bahsediyorsun ? Çünkü kitap bu kadar güzel olursa göze batan şeyleri bulmak daha kolay oluyor ve hep güzel olsun istiyorsunuz. Mara'nın rüyaları bir şeylere ipucu olması beklerken daha da gizem havası katıyordu. Ayrıca  normalde betimleme çok fazla yapmayan yazar, bu rüya sahnelerinde çevreyi çok fazla betimlemişti. O yüzden rüya sahnelerini beğenmedim. Diğer bir eleştireceğim konu ise kitabın çok ağır yol almasıydı. Her olaya, kişiye şüpheyle yaklaşmak ve hiçbir şeyden emin olamamak beni biraz sıktı. Ve bu sıkıcı durum beklediğimden daha fazla sayfa sürdü.

  Spoiler vermek istemediğim için yazmak istediğim halde pek çok şeyi yazamıyorum. Bıçak Sırtı hakkında genel olarak şunları söyleyebilirim: Doğaüstü olayların değişik bir kurguyla harmanlanmasıyla meydana gelmiş bir kitap. Merak etmekten kendinizi alamıyorsunuz. O yüzden geceleri şu bölümü de okuyayım sonra yatarım derken uykusuz kalabiliyorsunuz.Yeri geliyor ürküyorsunuz yeri geliyor romantik sayfalar okuyorsunuz. Aslında her şeyden bir tutam var. Kesinlikle çok farklı bir seri. Kendi türleri arasından kolaylıkla ön plana çıkıyor. Seri tamamlandığı için beklemek zorunda da değilsiniz. Böylece hala aklınızda olaylar tazeliğini koruyorken diğer kitaba atlayabilirsiniz. Şahsen ben öyle yapmayı düşünüyorum. 
  Görüşmek üzere!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder