13 Aralık 2016 Salı

Her Şey - Nicola Yoon | Kitap Yorumu



Birlikte Küçük Prens'i ilk okuduğumuz zamanı hatırlıyor musun? Sonunda öldüğü için çok üzülmüştüm. Sırf gülüne tekrar kavuşabilmek için nasıl ölümü seçebildiğini anlayamamıştım. Galiba artık anlıyorum. O ölmeyi seçmiyordu. Gülü, onun bütün hayatıydı. O gül olmadan, Küçük Prens zaten yaşamıyor olacaktı.

Her Şey , AKİY hastalığından dolayı dünyaya alerjisi olan ve 17 senedir evden dışarı çıkmamış Madeline’nın Olly’le birbirine aşık olmalarını konu alıyor. Aslında hastalık konulu o kadar çok kitap varken bu kitap onların içinden kolayca sivrilebilir. Çünkü buradaki hastalık kızın eve hapsolmasını sağlayacak kadar farklı bir boyuttaydı. Diğer kitaplarda olaylar seni seviyorum ama yakında öleceğim fikri üzerine kuruluyken Her Şey’de bu seni seversem öleceğim fikri üzerine kuruluydu. Çünkü Madeline’nın Olly’le beraber olabilmesi için dış dünyaya adım atması gerekiyor.


Bazen en sevdiğim kitapları sondan başa tekrar okurum. Son bölümden başlar ve başa kadar tersten okurum. Bu şekilde okuduğunuzda, kitabın bölümleri de umuttan çaresizliğe, kendini tanımaktan şüpheye doğru gider. Aşk hikayelerinde çiftler sevgili olarak başlar, sonunda yabancı olurlar. Yetişkinliğe ulaşma kitapları yolunu kaybetme hikayelerine dönüşür. En sevdiğiniz karakterler yeniden doğar. Benim hayatım bir kitap olsa tersten okunacak olsa, hiçbir şey değişmezdi. Bugünün dünden hiçbir farkı yoktu. Yarın da bugünle aynı olacaktı. Maddy'nin kitabında bütün bölümler birbirinin aynısıydı. Olly'e kadar.

   Bugün, uzun süredir okumak isteyip de okuyamadığım bir kitabın yorumuyla karşınızdayım. Okumaya başladığımda bu kadar ertelediğime pişman oldum. Çünkü daha ilk cümleden kitabın o sıcak anlatımını çok sevdim. Kitabın içindeki cümleler kısa olmasına rağmen çok şiirseldi. Bazen durup bir cümlenin nasıl bu kadar basit durduğu halde bu kadar komplike duygular hissettirdiğini düşündüm. Beni kitaba bağlayan en önemli etkenlerden biri yazarın kullandığı bu sihirli dil oldu. Kitabın dili çok güzel olduğundan dolayı çok güzel alıntılar buldum. Hangi birine yer vereceğime çok zor karar verdim. Buraya koyamadığım diğer alıntılara kötülük yapmışım gibi hissediyorum. 



   Her Şey yazarın ilk kitabı olmasına rağmen bence gayet başarılı bir kitap yazmış. Daha kitabın ilk cümlesinden itibaren esir alındığımı hissettim. Yazarın kendine özgü bir yazım dili var. Bundan sonra başka kitaplar çıkarsa onları da zevkle okurum. Kitabın içindeki çizimler, tablolar, mesajlaşmalar ve Madeline’nın sözlüğü gibi tatlı şeyler vardı. Bu öğeler kitaba ayrı bir ambians katmıştı. Ayrıca kitapta böyle farklı ve yaratıcı bir şeylere rastlamak hoşuma gitti. 



Belki de büyümek sevdiğimiz insanları hayal kırıklığına uğratmak anlamına geliyordur.


Sonlara doğru kitapta öyle bir olay patlak verdi ki hiç beklemiyordum. Ben kendimce bir finali çoktan kafamda tasarlamıştım bile ama bu son dakika golü çok daha iyi oldu. Her Şey benden birkaç damla gözyaşının akmasına da sebep oldu. Kitaptan etkilendiğim için bitirince internette kitap ve yazar hakkında küçük bir araştırma yaptım. Tıpkı her güzel kitapta olduğu gibi Her Şey’in de filmi çekiliyormuş. 2017’de vizyona girecek. Tam bu habere sevinirken oyuncuları görmemle hayal kırıklığına uğradım. Çünkü benim kafamda oluşturduğum karakterlerle pek benzemiyorlardı. Söylememe gerek var mı bilmiyorum ama tabiki de filmi izleyeceğim. Umarım oyuncular çok iyi performans sergiler de o zaman açıp şu yazdıklarımı okur kendimden utanırım. Son olarak farklı bir aşk hikayesi okumak istiyor ama bulamıyorsanız aradığınız kitabın şu anda yorumunu okudunuz. Şimdiden keyifli okumalar...
   

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder