20 Şubat 2022 Pazar

Ameliyat Anılarım

   



Merhaba arkadaşlar,

  Bu yazıyı geçen seneden beri yazmak istiyorum ama bir türlü nasip olmamıştı. Şimdi değilse ne zaman diyerek işe koyuldum artık. Öncelikle bizene senin ameliyat anılarından diyenler, yani evet haklısınız ama sanırım burayı iç dökme mekanı olarak bir arşiv oluşturmak hoşuma gidiyor. 

  Evet, öncelikle kaç ameliyat geçmişim var onunla başlayayım. Bu zamana kadar üç ameliyat geçirdim ve bunların ikisi çocukkendi: Bademciklerimi alma ve gözümün kenarındaki yağ bezesini alma ameliyatları. En sonuncusu lise son sınıftaykendi: Şalazyon ameliyatı. Dolayısıyla ilk iki ameliyatım hakkında anılarım bölük pörçük.  Hani böyle dizilerde flashback anları olur ya. Hafızasını kaybetmiş bir karakter hafızası geri geldiğinde sıralaması karışık bir şekilde anıları beynine hücum eder. Aynı öyle gibi. Hangi anım hangi ameliyata ait hatırlamıyorum. 

  Ama çok tuhaf hafızamda dünyaya dair hatırladığım ilk anı evde gözümde bir bandajla dolaşmam. Sanki dünyaya o zaman gelmişim de o andan itibaren beynim kayıt tutmaya başlamış gibi. Şimdi size bu bölük pörçük hatırladığım anılarımdan bahsedeceğim. 


  Ameliyat masasında uzanmış yatıyorum, böyle örtüler var üzerimde. Tek başıma gibiyim, içeride birisi varsa da farkında değilim. Sonra birisi yüzüme maske taktı. Hani olur ya oksijen maskesi, şeffaf böyle. Ben bir anda nefes alamamaya başladım. Sonra çıkarmaya çalıştım, çıkmıyor. Tabi gittikçe ben boğulmaya başladığımı hissediyorum. Şu anki yetişkin aklımla onu kafamın arkasından çıkarıp atmam gerektiğini biliyorum mesela ama küçük çocuk aklı işte. Sanki o şey benim yüzüme vakumlandı ve ben ne yapsam da çıkaramıyorum. Bir süre sonra ben çırpınmaya başladım. Dayanabildiğim kadar dayandım çünkü, ama zaman geçti, geçti. Öyle bir evreye geldim ki çırpınmaya başladım yaşama içgüdüsünden. Ya şimdi çıkardım çıkardım ya da ölüp gideceğim diye düşünüyorum. En sonunda dedim ki tamam ben ölüyorum artık, dayanacak gücüm kalmadı. Tam o an biri parmağıma bir mandala benzeyen beyaz bir şey taktı, üstünde kırmızı bir ışık yanıyordu. İşte tam o an ben nefes almaya başladım. Bir nefes çekmişim ama var ya böyle bir rahatlama yok. Aranızda doktor varsa alta yazsın lütfen. O mandalı geç takmaları ihmal mi? Tam olarak ne olmuş o ameliyathanede bana? Biraz daha geç taksa ben ölecek miydim yani? Demek ki daha ecelim gelmemiş, dünyada yiyecek ekmeğim varmış ama şu an olsa çıkışta CİMER'e şikayet ederdim. Resmen ölümden döndüm ya, hayattaki ilk travmalarımdan biri. Bunu ben çok sonra anlattım aileme varya. Bilinçaltına süpürmüşüm bu olayı. Onlar da dinlediklerinde " Hadi canım sen de" diyorlar şaşıraraktan, yıllar sonra anlattığım için onlara.

  Diğer bir bölük pörçük anım ameliyat olmak için babamın kucağındayım ve sıra bekliyoruz hastanede. Ne için bilmiyorum. Etrafta bir sürü benim gibi çocuk var, hepimizi soyundurup bir battaniyeye sarmışlar, kurbanlık koyun gibi hissediyorum kendimi. Ne zaman kesileceğim gibisinden. O yaşta bile bu ne ya, ne saçma bir an bu diye düşündüğümü hatırlıyorum. 

  Çocukluk travmalarımdan bir diğeri. Şimdi ameliyat olacağım. O zaman da babaannemle dedeme annem bakıyor. Allah rahmet eylesin ama rahmetli dedem biraz sert bir adamdı. Hepimiz korkardık ondan. Babam benim hastaneye girişimi yaptı ameliyat olmadan önce. Beni ameliyat olmadan önce bir odaya aldılar. Oda dediysem de bir sürü çocuk hasta var benim gibi. Beşikler var bir sürü, hepsinin başında annesi var. Bir tek benim babam var, o da işe gitmek zorunda. Oradaki kadınlara beni emanet edip, annemin sonradan geleceğini söyleyip gitti. E annen nerde diye soracak olursanız dedem evde dursun istediği için evde. Hani evde yaşlılar hasta ya. - Ama ben ameliyat olacağım o sıra? Sanki benden daha acil bir durum var ortada. - Annem o zamanlar dedeme karşı hiç sesini çıkaramayan bir gelin. Sonradan kendini savunmayı öğrendi ama o zamanlar sesini haksızlıklara ve yanlış şeylere çıkaramayan biriydi. Onu da anlıyorum çocukken yetiştiği ortamda ona dayatılan bu pasif rol ve gelin olarak gittiği yerde daha da zor bir ailenin içine düşüyor. Tabi ben o sırada nasıl yalnız hissediyorum kendimi. Ya bir hayal edin, bir çocuk ameliyat olacak ve yanında kimsesi yok. Sanki sahipsizmiş gibi. Diğer çocuklara imrendim o an. Neyse akşama doğru annem geldi. Ben bir trip atıyorum tabi ağlaya ağlaya: "Siz beni sevmiyorsunuz, ben biliyorum, sevseydiniz gelirdiniz." Bunları yüksek sesle söylediğim için tabi diğer çocukların annesi de duyuyor, annem mahcup olup beni susturmaya çalışmış ama asla susmak bilmemişim. Büyüdüğüm zaman o travmatik anın hesabını sordum ama anneme. Bu benim içimde çok büyük bir değersizlik hissi oluşturan anıydı. Bana beni yalnız bıraktığı için çok üzüldüğünü, evde hep beni düşündüğünü, o zaman dedemin sözüne karşı koyamadığını söyledi. Ben de ona dedim ki :" Olsun ben senin yerinde olsaydım ne yapar ne eder çocuğumun yanına giderdim, isterse bana kızsın, ne yapabilir ki en fazla, çocuğun orada ameliyata girecek seni kim tutabilir? Kapıyı açar çıkar gidersin, ne olabilir en fazla." O da bana:" İşte o zamanlar öyle değildim, ben de salaklık niye yapmadıysam ama gerçekten o kadar endişeliydim ki en son senin yanına geldikten sonra fark ettim eteğimi ters giymişim meğerse. " O eteğini ters giydiğini bile fark edemeyecek kadar gözünün bir şey görmeyişi hoşuma gitti ve evet bu benim içimi hala düşündükçe rahatlatan bir detay. 


  En son ameliyat anım ise Şalazyon. Şalazyon ne demek bilmeyenler için açıklayayım. Gözün içinde arpacık çıkar ya hani. Aman arpacık ya geçer dersiniz ve geçer ama benim ki geçmemişti ve bir göz kapağım baya şişmişti ve çok çirkin duruyordu ve ağrı da yapıyordu. Artık bu şekilde dolaşmak istemiyordum. İlk gittiğim doktor, kirpik diplerin iltihaplanmış, Dalin'le gözünü yıka geçer, bir de sıcak su buharı yap dedi. Tabi ben şok ben iptal. Haydarpaşa Numune Hastahane'sinde iyi bir doktora randevu aldığımı sanmıştım ama yanılmışım meğerse. Gratis'te satış temsilcisine gitsem de aynı öneriyi verirdi bana. Bu mu yani diye içimden geçirdim. - Yıllar sonra aynı soruna sahip arkadaşım doktorun ona damla verdiğini ve kullanınca geçtiğini anlattı. - Şu anki aklım olsa o doktora " Cidden gözümün içini Dalin'le yıkamamı mı öneriyorsunuz şu an bana? Sizce bu sağlıklı mı? Bir kere gözü aşırı kurutan kimyasal bir şampuan, nasıl böyle bir tıbbi çözüm üretebilirsiniz? " der başka doktordan randevu alırdım. Ama o zamanlarda doktor dediyse bir bildiği vardır diyip eve gitmiştim. Salağım çünkü o zamanlar. Tabiki işe yaramadı verdiği çözüm. Bu sefer başka doktora gittim. Doktor direkt ne kadar zamandır o şalazyonun orada olduğunu sordu. 6 aydan fazla olduğunu söyleyince gözümün içine bakma gereği bile duymadan ameliyat için randevu almamızı,  başka türlü tedavisinin olmadığını söyledi. Tabi ben şok ben iptal. Asla böyle bir şey duymayı beklemiyordum. Endişelerimi anneme yansıttım, annem "Kızım onda ne var, adam ameliyat dediyse bir koltuğa oturacaksın adam 2 dakikada işini yapacak, gözünde büyütme." Sizce ben buna inanmış mıyımdır? Evet arkadaşlar, inandım. Çünkü o zamanlar saftım. Çünkü gözümdeki ufak bir çıkıntı için ameliyathaneye gireceğim çok abartı gelmişti. 

  Neyse ben hala saf saf buna inanırken bir arkadaşım" Seni alacaklar, ameliyathaneye götürecekler, yatıracaklar. " diyip esprili bir dille korkutmaya çalıştı. O arkadaş, tıp okudu bu arada, belliymiş ne olacağı ta o zamandan :) Ben de" Ya hayır sus" dedim gülerek ama içime bir kurt düştü bir kere. Neyse annem beni okuldan aldı, hastahane de okula 2 durak ötede. Düşünün ameliyatı o kadar önemsiz görüyorum ki yarım gün okula gidip oradan hastahaneye geçiyorum. Bak bak cehalete bak. Bir gün de gitme okula ya, noldu sanki gittin de dünyayı mı kurtardın?  Düşündükçe çıldırasım geliyor da konuyu uzatmak istemiyorum. 

  Gittik hastahaneye. Oturaklarda bekliyoruz, bekle bekle bekle sıkıntıdan patlayacağız annemle. Herhalde dedik bizim ameliyat ertelenecek. Demeye kalmadan ismim söylendi. Ben tabi ayağa kalktım hemen. Genç bir hemşire beni takip edin dedi ve bir odaya girdi. Peşinden de biz girdik. Zannediyorum 8 yataklı bir oda, hepsinde de orta yaşlı kadınlar var ve yanlarında kocaları oturuyor. Hemşire "Bütün beyler dışarı çıksın." dedi. Bütün erkekler bir anda kalktı dışarı çıktı. Ben ne oluyor ya demeye kalmadan, hemşire elindeki hastahane önlüğünü bana uzatıp " SOYUN." dedi. Kalakaldım. - Bu arada soyun ne ya, emir verir gibi, üslup berbat- Hemen anneme başımı çevirip yandan kızgınlıkla baktım, " Beni kandırdın." şeklinde. Ve hemşire ekledi:" Üstünde alt iç çamaşırından başka bir şey kalmasın." Ben zaten dünyanın en utangaç insanlarından biriyim, ne demek bunca insanın içinde soyunmak demek, ne demek ya, ayrı bir soyunma odası yok mu dercesine beynimden düşünceler geçiyor. Annem tabi anladı benim içimi. Ben dondum kaldım olduğum yerde, gözlerim doldu, yapamam ben böyle bir şeyi diye kafamı sallıyorum. Diğer kadınlar da sanki tiyatro varmış gibi bana bakıyor. İstanbul'un en merkezi yerinde bir hastahanenin içindeyiz ve bana bir sürü insanın içinde soyunmam söyleniyor. Ve giymemi istedikleri hastahane önlüğüne de önlük demeye bin şahit ister. İçini olduğu gibi gösteren dandik bir önlük. Bildiğiniz transparan. Arkadan cırt cırtla kapanıyor ve cırt cırtların arasında boşluklar var. Yani bildiğiniz giyiyorsun ama ha giymişsin ha giyinmemişsin. Allah razı olsun, koltuktan bir kadın kalktı elinde bir çarşafla geldi, bir ucunu anneme uzattı, diğer ucunu kendi tuttu. O çarşafı bana paravan yaptılar. Hatırladıkça Allah razı olsun derim bak, öyle bir iyilik yaptı ki bana. Böylece önlüğü giydim ama yüzümden düşen bin parça, başıma gelecekleri düşündükçe endişeleniyorum ve anneme aşırı sinirliyim. Endişe ve öfkeden gözlerim doldu, ağladım ağlayacağım. Sonra hiç unutmam bak sedyeyi taşıyan bir adam geldi. Orta yaşın bir tık üstü gibi. Yani ne genç ne de çok yaşlı. Ben sedyeye geçip hemen battaniyeyle üstümü örttüm adam içimi görmesin diye. Sonra sanki bozuk duran bir masa örtüsünü düzeltir gibi battaniyeyi kaldırıp yeniden havalandırarak üstüme serdi. Ben o an gözlerimi kapatıp içimden "Allah kahretsin ya" diye geçirdim. Hala düşünürüm aklıma geldikçe, o adam bilerek mi yaptı bunu yoksa gerçekten yapması mı lazımdı, ya onu röntgencilikle suçlayarak günahını alıyorsam diye. Ama içimden güçlü bir ses zaten örtüyü yeterince iyi örttüğümü tekrar kaldırıp örtmesine gerek olmadığını söylüyor. Eğer içinden böyle bir pislik gerçekten geçtiyse Allah'a havale ediyorum. 

  Neyse annem tabi arkamda gözü yaşlı kaldı ama ben hala sinirliyim. Adam beni asansöre soktu. "Ne o kız, ne öyle bebek gibi annene trip yapıyorsun?" dedi lakayt bir tavırla. Zaten adama kıl oldum, cevap bile vermeyip omzumu silktim.  Neyse beni ameliyathanelerin olduğu kısımda bıraktı. Bileğime pembe bir şey bağladılar, bilgilerimin olduğu. Soğuk yerde bekliyorum mezbahada bekleyen kurbanlık koyun gibi. Bekledikçe üşüyorum ve sıkılıyorum. Ve yüksek sesle ameliyathanede ne çalıyor biliyor musunuz? Demet Akalın'dan " Evde sıcacık yatak, istemezsen koltuk da rahat." Şaka mı bu ya diye geçirdim içimden. Doktorlar ameliyat yaparken Demet Akalın mı dinliyordu yani? İnşallah beni de şarkı dinleyerek ameliyat etmezler diye içimden geçiriyorum o an.. Çünkü müziğe odaklanırlarsa yanlış bir hareket yapabilirler diye düşünceler geçiyor aklımdan? Ayrıca Demet Akalın ne abi? Ben bu haldeyken. 

  Sonra nihayet bir görevli gelip beni ameliyat olacağım yere götürmeye başladı ve dediki "Gözlerini kapa, sakın açma, gördüklerin seni korkutabilir." Ben de dediğini yaptım ama hani biri size oraya bakma dediğinde daha çok bakasınız gelir ya içimden düşündüm ki "Yaa aman bir daha kaç kere canlı ameliyat görme şansım olacak ki göz ucuyla bir baksam mı içeride neler oluyor?" diye düşündüm. Tam gözümü açacaktım ki görevli "Sakın açma." dedi. Ben de adam madem ısrarla gözümü kapatmamı öneriyor, vardır bir bildiği diye düşünüp açmadım. Allah bilir içeride aynı anda kaç kişi ameliyat oluyor. Ameliyat masasına yattım tepemde beyaz bir ışık, bilincim yerindeydi. Gözüm kapalı ama bana ne yaptıklarını hissediyorum. Yüzüme sadece operasyonun yapılacağı gözümü açıkta bırakan bir örtü serdiler. Önce gözüme bir iğne yaptılar. Şaka gibi ama evet göze iğne. Ay sanki iğneyi soktukça soktu gözüm çıkcak diye korktum. Çok acıdı, Aaaa dedim acıyla, doktor tamam bitiyor falan dedi, neyse sonra o iğne faslı bitti, bir aletle göz kapağımı ters çevirdiler resmen, onu hissetim. Çok iğrenç ve tuhaf bir his bu arada. Adolf  Hitler gözünüze işkence aleti tutuyor gibi. Sonra göz kapağımdan orada toplanan kisti böyle cımbız gibi bir şeyle söküp söküp aldılar resmen. Tabi bunun öncesinde göz kapağınıza bir kesik atıyorlar içten ama başta iğne yaptığı için acı hissetmiyorsunuz. Doktorların kendi arasında "Ne kadar çok toplanmış." diye konuştuklarını duydum. Ben de şoktayım tabi. Alacağın olsun Dalin'le yıka geçer diyen doktor, diye düşünüyorum o ara. Neyse bir süre sonra benim iş bitti, gözüme bir bandaj, hadi yallah. Aşağı üst değiştiğim odaya gidip üstümü giyip boş olan yatağa iki dakika uzandım. Bana dediler ki "Oradan kalk, başka hasta gelecek oraya, ben yine insan yerine konulmamanın şokundayım. Ulan bir iki dakika verseydiniz de stresimin yükünü azıcık uzanarak atsaydım. Ay yedik yatağınızı alın. Bir daha bu hastahaneye düşürmekten Allah beni korusun diyerek annem ve ablamla taksiye binerek eve geldik. Bir iki gün mü ne bandajlı durdum, damla verdiler, onu kullandım, sonra bandajı falan çıkarttım. İşte bu da böyle bir anımdır. Eve geldikten sonra Youtube'a şalazyon ameliyatı yazdım, videosu çıktı karşıma da izleyemedim ilk başta, korkunç geldi ama bana orada ne işlem uyguladılar, hissettiklerim gerçek miydi diye meraktan eninde sonunda bitirdim izlemeyi o videoyu. Hissettiklerim doğruymuş.

  Bu ameliyattan sonra birkaç kez daha göz kapağım şişti böyle arkadaşlar, sanırım benim gözümün yapısı yatkın buna. Aman arpacık diyip geçmeyin, eğer 1 aydan uzun geçmezse direkt şalazyona dönüyor ve ameliyat şart oluyor. Üniversiteden arkadaşlardan birinde de arada benim gibi çıkıyormuş ama o hiç ameliyat aşamasına gelmeden damlalıkla idare etmiş süreci. Valla en son çıktığında ben 7 kez Fatiha okumuştum sanırım, bir de başka birine okutmuştum gözümü. Ertesi gün geçmişti. O doktorun verdiği Dalin önerisinden daha etkili, tavsiye ederim. Tabiki doktora da gidin, sözlerim yanlış anlaşılmasın. Tedavini de olacaksın, duanı da edeceksin. Gerisi Allah'ın takdiri.

Edit: Arkadaşlar, bu yazıyı yayınladıktan sonra yine gözüm şişti, aynısı oldu. Suya 7 Fatiha okuyup gözüme sürdüm, geçti. Tavsiye ederim bu yöntemi ama Fatiha'yı doğru okuyun ha sonra niye ben de etki etmedi demeyin :)

  Diğer ameliyatların etkisi ise bademciklerim olmadığı için çocukken çok sık hasta olurdum ama hasta olduğumda çok fazla şiştiği için de bademciklerimin alınması kararı verilmiş. Göz pınarımın biraz yanındaki yağ bezesinin alınma izi ise duruyor. O ameliyatı kim yaptıysa arada bir yad ediyorum yani. Küçükken böyle bir izimin olduğunu hiç fark etmemiştim ama büyüdükçe ve aynada kendinizi incelemeye başladıkça bu ne biçim ameliyat yapmışlar ya, resmen yağ bezesiyle beraber alltan derimi baya almışlar, damarlarım belli oluyor yeşil yeşil. Ben orada öyle bir izin olduğunu bile bazen unutuyorum ama üniversitedeki arkadaşlarımla ilk tanıştığımda biri bana bu izin nereden kaldığını sormuştu. O an aaaa dedim demek ki ben alıştığım için farkında değilim ama dışarıdan insanların ilgisini çeken bir iz kalmış. Yani suçu da doktora atmam belki hata olur. Çünkü o zamanın tıp imkanları belki o kadar gelişmediği içindir.

   Yaaa arkadaşlar işte böyle, bu kardeşiniz bunları da yaşadı.  Allah kimseyi ameliyatlarda süründürmesin, Allah herkese sağlık afiyet versin diyerek yazımı sonlandırıyorum.

  Kendinize iyi bakın. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder