7 Şubat 2021 Pazar

Hospital Playlist Dizi Yorumu


 Herkese yeni bir yazıdan merhaba!

 Hazır okullar tatildeyken ben bir daha böyle bir boş zaman bulamam diyerek izleme listemde olan birkaç diziyi aradan çıkartmak istedim ki bu listenin başını da Hospital Playlist çekiyordu. 2.sezonunda 2021'in bahar aylarında çıkacağını öğrendiğimden dolayı sezonlar arasına çok boşluk da girmez diyerek diziye gömüldüm. Şimdi elimden geldiğince ve bu sefer çok da destan yazmamaya çalışarak diziyi yorumlamak istiyorum.

Hospital Playlist Genel Yorumum


  Bence dizi medikal diziler arasında çok ayrı bir kulvarda. Eğer doktorlu dizi izleyeyim, ilginç vakalar olsun, doktorlar arası aşk meşk bol olsun diyorsanız heh işte o dizi, bu dizi değil. Ne bileyim işte; hastanede bomba patlamıyor, hastane yönetimini ele geçirmek için güç savaşları yapılmıyor, doktor kaldırımda matkapla hastanın beynini delmiyor, arabanın kaputunda organ ameliyatı yapılmıyor vs. Böyle şeyler yok. Dizinin türü slice of life. Yani türkçesi dizi hayatın olağan akışında ilerliyor. Tabiki burada bir hastanenin olağan akışında. Araya kattıkları birkaç atraksiyon var ama  e o kadar da olsun yani. Sonuçta belgesel izlemiyoruz burada. Diğer medikal dizilere göre çok gerçekçi bir medikal drama olduğunu düşünüyorum. Mesela bakın bir örnek vermem gerekirse muayene sırasında hastaların sıra beklemekten, bir girenin uzun zaman içeride kalmasından aralarında çıkan tartışmalar bile gösteriliyor.

  Ayrıca sahne geçişleri beni çok şaşırttı bu dizide.  Örneğin bir doktorun annesi geliyor hastaneye, bölüm orada bitiyor ya da öbür doktorun kardeşi yaralanarak hastanelik olmuş. Heh diyorum gelecek bölüm bu doktorun aile üyesi ölüm kalım mücadelesi verirkenki durumlarına odaklanılacak. Ama yeni bölümü bir açıyorum, bir bakıyorum çoktan tedavi edilip iyileşmişler, doktorların da ağlayıp sızlanmasına izin vermemişler. Hikayedeki boşluklar kendiliğinden doluyor. Bunu da genellikle iki karakter birbirleriyle konuşurken anlıyorsun.

  Başka bir örnek de mesela karakterlerden biri boşanıyor ama boşanma sahnesi yok. Yeni bölümü bir açıyorsun diyaloglardan anlayıp "Aaa boşanmış bile" diyorsun. Amaç çünkü o karakterin boşanma sürecinden entrika kasmak değil. Amaç boşandıktan sonra o karakterin ve çocuğunun bundan nasıl etkilendiğini göstermek. Sen orada anlıyorsun ki annenin eksik olduğu bir ailede aile üyeleri bundan şu şekilde etkileniyormuş. Slice of life türü ve medikal dizi birlikteliğine pek alışkın olmadığım için şaşırıp kalıyorum tabi ama yeni tarzda bir şeyler izlemek hoşuma gidiyor.

   Dizide beşli bir doktor arkadaş grubumuz var ve her biri nevi şahsına münhasır. Bu beşinden biri tabiki favoriniz olabilir ama hiçbirinin hikayesi öbürünü gölgelemiyor. Her birinin oturmuş bir karakteri ve hayatı var. Kimse kimsenin önüne geçmiyor. Şahsen diğer arkadaşlık dizilerinde ben genellikle hepsini birarada görmek istiyorum. Öyle izlemesi daha güzel daha zevkli oluyor diye ama Hospital Playlist'te her birini hem tekli izlemenin hem de birlikte izlemenin her türlü gideri var. 

 Üniversite yıllarından beri beşli olarak takılan bu grup üyelerinin iş hayatında da birlikte çalışmasına çok özendim. İnsanın öğrencilik yıllarından yakın arkadaşlarıyla aynı iş yerinde çalışası geliyor. O zaman işe çok daha mutlu olarak giderdi herkes. Benim iş yerimde aradığım arkadaşlık ortamı. Nasip olur mu be? Neyse işte bu beşlinin arasındaki arkadaşlık dinamikleri güzel işlenmişti ki her bir karakteri spoilerlı kısımda ayrı ayrı inceleyeceğim için fazla üzerinde durmuyorum.

  Sanırım ben artık uzun bölümlü dizilerden çok daha kısa bölümlü dizilere çekiliyorum. Hospital Playlist 12 bölüm ama çoğu bölüm 1 saat 20 dakika uzunluğunda. Ve bölümleri bitirdikten sonra diğer bölüme geçmek için güçlü bir istek duymadım. Çünkü kendimi her bölüm sonunda doktorlarla hastanenin içinde hayalet gibi gezdiğimi hissettiğim için mental olarak yorgun hissettim. Bir de zaten "Aaa dur bakalım bir sonraki bölüm ne olcak?"dedirten türde bir dizi değil. Sindire sindire izlenmesi gerekiyor.

  Dizideki duygu geçişleri de çok hoşuma gitti bu arada. Bir anda ağlarken bir anda gülümserken buluyordum kendimi. Hiçbir duygunun esiri değilsin bu dizide. Tabi hastanede ölenler, acı çekenler oluyor. Onları gördükçe bir bakıyorum benim çeşmeler açılmış, şarıl şarıl. Sonra pat bizim doktorların bir yemek sahnesi yine gülümseme moduna geçiyorum. Hayat gibi yani.

 Diziyi izledikten sonra gerçekten doktorlara saygım arttı. Gecesi gündüzü tatili olmayan bir meslek. Tabi bunu bilmek başka ama bu dizi doktorların hayatını çok gerçekçi bir bakış açısı ile işlediğinden daha iyi anlıyorsunuz. Mesela adamın çocuğu hasta ama acil bir vaka var gitmesi gerekiyor. Ya da izine çıkmak istiyor ama devamlı bir hastası yüzünden onu o halde bırakıp da izine çıkamıyor. Tam mesai bitti eve gidip yemek yiyip biraz uyuyacak ya da ne bilim gidip bir temiz hava alacak. Hop bir telefon, her şeyi bırakıp yine hastaneye koşuyor. Valla izledikçe ben üzüldüm o hallerine. Ay bir de şu pandemide doktorların halini düşünemiyorum bile. Belki 2.sezonda salgına değinirler he? Ne dersiniz?

  Dizide ameliyat sahneleri de açık açık gösteriliyor. Açıkçası böyle sahneleri izleyemeyeceğimi düşünmüştüm ama kendimi bir anda gözümü bile kırpmadan izlerken buldum. Aranızda kan görünce bayılanlar falan varsa aman dikkat diyorum. Onun haricinde doktorlar kendi arasında gayet tıp dilinde konuşuyorlardı ama oraya iki tane ikiz tıp öğrencisi ekleyerek resmen biz seyircilere çevirmen yerleştirmişler. Bunu yaparak hem doktorların konuşma stilini gerçeğe uygun yapmış oluyorlar hem de bizler de hastanın durumunu anlamış oluyoruz. İyi taktik amma velakin bu tıp öğrencileri 3.sınıf. Sahnenin birinde kız kalp atım ekranına bakıp diğerine diyordu ki " Şu çizgiyi görüyor musun? O düz çizgi hastanın kalbinin durduğunu gösteriyor." dedi. Abi yuh ama bunu herkes bilir kaldı ki 3.sınıf tıp öğrencisi bu kadar cahil olamaz. O kadar da coşmayın yani. 

  Ya bir de ben mesela geçenlerde Tepkikolik'te "Doktorlar dizilerdeki doktor sahnelerini izliyor." başlıklı videosunu izlemiştim. Oradaki doktorlar dizilerde ameliyat öncesi el dezenfekte etmelerini falan eleştirip doğrusunun nasıl olacağını anlatmışlardı. Hospital Playlist'te tam onların tarif ettiği gibi yaptıklarını gördüm. Sonra böyle düşününce merak ettim acaba medikal sahneleri yansıtmakta dizi ne kadar başarılı diye. Youtube'a "Real doctors watch Hospital playlist" falan yazdım ve gerçek doktorların yorumlarını izledim. Eleştirdikleri sahneler de vardı ama genel yorumları bir hastanedeki işleyişi güzel gösterdiklerini ve bazı sahneleri daha önce hiçbir medikal dizide görmedikleri kadar ince düşünülmüş detaylı sahneler olduklarını söylediler. Valla ben onların yalancısıyım.


Beni İnstagram'da da takip etmek isterseniz şuraya tıklayın.

Buradan sonrası spoilerlı inceleme olacak arkadaşlar. Diziyi izlemeyen tayfa ile burada vedalaşıyoruz. 

HOSPİTAL PLAYLİST SPOİLERLI YORUM

Karakter İncelemeleri

Lee Ik Jun- Genel Cerrah

  Ik Jun, ilk bölümlerde biraz kenarda köşede kalan bir karakter gibiydi. Ama sonra bu beşli arkadaş grubunun olmazsa olmazı oldu benim için. Hani bazı insanlar vardır. Herkesi tanır, herkes de onu tanır. Herkesle kolayca kaynaşır, arkadaşlık kurar, sevilen sosyal tipler. Bildiniz mi? Herkesin çevresinde vardır böyle biri. O yüzden bu karakter tiplemesine çok aşinayım ve çok da sevdim kendisini. Yabancı birisi TV Time uygulamasında şöyle yazmış: " Çok bencil birisi etrafındaki herkes mutlu olsun istiyor." Buna da bencillik demezsin ama ya. En bencilimiz böyle olsa keşke. 

  Adamda sıfır aşağılık kompleksi yahu. Bir an bakıyorsun hemşire bir türlü işlerden fırsat bulup da yemek yiyememiş onun yerine bakıyor rahatça yemek yesin diye. Bir bakıyorsun profesörün biri hazır yemeklere laf ettiği için işi şakaya vurup bir yandan da adamın söylenip durmasının önüne geçiyor. Bir bakmışsın kafeteryada arkadaşının yerine geçmiş. 

  Hastanedeki herkesle çok iyi geçinmesine de diyecek bir şey bulamıyorum. Hastalara olan neşeli tavrı falan da cabası. Keşke tüm doktorlar böyle olsa dedim içimden ama genelde çoğu ciddi duruşlu. Hayatımda sanırım bir kez böyle bir doktora rastladım. O da sağlık kurulu raporu alırken doktor doktor geziyordum. Bir tanesi bana espri yaptı. Ben " Doktor az önce espri mi yaptı?" diye şok olduğum için gülemedim bile. Adam da yüzümde mimik oynamayınca " Şaka şaka" demişti. Bu da böyle bir anımdı. Bu konuya nerden geldim ben ya? Heh Ik Jun diyorduk.


  Oğlu U-Ju ile olan baba oğul ilişkisine bayıldım adeta. Keşke çok daha fazla sahneleri olsa da izlerken yumuş yumuş olalım istedim. Bu nasıl bir tatlılık ya, bir de o bıcı bıcı konuşması yok mu? Koy ekmek arasına ye, öyle bir çocuk. Of bu çocuğu izlerken küçük çocuk sevme isteğim depreşti resmen.

  Karısının adamı çocuğuyla yalnız bırakıp Almanya'larda kariyer yapcam diye gidip Ik Jun'u aldatması sinirimi bozdu. Tabi hiçbir zaman bunu açık açık göstermediler. Ik Jun'u içine kapanırken gördük birkaç kez. Daha sonra aldatıldığı için kocasından aldığı karaciğeri istemeyen hasta olayında Ik Jun'un kadına verdiği tavsiyede anladık onun da aldatıldığından emin olduğunu. Canım ya bunu içine atıp yoluna devam etmiş sessiz sessiz. Bazen çok mutlu gözüken insanların bile iç dünyasında bilmediğimiz şeyler olabildiğinin en iyi örneklerinden biriydi. U-Ju'da ne güzel dedi ama annesi hakkında " Beni özlemeyeni ben de özlemem" diye.

  Açıkçası dizinin başlarında karısı olduğu halde Gyeo-Wool'e kur yapıyor sandığım için içten içe ayıplamıştım ama meğer adam kızın Jeong-Won'la arasını yapmaya çalışıyormuş. Yalnız baya iyi taktikler verip bu da yetmezmiş gibi çakalca planlar yapıyordu. Bir şeyde de kötü ol be adam! Bir şeyi iyi becerme be! Çöpçatanlık da bile iyi.

Ik Jun'un gözümde yükseldiği birkaç sahneye gelecek olursak;

  • Çocuk Günü'nde bir çocuk babasız kalmasın diye ameliyatı 10 dk geç yapmak için izin istemesini izleyince ne kadar ince düşünceli dedim. Bir de o gün kendi hayatı karısıyla boşanma olaylarından dolayı karmakarışık bir haldeyken bunu düşünebilmesi cidden karakteri daha da sevmeme neden oldu.

  • Bir kız babasına ciğer nakli yapacakları zaman duygulanıp ağlaması ve bunu saklamak için gözlerini maskeyle kapaması... Bu sahnede ben de ağlamıştım. Çok içli gelmişti.
  • Bir geline kocasına organını vermesi için baskı yapan kocasının ailesini fark edince kadınla özel olarak konuşup " İstemiyorsan verme, gerekirse testin sonuçları uyumsuz çıktı." derim demesiyle de kalbimi kazandı.

  • Ve kardeşini ne kadar ihmal ettiğini fark edip sebepsizce ziyaret ettiği sahne de çok içime dokundu. Kız kardeşi ne kadar şaşırmıştı gelmesine hatta bunu kötü bir şeyin olmasına yormuştu. Bu sahneyi çok içimde hissettim. Çünkü ben de sevdiklerimi sadece önemli bir şey olduğunda, arar sorarım. Aynı zamanda öz eleştiri yapmama sebep oldu. Ve sonra ona harçlık vermesi, kardeşinin ağlaması derken yine duygusal bir koalaya döndüm. Mesela bu sahne çok basit ama çok derin aynı zamanda. Nasıl yapabiliyorlar abi bunu? İnceden inceden...

Chae Song Hwa- Beyin Cerrahı

  Bugüne kadar izlediğim K-dramaları şöyle bir gözden geçiyorum. Eski K-dramalarda kadınlar ezik gibiydi. Yeni nesil dizilerde güçlü kadın profilleri daha çok öne çıkıyor. Ama bu seferde şöyle bir şey var. Bu güçlü kadınlar hep sert, hafiften kibirli, üst perdeden konuşan tarzda oluyor. Tamam bu tarz karakterlerin de bir gideri var ama böyle olmadan da güçlü olunamıyor mu diye aklımdan geçerdi. İşte bu düşüncenin gerçekleşebileceğinin en güzel kanıtı Song Hwa oldu benim için. 

  Song Hwa, olmak istediğim ama asla olamadığım bir insan tipi. Cidden her şeye yetişebilen,her şeyin üstesinden gelebilen, çok başarılı, gerekirse az uyuyup planlarına sadık kalan, sinirleri alınmış gibi olup sakinliğini koruyan, şikayet etmeyen, çevresindekilere de pozitif enerji veren. Ya bir de siparişleri geldiği zaman aldığı şeyleri görünce sevinmesi, arkadaşlarına falan ne aldığını gösterip küçük mutluluğunu paylaşmadan duramaması aynı bendi. O konuda onu çok iyi anlıyordum izlerken. Etrafındakiler de bunu niye aldın ne işe yarayacak gibi yorumlar yapıyorlardı ya heh onlarda aynı annem gibi. Anlayamazsınız.

  Ya kadın asistanlarına karşı o kadar yardımcı, o kadar anlayışlı ki o asistanın bu kadına aşık olmaması sürpriz olurdu zaten. Adamı redderken bile o kadar naif ki sanki reddetmiyormuş gibi. Bir de mesela asistanına kızdığı tek tük bir sahne var ama kızdığı zaman bile asla kendi egosu için değil. Asistanın iyiliği için, kızması gerekli olduğu için. Geçenlerde tez için danışman seçmemiz istenmişti. O kadar kararsız kalmıştım ki. Şöyle bir danışman seçeneği olsa hiç düşünmez seçerdim mesela. Kadın hem asistanlarına çok değer veriyor, sorunlarıyla ilgileniyor, her türlü destekliyor, alanında uzman bir de. Böyle bir kombinasyon bulmak o kadar zor ki.

  Song Hwa sanki mükemmel gibi geliyordu. Ta ki şarkı olurken detone olmasına kadar dermişim. Mesela her şeyi kontrol altında yürütürmüş, tek başına her şeyin üstesinden gelirmiş gibi bir hali vardı ya hani insan mısın be kadın dedirten. Senarist sanırım bize onun da insan olduğunu göstermek istedi ve ortaya kanser olabilme şüphesi kondu. Grubun sosyal dayanağı konumunda genellikle o olurdu ama bu sefer çaktırmamaya çalışsa da dayanağa ihtiyacı olan oydu.

  Song Hwa'nın biyopsi sonuçlarını almaya giderken içten içe o tedirginliği onun da bize her şeyi kontrol edemeyeceğini gösterdi. Sen ne kadar mükemmel olursan ol, ne kadar güçlü bir duruşun olursa olsun bazen hayatın karşısında elin kolun bağlanabiliyor. Bir doktorun da hastalıktan korkabileceğini yani kısaca onların da senin benim gibi insan olduğunu gösteren bir sahneydi aynı zamanda. Song Hwa potansiyel hasta, arkadaşları da hasta yakını gibi davranmaya başladı bir anda. Ve daha sonra her birinin Song Hwa'nın odasına dalıp sonucu kendi stillerinde sorması çok sevdiğim bir sahne oldu ama şüphesiz ki en çok Jung Wan'ın kapıyı açıp yüzünde kocaman bir soru işareti varmış gibi bakmasına koptum. Song Hwa'da içten içe ne kadar değerli hissetti kendini ama önemsizmiş gibi savuşturuyor, kıyamam.

Song Hwa'nın gözümde devleştiği sahneler;

  • İlk bölümde sinirleri boşalıp ağlayan hastasının sırtını sıvazlaması, teselli vermesi... Gerçekten o kadının haline o kadar üzülmüştüm ki ben de birkaç gözyaşı akıtmıştım.
  • Diğer beyin cerrahının çok fazla deneyimi olmadığı için asistanı riskli ameliyatı Song Hwa'dan yapmasını istemişti ya hani. Diğer doktora ayıp olmadan o ameliyatı nasıl yapacağını gerçekten çok merak etmiştim. Önce hastayı ikna etmeye çalıştılar ama hasta diğer doktoru istedi. E dedim şimdi ne yapacak? Bütün egosunu bir kenara koyup sırf hastanın iyiliği için o doktora gidip ameliyat hakkında çok az şey bilirmiş de tecrübe edinmek istiyormuş niyetine asistanlığını yapmasını istemesi... Hiç aklıma gelmezdi he böyle bir şey. Ne doktorun egosunu zedeledi ne de bir hastanın hayatının riske atılmasına göz yumdu. O an gerçekten kadını çok ama çok takdir ettim. Bunu her doktor yapmaz.

Ik Jun ve Song Hwa İlişkisi Üzerine

  Diğer karakterleri yorumlamadan önce burada bir es vermeliyiz bence. Çünkü konuşmamız gereken bir çift var. Açıkçası ilk bölümlerde ben Jun Wan'ın Song Hwa'dan hoşlandığını düşünmüştüm. Hala da geçmişte içinde böyle hisler beslemiş olduğundan şüpheleniyorum bilemiyorum. Seong Hyeong, kesin hoşlanmış çıkma teklifi falan etmiş. Ve bu hikayede yanan Ik Jun olmuş. Arkadaşımın aşkısın mevzusuna kurban gitmiş zavallım. Açılamamış arkadaş kalakalmışlar öyle.


  Soru cevap oyununda herkesin önünde bir zamanlar Song Hwa'ya arkadaş çizgisinin dışında baktığını itiraf etti. O sahnede de çok acıdım niyeyse. Bunca yıl hislerini bastırıp yaşamak zorundaydı. Sen herkesin arasını yap ama kendine gelince öyle içten içe sessizce sev. Yazık yav.

  İlk kez Ik Jun'un hislerinden Song Hwa'nın test sonuçlarını almaya gittiği zaman sabah erkenden onun yanında bulunmasıyla anladım. Hastaysan seni iyileştiririm demesi, ikisinin de aşırı gergin oluşu ama sorun yokmuş gibi davranması falan içime dokundu.

  Daha sonra U-Ju hasta olduğunda onu Song Hwa'ya emanet etmesi ve geri döndüğünde gördüğü manzara karşısında etkilenmesi de hoşuma giden bir sahneydi.  U-Ju'nun anne sevgisinden eksik büyümesi zaten onu üzen bir konuydu ve belki de o an içinden Song Hwa'nın onun annesi olması ihtimalini düşündü, bilemiyoruz.

  Daha sonra ise evde farkında olmadan karı koca uyumunda takıldılar. O an karar verdim. Bunların 2.sezon kesin evlenip barklanması lazım diye. Neyseki 1.sezonun final bölümünde Ik Jun atağa geçti. O sahnede ben bile gerildim Song Hwa'nın yerine. 2.sezon neler gelişecek aralarında merakla beklemekteyim.

Kim Jun Wan - Kardiyotorasik Cerrah

  Bakın bu beşlinin içinde benim için en doktor gibi doktor olan, yani ezberlerimi bozmayan, karakter gibi gelmeyen, hastanelerde sıkça rastladığım doktor karakteri Jun Wan'dı.  Adamdan gerçekten doktor havası aldım. Stajyerlerini azarlarkenki ses tonu, yüz ifadesi, hastalarıyla konuşurken ki hal ve tavırları, araya koyduğu mesafe, o soğukkanlı duruşu...

  İlk başlarda adam duygusuz gibi duruyordu ama ben seziyordum aslında empati kurabilen ama yüzeye yansıtmayan biri olduğunu. Sezgilerim doğru çıktı. Aslında hastalarıyla empati kurabilen biriyken dışarıdan bu kadar soğukkanlı duruşuyla  işinde baya bir profesyonel olduğunu gösteriyordu. Jeong- Won'un tam tersi bir kişilikti resmen. 

  Bir de şu formül ben de her zaman tutuyor ya: Dizide pislik gibi gözüküp içinde yumuşacık bir kalp taşıyan ve bunu kimsenin gözüne sokmadan yerine getiren karakter eklentisi. Bu karakterlerin çok ince düşünceli bir hareket yaptığını görüp " Ayyy aslında ne kadar ince ruhlu biriymiş de belli etmiyormuş." demeyi seviyorum. Yani bu yüzden Jun Wan'a kaba demeyelim de biraz açıksözlü diyelim.


  Bir de aşk bu adamı ne kadar değiştirdi ya... Ik Jun'un kız kardeşine sevgili olmayı teklif ettikten sonra telefondan cevap beklerken ki ve evet cevabından sonra ergenler gibi sevinmesi çok komiğime gitti. Valla 2.sezon kız yurtdışına gittikten sonra ilişkileri ne yöne evrilcek o kadar merak ediyorum ki... Hatta ondan daha çok Ik Jun bunu öğrenince ne tepki verecek çok merak ediyorum.

 Ha bu arada arkadaşlar ben hala Ik Jun'un kız kardeşine başka bir doktoru ayarladığı için Jun Wan'ın kafasında yumurta kırdığı sahneyi aşamıyorum ya... Ik Jun'un yüzündeki şok olmuş ifade ben de hunharca gülme isteği uyandırıyor.

Jun Wan'ın gözümde devleştiği sahnelere gelirsek;

  • 2000 doğumlu ebeveynlerin duygularını anlayıp büyükanneleri pas geçip direkt onları muhatap alıp bebeklerinin durumunu açıklaması... Ve bu sahneyle şuna bir kez daha emin oldum ki insanları dışarıdan göründüğü kadarıyla yargılamak ne kadar yanlış.

  • Ölen bebeğin cenazesine katılıp ailesine destek olması ve çok narin bir şekilde bu nadir hastalığa karşı araştırma yapabilmek için bebeğin kalbini bağışlamalarını istemesi...Ki bu sırada asistanı Jae Hak arkadaşına onun hastaların kişisel hayatını umursamadığı için onlara zalimce bir şeyler söylemeye gittiğini söylemişti.

  • Sırf çok yorulacağı için olmak istemediği bölüm başkanlığı teklifini asistan doktorun üç aylık maaşının kesilmesini önlemek ve onu zor durumdan kurtarmak için kabul etmesi... Ve Jae Hak'ın onun hakkında daha önce düşündüklerinden utanıp ağlayarak teşekkür etmesine bile izin vermemesi...Adamın ay benim hakkımda ne düşünürler gibi bir derdi yok ki zaten kendini açıklama gereği duymuyor. Hep yaptığı eylemlerle içten içe ne kadar iyi kalpli biri olduğunu anlıyorsunuz.

  • Ve yine hastasının kızının düğününe o korkunç gri takım elbiseyi giymekten başka çaresi olmasa da gitmesi...
  • Öğrencilerin ameliyat sırasında atan kalbe dokunmasına izin verip kardiyoloji seçmeleri için teşvik etmesi ve oradan kendi gençliğini hatırlaması...Bölümü çok zor olduğu ve kimse seçmek istemediği için ağızlarından çıkanları fikirlerini değiştirmeden yazmalarını söylüyor bir de shshshhs


Ahn Jeong Won- Pediatrik Cerrah


 Jeong Won'un çocuklara olan yaklaşımına bayıldım. Hatta daha çok çocuk hasta gelsin de biz çocuklarla Jeong Won'u izleyelim dedim. Gelen çocuklar da ne kadar gerçekçi ağlıyor öyle valla çok şaşıyorum ben çocuk oyunculara. 

  Jeong Won'un beni sinir ettiği bir konu vardı. O da rahip olmayı kafasına takmasıydı. Hayır yani ne yapacaksın rahip olup dünyadan elini ayağını çekip. Salak! Ulan hiçbir şey yapmadan kendini adayacağına git çoluğun çocuğun hayatını kurtarsana. Git istersen kendini hastaneye zincirle, yeme içme çıkma. Adayacaksan böyle ada kendini. Zaten ülkede pediyatrik cerrah eksikliği varmış. Ne güzel devlete millete faydan dokunuyor, sen neyin kafasını yaşıyorsun? Jeong Won'a bu düşüncelerimi birinin haykırmasını isterdim de kimse benim gibi konuşmadı.

  Hayır bir de neden rahiplik anlatsana biraz. Neden yani? Dizinin bir sahnesinde küçüklükten beri rahip olmak istiyordu diye bir söz geçmişti. Abilerine ablalarına özenmiyorsa ben de başka bir şey bilmiyorum. Benim kardeşim de küçükken ben ne yapsam aynısını yapmak isterdi. Hayır bir de tee gideceksin İtalya'lara. Senin tüm ailen arkadaşların sevdiklerin burada, saçmalama yani. Neyseki son anda kendi kararıyla bu isteğinden vazgeçti. Biraz daha bu konuda ısrar etse baycaktı cidden.

  Gyeo Wool'e karşı da hislerinin olduğunu bizzat anlamıştım. Çünkü bir söz vardır ne derler bilirsiniz: " Bir insan bir yere bakıyorsa orada ilgilendiği bir şey vardır. Bir insan bir yere bakmıyorsa orada ilgilendiği bir şey kesinlikle vardır." Adam kıza sanki görünmezmiş gibi davrandı. Diğer asistanlar iyi bir şey yaptığında överken, bu kıza hiçbir şey demedi. Belli etmemeye çalışırken bu kadar da belli edilmez.  O değil de bu ikili çok ilginç bir çift olacak. Kız resmen robot gibi duygusuz bir duruşu var her ne kadar bu konuda biraz daha kendini geliştirse de. Adam da duygusalın dibi. 2.sezonu sırf bunların ilişkisi bu tezatlıkla nasıl yürüyecek diye bekliyorum.

Jeong Won'un gözümde devleştiği sahneler;

  • Küçük hastalarına yaklaşım şekli, onlar hasta olduğunda çok üzgün, iyileşmeye başladıklarında çok mutlu olması

  • Abisine ağlayarak şu sözleri sarf ettiğinde şunu düşündüm. Eğer bir doktor olsaydım Jeong Won'dan hallice olurdum: "Duygularımı kontrol edemiyorum. Çok kolay empati kuruyorum.Diğer doktorlar zaman geçtikçe hepsinin kaybolduğunu söylüyor. Ama biliyor musun? Ben hastalarımı çok önemsiyorum. Onlar için deliriyorum, anlıyor musun? Babamız öldüğünde ağlamadım bile. Bugün Min Yeong'un annesi kızına baktığım için bana teşekkür ettiğinde...Hastamın annesi beni avuttu ama doktor olan benim!"   
                           
  • Küçük hastası öldüğü için annesinin yanında kendini tutamayıp ağlaması ve kızın annesini teselli etmesi gerekirken annesi onu teselli ettiği için kendine çok kızması...
  • Kimliğini gizleyerek hastaların tedavi masraflarını ödemesi...Adam çok zengin ama para umurunda değil. Helal be dedim.
  • Asistanın hasta yakınına suni teneffüs yapsaydınız daha iyi olurdu dediği için köşeye çekip bir doktorun hasta yakınlarıyla nasıl konuşmasına dair esaslı bir konuşma yapması... Ayrıca bu konuşması sayesinde doktorların neden "Elimizden geleni yapacağız." sözünün bu kadar önemli olduğunu anlamış oldum. Bana önceden çok sinir bozucu gelirdi ama şimdi bir doktorun bakış açısından baktığımda neden böyle konuşma yapması gerektiğini daha iyi anlıyorum.

Yang Seong Hyeong- Jinekolog

  Seong Hyeong'u dizinin ilk bölümlerinde nasıl bir karakter sanmıştım ben varya? Grubun şapşal komiği. Çünkü tam da öyle bir tipi vardı. Ama sonra karakterini çözümlememle baya şaşırdım. Resmen grubun en sessiz ve içine kapanığı çıktı. 

  Arkadaşlar ben anne kuzusu insanlara gerçekten gelemem normalde. Kendi ablamı bizzat anne kuzusu olmakla suçlayıp her şeyi anneme danışarak yaptığı için arada bir azarlarım. Seong Hyeong'u da böyle anne kuzusu görünce bir gözlerimi devirmedim desem yalan olur. Ancak sonra aslında önceden annesine karşı bu kadar düşkün değilken nasıl annecim annecim diye gezen bir kuzuya dönüştüğünü görünce valla üzüldüm be. 

  Ablasının ölüm haberini aniden alıyor ve aynı gün babasının annesini kızı yaşında biriyle aldattığını öğreniyor. Annesi felç geçiriyor falan derken baya üzüldüm. E şimdi bu çocuk annesinin üstüne düşmesin de ne yapsın? Sonra annesinin çocuk oyuncağına çevirdiği bir boşanıp boşanmama olayı var. Ben ne yalan söyleyeyim annesinden çok Seong Hyeong'a üzüldüm. Heh dedim oh bu sefer boşanacaklar onda da adam öldü. 

  Seong Hyeong'u kendime benzettiğim birkaç özelliği de oldu. İnsanların telefonda konuşmaktansa mesajla iletişime geçmesi. Hatta bundan garip huylarım yazısında da bahsetmiştim okuyanlar bilir. Sonunda bizim gibi bir dizi karakteri de bulmuş olduk. Artık rahatlayabiliriz. Ay bir de yemek yerken video açıp gülerek yemek yemesi de aynı ben. Neyse Allah başka huyumu benzetmesin mesela insanlardan köşe bucak kaçması gibi. O kadarı biraz fazla.

  Seong Hyeong'a doktorluk penceresinden bakacak olursam abi adam o kadar sakin ki... Bu iyi bir şey mi kötü bir şey mi bilemedim. Sanki hastasına duyguları alınmış gibi görünüyor hatta asistanı falan da bunun için onu suçlamıştı ama hastalarının duygularını oldukça dikkate alıyor. Onların üzülmemesi için gerekirse elinden geleni yapıyor. Çok değişik bir doktordu cidden ama cidden bazen uyuşuk gibi göründüğü için yakasından tutup biraz kanlan canlan yahu deme isteği uyandırdı bende.

  Min Ha ile 2.sezon aralarında bir şeyler olmasını bekliyorum. Kızın duygularını incitmekten korktuğu, kendi ruh duygu durumuyla onu da boğmak istemediği çok belli ama bunlara takılmaz umarım. Zavallım ilk karısıyla boşandıktan sonra onun kendisi ve ailesi yüzünden çok zorluk çektiği için hala kendini suçlu hissediyor ama böyle de ömür geçmez be kardeşim. Ik Jun'un da dediği gibi sadece arkadaşlarla olmaz. Arkadaşların da kendine ait bir hayatı var. Herkes yolunu bulup önüne bakıyor ama Seong Hyeong sanki hüznünde boğulmuş gibi. Bu hüzünden Min Ha onu çeker çıkarır umarım. Ama burada mutlaka Ik Jun'un çöpçatanlık yeteneklerini kullanması lazım. İş bunlara kalırsa ohooo.

Son olarak Seong Hyeong'un gözümde devleştiği sahnelere gelirsek;

  • Beyinsiz doğan bebek olayında annenin bebeğin ağlama sesini duyarak daha da kötü olmasını engellemek adına tüm ekibi ayarlaması ve buna göre plan yapması
  • Min Ha'nın üzerindeki stresi atabilmesi için kendisi hakkında kötü düşünmesine izin vermesi ve onun üzerine çok geldiği için olayları sakin bir dille anlatması..
Evet bir dizi yorumunun daha sonuna gelmiş bulunuyoruz. Elimden geldiğince kendimi de sizi de bıktırmadan bir yorum yapmaya çalıştım. Sizi bilmem ama ben 2. sezonu merakla beklemekteyim. Sizler diziyi izlediyseniz aşağıya kendi görüşünüzü yazabilirsiniz. Benden şimdilik bu kadar.
 Görüşürüz inşallah!
Beni İnstagram'da da takip etmek isterseniz şuraya tıklayın.

2 yorum:

  1. Diziyi bitireli 1 hafta olacak ama hâlâ youtube dan söyledikleri şarkıları dinliyorum ve bazı bölümleri 2.kez izledim bile.Diziyi sevmemin sebeplerinden biri de sanırım en sevdiğim dizilere minik de olsa gönderme yapmaları; reply 1988, romantic doctor teacher kim , prison playbook( seong-hyeong un annesinin boşanma avukatı ile annesi konuşurken annesi bi ara avukata evli olup olmadığı sormuş avukatta kız arkadaşı olduğunu mesleğinin "gardiyan" olduğunu söyleyince kısa bir an prison playbook'un ost'u çaldı :) )
    Dizideki dostluk çok güzeldi zaten yönetmen ve senaristin diğer çalıştığı dizilerde de ön plandaydı mesela reply serisinde.Özellikle İk jun karakterine bayıldım diziyi bayağı yükseltiyordu.Jeong won karakteri ise kötü bir şey olduğunda doktorluğu bırakmak istemesi çok gerçekçiydi ben tıpta öğrenciyken bile dersleri gördükçe işin ciddiyetini fark ettikçe bırakmak isteği geliyor ama mesleği sevince sonucunu düşününce hevesle insan tutunuyor.Çok uzattım yorumunuz çok güzeldi sıkı takipçinizim ara ara bakarım yazdınız mı diye sevgiler🌸

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Reply 1988, Prison Playbook'u falan hiç izlemediğim için ben biraz Fransız kaldım o konudalarda. Eminim bu yüzden kaçırdığım pek çok detay vardır.
      Ne güzel sen tam doktor gözüyle izlemisindir.
      Teşekkür ederim bu arada.

      Sil