22 Nisan 2020 Çarşamba

When the Weather is Fine Yorumu

Evet biten bir dizinin ardından herkese merhaba,
Bugün When the Weather is Fine'ı yorumlayacağım. Farklı bir dizi yolculuğu oldu benim için. Çok sakin bir diziydi. En son The Light in Your Eyes'ı izlediğimde bu kadar sakin bir dizi izlemiştim. İzlediğim en farklı dizilerden de biriydi. Neyse lafı uzatmadan yorumlamaya geçmek istiyorum.

When The Weather is Fine Konusu


Tolstoy, ne demiş bilirsiniz: " Tüm muhteşem hikayeler iki şekilde başlar. Ya bir insan bir yolculuğa çıkar ya da şehre bir yabancı gelir." Hikayemiz tam da böyle başlıyor.
Hae Won, Seul'de çello öğretmenliği yaparken " Eeh bıktım artık, tasımı tarağımı toplayıp köyüme gideceğim." moduna girip işini bırakıp memleketi olan Bukhyeon kasabasına gelir. İnsanlardan ve çoğu şeyden bıkmıştır. Eun Seop ise Goodnight Kitapevi'ni işleten kitap, kahve, blog üçlüsü arasında hayatını devam ettiren biridir. Liseden beri aşık olduğu Hae Won'un kasabaya gelişiyle rutin hayatı canlanmaya başlıyor.


 When The Weather is Fine Genel Yorumum


1. Dizi 2018'de yayımlanan bir romandan uyarlanmış. Zaten dizi insana roman okuyormuş gibi bir hissiyat veriyor. Böyle durağan romanlar olur ya hani genelde olaylara değil de insanın olaylar karşısındaki duygularına odaklanır. Bu dizide de tam olarak öyle bir hava vardı. Dizinin sinirlerini almışlar sanki. Bu tarz yavaş ilerleyen dizilere gelemiyorsanız hiç başlamayın derim.



2. Kitap, kahve, kış, sevimli dostlar, kitapevi, kitap kulübü, şiirler, alıntılar, yanan bir soba...
Bu kelimeleri okuyunca size çağrıştırdıkları sımsıcak hislerdi di mi?
İşte benim dizide sevdiğim şey çok sıcak bir havasının olması. Zaten izleyenler bilir; sıcak soğuk meselesi dizide çok sık kullanılan bir imge. Küçük bir kasabada insanlar kendi arasında bir kitap kulübü oluşturmuş. Belli akşamlar toplanıp kitaplardan kesit okuyarak aralarında okuyup yorumlaşıyorlar. Sobanın üstünde bir şeyler hazırlanıp yeniliyor, sürekli bir kahve faslı dönüyor. Ve tabi Eun Seop'un blog yazıları yazması da tabi blog yazan biri olarak yüzümü gülümsetti. Özellikle dizinin sonunda Eun Seop'un blog yazılarına yer verilmesi çok hoş olmuş.





3.Bu dizi bir mutluluğu bulma, affetme ve affedilme, iç huzuru bulma hikayesi. Bitirdikten sonra bunu net olarak söyleyebilirim. Kendi adıma bazı konularda ortak bulduğum hisler oldu. Bazı diyaloglar böyle tam size hitap ediyormuş gibi hissetmeniz mümkün.

4.Hani dizilerde genelde yaz aşkı olur ya bu dizide tam tersi. Kış aşkı bu. Tam bir kış teması hakimdi diziye. Çayınızı, kahvenizi alıp battaniyenin altına girip izlemelik. Gerçi bahar geldi, şansınızı kaybettiniz. Soğuk havalarda başlayıp güzel havalarda bitti. ( Hava güzel olmuş da bizim neyimize?)


5. Dizide ana karakterlerimiz Hae Won ve Eun Seop'un geçmişten gelen iç sıkıntıları var. Zaman zaman gösterilen flashbacklerle bunları görüyoruz. Zamanla bu iç dünyalarındaki bunalımın sebepleri çıkıyor ortalığa. Ama sadece dram ağırlıklı bir dizi değil. Yan karakterlerimiz Jang Woo ve Lim Hwi'nin sahnelerinde ise gülüyoruz. Kimi sahneler hüzünlü kimi sahneler iç ısıtıcı. Dizide böyle bir çark işliyor.



6. Çok tuhaf ama normalde izlediğim her K-dramada en az bir tane çok beğendiğim dizi bitse de sürekli dinlediğim bir parça olurdu. Bu dizide o yok. Yani en azından benim için. Çok fazla sahne içi şarkı kullanmamışlar. Daha çok arka planda gitar, piano ve mızıka tınısı çalıyor. Sakin bir dizi için doğru bir seçim olsa da ostlarının diğer dizilere göre zayıf kaldığını düşünüyorum.


7.Dizi toplamda 16 bölüm. Ancak gelin görün ki ben 7.bölüme kadar bu dizi ne anlatmaya çalışıyor, konusu tam olarak ne, karakterlerin derdi ne pek anlayamadım. Alttan alttan böyle bir gizem kokuları geliyor burnuma ama ne? Bir yol var hani gidiyorsun  gidiyorsun da bu yolun sonu nereye varacak bilmiyorsun. Ama eminsin yolun sonunda bir şey var. İşte bu diziyi size böyle anlatabilirim. Dizi sonradan açıldı ama niye bu kadar geç açıldı gerçekten anlayamadım. Şimdi on altı bölümü izlemiş biri olarak ilk yedi bölümü izleyerek elimize çok bir şey geçmediğini görüyorum.

Karakterler

Park Min Young- Mok Hae Won


Hae Won, başta bana biraz donuk bir karakter olarak gelse de aslında neden donuk durduğunu anlamamla ona hak verdim. Ailesinin geçmişte yaşadığı trajik olay, lisede yaşadığı kırıcı hadise ve şehir hayatının verdiği yorgunlukla neşesini kaybetmiş bir karakterdi. Tam bu noktada Eun Seop'un sıcacık kişiliğiyle karşılaşınca aradığı sıcaklığı ve samimiyeti buluyor. Geçmişte neler yaşadığını gördükçe onun adına üzülmeden edemeyeceksiniz. Çok zor hayatı olan biriydi. Baş karakterlerden biri olduğu ve sevdiğim halde benim favori karakterim değildi. Ancak lise arkadaşıyla küsüp yollarını ayırma hikayesinden dolayı farklı ama benzer şeyleri yaşadığımdan kendime çok yakın bulduğum bir karakter oldu ki bu konuya spoilerlı kısımda değineceğim.
Alakasız Not: Her dizide kadın karakterlere ait bir parçada gözüm kalıyor. Burada da Hae Won'un etek kazak kombinlerinde gözüm kaldı. Ara ki bulasın böyle etekleri. Mesela şekil A'da olduğu gibi.



Im Eun Seop- Seo Kang Joon


 Arkadaşlar niye böyleyim bilmiyorum ama ne zaman bir dizi izlesem ideal tipim değişiyor. 😂Belki de ilk defa bir dizide bu kadar efendi, utangaç, kibar, naif ruhlu bir erkek karakter izledim ve kişiliğini çok beğendim.  Bu arada Seo Kang Joon'u benim ilk izleyişim ve şunu fark ettim. Kore dizilerinde izlediğim en yakışıklı erkek oyuncu olabilir kendisi.  Hatta kendisinin melez falan olduğundan şüpheleniyorum. O gözler ne? Özellikle bir de gözüne güneş vurunca... Hayır bir de bu tipte birinin lisede Hae Won tarafından fark edilmemiş olması bu yüzden inandırıcı değildi.
  Kendisinin de acı dolu bir geçmişi var ve her ne kadar yeni bir hayata adım atsa da geçmişinin pençesinden kurtulamıyor. Dağların efendisi oluşu da ayrı bir coolluk katmıştı kendisine. Kafası attığında orda kendini inzivaya çekişi falan insana da keşke benim de gizli bir köşem olsa da canım sıkkın olunca gidip bir kafamı dinlesem düşüncesini soktu.



Ayrıca bir de kitap, kahve, blog üçlüsünden vazgeçemeyişiyle ayrı bir sevdiğim karakterdi. Blog yazılarıyla iç dünyasının derinliklerini okumak için bazen bölüm sonunun gelmesini bekler oldum.


Lee Jang Woo- Lee Jae Wook
 Jang Woo, çok sempatik bir karakterdi, çok tatlıydı. Her ne kadar tüm eğitim hayatında çok iyi bir şekilde tamamlasa da daha iyi yerlerde olabilecekken kendi kasabasında belediye binasında memur olarak çalışıyor. Açıkçası, topluluk içinde herkesin onun üstüne gelerek utandırılmasıyla, ailesinin ondan bir an önce evlenmesini beklediği için gizli saklı görücü usulü görüşmelere katılmasıyla ( blind date desem daha cool olur muydu?) ve her seferinde de birine yakalanıp dedikodu malzemesi olmasıyla beni epey güldürdü. Eun Sil'e olan ilgisiyle düştüğü komik durumlarda cabasıydı.
Alakasız Not: Jang Woo, gerçekte 1998 doğumluymuş. Ben şok ben iptal.

Sim Myung Yeo



Myung Yeo, Hae Won'un teyzesi. Açıkçası benim için baş karakterlerden rol çalan bir karakter oldu. Sürekli taktığı güneş gözlüğüyle en baştan beri gizemli bir karakterdi. Ancak gerçekten bu karakterin bu kadar etkileyici bir hikayesi olacağını düşünmemiştim. Çok çok üzdü beni geçmişi. Hatta bir ara hikayesi esas çiftin aşk hikayesinin dahi önüne geçti benim için. Geçmişini flashbacklerle gördüğümüzde bile bazen esas karakter oymuş gibi hissettim. Severek ayrıldığı adamla olan  destekleyici yan aşk hikayesi de ayrı bir güzeldi bence.
Beni İnstagram'da da takip etmek isterseniz şuraya tıklayın.
Diziyi izlemeyenlerle burada vedaşalım.

Bundan sonrası spoilerlı yorum arkadaşlar.

İlişkiler Üzerine

Hae Won ve Eun Seop

  Bu hikayenin net en çok seveni Eun Seop'tur. Bu tarz dizileri kadınların daha çok izlediklerini bildiklerinden mi böyle yapıyorlar bilmiyorum. Hep bir idealize edilmiş seven adam örneği? Yeter kardeşim olmayan şeyin umudunu vermeyin. Neyse öhö öhö, konumuza dönelim.
  Bu çiftin geçmişin soğuk rüzgarlarından kaçarak birbirlerinde sıcaklığı buluşu güzeldi. Birbirlerini iyileştiren ve aradığı mutluluğu birbirinde bulan çift hikayelerini seviyorum.
  İlk başlarda Hae Won, kendi dertleriyle meşgulken Eun Seop kendi kendine ne kadar naif sevdi kızı. Hae Won'un bu aşka karşılık vermesi epey sürdü. Kafasına sanki bir anda taş düşmüş gibi gidip itiraf edişi de ayrı bir şoktu benim için tabi.

Eun Seop'un tamam diyişine mi güleyim Hiwi'nin ortaya çıkıp reddedildiğini kızın yüzüne vuruşuna mı güleyim şaşırdım.
   Tam biz bu sahneyle Eun Seop'a böyle odunca bir cevap verdiği için kızsak da bölüm sonunda bu anı bloguna yazıp içinden geçen minnoş duyguları anlatmasıyla yine kalbimizi kazandı.


Daha sonra güzel tatlış tatlış ilişkilerine devam ederken dedim ki " İlk defa bir Kore dizisinde finalden önce ayrılmayacaklar galiba" Sen misin bunu diyen 15.bölümün sonunda tak diye ayrıldılar. Ama bir yandan da dizinin adı bile tekrar bir araya geleceklerinin ipucunu veriyordu. I'll Find You on a Beatiful Day, dizinin bir diğer adı biliyorsunuz. Hatta dizi If the Weather ıs Good, I'll Find You adıyla da anılıyor. Hayatımda adı bu kadar neler olacağına dair ipucu veren başka dizi daha görmedim.


  Hatta dediğim gibi de oldu. Ancak gelin görün yine senariste kızmadan edemiyorum. Tamam Hae Won'un artık teyzesiyle görüşmek istemediği için kasabadan ayrılmasını anlayabilirim. Ama bari telefonlaşsalardı, mektuplaşsalardı. Niye hiç görüşmemezlik ediyorlar ki? Millet nerelerden nereye uzak mesafe ilişkisi yürütüyor. Bunu da ben mi söyleyeyim size?


  Neyse aman. Ayrı bir konuya geleceğim. Uzun bir aradan sonra ilk karşılaşmalarında o kadar sıradan ve ruhsuz konuştular ki bir an " NEE? Bu mu yani?" dedim. Neyseki kız peşinden koşup ilk adımı attı. Yoksa kaçıncı bahara kalırdı bunların aşkı bilemem?😂
Sonrası tabi tatlış anlar...

Hae Won ve Kim Bo Young

  Bu iki eski lise arkadaşının hikayesi benim gerçekten ilgiyle takip ettiğim bir yan hikaye oldu. Farklı şekillerde de olsa lisede en yakın arkadaşlarımdan biriyle yollarımızı küserek ayırmıştım. Bu hikayede benim konumum da Hae Won'la çok benzerdi. Ben de Hae Won gibi şu şekilde düşünüyordum:
Tek düşünebildiğim şu an onun hakkında hissettiklerim. O yüzden birbirimize yakınken onun için neler hissettiğimi hatırlasam da yine eskisi gibi olamayız. Güven cam gibidir. Bir kez kırıldığında kırık parçaları yapıştırsan bile çatlak yerleri daima görürsün.
Bu sözleri bizzat kendi içimde yaşadığım için çok ama çok güzel ifade edilmiş sözler olduğunu düşünüyorum.

  Hatırlarsanız otobüste buluşup Bo Yeong'un kendini ifade edişi vardı ki o da kendi açısından haklı bir nebze. Ah şu yufka yüreğim, ne geldiyse başıma hep ondan! Neyse o konuşmadan sonra Bo Yeong'un otobüsten inişiyle herhalde sessiz sedasız herkes kendi yoluna gitti diye düşünmüştüm ki böyle bitseydi de oldukça realist olurdu. Dünya üzerinde acaba kaç tane arkadaşlık böyle sona erdi.  Ardında buruk bir his bırakarak. Ancak daha sonra sızmış olan Hae Won'u evine getiren Kim Bo Yeong'un sözleri de belki de olaya hiç bakmadığım bir yönden bakmamı sağladı:
Tek bir çatlak dahi olsa olmaz mı? Masa çatlamış olsa da kullanabiliyorsun. Kullandığımız şeylerin zamanla yıpranması ve hırpalanması doğaldır. Mükemmel ilişki diye bir şey yoktur. Küçük bir çatlağın ne önemi var? Ve insanların birbirlerinin duygularını incitmesinin nesi kötü? Hiç kimse mükemmel değildir. Bu yüzden özür dilemek zorunda olduğumuz şeyleri yapıyoruz ve sonra özür dileyip hatamızı düzeltiyoruz.

  Bilmiyorum siz ne düşünüyorsunuz ama ben bu buruk arkadaşlık hikayesinde kendi geçmişimde bazı düşüncelerimi sorgulamadım, yeni bakış açıları kazanmadım desem yalan olur.

 Hae Won ve Ailesi

  Hae Won'un en başından beri ailesiyle ilişkisi çok kafamı karıştırdı. Bu nasıl bir aile dedim. Final olmasına ve ailenin sırları açığa çıkmasına rağmen hala böyle düşünüyorum. Neden diye soracak olursanız. Dizide verilmesi gereken tepkiler verilmiyor.
1. Aynı evde yaşadığın teyzen 7/24 güneş gözlüğüyle geziyor. Bir kere de sor be kızım neden takıp duruyor şu gözlüğü diye ya da ne bilim teyze çıkar şu gözlüğü de gül cemalini görelim de. Yok ama asla sorgulanmıyor. Çevredekilerin sorgulamaması da ayrı bir konu da neyse.
2. Her ne kadar Hae Won'un annesi kızı incinmesin diye ondan uzak durmaya çalışsa da bence bu hiç mantıklı değildi. Son bölümde bunu belli bir mantık çerçevesine oturtmaya çalışsalar da yine beceremediler. Yılda 2 kez hiç konuşmadan yemek yiyip ayrılmak, hapiste kızının mektuplarını okumadan göndermek, annesinin cenazesinde bile yüzüne bakmadan geri dönmek, hayatından hiç bahsetmemek falan çok ama çok saçmaydı bana kalırsa. Soğuk davranmasını anlarım da kızı bir kabahat işlemiş gibi davranmasını anlayamadım. Hae Won'un da bu saçma davranış şekline sadece bir kez karşı çıktığını görüyoruz. Hayır yani kızı incinmesin diye kızını daha çok incitmenin nesi mantıklı olabilir ki? Hae Won'un Eun Seop'un ailesinin sıcaklığına özenmesin de ne yapsın?
3. Hae Won teyzesinin kitabını yarım yamalak okuyor, gerçekleri üstünkörü öğreniyor. Ne annesi ne teyzesi gelip neler oldu nasıl oldu oturup bir her şeyi adam akıllı anlatmıyorlar. Gerçekten seyircinin bildiği kadar detayı Hae Won bilmiyor. Bu beni delirtti açıkçası. Kız gelmiş yine hadi soruyor ama teyzesi hala ağzından cımbızla laf söylüyor. Ya bir en baştan anlatsanıza şunu doğru dürüst. Bir oturun masaya hep beraber. Herkes içini bir döksün. Ama nerde?

  Neyse bunlara rağmen teyzesinin eniştesini öldürme hikayesi beni çok etkiledi. Ablasının şiddet görüşüne tanık oluşu ve o sırada ablasını kurtarmak için bir anlık hareketle eniştesinin ölümüne sebep olduğu sahne gerçekten çok etkileyici bir sahneydi. İzlerken çok ama çok üzüldüm. En çok da adamın karısını dövmediği zamanlarda çok iyi davranarak  onu berbat bir ikileme sokmasıydı. Malesef ama malesef dövdükten sonra sürekli özür dileyen erkekler yüzünden, tıpkı Hae Won'un annesi gibi kadınlar şu şekilde düşünerek bu adamlara tahammül etmeyi seçiyor.
Çok acıyorum. Nasıl terk edeyim. Bazen sinirlenince vuruyor sadece. Bırakamam. Ben bırakırsam kim bakar ona?
  Peki sonuç ne? En son ya şiddet gören ölüyor ya da şiddeti uygulayan. Annesi ya da babası hapise giren çocuklar da öyle berbat bir ruh haliyle kalakalıyor ortalıkta ki bu hikayede teyzesi bile eniştesini rüyasında ona iyi davrandığı zamanları hatırlayarak vicdan azabı çekiyor. Ruh hastası bir adamın kaç kişinin hayatını mahvettiğine bakar mısınız? Ölüsü bile rahat vermiyor. Kadın kendini içten içe yiye yiye gözünden oldu. Ben ruh acı çekmedikçe bedenin kolay kolay hasta olmadığına inananlardanım.



Jang Woo- Eun Sil




  Ben bu çiftin potansiyelinin harcandığını düşünüyorum. Lim Hwi'nin zamanından çalıp bu çifte ekleselerdi keşke.  En başından beri yan aşık kadro olarak hikayelerinin işlenmesini tercih ederdim. Özellikle kasabanın dinamikleri üzerinden işleyen bir aşk hikayesi olduğundan ayrı bir tatlışlığı vardı. Bir de ben Jang Woo'nun güzel yemek yiyen kızlardan hoşlanması detayı çok komiğime gitti ya. Kritere bak, ohoooo olum ondan kolay ne var. 😂😂😂


When The Weather Is Fine Final Yorumu

  Evet gelelim finale... Ben finali genel olarak beğendim ama yine eksik bulduğum noktalar var mıydı? Evet. Daha iyi sona erdirilebilirdi bazı olaylar. Ancak izleye izleye sonu birazcık seyircinin hayal gücüne bırakılan finallere alıştım. Eskisi kadar sinirim bozulmuyor. :)

  Finalde en sevdiğim sahnelerden biri Jang Woo'nun daha iyi yerlerde olabilecekken neden basit bir hayatı seçtiğini açıklamasıydı. Bu konuyu ayrıca sevdim. Çünkü özellikle üzerinde arkadaşlarımla tartıştığımız bir konuydu. Tartışmak derken bu konu üzerinde oturup kafa yormuşluğumuz vardır. Ve ben açıkçası Jang Woo'nun olaya baktığı açıyı çok sevdim. Benim hayat anlayışım resmen. Mesela bir arkadaşım bana der ki öğretmen olmakla kalma ne bilim şunu yap, kurs aç, özel yer bile açabilirsin falan gibi. Ben de hep derim " Ben mutlu olmak istiyorum, fazla parada gözüm yok." diye. O yüzden bu sahne benim için özel bir yer teşkil ediyor


Eun Sil: Seul Üniversitesi'ne bile gittin ama orada kalıp daha büyük dünyayı görmek yerine buraya geri döndün ve ailen yüzünden memuriyet sınavına girdin. Ve geçtin. Şimdi 09:00'dan 18:00'a kadar belediyede havasız bir odada oturuyorsun ve sadece uyumak için eve gidiyorsun.

Jang Woo: Çarkın içinde dönen hamster gibi sıkıcı bir hayatım olduğunu düşünebilirsin. İşimin de sıradan bir iş olduğunu düşünebilirsin. Ama gördüğün gibi o sıradan yaşama ben mutluluk diyorum. Belki bazı Seul Üniversitesi mezunlarının hayallerinde evreni keşfetmek vardır ama benim düşüncem şöyle. Elbette Seul Üniversitesi mezunuyum ama hayatımı her gün sıradan şeyleri yaparak geçireceğim bir şekilde sürdürmek istiyorum. Bu benim hayalim. Çok çalışmak ve sıradan bir hayat yaşamak beni mutlu ediyor. Kendimi biliyorum.
 


  Yani şu açıklamaya Eun Sil bile dayanamadı ve sonunda Jang Woo'ya ondan hoşlandığını söyledi. Ve komik bir şekilde sevgili oldular. Peki Jang Woo'nun araya yine " Annem bir an önce evlenmemi istiyor." lafını sıkıştırması. Ay öldürcek bu çocuk beni ya. Komedi!



  Hwi, sen nasıl bir cadısın? Young Soo'ya mektup yazarken okula yeni gelen çocuğu görünce mektubu buruşturup atması der susarım. Daha Young Soo'nun diplomasının mührü kurumamıştı be :) Yazık yeni çocuğun da baya çekeceği var bu kızdan.
  Nihayet teyzenin " Sen söylemezsen insanlar bazı şeyleri bilemez." diyerek ablasına akıl vermesi ve bu sayede kadının Hae Won'a her ne kadar beni tatmin etmese de neden soğuk durduğunu açıklamasıyla içime bir nebze su serpildi. En azından kızına Seni seviyorum ama ifade edemiyorum, dedi.

  Teyzenin evden uzaklaşmasını anlarım da neden ruhsuz bir şekilde ablasına ve yeğenine veda etti anlamadım. Ve neden arada bir bile olsa onları ziyaret etmeyeceğini söyledi? Hiç sevmedim bu kısmı.  Cidden bu ailenin birbirine karşı olan soğukluğu beni bitirecek. En azından birbirlerine güzel bir veda edebilirlerdi. Ama hiç olmazsa teyzenin hapishaneye girmek yerine uzaklara gittiğine sevindim.

  Peki Eun Seop'un annesine verdiği atkıya iğne iplikle  " Sevgili anneme" yazması. Tam örnek evlat bu çocuk ya tam. Hangi erkek böyle bir şey yapar ? Kendimden utandım yahu.
  Finalde Hae Won'un Young Woo ile görüşmesine de değinmek istiyorum. Açıkçası bu karakterin dizideki işlevini pek çözemedim. Beşinci ya da altıncı bölümde de bir bölüm görünüp ortadan kayboldu. Sanırım ne zaman Hae Won, Eun Seop'un kıymetini anlayacak olsa bu karakteri öne sürdüler. Neyse yine de Young Woo'ya onu uzun zaman sevmediğini, uzun süredir seven gözlerin nasıl baktığını biliyorum diyerek Eun Seop'u hatırlaması hoş bir detaydı.

  Hae Won'un annesinin ona yedi yıl boyunca mektup yollayan adamla yeni bir başlangıç yapacağının sinyallerini de verdiler. Şu kadının da yüzü gülsün ya, yazıktır cidden. Eğer zamanında  kocası olacak adamla değilde bu adamla evlenseydi hayatı bambaşka olurdu. Ahh işte hayat, yaşamadan bilemiyorsun.

 Finalde Kim Bo Yeong'a mesaj atıp barışma sinyalleri vermelerini de sevdim. Çünkü gerçekten bu kızın çok pişman olduğuna emindik. Affedilmeye çok ihtiyacı vardı gerçekten. Yine başka bir konuda içimize su serpildi.

Eun Seop'la Hae Won'da yeniden kavuştu. Ya bir de masada duran kitap Eun Seop'a mı ait? Yoksa gözlerim yanlış mı görüyor. Eun Seop'un kitap çıkarmasına da çok sevindim. Kapak daha iyi olabilirdi yalnız.:))

Başka değinmediğim bir şey kaldı mı düşünüyorum. Yok kalmadı galiba. 😂 Evet biten bir dizinin daha sonuna geldik. Kimi zaman yavaş ilerlediğini düşünsem de genel olarak hoş bir dizi izledik. Yazıma dizinin sonunda yayınlanan o güzel mesajla veda ediyorum.
Mutluluk böyledir. Zor bir şeydir. Ama güne başlamak için sabah gözlerinizi açıp o günü sessizce yaşayarak bile bu zor şeyi elde etmiş olabilirsiniz.Ve birisini de mutlu edebilirsiniz. Bazıları size minnettardır. Farkına varmayabilirsiniz ama sadece böyle yaşayarak da iyi yaptığınızı bilmelisiniz. Size minnetarız. İyi geceler diliyoruz.
 Güzel günlerde buluşmak üzere. Benden bu kadar!
 Hoşçakalın!
Beni İnstagram'da da takip etmek isterseniz şuraya tıklayın.

12 yorum:

  1. Spoiler kısmını atlıyor yoruma geliyorum, yaa nasıl güzel yorum. Şu an söz verilmiş bir dizim olmasaydı(arkadaşla izleyeceğiz) hemen buna başlardım. :D Seo Kang Joon benim de ideal tipim. <3 Are You Human dizisinde iki karakteri canlandırdı, birini bana fırlatın ne olmuş demişliğim vardır. :D BA YIL DIMM yoruma, kitap okuyan erkeğe. :D Hemen dizimi bitireyim de başlayayım inşAllah. İlk olumusuz yorumlar gelince hayal kırıklığı yaşadım, çok bekledim bu diziyi. Şimdide bitti hazır, yorumları bekliyordum. İyi oldu bu, emeğine sağlık^^

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim, beğenmene sevindim. Dizi temasıyla tam bizlik gibi duruyor, evet. Olumsuz yorumların çoğu genelde yavaş, sakin ilerlemesinden dolayı kaynaklanıyor. Her an diziden yeni bir şok, yeni heyecan verici olay bekleyen insanlar da haliyle beğenmiyor ama ben senin beğeneceğini düşünüyorum. Şimdiden keyifli seyirler dilerim.:))

      Sil
  2. Diziyi yeni bitirdim,hemen yorum okumaya geldim,elinize sağlık çok güzel yazmışsınız. Dizi gercekten sicacik bir diziydi. Geçmişe dönüşlerle ya da bir gizemin ortaya çıkışında hep buyuk şoklar gecirdim. Dizi normal hayatta insanlarin bir mevsimini anlatıyor gibiydi bu yuzden finalinde o kadar buyuk değişikliklerin olmamasini anlıyorum. Huzurlu günler dilerim! ✨

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim. Mevsim benzetmesi yapmanız çok yerinde oldu. :)
      Huzurlu günler!

      Sil
  3. ya nolur bu tarz bir dizi önerin ://

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sakin ilerleyen ama kalpte yer edinen, hayata dair bir dizi arıyorsanız: The Light in Your Eyes.

      Sil
    2. Bu yorum yazar tarafından silindi.

      Sil
  4. diziyi izledim hem de ilk yayınladığı zaman
    her bölümde ağlamaktan ciğerlerim söndü
    bu kadar mutsuzluk beni bunalıma soktu
    herkesin geçmişte yaşadığı olayları bir türlü üzerinden atamaması , geçmişe takılıp kalması, geleceği reddetmesi, umutsuz olması beni yıktı, mahvetti, içimi darladı. diziyi izlerken her bölümde yüreğim çekildi.
    bunun dışında cunning single lady dizisinden beri Seo Kang Joon, healer dizisinden beri park min young hayranıyım tüm dizilerini izledim. oyunculuklar çok iyi ama senaryodaki karamsar tavır yüzünden bu diziyi sevmedim. mutsuz olmak isteyen varsa hemen izlesin diyorum :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet, dizi beni de biraz dert sahibi yaptı ama yan karakterlerle biraz mizah yapmaya çalışmışlardı.Ben bundan çok daha üzücü diziler izledim, bana bu işlemez diyorum :)

      Sil
  5. Yumuş yumuş dizileri çok sevmediğim ve gerçekçi bulmadığım için asya yapımı aksiyon-anime vs dışında pek izleyecek içerik bulamıyordum. Fakat bu dizi öyle kalbimi eritti ki, sakin sakin ilerlerken bana pek çok sey düşündürdü ve hissettirdi. Bitince hemen yorumlara bakmak istedim başka insanlar da benim gibi dizinin dinginliğinde huzur bulmuş mu diye merak etmeden duramadım. Gerçekten tam olarak böyle bir dizi bilen varsa lütfen söylesin :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Benim izlediğim bir kaç tane var önerebilirim isterseniz bi göz atarsınız ☺️ Something in the rain ve do you like brahms?

      Sil
  6. Bu dizi gibi sakin tatmin edici diziler varsa önerebilir misin rica etsem :))

    YanıtlaSil