Biliyorsunuz
ki zayıflama günlükleri serisini yazmaya başlamış ve ilk yazısında
zayıflamaya nasıl karar verdiğimden bahsetmiştim. Malesef o süreci nasıl
geçirdiğimi buraya yazma şansını çok bulamadım. Ancak şunu söylemeliyim ki
zayıflarken çok önemli bir şeyi keşfettim: Sağlıklı beslenmeyi. Gerçekten eski
ben bana o kadar cahil geliyor ki o zamanlar nasıl sağlıksız beslendiğime
şaşırıyorum. "Şekersiz 21 Gün" olayını da iyiki keşfetmişim diyorum.
Eminim ki yazının başlığını okuyup ön yargılı bir şekilde yazımı okumaya
başlayan da epey bir kişi olacaktır.
"Ben
çikolata yemeden duramam."
"Benim
tatlı krizim var, hayatta yapamam."
"Ben
tatlısız yapamam."
"Ne
gerek var ben zaten zayıfım."
"Kim
çıkartıyor bu icatları başımıza." vs. gibi düşünceler aklınızdan geçiyor
olabilir. Sizden rica ediyorum. Lütfen ön yargınızı bir kenara bırakıp yazımı
okur musunuz? Kemerlerinizi bağlayın, başlıyoruz.
Zayıflamaya karar verince bir 5 kilo vermiştim. Tabiki yiyemediklerimi
düşündükçe içim gidiyordu. Çünkü amacım tamamen zayıflamak üzerineydi. Belli
bir süre az yiyince kendimi aklımca ödüllendirip zararlı şeyleri yiyordum.
Böyle yaparak tabiki kilo veriliyor ve verdim de zaten. Sonra diyetisyenlik
okuyan arkadaşım ünlü diyetisyenleri okula çağırıp etkinlikler düzenlerken yine
bu etkinliklerden birinden bahsetti. Şekersiz 21 Gün kitabını yazan Diyetisyen
Özge Bezirci'yi okuluna davet etmişlerdi. Arkadaşım etkinlikte aktif olarak
görev aldığı için konuya da ister istemez bir aşina oldum. Bir gün o kitabı
bana ödünç vermesini istedim. Ancak sadece merak ettiğim için okuyacaktım.
Diğer arkadaşım da ben gaza getirdi, haydi başlayalım diyince kendimi bir anda
işin içinde buldum.
Aslında yapmaya başladığımda tam olarak neyin içine girdiğimi bilmiyordum.
Biraz da şu Youtube'da milletin sürekli yaptığı gibi bir
"challenge"gözüyle bakıyordum olaya. Sonra bir belgesel izledim ve
ciddi söylüyorum hayatım değişti. Bu hazır gıdaların içinde bizi bekleyen
tehlikeleri hem eğlenceli hem de öğretici bir yolla anlatıyorlar.
İzlemediyseniz bir an önce izleyin. Belgeselin adı "That Sugar Film"
Bu belgeseli izledikten sonra ben bir motive oldum anlatamam. Hazır gıdaları ağzıma
sürmüyorum. Bazen canım çekiyor ama vicdanım el vermiyor. Belgeseldeki şeyler
aklıma geliyor ve "Bu kötülüğü vücuduma yapamam."diyip bırakıyorum.
Öncelikle
neden 21 Gün diye sorabilirsiniz? Bazı araştırmalara göre bir alışkanlığı terk
etmek ya da yeni bir alışkanlık elde etmek için ilk 21 gün devamlılık sağlamak
çok önemliymiş. Burada vaat edilen de 21 gün sonra canınızın daha az tatlı
çekeceğiydi. Bir de tatlıların eskisi kadar aynı tadı vermeyeceğiydi. Açıkça
söyleyeyim. Bu 21 gün bende böyle bir şeye neden olmadı. Yani her türlü bir
çikolata görünce yiyesim geliyor, yalan yok. Ancak arada bir fark var elbette.
Bunun yanı sıra ilave şeker tüketmeyince yüzünüzdeki sivilceleriniz azalacak,
cildiniz güzelleşecek, yorgunluğunuzu atıp daha enerjik hissedecek,sabahları
alarm çalmadan önce uyanabilecek ve fazla kilolarınızdan kurtulacaksınız. Bu
liste aslında çok daha uzar gider. Şeker, beynimizi öyle bir etkiliyor ki
bırakın bunları psikolojiniz üzerinde bile etkili. Mesela çok ani duygu
geçişleri yaşıyorsanız belki de altında yatan neden şekerli beslenmenizdir.
Valla ben psikolojik olarak mı bilmiyorum ama daha ilk günden alarm çalmadan
kendi kendime uyanmıştım.
Peki
vücudumuzun hiç mi şekere ihtiyacı yok? Olmaz olur mu? Şeker tüketmesek ayakta
duracak enerjimiz olmaz.Şekersiz 21 günde amaç aslında doğal beslenmek. Doğal
yollarla ihtiyacımız olan şekeri vücudumuza almak. Yani bir düşünsenize
ninelerimiz dedelerimiz "Ay çok mutsuzum, bir çikolata yiyip kendime
geleyim" şeklinde düşünebilme lüksleri var mıydı? Bugün çocuklar annesi
markette çikolata almasın kıyameti koparıyor. Küçükten büyüğe herkes şeker
bağımlısı olmuş durumda. Şekersiz 21 Gün'de ise vücudumuzu dinlendiriyoruz, ona
hak ettiği değeri veriyoruz. Normal diyet gibi günde 2 litre su içme, yürüyüş
ya da herhangi bir spor yapmak işin içine dahil. Farkı şu :Paketli gıda
tüketmeyeceksiniz. Beyaz ekmek, undan yapılan her şey, börek, patates, makarna,
pirinç ve tabiki her türlü yapay şeker içeren tatlılar yasak. Şimdi
diyebilirsiniz ki ne yiyeceğiz o zaman? Her şeyin bir alternatifi var. Beyaz
ekmek yerine organik tam buğday ekmeği, un kullanmanız gerektiğinde tam tahıllı
un kullanacaksınız. Günde 2 porsiyon meyve yeme hakkınız var ki bu aslında
ihtiyacınız olan şekeri karşılıyor. O da mı kesmedi? O zaman kendinize en
sağlıklısından tatlı yapıyorsunuz. İster inanın ister inanmayın ama internette
yüzlerce sağlıklı olup lezzetli olan tatlı tarifi var ve inanın çok
lezzetliler. Ha bu süreçte sakın diyet bisküvi gibi ürünler almayın. Onları
yağını alıp şekerini artırıyorlar. Piyasadaki diyet adı altındaki çoğu ürün
zararlı.
Ben tam 2
kere "Şekersiz 21 Gün"yaptım. Sizlere biraz bu süreçten bahsedeyim.
İlk yaptığımda 3 kilo verdim. İkinci seferde ise 1.5 kilo verdim. Maksimum 6
kiloya kadar verebilirsiniz. Ne kadar fazla kilonuz olursa aslında o kadar
fazla veriyorsunuz. Ben ikinci sefer yaptığımda zaten daha önceden yeterince
zayıfladığım için anca bir buçuk kilo verdim.
Açıkça
söylemeliyim ki çok zor bir süreçti. Üzgünüm ama bu ciddi bir irade işi. ŞEKER
HAYATIMIZI İSTİLA ETMİŞ! Mesela arkadaşlarımla buluşuyorum,yiyecek ortak bir
şey bulamıyoruz. Ben şekersiz günlerde olduğumda onlar gözümün önünde yiyemiyordu
ya da yediklerinde kendilerini rahatsız hissediyorlardı. Hatta bir keresinde
arkadaşım sırf bu yüzden küçük Emrah bakışı atıp "Lütfen eski haline
dön."demişti. Türk milleti olarak bir araya gelince nedense börekler
çörekler tatlılar vs. sofrayı donatma huyumuz var. Yemek yemeden sanki güzel
vakit geçiremezmişiz gibi. Annem çok güzel bir yemek yapmış, ucundan da olsa
tadına bakmamı istiyor. Yemeyince başlıyor sitem etmeye. Ona kalırsa sırf bu
yüzden ileride çocuğum olmayacak. Bir de sanki bütün zararlı ama güzel
yemekler, tatlılar nedense bu süreçte yapılıyor gibi geliyor. O zamanlarda da
hep kendime şunları söyledim "20 yıldır hiç mi yemedin, bir kere de
yemeyiver n'olcak? Şu bir parça yemeğe yenilecek kadar zayıf mısın sen? Bu
kadar mı iradesizsin? Sen mi büyüksün şu yemek mi?"
Bu
süreçte çok sinirinizi bozanlar olacak. Bıyık altından küçümseyenler, boş
işlerle uğraştığımı düşünenler oldu. Hayır kardeşim yemiyorum şeker yani, derdi
seni mi gerdi? Herkes karışmaya başlıyor, vazgeçirmeye çalışıyorlar. Bir de hep
"Ben hep yiyorum hiç de bir şey olmuyor, hiç kilo almıyorum.Boşuna
yapma." Ya iyi n'apalım madalya mı bekliyorsun?
Bunun sadece kiloyla alakası olmadığını anlatmaktan dilimde tüy bitti. Hayır tamam sen inanmışsın bari araştırıp etmeden bana savunma bunu. Önceden ben de
kendimi savunuyordum ama bir süre sonra vazgeçtim. Dedim ki "Amannn
kime neyi anlatıyorum ya boşver." Önceden zararlı gıdaları tüketen
insanları gördükçe onlar için üzülüyordum gerçi hala arada üzülüyorum ya neyse.
Böyle uzun uzadıya ilave şekerin, tatlandırıcıların, gazlı içeceklerin
vs.zararlarını anlatıp bilinçlendirmek istiyorum. Ama yok yani bunun sonu yok.
Dedim kızım sen vazgeç bu sevdadan. Herkes ne yaparsa kendine yapar.
Bu
süreçte beni tek destekleyen kişi erkek kardeşimdi. Önceden bir patates
kızartması olunca kardeşimle yarış yapardık. Eskiden bir cipsi, çikolatayı
paylaşamayıp kavga ederdik. Şimdi ben hepsini bırakınca meydan ona kaldı. Annem
bazen "Kızım ye şundan n'olacak?" diyor. O hemen oradan atlıyor:
"Ya bırakın yemesin! Oh ne güzel!"
Hayatım boyunca hiç mi şeker tüketmeyeceğim? Hayır, tüketeceğim. Malesef
hayatımın sonuna kadar bunu devam ettiremem. Bence bir şeyi hayatının sonuna
kadar yapabilmek çok keskin bir karar. Denge diye bir şey var. Bir gün gider
tatlı yerim. Diğer gün sebze yerim. Sonuç olarak bizim evde de her gün baklava
olmuyor. Zaten bayramdan bayrama yiyorum. Bunu hayatı boyu yapabilenlere çok
saygı duyuyorum orası ayrı. Ancak tabiki beslenmeme bundan sonra dikkat
edeceğim. Bu yaz hiç marketten alıp dondurma yemedim mesela. Evde kendi
dondurmamı kendim yaptım. İstesem gidip yerdim ama içindekiler yazısını
okuyunca inanılmaz soğuyorum. Dondurma değil resmen dondurulmuş ve
renklendirilmiş şekerli su gibi geliyor. Geçenlerde kendi ellerimle fıstık
esmesi yaptım. Mis gibi katkısız, koruyucusuz, şekersiz, tatlandırıcısız, doğal,
sağlıklı... Bundan daha güzel ne olabilir ki?
İşte böyle... Biraz uzun bir yazı oldu, kusuruma bakmayın ama çok birikmişim, onu fark ettim. Kuzenim de gaza geldi o da başladı ki kendisi şeker bağımlısı denilebilir. Ondan da konuk yazar olarak 21 günde yaşadıklarını yazmasını istedim, beni kırmadı. Bir sonraki yazımda onun görüşlerine yer vereceğim.
Şimdilik benden bu kadar! Kendinize iyi bakın, sağlıcakla kalın!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder