22 Aralık 2019 Pazar

Parazit Film Yorumu

  Bazen vizyonsuz zenginleri görür de " Para çok yanlış kişilerdesin, bul beni karşim." dediğiniz olur mu? Sizi bilmem de ben çok diyorum. Cevabınız evetse o zaman Güney Kore yapımlı Parazit de tam size göre bir film. Kore dizi-filmlerine ön yargılı kişilerin bile beğendiğini görünce ve hakkında bir tane bile kötü yoruma rastlamayınca dedim ki bu filmi kesin izlemem lazım. Öyle de yaptım.
  Cannes Film Festivali'nde Altın Palmiye ödülü almasıyla dikkatleri üstüne çeken Parazit için Oscar için de güçlü bir aday diyorlar. Ben filmin fakirlerle zenginler arasındaki sınıf farkını böyle farklı bir şekilde işlemesine bayıldım. Çok özgün bir senaryosu vardı.. Çağımızın fakirleriyle zenginlerini çok gerçekçi bir şekilde ele almıştı.


  Film beni daha ilk sahneden yakaladı. Beleş WiFi'nin şifresi değişince Kim ailesinin internetsiz kalışları ve o sıradaki diyaloglarını çok sevdim. Çünkü bunu sadece gerçek fakirler bilir :) Ve internetin tuvalette çekmesi de tesadüf değildi tabiki. Yükseğe konumlandırılmış bir klozetle yönetmen bir adeta bir d*şkı krallığı oluşturmak istemiş. -Bu benzetmeyi bir sinema eleştirmeninden duyunca adeta aydınlanmış gibi hissettiğimden sizinle paylaşmak istedim.- Neyse Kim ailesi fakir ama öyle böyle değil. Evlerinin içi çok kötü. Tavana kurutulmak için asılan çoraplar, o pis duvarlar, etrafta gezen böcekler, fare deliğini andıran o pencere...
  Kim ailesi ne kadar fakirse Park ailesi de o kadar zengin. Bir aile fakirliğin dibindeyken bir aile zenginliğin zirvesinde yani. Evleri özel tasarım ve dizaynı falan da muhteşem. Hatta bizim fakir evin oğlu oraya özel ders vermek için ilk gittiğinde evin güzelliğinden büyüleniyor. O anlarda aynı Kanlıca'yı gezerken lüks evleri gören ben gibi bakakalıyor etrafına.

  İki ailenin tek ortak yanı bir kız bir erkek çocuğu olan dört kişilik bir aileden oluşması. Tabi çoğu zengin gibi bunlar da vizyonsuz. Park ailesinin babası, aşırı kibirli bir adam. Anne, alık ve saf. Çocuklarının eğitimiyle falan kafayı bozmuş. Küçük oğlu normal bir çocuk olduğu halde dahi olduğunu falan sanıyor. Evin büyük kızı biraz daha aklı başında ama o da dertsizliği dert edinmiş kendine.

  Birçok metafor kullanılmış ama beni en çok etkileyen "yağmur"du. Kim ailesi için yağmur evlerini su bastığı için bir felaketken, Park ailesi için ardından güneşli bir hava sunduğu için çok iyi bir olay. Bir tarafta evlerini kanalizasyonlu su basınca geceyi spor salonunda geçiren Kim ailesi, diğer tarafta yağmurun getirdiği ambiyansla güneşli güzel bir güne uyanan Park ailesi. İşte ben zaten bu iki uçurumu sunuş şekline bayıldım ya bu filmin.


  Filmin ilk yarısı tam adına layık bir şekilde bizim fakirlerin Park ailesinin evine parazit gibi nasıl yerleştiğini görüyoruz. Gerçek kimliklerini saklayarak ve birbirlerini tanımıyorlarmış gibi her biri bir iş bahanesiyle bazen de küçük oyunlarla eve kapak atıyor.Tabi zenginler, fakirleri sadece hor görmekle yetindikleri için içlerinde nasıl zeki insanların bulunduğunu düşünemiyorlar bile. Zenginler de saf saf ortalıkta gezerken bunlar tabi zengin yerde iş bulmanın keyfini çıkarıyorlar. Buraya kadar fakir Kim ailesini tutarken tam böyle şımardıkları için hafiften bir uyuz olmaya başladım. Hatta Park ailesine acımaya bile başladım. Ve ben bu düşüncelerdeyken filmin ikinci yarısı hiç beklemediğim seyirde ilerlemeye başladı. Spoiler vermeden kısaca alt sınıflar kendi arasında savaş vermeye başladı diyebilirim. Aslında düşününce hep böyle değil midir? Herkes zengin olmak, iyi para getiren bir işe sahip olmak ister ama malesef kontenjan sınırlıdır :) Hani şey gibi 20 bin kişi atayacaklardır ama 100 bin kişi sınava başvurur ya o hesap.


Koku da filmdeki bir başka metafordu.

  Oyuncular da çok iyi oynuyorlar. Yalnız benim My Mister'dan severek izlediğim Lee Sun Kyun, ben onu yıkık ve ezilen halleriyle sevmiştim. Burada tam tersi bir kimlikte. Aşırı kendini beğenmiş, sürekli had bildirmekle ilgili bir şeyler zırvalayan kibir abidesi rolündeydi. Ay bir de o malum sahneyi ona hiç yakıştıramadım ya sen benim için hep Park Dong Hoon olarak kalmalıydın.


  İlk yarı ne kadar güldüysem ikinci yarı bir o kadar gerildim. İşler iyice sarpa sarmaya başladığında sonu nereye varacak diye daha da bir dikkat kesildim. Parazit, fakir zengin çatışmasını gerçekten güzel bir bakış açısıyla ele almış. Kullanılan mekanlar, renkler, metaforlarla vermek istediği mesajı çok güzel destekleyen bir filmdi. Tam böyle sıkılacak gibi olmaya başladığınızda sizi tekrar filmin içine çekmeyi başarıyor. Sonunu gerçekçi bulmadım ama sanırım orada da vermek istedikleri mesaj için öyle bir sonla bitirdiler. Etkilenmeden ve filmin üzerine düşünmeden duramadım.




4 yorum:

  1. İnstagram'da Movigraf adlı hesap bu filmi çok övüyor. IMDB puanı da çok yüksek olunca merakım arttı. Senin yazını okuyana kadar filmle ilgili hiçbir şey bilmiyordum. Yazını okuyunca daha da merak ettim. Artık yeni yıl hedeflerimden biri bu filmi izlemek :-)

    YanıtlaSil
  2. iyi ki senin gibi bir bloğu keşfetmişim her gün yazdığın yazıları fikirlerini görmek kelimenin tam anlamıyla samimi hissettiriyor bunu yaptığın için teşekkürler:))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim. Bunu yorumu okumanın beni ne kadar mutlu ettiğini tahmin edemezsin. :)

      Sil