25 Nisan 2016 Pazartesi

Film Üçlemesi (İsmael+Joy+The Scorch Trials)

İSMAEL


  Aklıma film üçlemesi tarzında bir yazı fikri gelince izleyeceğim üçüncü filmi aramaya koyuldum. Film sitesinde dolanırken bir İspanyol filmi olan İsmael'i görmeyeyim mi? Bir an şok oldum, sonrada çok sevindim. Çünkü başroldeki Mario Casas'ı Tres Metres Sobre El Cielo namı diğer 3MSC filmini izledikten beri yakın markajıma almıştım. İnsan haliyle adamın diğer filmlerini izlemek istiyor ama bir çeviren yokki diğer filmlerini. Adam hakkında elle tutulur bir bilgi bulana kadar ne çekmiştim. İngilizce bilgilerle de bir yere kadar idare ediyoruz işte. Asıl kaynaklar İspanyolca metinlerde ama onu da anlamak için İspanyolca bilmek gerekiyor. Sanırım filmi görünce neden şok olduğumu anlatabilmişimdir. O zaman geçiyorum filme...
   İsmael annesi Nijeryalı,babası İspanyol olan 8 yaşında bir çocuktur. Babasını daha önce hiç görmeyen İsmael evde bulduğu bir mektupta babasının adresini bulunca kendi başına Barcelona'ya gider. Gittiği adreste babası Felix yerine büyükannesi yaşamaktadır. Büyükannesiyle birlikte Felix'i bulurlar. Ve devamında da bir sürü olaylar birbirini izler.
 2013 yapımı olan bu İspanyol filmini ben beğendim ama öyle ahım şahım bir film de beklemeyin. Film bana Selvi Boylum Al Yazmalım'ı anımsattı biraz konusu benziyor. Mario Casas için çok iyi bir oyunculuk sergilediğini söyleyebilirim. Adamın acı çektiği sahnelerdeki o mimiklerine bittim diyebilirim.Mario Casas, İsmael'in babası rolünün yanı sıra aslında mimar olup kendini eğitim işine vermiş idealist bir öğretmeni de oynuyordu. Meslektaş psikolojisi böyle bir şey olsa gerek, öğretmen rolünde olmasını ayrı bir sevdim. 


İsmael rolündeki çocuk oyuncuya bayıldığımı söyleyemeyeceğim daha sevimli bir rol oynatabilirlerdi çocuğa. Çocukta sorun yok kendisine biçilen rol bu o da oynuyor. Film daha çok parçalanmış aileler, yarım kalan aşk gibi konulara değinmiş. Sadece filmin sonu beni sinir etti. Allah aşkına ya şu filmlerin sonunda her şey çözüme kavuşmadan  pat diye bitirmeyin ya. Neye uğradığımı şaşırdım oyuncuların adı ekranda kaymaya başlayınca. Çok sinirim bozuldu. Ama itiraf ediyorum filmden bir beklentim de yoktu. Mario Casas için izlemiştim pişman da değilim. Adamı koy önüme ben yine izlerim. İnşallah başka filmleri de çevirilir de onları da izleyebilirim. Bu arada şu an bu filmi yorumlayan tek Türk olmanın haklı gururunu yaşıyorum asdfghj...
NOT: Filmi gece yarısı ışık açık izliyordum birden elektrikler gidince ufaktan bir korktum. Aklıma saçma sapan teoriler geldi. Bu da böyle bir anım.

JOY

 Yine bir Jennifer Lawrence, Bradley Cooper ve Robert De Niro üçlüsünün olduğu filmle karşınızdayım. Film biyografi ve dram türünde. Jennifer Lawrence çok güzel oynadı hatta filmi tek başına götürdü diyebiliriz. Hayran kaldım oyunculuğuna ve artık bence kimse oyunculuğundan şüpheye düşmemeli. Yorumlara ve IMDB puanına baktığımda filmin beğenilmediğini gözlemledim ve buna gerçekten anlam veremedim. Ben filmi çok beğendim. Joy Mangano'nun hayatını konu alan film sayesinde kadını tanıma fırsatım oldu. Kadının hayatını merak edip araştırdım. Bizim vileda diyerek geçtiğimiz o şey aslında ne kadar zor icat edilmiş bunu çok güzel gözler önüne seriyor. Patent alma işi meğer ne kadar zormuş. Bunun gibi pek çok şey öğrendim. Joy'un bir kadın olarak yaşadığı o zorluklar falan beni çok etkiledi. Ben gerçekten anlayamıyorum bu filmi niye beğenmediler. 


   Robert De Niro Umut Işığım'daki rolüne çok benzer bir rolde yine karşımıza çıksa da her zamanki gibi döktürdü. Sadece anlayamadığım nokta şu madem Bradley Cooper'la Joy arasında bir aşk doğmayacaktı niye Bradley seviyormuş gibi baktı ki? Zaten bu ikiliyi beraber bir filmde görünce ister istemez aralarında bir aşk doğacak sanıyor insan. 
   Joy karakteri beni kendine hayran bıraktı. Aslında çok iyi yerlere gelebilecekken hayatında yolunda gitmeyen şeyler yüzünden ev hanımı pozisyonunda yıprandı. Sonra tekrar tırnaklarıyla kazıya kazıya hak ettiği yere geldi. Ve bu gerçek bir yaşam öyküsü. Hal böyle olunca film beni çok etkiledi. Özellikle hemcinslerime sesleniyorum bu filmi izleyin, size çok şey katacağını düşünüyorum.


LABİRENT ALEV DENEYLERİ (THE SCORCH TRIALS)


Gelelim Labirent Alev Deneyleri'ne. Kitabını okuduktan sonra filmini de izlemek istiyor haliyle insan. Beğenmeyi umuyordum ama beğenmedim. Yani film nere kitap nere. Olmamış,yapamamışlar. Bu kadar bariz farklar olacaksa filmin adını değiştirin kardeşim. Kitabı okuduktan sonra film yavan geliyor. Yine sırlar ve üstüne daha da eklenen sırlar. Zannetmeyin ki aklınızdaki sorular cevap bulacak, daha da çorba oluyor kafanız hele de kitabını okuduysanız. Brenda hiç kafamdaki gibi biri çıkmadı zaten delileri de zombi yapmışlar. Teresa iyi mi kötü mü anlamıyorsunuz. Sadece aksiyon sahneleri güzeldi bak orada haklarını yemeyeyim. 


Dylan da olmasa izlemezdim,filmi sırtında taşıyor. Düşünüyorum da bu filmdeki gençler sanki çelikten yapılma. Bu kadar kötü olaylarla karşılaş, arkadaşların gözünün önünde feci bir şekilde can versin ve sen hala güçlü kal. Ben olsam size olacakları söylüyorum. Bir köşeye oturur ağlamaktan içim dışıma çıkar öylece ölmeyi beklerim. Zaten normal bir insanın yapacağı şey de budur. Hadi ordan desem de film işte ya deyip geçiyorum. Filmi gömdüm ama üçüncü filmi tabiki de izleyeceğim siz bana bakmayın. Çünkü ikinci filmi öyle bir yerde kestiler ki merak ediyorum. Zaten Labirent serisinin elindeki en büyük kozu merak ettirmek.

Film yorumlarımı sonlandırırken fark ettim de bu üç filmin ortak özelliği ne biliyor musunuz? Üçünü de başroldeki kişiler için izlemem ve üçünde de filmi başrollerin tek başına götürmesi. En azından benim için öyle yani. Ayrıca bu üç film arasında sıralama yapsam şöyle olurdu:
1-JOY
2- İSMAEL
3-THE SCORCH TRIALS

 Bu günlük de benden bu kadar. Başka yorumlarda görüşmek üzere!
NOT: Bu yazı benim 41. yazımmış. O zaman ne diyoruz: 41 kere Maşallah!

2 yorum: