4 Haziran 2016 Cumartesi

Amelie Film Yorumu


Merhabalar
Sonunda bloguma dönüş yapabildim. Final haftasıydı, şuydu,buydu derken o kadar yoğun günler geçirdim ki kendimi buralara zor attım. Yaza girdiğimiz bu günlerde yeni kararlar aldım, kendime bir yapılacaklar listesi yaptım ve onlardan bir tanesi de blogda kişisel yazılar yazmaya başlamak oldu. Her yorum öncesi burada içimi dökmeye çalışmak asıl konuya girmemi engelliyor. Şu an Şekil A da olduğu gibi.
Arkadaşlar bende yalan yok. Amelie'yi sırf her yerde repliklerini,film karelerini gördüğüm için ortamlarda cahil kalmamak adına izledim.Peki sonuç? Amelie izlerken gerçekten ilham aldığım bir film oldu. Tıpkı Amelie gibi insanlara yardım ederek onların mutluluğuyla mutlu olmayı denedim.Gerçekten de işe yarayan bir yöntem olduğunu fark ettim. Mesela birkaç kıza final haftasında canımdan bezerek yazdığım notlarımı verdim hiç ağız burun bükmeden. Tabi bu kızların iyi niyetine inanmasam hiçbir şekilde vermezdim. Sonra karşılık beklemeden kendimden ödün vererek insanların hoşuna gidecek şeyler yaptım. Kendi hayatım yolunda gitmezken başkalarının hayatını bir parça iyi hale getirebildim ya işte bu gerçekten iyi hissettirdi. Sen mutlu olamıyorsan başkasının mutluluğuna vesile ol eninde sonunda mutlu olacaksın. Film sayesinde edindiğiniz en büyük çıkarım bu oluyor.




Parmak gökyüzünü gösterdiğinde sadece aptallar parmağa bakar.

Aslında filmin tam adı La Fabuleux Destin d'Amélie Poulain. ( Okumadan geçtiniz değil mi? )Türkçe çevirisiyle Amelie Poulain'in Masalsı Kaderi. Adına tam da yaraşır bir şekilde masalsı bir anlatım var filmde. Çok kendine has bir filmdi. Daha ilk saniyeden çalmaya başlayan o meşhur soundtrack ve dış sesin o sıradışı anlatımıyla bu filmde başka bir şeylerin olduğunu anlamıştım. Ayrıca muhteşem bir Fransızca konuşuluyor, şiir gibi. Oyuncular,mekanlar,çekimler,olaylar ve daha pek çok şey bu masalsı anlatımı daha da güzelleştiriyordu. Bana kalırsa bunu tek bir şey bozuyordu onu da en son yazmayı düşünüyorum.


Bir başrolün dış görünüşü bir karakterin iç dünyasına bu kadar mı yakışır? Audrey Tautou su gibi güzel bir kadın. Gerçek hayatta nasıl biri bilemem ama bir de oynadığı karakter çok tatlı ve iyi biri olunca fiziksel ve karakteristik özellikler çok uyumlu durmuş. Bir de küçüklüğünü oynayan çocuğu nasıl bulmuşlarsa çok benzettim.

Hayat çok tuhaf. Çocukken zaman çok yavaş geçer. Sonra bir de bakmışsın 40 yaşına gelmişsin ve çocukluğundan ne kaldıysa geriye bir kutuya sığmıştır, tozlu bir kutuya...


Amelie'yi sevdim kısacası. Utangaç,çekingen tavırları, kendi iç dünyasının güzelliği karakteri bana sevdirmeyi başardı. Nedeniyse çok basit. Belki bininci söyleyişim ama kendime benzeyen her karakteri bağrıma basasım geliyor. Ne bileyim sen de bendensin çak yapasım falan geliyor. Belki çok saçma gelecek ama kendimi filmlere, kitaplara konu olabilecek önemli bir şahsiyet olabilirmişim gibi hissediyorum. Öyle bir iç dünyam var,hayallerimi alın elimden ne kalır benden geriye. Yalnız yine kendimi anlatmaya başladım bir an önce kişisel yazılar bölümünü açsam iyi olacak. Acaba bende kendini anlatma hastalığı falan mı var?


Bilinen bir gerçektir ki bir film güzelse müzikleri de bir o kadar güzeldir. Pusula ibresi bir kez daha sapmadı. Filmin birbirinden güzel müziklerini Yann Tiersen bestelemiş. Bu filmin müzikleri bir efsane dostum! İşin komik tarafı eskiden haberlerde duyduğum bir müziğin bu filme ait olduğunu idrak etmiş olmamdı.Yani emin olun soundtracklerini filmi izlememişseniz bile duymuşsunuzdur. O kadar meşhurdur yani.

Amelie aslında pek çok soruyu da düşünmeye itti beni? Mesela Amelie'nin anne babası çok daha sevecen olsaydı Amelie o zaman yine anne babasından farklı mı olurdu? Ya Amelie kendi hayatının aşkını bulamasaydı yine karşılıksız iyilik yapar mıydı? Peki ya Amelie'nin yaptıkları kötü şeylere sebep olsaydı?Ya bu kurgu film olmasaydı sonu yine aynı mı biterdi? Daha pek çok düşünce var böyle. Düşündüren şeyleri severim.


Neyse ben filmi çok övdüm ama kendi açımdan filmin hanesine eksi puan yazdıran tek bir şey vardı. Açık sahneler tüm o masalsı filmin büyüsünün etkisini azalttı. Yani ne gerek vardı o şekil sahnelere? O kısımları çıkart hiçbir şey eksilmezdi filmden. Adamlar koymadan rahat edemiyor ama bana sorarsan güzelim film saçma salak sahnelerle değer kaybetti. 

Film listeme bir çizik daha attım ve yeni filmlerle,kitaplarla,müziklerle ve en önemlisi kişisel yazılarımla inşallah tekrar beraber olacağız. Yaz tatilinin gelmesiyle pek çok radikal karar almış durumdayım. İnşallah onları da gerçekleştirebilirim. Şimdilik benden bu kadar. Görüşünceye kadar hoşçakalın!

2 yorum:

  1. "Belki çok saçma gelecek ama kendimi filmlere, kitaplara konu olabilecek önemli bir şahsiyet olabilirmişim gibi hissediyorum. Öyle bir iç dünyam var,hayallerimi alın elimden ne kalır benden geriye" beni çok iyi betimleyen bir cümle oldu. Kendimi hep anlatırım bende :) aslında film incelemenize okurken kendimle ilgili hatta benim gibi birini bulmak çok güzel oldu. Emeğinize sağlık :)))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim. Böyle bir cümle kurduğumu bile unutmuşum aslında.

      Sil