B-A-Y-I-L-D-I-M. İyi
ki okumuşum Nar Ağacı'nı. Benim için hayatımı etkileyen sayılı kitaplardan biri
olmayı başardı. Şimdi ben nereden başlasam da anlatsam size bu kitabı? Kuzenim
okumam için bana bu kitabı vermişti. İlk başta 533 sayfa olması sebebiyle bir
türlü başlamaya cesaret edememiştim. Çok yoğun bir dönemden geçtiğim için
okumaya vakit bulamayıp yarım bırakmaktan korkuyordum. Sonra kitap beni kendine
çekti ve başlamak bitirmenin yarısıdır mantığıyla ilk sayfayı çevirdim.
Nazan Bekiroğlu, bu
kitabında ananesiyle dedesinin iki ayrı ırmak olarak akarken nasıl
birleştiklerini anlatıyor. Kitabın konusu o kadar hoşuma gitti ki anlatamam. Yazarın
dedesinin yaşadığı yerlere gitmesi, ailesinin başka bir kolunu araştırması ve
bunu kitap haline getirmesine çok imrendim. Hatta kendi aile soy ağacımı
çıkarmama vesile oldu. 3 tane aile büyüğümüzle konuştum ki fotoğrafta
gördüğünüz bir elin sahibi onlardan sadece biriydi. Bilmediğim çok şey öğrendim.
Bütün bunlara sebep olan işte şu an yorumunu okuduğunuz bu güzel kitaptı. Üstelik sadece kendi ailem hakkında yeni
şeyler öğrenmekle kalmadım. Örnek verecek olursam Trabzon'un hüzünlü geçmişini
daha iyi öğrenmeme sebep oldu. Trabzon benim gözümde Karadeniz'de bir şehir
olmaktan çok daha farklı bir konumda bulunuyor. Halılara bile bakış açım
değişti desem? İşte bu yüzden Nar Ağacı'nın yeri bende ayrı olacak.
İlk sayfalarda kitap
biraz yavaş ilerlediği için belki biraz sıkılmış olabilirim ama sonra okudukça
okuyasım geldi. Açıkçası kitabın arka sayfasından yola çıkarak çok başka bir anlatım
yöntemi bekliyordum ama yazar tahminimden çok daha farklı ve güzel bir yöntem
seçmiş.
Yer betimlemeleri o kadar
iyi yazılmış ki gitmediğiniz yerlere gitmiş oluyorsunuz, zamanda yolculuk
yapıyorsunuz. Trabzon, Taht-ı Süleyman,
Tebriz, Batum, Yezd, Tiflis, İstanbul... Yazarın fotoğraflar sayesinde içine
daldığı zamana sizler de akıp gidiyorsunuz. 1. Dünya Savaşı’nın sebep olduğu
insanlık dramını okumuyor , yaşıyorsunuz adeta. Muhacirliği, tehciri, yaşam kavgasını...
Öyle yaşanmışlıklar var ki!
Temeli gerçeğe
dayanan tüm kitaplarda olduğu gibi Nar Ağacı'nda da çok etkilendim. Çünkü bir
kitap kahramanının başına gelene kurgu diyerek geçiştirebilirim ama bu
kitaptaki insanlarda, olaylar da gerçek. Hepsi yaşandı. Nasıl katlandılar bunca
acıya, sefalete, zulme, ayrılığa, terk edilişe? Sanki hiç olmamışlar, hiç
yaşanmamış gibi göçüp gittiler bu dünyadan. Dünya şu an bambaşka hayatlara, olaylara gebe.
Kendi adıma
söyleyecek olursam; son zamanlarda yabancı yazarlardan o kadar çok kitap okumuşum ki içimizden bir şeyler okumaya
hasret kalmışım. Aslında biraz da kendi sesimize kulak vermemiz gerektiğini
anladım. Nar Ağacı, Zehra'sıyla, Setterhan'ıyla, Büyükhanım'ıyla, İsmail'iyle, Hacı
Bey'iyle buram buram bizim güzel insanımız kokuyordu. Uzun lafın kısası bu kitabı okuyun, okutturun.
Size çok şey katacağını düşünüyorum. Belki sayfa sayısı korkutabilir ama
çekinmeyin, başlayın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder