22 Haziran 2017 Perşembe

Nar Ağacı – Nazan Bekiroğlu | Kitap Yorumu


  B-A-Y-I-L-D-I-M. İyi ki okumuşum Nar Ağacı'nı. Benim için hayatımı etkileyen sayılı kitaplardan biri olmayı başardı. Şimdi ben nereden başlasam da anlatsam size bu kitabı? Kuzenim okumam için bana bu kitabı vermişti. İlk başta 533 sayfa olması sebebiyle bir türlü başlamaya cesaret edememiştim. Çok yoğun bir dönemden geçtiğim için okumaya vakit bulamayıp yarım bırakmaktan korkuyordum. Sonra kitap beni kendine çekti ve başlamak bitirmenin yarısıdır mantığıyla ilk sayfayı çevirdim.

  Nazan Bekiroğlu, bu kitabında ananesiyle dedesinin iki ayrı ırmak olarak akarken nasıl birleştiklerini anlatıyor. Kitabın konusu o kadar hoşuma gitti ki anlatamam. Yazarın dedesinin yaşadığı yerlere gitmesi, ailesinin başka bir kolunu araştırması ve bunu kitap haline getirmesine çok imrendim. Hatta kendi aile soy ağacımı çıkarmama vesile oldu. 3 tane aile büyüğümüzle konuştum ki fotoğrafta gördüğünüz bir elin sahibi onlardan sadece biriydi. Bilmediğim çok şey öğrendim. Bütün bunlara sebep olan işte şu an yorumunu okuduğunuz bu güzel kitaptı.  Üstelik sadece kendi ailem hakkında yeni şeyler öğrenmekle kalmadım. Örnek verecek olursam Trabzon'un hüzünlü geçmişini daha iyi öğrenmeme sebep oldu. Trabzon benim gözümde Karadeniz'de bir şehir olmaktan çok daha farklı bir konumda bulunuyor. Halılara bile bakış açım değişti desem? İşte bu yüzden Nar Ağacı'nın yeri bende ayrı olacak.

  İlk sayfalarda kitap biraz yavaş ilerlediği için belki biraz sıkılmış olabilirim ama sonra okudukça okuyasım geldi. Açıkçası kitabın arka sayfasından yola çıkarak çok başka bir anlatım yöntemi bekliyordum ama yazar tahminimden çok daha farklı ve güzel bir yöntem seçmiş.


  Kitapta anlatılan konu kadar bir de nasıl anlatıldığı hemen göze çarpıyor. Öyle güzel paragraflar, cümleler, şiirler, kelimeler geçiyordu ki ruhum bayram etti. Bu kadar mı güzel yazılır? İnsanın içine içine işliyordu satırlar. Özellikle kendi kendime düşündüğüm ama birilerine içimi açtığımda kuru bir “Aynen” ile geçiştirilen düşüncelerimi yazardan okumak çok güzel bir okuma deneyimiydi.

  Yer betimlemeleri o kadar iyi yazılmış ki gitmediğiniz yerlere gitmiş oluyorsunuz, zamanda yolculuk yapıyorsunuz.  Trabzon, Taht-ı Süleyman, Tebriz, Batum, Yezd, Tiflis, İstanbul... Yazarın fotoğraflar sayesinde içine daldığı zamana sizler de akıp gidiyorsunuz. 1. Dünya Savaşı’nın sebep olduğu insanlık dramını okumuyor , yaşıyorsunuz adeta. Muhacirliği, tehciri, yaşam kavgasını... Öyle yaşanmışlıklar var ki!

  Temeli gerçeğe dayanan tüm kitaplarda olduğu gibi Nar Ağacı'nda da çok etkilendim. Çünkü bir kitap kahramanının başına gelene kurgu diyerek geçiştirebilirim ama bu kitaptaki insanlarda, olaylar da gerçek. Hepsi yaşandı. Nasıl katlandılar bunca acıya, sefalete, zulme, ayrılığa, terk edilişe? Sanki hiç olmamışlar, hiç yaşanmamış gibi göçüp gittiler bu dünyadan.  Dünya şu an bambaşka hayatlara, olaylara gebe.

  Kendi adıma söyleyecek olursam; son zamanlarda  yabancı yazarlardan o kadar çok  kitap okumuşum ki içimizden bir şeyler okumaya hasret kalmışım. Aslında biraz da kendi sesimize kulak vermemiz gerektiğini anladım. Nar Ağacı, Zehra'sıyla, Setterhan'ıyla, Büyükhanım'ıyla, İsmail'iyle, Hacı Bey'iyle buram buram bizim güzel insanımız  kokuyordu.  Uzun lafın kısası bu kitabı okuyun, okutturun. Size çok şey katacağını düşünüyorum. Belki sayfa sayısı korkutabilir ama çekinmeyin, başlayın.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder