Bundan yıllar önce Dostoyevski'nin Suç ve Ceza'sını ödev
psikolojisiyle okumaya başlamıştım. Ancak o zamanlar hem yaşımın küçük oluşu
hem de zorunluluk psikolojisiyle yarım bırakmıştım. Bu yüzden Yeraltından Notlar’ı
Dostoyevski'den okuduğum ilk kitap olarak sayıyorum. Ayrıca eğer hiç Dostoyevski okumadıysanız da bu
kitabın iyi bir başlangıç olacağını düşünüyorum.
Kitap 2 bölümden oluşuyor. İlk kısım olan Yeraltı'nı
okumakta biraz zorlandım. Çünkü bazı cümleler virgüllerle uzadıkça uzadığı için
cümlenin başını hatırlamakta zorlanıp başa dönüyordum. Dolayısıyla bu durum
okuma hızımı düşürdü. Bu kısımda herhangi bir olay örgüsü yoktu, sadece isimsiz
kahramanımız insana dair düşüncelerini belirtiyordu. Kendini hasta olarak
tanıtan kahramanımız, hiç şüphe götürmez ki sıradan düşünen birisi değildi. Özellikle
istekler, çıkarlar, özgür irade, akıl, bilinç gibi olguları farklı bir bakış
açısıyla ele alsa da benim en çok hoşuma gideni insanın bile bile acı çekmeyi
tercih ettiğini anlattığı satırlardı. Hepimizin bildiği ama yüzleşemediği bazı
şeyler vardır ya bazen kendimize bile itiraf edemeyiz. Yeraltından Notlar
bunlara ayna tutan bir yapıttı.
2.bölümde ise kahramanın yeraltı dünyasının davranışlarına nasıl
yansıdığını okuyoruz. Bu kısım ilk kısma göre daha akıcıydı. Üç tane olay
üzerinden kahramanımızın ne anlatmak istediğine şahit oluyoruz. Bitirince de
böyle bir kalakaldığımı hissettim. 135 sayfa ama dolu dolu geçiyor ve
kesinlikle bir çırpıda okunabilecek türde bir kitap değildi. Hatta bir kere
daha açıp okusam belki bambaşka anlamlar çıkartacağım derinlikte bir kitaptı.
“Ben hasta bir insanım... Huysuzum.” ifadeleriyle
söze başlayan kahramanın ne demek istediğini okudukça farkına varıyorsunuz. Aslında
kitabı tam olarak nasıl ifade edebileceğimi bilemiyorum. Hani yüksek bir
uçurumun kenarımda durup aşağı bakmaya korkarsınız, boşluk sizi aşağı çekecek
gibi hissettirir. Ama bir yandan da uçurumdan gördüğünüz manzara gözünüze çok
güzel gözükür. İşte bu kitabı okumak da
böyle bir duyguydu.
Alıntılar
Hangisi daha iyi: Ucuz mutluluk mu, yoksa insanı yücelten
ızdıraplar mı? Evet, hangisi daha iyi?
“İzin vermiyorlar...bırakmıyorlar...iyi bir insan olayım!”
diye zorlukla konuştum. Sonra divana kadar gidebildim, yüzükoyun divana attım
kendimi ve on beş dakika gerçek bir isteri krizi içinde ağladım.
Çünkü ben yeryüzündeki tüm solucanlar arasında en rezil, en
zavallı, en küçük hesapçı, en ahmak, en kıskanç olanıyım, diğer solucanlar hiç
de benden daha iyi değiller ama nedense onlar benim gibi çekingen ve mahcup
değiller; ben ise hayatım boyunca o rezillerin tokadını enseme yiyip duracağım;
işte benim karakterim bu.
Bak yine aynı yere geliyoruz Liza, insan ancak çektiği
acıların hesabını tutar, mutlu günlerini ise hiç hesaba katmaz. Eğer
hesaplasaydı mutluluktan da yeteri kadar payını aldığını görecekti.
Yeraltından Notlar; gerçek dünyadan kendini soyutlamış bir kişinin iç çatışmalarını ve hezeyanlarını konu alır.
YanıtlaSilYalnızlık, öfke ve aşağılanma duygusunun okuyucuya başarılı bir şekilde hissettirildiği bu eseri kesinlikle okumanızı tavsiye ederim.
Kitaptan gözüme takılan, sevdiğim alıntılar:
❝Ant içerim ki, her şeyi tam anlamıyla algılamak, bir hastalıktır.❞
❝Yüreği temiz olmayan kimsenin anlayışı da tam olamaz.❞
Devamını bloğumda bulabilirsiniz: http://www.ebrubektasoglu.com/yazi/fyodor-mihaylovic-dostoyevski-yeraltindan-notlar-kitap-yorumu/