13 Aralık 2016 Salı

Her Şey - Nicola Yoon | Kitap Yorumu



Birlikte Küçük Prens'i ilk okuduğumuz zamanı hatırlıyor musun? Sonunda öldüğü için çok üzülmüştüm. Sırf gülüne tekrar kavuşabilmek için nasıl ölümü seçebildiğini anlayamamıştım. Galiba artık anlıyorum. O ölmeyi seçmiyordu. Gülü, onun bütün hayatıydı. O gül olmadan, Küçük Prens zaten yaşamıyor olacaktı.

Her Şey , AKİY hastalığından dolayı dünyaya alerjisi olan ve 17 senedir evden dışarı çıkmamış Madeline’nın Olly’le birbirine aşık olmalarını konu alıyor. Aslında hastalık konulu o kadar çok kitap varken bu kitap onların içinden kolayca sivrilebilir. Çünkü buradaki hastalık kızın eve hapsolmasını sağlayacak kadar farklı bir boyuttaydı. Diğer kitaplarda olaylar seni seviyorum ama yakında öleceğim fikri üzerine kuruluyken Her Şey’de bu seni seversem öleceğim fikri üzerine kuruluydu. Çünkü Madeline’nın Olly’le beraber olabilmesi için dış dünyaya adım atması gerekiyor.

9 Aralık 2016 Cuma

İçimizdeki Şeytan - Sabahattin Ali | Kitap Yorumu


İçimizdeki Şeytan Sabahattin Ali

İyilik demek kimseye kötülüğü dokunmamak değil, kötülük yapacak cevheri içinde taşımamak demektir.


   İçimizdeki Şeytan’ı okuyarak  insan ruhunun en derinlere doğru bir yolculuk daha yapmış oldum. Bu yolculuk sırasında kimi zaman yazarın ruhunun izlerini takip ettim kimi zamansa karakterlerin düşünceleri beni peşinden sürükledi.  Biraz kasvetli de olsa güzel bir yolculuktu.  İlk başlarda kitap aşk üzerine kurulu gibi gözükse de yazarın  aslında insanın ruhunu anlatmak için aşkı yardımcı bir araç olarak kullandığını anlıyorsunuz. Ömer karakteri her ne kadar kendine karşı dürüst olsa da tutarsızlıklarından ve zaaflarından ötürü benim için bir Raif Efendi ve Yusuf olamadı.  Ancak  her insanın bir zayıf yönü vardır. Kitabın ele aldığı insanın zayıflığı da göz önüne alınırsa Ömer’in realist bir gözle yazıldığını anlayabiliriz. Ömer yaşadığı hayatı beğenmeyen, arayışlar içinde olan ancak bir kapana kısılmış gibi bulunduğu durumdan kendini kurtaramayıp daha da dibe batan birisidir. Öyle ki kendi iradesiyle iş yapmış olmak için intiharı düşünse de ona dahi üşeniyor. Macide’yi bulunca artık hayatına çekidüzen vereceğini düşünsem de kendi anlamsız hayatına ve lüzumsuz ahbaplıklarına Macide’yi de sürükledi.  Macide’nin Ömer’e mektupta “seni seviyorum... neden sevdiğimi bilmeden seviyorum.” Yazması aslında onların farklı kişiliklerde olduklarını bir kez daha ispat etti. Bende bu sayede belki ilk defa bir kitapta bir çiftin birbirini sevmesine rağmen ayrılmaları gerektiğini düşündüm. Macide’nin içsel dünyası beni Ömer’inkinden daha fazla etkiledi. Yine aynı şekilde çok az okuyabilsek de Bedri’nin düşünceleri de çok doğru bulup hak vermemek elde değildi.

6 Aralık 2016 Salı

Bir Küçük Yalan - K.A Tucker | Kitap Yorumu


   Hani arada okunması basit, kafa dağıtıcı şeyler okumak istersiniz ya işte ben de böyle bir anımda Bir Küçük Yalan’ı okudum. On Küçük Nefes serisinin 2. Kitabı olan bu kitapta Livie’nin hikayesini okuduk. İlk kitapta Livie’nin ablası olan Kacey’i okumuştuk. O kitabı okuduğum zaman beğenmiştim ama belki şimdi okusam beğenmeyebilirim. Kacey ve Livie  çok zor şeyler yaşamışlardı. Kacey ne kadar etrafına ve kendine zarar verdiyse Livie hep aklı başında,çalışkan,başarılı kardeş olmuştu. Tabi bu sadece buz dağının görünen kısmıydı desek yanılmış olmayız. Onun açısından yaşananları bu kitap sayesinde okumuş olduk.  

14 Kasım 2016 Pazartesi

Moon Lovers Dizi Yorumu



  Herkese Merhabalar!
  Oldukça yorucu ve yoğun geçen bir vize haftasından sonra kendimi yine blogda buldum. Geçtiğimiz günlerde Moon Lovers diğer adıyla Scarlet Heart: Ryeo'yu izledim. Şu sıralarda hep bir Kore dizilerine merak sardım hadi hayırlısı! Moon Lovers izlediğim ilk Kore dizisi olmasa da izlediğim ilk tarihi Kore dizisi oldu. Bu arada şu an her ne kadar mümkün olmasa da aynı anda tüm düşüncelerimi yazasım var. Bu yüzden giriş yapmakta çok zorlanıyorum. Dizinin güzel bir yorumunu yapabilirsem en sonda kendimi alkışlayacağım.
  Bu diziyi bana kuzenim övüp durmuştu ve ben de izlemem gerektiğini düşünüp harekete geçtim. Ayrıca ilk defa bir tarihi Kore dizisi izleyeceğim için diziyi oldukça merak etmiştim. Ne yalan söyleyeyim ilk başlarda dizi beni pek sarmadı. Bunda dizinin benim istediğim yönde ilerlememesinin büyük payı vardı. Hal böyle olunca ben de diziye biraz ara verdim. Boş bir zamanımda tekrar izlemeye devam ettim ve bölümler ilerledikçe dizinin tam benim istediğim kıvama geldiğini hissettim. Daha sonra zaten dizi o kadar güzelleşti ki ben diziyi izlemedim dizi bana kendini izlettirdi. Düşünün üç gün sonra çok zor vizelerim  var ve ben dizinin son kalan üç dört bölümünü nasıl araya sıkıştırıp izlerim diye plan yapıyorum. Çok uzattım hemen dizinin konusuna geçiyorum.
   21.yy da yaşayan Go Ha Jin suda boğulmakta olan bir çocuğu kurtarmak için suya atlar. Bu da güneş tutulması zamanına denk gelir ve kendini bir anda Goryeo Hanedanlığı zamanında yaşayan Hae Soo olarak bulur. İlk zamanlar bulunduğu yeri yadırgayan Hae Soo zamanla ortama ayak uydurur ve bu durumu kabullenir. Hae Soo'nun prenslerle arasındaki aşk ve dostluk ilişkisi aslında pek çok olayında bir başlangıcı olacaktır.

30 Ekim 2016 Pazar

Akıl Çıkmazı- Michelle Hodkin | Kitap Yorumu


Noah,sonsuza kadar yaşayabilmek ve başkalarının da yaşamasına yardım edebilmek gibi bir yeteneğe sahip olmasına rağmen ölmek dışında başka bir şey istememekle lanetlenmişti. Öte yandan sen Mara, sevdiklerini koruyabilme yeteneği ile taçlandırıldın ama bunu onlara ve başkalarına zarar vermeden yapamıyorsun. İnsanları öldürebilirsin ama cezalandırman da gerekiyor.

  Merhabalar!
  Epey bir zaman geçti buralara uğramayalı. Ancak o kadar çok ucundan tutmam gereken iş vardı ki ne kitap okumaya ne de başka bir şey yapmaya zamanım yoktu. Gerçi yazacak bir yazı konum olsa yazmaya zaman bulmak da mesele. Bir yerden başlamak lazım diyerek Mara Dyer serisinin son kitabı Akıl Çıkmazı'nın yorumuyla karşınızdayım. Sonunda bir seriyi daha bitirebilmemin sevinci içerisindeyim. Darısı diğer yarım kalmış serilerimin başına diyor ve detaylı yorumuma geçiyorum.

1 Ekim 2016 Cumartesi

Bıçak Sırtı - Michelle Hodkin | Kitap Yorumu


  Merhabalar
  Buraları o kadar çok özledim ki anlatamam. Başımda bir sürü dert vardı ve sonunda kitap okuyacak azcık vaktim oldu da biraz kaçamak yapıp bloga yorum giriyorum. Mara Dyer serisinin ikinci kitabı Bıçak Sırtı'nı çok yayarak okudum. İlk 100 sayfasını okuyup uzun süre kitaba devam edemedim.  Malesef bu biraz kopukluk hissetmeme neden oldu. Ancak kitabı bitirme isteğim ağır basınca 3 gün içinde okuyup bitirdim. Okuma serüvenimden de bahsettiğime göre artık gerçek yorumlarıma geçebiliriz.


  Mara Dyer bir zamanlar geçmişinden kaçabileceğini sanıyordu. Ama kaçamayacaktı. Sorunları kendi kafasında yarattığını düşünüyordu. Ama yanılıyordu. Yaşadığı onca şeyden sonra, sevdiği çocuğun artık sır saklayamayacağına inanıyordu. Ama aldanıyordu. Gerçekler ortaya çıkmaya ve seçimler ölümcül sonuçlar doğurmaya başladığında Mara bu karmaşadan aklını yitirmeden çıkmayı başarabilecek mi?

19 Ağustos 2016 Cuma

Blogum 1 Yaşında!



  Merhaba Arkadaşlar
  Bugün blogumu açalı tam bir sene oldu. Bu bir senede bloguma yazı yazdığım her an gerçekten çok mutlu oldum. Artık 1 senelik bir bloggerım. Hayatımda aldığım en doğru kararlardan bir tanesi blog açmak oldu.  Bu yüzden kendimi ayakta alkışlıyorum. Yeteri kadar bilgi sahibi olduğun ve artık kendini işin ehli olarak gördüğün bir alanda blogger olmak gerçekten çok güzel bir his. Burası benim sitem ve her şey bana ait diyebilmenin verdiği hazzı anlatamam. Vakitsiz Kelimeler benim kurduğum bir dünya oldu.  Bu blog serüvenimin nasıl geliştiğinden bahsetmek istiyorum.
  İçimde her zaman var olan kitap,film,dizi ve müzik aşkı lise zamanlarımda daha da artmaya başlamıştı. Özellikle kitap okumadan önce ve kitap okuduktan sonra bloglarda yorumlar okumak benim için bir alışkanlığa dönüşmüştü. Sonra bir gün neden bende bu yorumları yazan insanlardan olmayayım ki diye düşündüm. Düşündüm düşünmesine ama bir blog nasıl kurulur inanın hiçbir bilgim yoktu. Sonra bir gün ablamın hocası ödev olarak onlara blog açtırmıştı. Ablam bu konuda bilgi sahibi olunca ondan yardım alarak Vakitsiz Kelimeler'i kurdum. Ve böylece bloggerlığın ilk adımını atmış oldum.


   İlk zamanlar kendimi blogumu geliştirmek için araştırmalara verdim. Kimi zaman yanlış kodlarla oynadım blogumu mahvettim. Kimi zaman kimse beni okumuyor diye bunalıma girdim. Kimi zaman nasıl ve ne yazacağıma karar veremedim. Bir sürü olumsuzluklarla karşılaştım. Ama ne olursa olsun  hiç umudumu kaybetmedim. Hala da kendimi geliştirmem gereken konular olduğunun farkındayım. Bu alanda en iyisi değilim belki ama bir gün olamayacağımın garantisini kim verebilir ki? Hiç mütevazi olamayacağım gayet de güzel paylaşımlar yapıyorum. İlk yazılarımla son yazılarımı karşılaştırdığımda üzerimden acemiliğin kalktığının da farkındayım. Eğer ben bir okuyucu olsam bu blogu beğenir miydim diye kendime sorduğumda cevabım ''Evet, ben bu blogu beğenir ve okurdum.'' diyebiliyorum. Sonuçta kendi beğenmediğim bir şeyi başkalarının beğenmesini bekleyemem. Yazdığım yazıların düzeni, içeriği, tarafsız oluşu,üslubu benim içime yatıyor. Bu konuda içim gerçekten rahat.

  Buraya yazı yazmak benim için bir terapi gibi oluyor. Bir şeyler paylaşmayı,yorum ve eleştiri yapmayı gerçekten çok seviyorum. Hatta uzun süre yazı yazamayınca içim rahat etmiyor. Yakın zamanda bookstagram hesabı açacağım ve Goodreads hesabımı aktif olarak kullanacağım. Yıl 2016 malesef hala bir akıllı telefonum yok. Sosyal medyanın bu alanlarda ne kadar etkili olduğunu biliyorum. Yeni bir telefon aldığımda yazı yazmam daha da kolaylaşacak. İnşallah yakın zamanda bir Instagram hesabı da açacağım. O zaman daha fazla geri dönütler alacağımı düşünüyorum.


  Ve son olarak şunları söylemek istiyorum. Eğer kendinize güvendiğiniz ve uzmanı olduğunu düşündüğünüz bir alan varsa; kitaplar, teknoloji,moda,makyaj,yemek ya da kişisel bir hesap... Konusu, içeriği ne olursa olsun. Lütfen gidin ve bir blog açın. Ne kadar faydalı olduğunu,ne kadar sizi mutlu ettiğini göreceksiniz. Blogger olmayan anlayamaz.
  Bugün 19 Ağustos. Blogum 1 Yaşında. İyi ki açmışım. İyi ki bloggerım. Çok mutluyum. Çok daha iyi bir blogger olmak için çabalayacağım. Bundan sonrası için farklı planlarım var. Yanıma aldığım 1 senelik tecrübeyi güzel kullanacağım. Umarım benim için hep güzel bir macera olur. Yazımı okuduğunuz için teşekkür ederim. Güzel günlerde görüşmek üzere... Blog dünyası bekle beni, ben geliyorum! :)



18 Ağustos 2016 Perşembe

Eksik Parça - Michelle Hodkin | Kitap Yorumu


  Merhabalar
  Mara Dyer serisinin ilk kitabı olan Eksik Parça'yı sanırım okumayan bir ben kalmıştım. Her yerde yorumunu, alıntılarını görmekten spoiler yiyeceğim diye korkuyordum. Bazen bir şey çok popüler olunca nedense o şeye karşı bir uzak durma dürtüsü oluşabiliyor. Zaten seri tamamlanmadığı için kitap beklemek biraz sıkıntılı bir süreç haline gelebiliyor. Hazır seri tamamlanmış ve insanlar ilgilerini başka kitaplara yöneltmişken Mara Dyer serisine başladım. Herhangi bir yüksek beklentim de yoktu hatta paranormal olayların yer aldığını bildiğim için biraz önyargım bile vardı. Ancak Eksik Parça'yı gerçekten beğendim. İsterseniz detaylı yorumuma geçelim.

Arka Kapak:
Bir gün uyandığında son birkaç gününü hatırlayamadığını düşün... Mucizevi bir şekilde kurtulduğun kazada tüm arkadaşlarını kaybettiğini, Ailenin yeni bir sayfa açmak için taşınmak zorunda kaldığını, Kendi geçmişinle ilgili senden daha fazlasını bilen bir çocukla tanıştığını, Tüm yaşadıklarından sonra yeniden âşık olabildiğini, Gerçek olması imkânsız halüsinasyonlar gördüğünü, Aklını kaçırdığından endişelenmeye başladığını düşün. Ne yapardın? Mara Dyer işte bu sorunun cevabını öğrenmek üzere… 
"Mara Dyer'ın unutulmaz bir rüyayı andıran, gizemli ve romantik hikâyesi sizi esir alacak." 
-Cassandra Clare, New York Times çoksatanı Mortal Instruments serisinin yazarı-

16 Ağustos 2016 Salı

Film Partisi Vol 2

  Merhaba Arkadaşlar
  Kitap okuyamadığım zamanlar daha çok film izlemeye vakit ayırmıştım. Aslında izlediklerimin hepsini bu yazıma koymayacağım. Çünkü çok beğendiklerime toplu bir listede yer vermek istemiyorum. O filmler için ayrı bir başlık açmazsam içim rahat etmeyecek. Bu arada birazdan bahsedeceğim filmleri de çoğunlukla beğendim. Bence bu filmlerin hepsi çok farklıydı. Yani her birinin farklı bir olayı olduğunu düşünüyorum. Konusu olsun sonları olsun çok başkaydı.Lafı uzatmadan film yorumlarına geçiyorum.

    DEMOLİTİON


  Bu filmi  Jake Gyllenhaal'ın oyunculuğunu çok beğendiğim için izlemek istedim. Filmin konusu da hoşuma gitmişti. Demolition Türkçe'de yıkım anlamına geliyor. Ancak ülkemizde Yeniden Başla diye kafalarına göre çevirmişler. Demolition karısını kaybeden Davis'in bu olaydan sonra tüm hayatını sorgulamaya başlamasını konu alıyordu. Karısını kaybettikten sonra adam ağlayamıyor falan  ve etrafındaki her şeyi kırmaya eğilimli bir hale geliyor. Film adını da buradan alıyor olsa gerek. İşlenişi çok farklı olan bir filmdi. Hiç böyle bir film izlemeyi ummamıştım. İlk başları bence sıkıcıydı. Gerçekten sıkıldım ama sonra filmi beğendim. Hatta sonlara doğru gözlerim doldu. Bana kalırsa bu filmdeki mesajı herkes anlayamaz. Psikolojik yönü ağır basan Demolition, kimilerine göre vasattan öteye de geçmeyebilir. Yani film biraz sizin bakış açınıza göre değer kazanacaktır. 

15 Ağustos 2016 Pazartesi

Sonsuza Dek Ayrı -Taylor Jenkins Reid | Kitap Yorumu


Taylor Jenkins Reid
  Merhabalar Arkadaşlar
  Sanırım adam akıllı bir kitap okumayalı bir ayı geçmiş. İçimden hiçbir şey okumak gelmiyordu. İtiraf ediyorum sırf şu bloga kitap yorumu girmek için kendimi kitap okumaya zorladım. Çünkü yaz hedeflerimden birisi de bloguma çok fazla yazı girmekti. Ancak bütün yazım berbat geçti. Hatta bununla ilgili bir yazı bile yazabilirim belki.  Neyse konumuza dönelim. Sırf okumuş olmak için okuduğum Sonsuza Dek,Ayrı'yı çok beğendim. Tam benlik bir kitaptı. Bu arada hemen belirtmek istiyorum. Kitap film olacak ve başrolünde de Dakota Johnson yer alacakmış. Ancak ne zaman film yayınlanacak inanın hiçbir bilgiye ulaşamadım.

1 Ağustos 2016 Pazartesi

Descendants Of The Sun || Dizi Yorumu

  Merhabalar Arkadaşlar!
  Bugün yeni bir dizi yorumuyla karşınızdayım. Aslına bakarsanız dizinin yorumunu çok geciktirdim. İzleyeli epey bir zaman geçti. Ancak ülkemizdeki kötü olaylar ve kendi özel hayatımdaki sorunlar falan derken ancak zaman bulabildim. Bugün sizlere anlatacağım dizi yine bir Kore dizisi : Descendants Of The Sun.
  Yalnız bir uyarı yapmak istiyorum. Spoiler vermeden nasıl anlatacağım diye kendi kendimi zorlamak istemiyorum. O yüzden yazımda spoilerlar olabilir ama endişelenmeyin. Ben gerekli yerlerde spoiler uyarısı yapacağım. Siz o kısımları atlarsınız. Anlaştık mı? O zaman kemerleri bağlayın, başlıyoruz.
  Dizinin konusunu karakterleri tanıtırken anlayacağınız için ilk olarak karakterlerden başlayalım.

27 Temmuz 2016 Çarşamba

Ek Villain Film Yorumu

Ek Villain

Ek Villain, meğer aradığım taze kanmış da haberim yokmuş. Bol kafa yormalı,derin düşünmeye iten filmlerden sonra böylesi güzel bir aşk hikayesi izlemek istedim.Hani insan bazen alıştığından şaşmamak ister ya işte o hesap anlayacağınız. Açıkçası Hollywood'daki fazla mezhebi geniş aşk filmlerinden aradığımı bulamayınca Bollywood'a yöneldim ve en iyisini yapmışım. Ek Villain beklediğimin aksine romantizmi aksiyon ve dramla birlikte ele almıştı ve bu benim için beklediğimden de fazlası oldu. Filmin konusuna geçmeden önce Ek Villain'in anlamının 'kötü adam'a karşılık geldiğini hemen belirteyim.


Sidharth Malhotra gif

Filmin Konusu: 
Guru, Aisha'yla tanışmadan önce karanlık işlere bulaşan, kötü işler yapan -buna insan öldürmek de dahil- biridir. Neredeyse tüm kötü adamlar gibi çocukken yaşadığı bir travma onu bu hale getirmiştir. Aisha,bir gün Guru'yu karakolda görür ve adeta adama musallat olur. Guru kızı başından def etmeye çalışır ama işler öyle bir noktaya gelir ki Aisha, Guru'nun içindeki yaralı çocuğu görür ve onu aydınlığa çıkarmada yardımcı olur. Söylememe gerek var mı bilmem ama birbirlerine aşık olurlar. Tam zor engelleri aşıp mutluluğa kavuşmuşlarken kötü bir olay olur. Spoiler olmasın diye söylemek istemiyorum o yüzden yazmayacağım. Bu olaydan sonra Guru intikam almak ister ve bu süreçte tekrar karanlık bir adama mı dönüşecek diye merak edip olacakları filmde izliyoruz.

22 Temmuz 2016 Cuma

Keşke Senden Nefret Edebilseydim - Lucy Christopher | Kitap Yorumu


 Herkese Merhabalar
 Blogda uzun bir süre aktif olamadım. Özellikle ülkemizde son zamanlarda yaşanan darbe girişimi beni çok etkiledi. Neyse ki milletimiz buna izin vermedi. Kafamı biraz boşaltmak için okuduğum bir kitabın yorumunu bloga girmek istedim. 

   Ben seni görmeden önce sen beni gördün.Bir kız: Gemma, havalimanında, ailesiyle tatile çıkmak üzere. Gözlerinde öyle bir bakış vardı ki…Bir adam: Ty, salaş, bronz tenli, olgun görünümlü, nedense tanıdık, gözleri buz gibi mavi. Sanki beni istiyormuşsun gibi.Kız ailesinden uzaklaşıyor. Bir anlığına. Adam onun kahvesinin parasını ödüyor. Ve içine ilaç atıyor.Hem de çok uzun süredir. Gemma ne olduğunu anlamadan Ty onu alıp götürüyor. Kumlara ve sıcağa. Boşluğa ve kimsesizliğe. Hiçliğe. Ve onu sevmesini bekliyor.Kurbanın, kendisini kaçırana yazdığı bir mektup olan Keşke Senden Nefret Edebilseydim Gemma'nın hayatta kalmaya dair ümitsizlik dolu öyküsü. Gemma'nın bedenini çalan Ty, genç kızın içinde çığlık atan tüm içgüdülere rağmen kalbini de çalmayı başarabilecek mi?


''Spinifeks.'' dedin.''Çok susuz kaldığında yaprakları sarmalanıp kendi içine kapanır.'' Bana döndün,güneş ışığında gözlerinin rengi iyice açılmıştı.'' Oldukça iyi bir hayatta kalma taktiği,değil mi?''

6 Temmuz 2016 Çarşamba

4N1K - Büşra Yılmaz || Kitap Yorumu

 4N1K kitap kapağı

Nerede,Ne zaman,Neden, Ne olursa olsun! Hepimiz kızımız, kızımız hepimiz için!

  Herkese Merhabalar!
  Bugün bayramın 2.günü ve ben yalnızlıktan ölebilirim şu an. İlk defa bu kadar yalnızım bir bayramda. Yalnızlıktan ve mutsuzluktan ölmemek için millet şu an kim bilir kaçıncı baklavasını yer, kaçıncı gezmesine giderken ben bloga attım kendimi. Epey zamandır okuduğum halde yorumunu girmediğim 4N1K hakkında bir şeyler yazayım dedim.
   Öncelikle belirtmeliyim ki ben 4N1K'yı Wattpad'de hiç okumamıştım.Tüm bu tantananın ne olduğu hakkında da bir fikrim yoktu. Bir gün Youtube'da tesadüfen bir video açtım. Tüyap kitap fuarındaki izdihamla ilgili bir haberin videosuydu. Oradaki kalabalığı görünce merak ettim ve sırf merakımdan kitabı okudum diyebilirim.

23 Haziran 2016 Perşembe

4 Aşk Filmi | Yorum

Tatile girdiğimden beri kendimi filmlere vurdum sayılır. Önce güzel bir araştırmayla kendime bir film listesi yaptım. Animasyon gibi izlemediğim türde filmleri bile bu listeye kattım. Çünkü kendimi artık tekrar etmek istemedim. Biraz farklı hayatlara yolculuk etmek iyi bir fikir olarak göründü.
 Bu yazımda da izlediklerim arasında aşk filmi olanları sizlerle paylaştım. En çok beğendiğimden daha az beğendiğime göre bir sıralama yaptım. Bunu göz önünde bulundurun arkadaşlar. Hazırsanız başlayalım!


1- MY SASSY GİRL


'' Kader sevdiğin için tesadüflerden bir köprü inşa etmektir.''

  Çok farklı bambaşka bir Kore aşk filmi My Sassy Girl. Filmin ilk yarısı daha çok komedi ikinci yarısı ise biraz dramatik ve finaliyse çok etkileyiciydi. Sürekli adını duyduğum halde izlememiştim. Şu anda neden adını sürekli duyduğumu daha iyi anladım.
  2001 yılında olay olmuş, o kadar beğenilmiş ki Hollywood versiyonu da çekilmiş tabi orjinali kadar sevilmemiş. Ben orjinalini izlemeden onu izlemiştim yarım yamalak bir şeyler hatırlıyordum. Ancak buna rağmen hiç sıkılmadan yeri geldi ağlayarak yeri geldi kahkaha atarak izledim.
  Diğer filmlerde olsa tutarsız kız karakterlere çok sinirlenirim ama buradaki kıza hiç kızmadım yaptıklarından dolayı. Kızın baskın bir kişiliği olması, senaryo yazıp çocuğa zorla okutması ve her daim gözlerinde hüzün olması falan derken kıza hayran oldum. Kız çocuğa çok çektirdi ama hep erkekler kızlara çektirecek değil ya!
  Bu filmdeki olayların gerçekte yaşandığını öğrendiğimde çok şaşırmıştım. Film gibi hayat dedikleri bu olsa gerek. Ah ah niye bizi bulmaz ki! Bunları yaşayan Koreli aşık yaşadıklarını kitaba aktarmış ve sonra kitabı da film olmuş.Filmin dünyada ne kadar beğenildiğini söylememe gerek yok sanırım. Son olarak klişe aşk filmlerini izlemekten sıkıldıysanız sizi çok farklı bir aşk hikayesi bekliyor.
Not: Gerçi filmde adamın bir tarafı gözükmeseydi iyiydi :((( Uyarmadı demeyin sonra.

22 Haziran 2016 Çarşamba

Umutsuz - Colleen Hoover || Kitap Yorumu



Hayatta insanı yere yıkan şeyler birer sınavdı, pes edip yerde kalmakla silkelenip yere düşmeden önce durduğundan daha dik bir şekilde ayağa kalkmak arasında bir seçim yapmaya zorluyorlardı.

  Umutsuz, uzun zaman önce okunmaya yeltenip okuyamadığım bir kitaptı. Öğrendim ki beyin tamamlanmamış şeyleri tamamlamak istermiş. Hatta bu eğilime Zeigarnik etkisi diyorlar. Ben de bu etkiyle kitabı tamamladım. Öncelikle Colleen Hoover'la tanışmamış bir okuyucuysanız bu kadının kitaplarına bayıldığımı bilmenizi isterim. Tipik bir Colleen Hoover kitabında önce gülerken sonra kendinizi ağlarken bulabilirsiniz. Kendisi aşk ve dramı hafif komediyle harmanlayıp bizlere sunmayı çok iyi becerir. Olayların kurgusu ve kaleminin güzelliği de size kitabı öyle bir sevdirir ki...

18 Haziran 2016 Cumartesi

Her Gün - David Levithan || Kitap Yorumu


Her gün farklı bedende. Her gün farklı hayatta. Her gün aynı kıza âşık.

Uyandım. Anında kim olduğumu anlamam gerekti. Mesele sadece bedenim de değil… gözlerimi açtığımda kolumun renginin açık mı koyu mu olduğu, saçımın uzun mu kısa mı olduğu, şişman mı zayıf mı olduğum, kız mı erkek mi olduğum, yara bere içinde mi yoksa pürüzsüz mü olduğum… Her sabah farklı bir bedende uyanıyorsanız, vücut en kolay alışılan şey. Kavraması güç olabilen ise bedenin önceden yaşamış olduğu hayat. Her gün başka biriyim. Ben, kendimim; kendim olduğumu biliyorum ama ayrıca başka biriyim de. Hep böyle olageldi.

"Yepyeni, eşsiz, komik ve canınızı acıtacak kadar dürüst. Levithan, insanın kendisi gibi hissedememesi ve nereye ait olduğunu bilememesine dair ikilemi müthiş bir şekilde kaleme almış. Bu kitabı okumakla kalmadım, âdeta içime çektim."
-Jodi Picoult, #1 New York Times çoksatan yazarı-

"Levithan, okuyucuları ele geçirecek, karşı konulmaz bir eser yaratmış… Her Gün, bir üslup denemesi ve hayal gücü deneyi…"
-Booklist-

A'nın arkadaşı yok. Ebeveyni yok. Ailesi yok. Mülkü yok. Evi bile yok. Çünkü her gün başka birinin bedeninde uyanıyor. Her sabah farklı bir yatak. Farklı bir oda. Farklı bir ev. Farklı bir hayat.

Rhiannon'la tanıştığı anda ona âşık olan A için, gece çöktüğünde her şey sona ermiştir. Çünkü hiçbir zaman bir insanın bedenine ikinci kez girememektedir. Ancak A, genç kızı aklından çıkaramayınca ve Rhiannon onun yaşama sebebi haline gelince her gün, farklı hayatlar yaşamış farklı bedenlerde ona geri dönmeye çalışacaktır. Bir de onu aşkına inandırmaya…

-New York Times çoksatanı
-School Library Journal, 2012'nin En İyi Gençlik Kitabı
-Kirkus Reviews, 2012'nin En İyi Gençlik Kitabı
-Booklist, 2012'nin En İyi Gençlik Kitabı
-Amazon, 2012'nin En İyi Kitabı
-Barnes & Noble, 2012'nin En İyi Kitabı
-2012 Cybils Genç Blogger'ların Edebiyat Ödülü Finalisti
-YALSA, 2013'ün En İyi Gençlik Kitapları Seçkisi
-Amerikan Kütüphaneler Birliği, 2013'ün En İyi Gençlik Kitabı
-2013 Lambda Edebiyat Ödülü Finalisti

Karmakarışık olan geçmiş ve gelecektir. Basit olansa şimdiki andır.

  Bir ara her yerde Her Gün'e rastlıyordum. Herkes oldukça beğenmişti,övgü cümleleri dizmişti. Aradan epey bir zaman geçti ve ben nihayet okuyabildim. Aslında şu sıralar içimden hiç kitap okumak gelmiyordu. Sanırım reading slump dediğimiz şey beni de vurmuştu. Ancak inat ettim ve Her Gün'ü bitirdim. Çoğunluğun aksine ayılıp bayıldığım bir kitap olmadı ve çoğu yerde sıkıldığımı itiraf etmek zorundayım. Belki içinde bulunduğum haleti ruhiye böyle bir düşünceye kapılmama sebep olmuş olabilir. Yine de kitapta bence okuyucuya geçen duygu aktarımı eksikti. 

7 Haziran 2016 Salı

Kill Me Heal Me Dizi Yorumu


  İlk dizi yorumumla huzurlarınızdayım arkadaşlar!
  2015 yılında yayınlanan bir Kore dizisi olan Kill Me Heal Me hakkında sürekli bir övgü yazısı okuya okuya izleme kararı almıştım. Şu an aldığım o karardan dolayı kendimi tebrik etmek istiyorum. Dibine kadar güldüm dibine kadar ağladım. Dramsa dram, komediyse komedi kısacası adamlar yapmış ve olmuş. Dizinin tam içeriğine değinmeden birkaç şey söylemek istiyorum. Ben öyle çok fazla Kore dizisi izleyen biri değilim. Bu diziyle beraber 4 tane Kore dizisi izlemiş oldum. Onlarla ilgili de belki ileride toplu bir yazı yazabilirim. Aklımda bir Kore dizisi daha var. O da bayağı sevilen ve övgü alan bir dizi. Zamanım olunca  onu da en kısa zamanda izlemek için sabırsızlanıyorum.
  Gelelim dizimize...
  Dizinin konusunu çok kısa geçeceğim. Bütün konu tek bir olay etrafında şekilleniyor: Cha Do Hyun'un  ruhunun 7 farlı kişiliğe parçalanması. Bu psikolojik hastalığını ailesinden bile saklamak zorunda olan Cha Do Hyun,  psikiyatri bölümünden mezun olan Oh Ri Jin'le onu gizlice tedavi etmesi için anlaşma yapar. 

5 Haziran 2016 Pazar

Her Şeyin Başı: Sağlık


Merhaba arkadaşlar!
Şu an şu dakika blogumda artık yeni bir akım başlatmış bulunuyorum.Aslında bir önceki yazımda böyle bir şey yapacağımın sinyallerini vermiştim. Daha önceki yazılarımın başında kendimi anlatmaktan yazının esas konusuna geçiş yapamıyordum. Baktım bu böyle olmayacak. Vakitsiz Kelimeler etiketi altında artık kişisel yazılar da yazmaya karar verdim.İlk olarak da son zamanlarda sürekli bir rahatsızlıklarla,hastalıklarla boğuştuğumdan sağlık konusu hakkında bir yazı yazmak istedim.
Günlük hayatın rüzgarına kapılıp rüzgarda sağa sola savrulup duran birer yaprak gibiyiz. Kendimize göre isteklerimiz, arzularımız var. Herkes bir şeylerin peşinde. Tek bir şeye odaklanıyoruz çoğu zaman, kapılıp gidiyoruz rüzgara. Kimi zaman da rüzgarın rotasına sinirleniyoruz. Önce rüzgarda savrulan yeşil bir yaprakken sonra rüzgar diniyor. Yere düşüyoruz ve sararıyoruz. Birden fark etmeye başlıyoruz kendimizi. Çünkü yolunda gitmeyen bir şeyler var. Ne ara yeşil renkli bir yaprakken sararan bir yaprağa döndük? Halbuki biz hep yeşil kalırdık, bize bir şey olmazdı. Aslına bakarsanız yeşil olduğumuzu da sararınca anlıyoruz. Sararmadan bir zamanlar yeşil olduğumuzu anlamıyoruz. Anlayamıyoruz malesef.

4 Haziran 2016 Cumartesi

Amelie Film Yorumu


Merhabalar
Sonunda bloguma dönüş yapabildim. Final haftasıydı, şuydu,buydu derken o kadar yoğun günler geçirdim ki kendimi buralara zor attım. Yaza girdiğimiz bu günlerde yeni kararlar aldım, kendime bir yapılacaklar listesi yaptım ve onlardan bir tanesi de blogda kişisel yazılar yazmaya başlamak oldu. Her yorum öncesi burada içimi dökmeye çalışmak asıl konuya girmemi engelliyor. Şu an Şekil A da olduğu gibi.
Arkadaşlar bende yalan yok. Amelie'yi sırf her yerde repliklerini,film karelerini gördüğüm için ortamlarda cahil kalmamak adına izledim.Peki sonuç? Amelie izlerken gerçekten ilham aldığım bir film oldu. Tıpkı Amelie gibi insanlara yardım ederek onların mutluluğuyla mutlu olmayı denedim.Gerçekten de işe yarayan bir yöntem olduğunu fark ettim. Mesela birkaç kıza final haftasında canımdan bezerek yazdığım notlarımı verdim hiç ağız burun bükmeden. Tabi bu kızların iyi niyetine inanmasam hiçbir şekilde vermezdim. Sonra karşılık beklemeden kendimden ödün vererek insanların hoşuna gidecek şeyler yaptım. Kendi hayatım yolunda gitmezken başkalarının hayatını bir parça iyi hale getirebildim ya işte bu gerçekten iyi hissettirdi. Sen mutlu olamıyorsan başkasının mutluluğuna vesile ol eninde sonunda mutlu olacaksın. Film sayesinde edindiğiniz en büyük çıkarım bu oluyor.

18 Mayıs 2016 Çarşamba

2016 Eurovision Birincisi : Jamala - 1944


2016 Eurovision Ukrayna

Herkese Merhabalar!
  Hiç aklımda böyle bir Eurovision birincisiyle ilgili yazı yazma planı falan yoktu. 2016 Eurovision'u izlemedim bile. Ancak her yerde yarışmada birinci olan şarkının Türkçe sözleri olduğu, kazanmış kadar olduk tarzında haber başlıkları görünce merak edip şarkıyı dinledim. 1944 adlı şarkı Kırım Tatarlarının sürgününü konu alıyor. Gerçekten şarkıyı dinledikten sonra tüylerim diken diken oldu. Mükemmel bir şarkı olmuş.! Özellikle şarkının sonlarına doğru olan o ağıt kısmına bayılıyorum. O ağıtta çekilen tüm acılar yankı buluyor sanki. Jamala o kadar içinden gelerek söylüyor ki şarkıyı söylerken ara sıra içli sesler çıkarıyor.

12 Mayıs 2016 Perşembe

Gurur ve Önyargı - Jane Austen | Kitap Yorumu

Jane Austen Gurur ve Önyargı

Merhabalar!
  Herkesin kalbini fethetmiş bir klasik olan Pride&Prejudice Türkçe çevirisiyle Gurur ve Önyargı bu yazımın konusu. Başlıkta kitap yorumu dediğime bakmayın, kendi halinde bir okuyucu olarak naçizane fikirlerimi paylaşmak istiyorum. Yoksa elbette ki 200 yıllık bir efsaneyi yorumlamak benim harcım değil. Şu an o kadar çok düşünce saldırıyor ki zihnime... Şunu da yazayım şuna da yer vereyim diye kafamda yazı planını oluşturmaya çalışıyorum. Durum böyle olunca ben de ilk defa tarzımın dışına çıkarak başlıklar altında bir yazı yazmaya karar verdim. Şimdi lütfen  derin bir nefes alın, verin. Daha sonra yazımı okurken dinlemek üzere hemen alttaki videoya tıklayın. Müzik eşliğinde güzel bir konsept yakaladık ve hazırsanız başlıyoruz!

2 Mayıs 2016 Pazartesi

Bir Başka Mavi - Amy Harmon | Kitap Yorumu


TERSYÜZ'ün yazarından, hiç kimsenin "birisi" olmasının... alışılmadık bir dostluğun, umudun iyileşmeye ve kefaretin aşka dönüşmesinin hikâyesi.

Blue Echohawk kim olduğunu bilmiyordu. Gerçek adından ya da doğum gününden bihaberdi. İki yaşında terk edilmiş, bir başıboş tarafından büyütülmüş ve on yaşına kadar okul yüzü dahi görmemişti. On dokuz yaşına geldiğinde, yaşıtları üniversiteye ya da yeni hayatlarına doğru giderken, Blue hâlâ lise son sınıftaydı. Annesiz, babasız, inançsız ve geleceksiz Blue Echohawk aynı zamanda zorlu bir öğrenciydi. Sertti ve kendi bildiğini okuyordu. Ayrıca son derece çekiciydi. Yani, genç bir İngiliz olan ve sorun çıkaranları kanatları altına almaya meyilli ve Blue'yu çözmeye kararlı tarih öğretmeninin tam tersiydi.

Âşık olmak, kim olduğunuzu bilmediğinizde zor olabilir. Kim olduğunu ve sizinle neden birlikte olmaması gerektiğini tam olarak bilen birine âşık olmak ise imkânsızdır.

30 Nisan 2016 Cumartesi

Severek Dinlediğim 10 Fransızca Şarkı



  Merhaba Arkadaşlar!
  Çok uzun zamandır film,kitap yorumu derken blogumun amaçlarından biri olan müzik paylaşmayı ihmal ettiğimi fark ettim. Müzik dinlemek her zaman çok sevdiğim bir şey. Hatta bu müzik aşkımdan dolayı sol kulağımla ilgili sorunlar yaşıyorum. Siz siz olun kulaklıkla müzik dinlerken çok fazla ses seviyesini yükseltmeyin. Son ses müzik dinlemek çok güzel bir şey ama sonunuz bana benzeyebilir. Uyarması benden!
  Bugün  dinlemeyi sevdiğim Fransızca şarkıları paylaşmak istedim. Fransızca kulağa hoş gelen bir dil. Aynı zamanda öğrenmesi çok zor bir dil ama zaten öğrenmek gibi bir çabam da yok açıkcası. Fonetiği hoş olan bu dilin müziklerine geçelim isterseniz.

29 Nisan 2016 Cuma

Yağmurla Gelen Mutluluk - Amber L. Johnson || Kitap Yorumu

Puddle Jumping

2014 Goodreads en iyi genç yetişkin kitabı adayı

Yağmurla Gelen Mutluluk, farklılıkların aslında ne kadar abartıldığını ve sevginin karşısında hiçbir şeyin duramayacağını bir kez daha gözler önüne seriyor...

Söz konusu aşksa, sıradan diye bir şey yoktur. Herkes Colton Neely'nin özel olduğunu düşünüyordu. Lilly Evans ise büyüleyici olduğunu...

Çocukluk arkadaşlarıyken bir kaza yüzünden yolları ayrılmıştı. Yıllar sonra buluştuklarında ise Lilly, Colton'ın ne kadar özel olduğunu ve onu daha fazla tanımak istediğini keşfedecekti. Ve Colton'ı tanıdıkça, ona daha çok bağlanacaktı.

Ancak Lilly, sevgisini kelimelerle ifade etmekte dahi zorlanan bu çocukla ilişkisini dilediği gibi yürütebilecek miydi?

"Bir gün oğlumun yaşamasını isteyeceğim türden bir aşk hikâyesi."
-Qwen Salsbury, Çoksatan The Plan kitabının yazarı-

  Merhabalar Arkadaşlar! 
  Yağmurla Gelen Mutluluk benim için  farklı bir konuya eğilen değişik bir kitap olmayı başardı. Kitabı dün itibarıyla bitirdim fazla arayı açmadan yorumumu bloga girmek istedim. Düşüncelerim biraz karışık ama bunu yazıma çok fazla yansıtmak istemiyorum. Üstelik bu yazıyı yazarken sol kulağım bana işkence ediyor ama yılmadım,blogdayım. 

25 Nisan 2016 Pazartesi

Film Üçlemesi (İsmael+Joy+The Scorch Trials)

İSMAEL


  Aklıma film üçlemesi tarzında bir yazı fikri gelince izleyeceğim üçüncü filmi aramaya koyuldum. Film sitesinde dolanırken bir İspanyol filmi olan İsmael'i görmeyeyim mi? Bir an şok oldum, sonrada çok sevindim. Çünkü başroldeki Mario Casas'ı Tres Metres Sobre El Cielo namı diğer 3MSC filmini izledikten beri yakın markajıma almıştım. İnsan haliyle adamın diğer filmlerini izlemek istiyor ama bir çeviren yokki diğer filmlerini. Adam hakkında elle tutulur bir bilgi bulana kadar ne çekmiştim. İngilizce bilgilerle de bir yere kadar idare ediyoruz işte. Asıl kaynaklar İspanyolca metinlerde ama onu da anlamak için İspanyolca bilmek gerekiyor. Sanırım filmi görünce neden şok olduğumu anlatabilmişimdir. O zaman geçiyorum filme...

23 Nisan 2016 Cumartesi

Kelebeğin Hayat Sırları - Nil Karaibrahimgil | Kitap Yorumu

Kelebeğin Hayat Sırları

İnsan nasıl yaşarsa parlar? 
Nasıl yaşarsa mutluluğu yakalar? 
Nasıl yaşarsa yaşadığına değer?

Nil'in kelebeklerde keşfettiği hayat sırları elinizde… 

17 yaşıma dönseydim, kendime şunları söylerdim: En önemli şey aşk; onu doya doya yaşa!

Birkaç kişinin elini sıkı sıkı tut. Onların dertleriyle dertlen, mutluluklarıyla uç, dediklerine kulak ver. Başkalarının kriterlerine göre seçim yapma. O zaman başkalarının gideceği yerlere gidersin. Oralarda ne işin var? Her gün oku. Her şeyi oku. Ağaç olmak nasıldır? Van Gogh olmak nasıldır? İkinci Dünya Savaşı'na katılmış olmak nasıldır? Öğren. Kendinle sosyalleş. Yoksa unutursun nasıl biri olduğunu. Her gün şükret. Karanlık günler olacak. Düşeceksin de. Yaralar da açılacak. O zamanlarda şunu unutma: Tünel bitecek. Kalkacaksın da. Kabuk da bağlayacaksın. Korkmaktan korkma. Ödün bile kopsun. Sonra kapa gözünü bas karanlığına. Belki biri taş döşemiştir; kim bilir. Böbürlenme. Kibirlenme. Köpürme. Abart. Çoğalt. Parlat. Her gün, bir yazar tarafından hayatının hikâyelendirildiğini düşün ve dinle. Böyle bir kahraman olmak ister miydin? İstiyorsan başarıyorsun. Ne mutlu sana.

14 Nisan 2016 Perşembe

Yabancı Şahmeran - Öznur Yıldırım | Kitap Yorumu

Yabancı Şahmeran

Sen cennetin varlığından gurur duy, ben cehennemi istiyorum. 

Yağan kar şiddetini gitgide artırıyor, koyu renk saçlarıma tutunan kar tanelerinin sayısı çoğalıyordu. Konuşmadı, konuşmadım. Sessizlik... Aramızda her daim geçerli olan bir alfabeydi sessizlik. Ben de bu alfabeye bir kez daha boyun eğdim ve uzun, titreyen parmaklarımı avuçlarımın içine bastırdım. Elimi yanıma indirdiğimde avuçlarımda eriyen kar yere damladı...

Rengi, kan rengiydi.
Rengi, kaybın rengiydi.
Rengi, bir cinayetin rengiydi.

  Öncelikle şu an bu yorumu girdiğime inanamıyor gibiyim. Bir zamanlar Wattpad'den okuduğum Yabancı'yı şimdi  sayfalara dokunarak okumak uzun zamandır kurduğum bir hayalimdi. Bazen kitabın o güzel ve anlamlı kapağına bakıp bakıp "İnanamıyorum! Yabancı'yı kitap halinde okuyorum." demişliğim dahi var. Her ne kadar Yabancı'nın bende ayrı bir yeri olsa da objektif bir şekilde yorumlamak istiyorum. 

Acı benim içimde miydi yoksa acı içinde miydim, bilmiyordum ama bir katil, her şeyi yakacak olan o yangını benim ruhumda başlatmıştı.

5 Nisan 2016 Salı

İlik-Tarryn Fisher || Kitap Yorumu

İlik Kitap Yorumu

Bone 'da bir ev...
Evde bir kız…
Kızda bir gizem…
Margo diğer kızlara benzemiyor. Bone denilen izbe bir mahallede, lanetli bir evde onunla iki yılı aşkın bir süredir konuşmayan lanetli annesiyle yaşıyor. Günlerini kendini görünmez hissederek geçiriyor. Ancak tekerlekli sandalyedeki komşusu Judah Grant'le arkadaşlık etmeye başlayınca işler değişiyor. Mahalleden tanıdıkları yedi yaşındaki Neveah Anthony kaybolunca Judah bu olayı çözmede Margo'ya yardımcı oluyor. Margo'nun öğrendikleri onu değiştirip hayata karşı yeni bir bakış açısı geliştirmesine sebep oluyor. Çocuk istismarcıları ve tecavüzcüleri bir bir hedef alarak kötü insanları bulup onları cezalandırmaya karar veriyor.Ancak kötüleri avlamak tehlikeli bir iş ve Margo kendi ruhu dahil her şeyi kaybetme riskiyle karşı karşıya…

2 Nisan 2016 Cumartesi

Labirent Alev Deneyleri- James Dashner || Kitap Yorumu


Labirent bulmacası çözülünce her şeyin sona ermesi gerekiyordu… 
Thomas, Labirent'ten kaçışın tüm Kayranlılar için özgürlük anlamına geldiğini düşünmektedir. Fakat İsyan'ın işi henüz bitmemiştir. İkinci Aşama daha yeni başlamıştır: Alev Deneyleri. 
Kural yok. Yardım yok. Ya başarırsın ya ölürsün. 
Güneş ışınlarından en fazla etkilenen bölge olan Alev'i geçmek için iki haftaları vardır ve İsyan, işlerini zorlaştırmak için karşılarına binbir türlü tehlike çıkarmaya hazırdır.
Arkadaşlıklar sınanacak. Sadakat sorgulanacak. Hiçbir şey kesin değil! 
Kayranlılar önlerine çıkan tüm tehlikelerle yüzleşmeye hazır olsalar da kurtuluşun tek yolu diğerlerini yok etmekten geçiyor olabilir.

"Nefes kesici, sinematografik bir macera." 
-Publishers Weekly-

15 Mart 2016 Salı

Room-Gizli Dünya-Film Yorumu

Room Film Yorumu

Film Bilgileri:
Yönetmen:Lenny Abrahamson
Oyuncular: Brie Larson, Jacob Tremblay, Sean Bridgers, Joan Allen, William H. Macy
Senaryo:Emma Donoghue
Tür: Dram
Süre:118 dk
Yapımı: 2015- İrlanda, Kanada
  
Yaklaşık 1 hafta önce sinemada izlediğim Room filminden bahsetmek istiyorum sizlere. Film 2010 yılında yazılmış aynı isimli kitaptan bir uyarlama. Filmin kitabı çok sevilmiş hatta ödüller almış ancak gelin görün ki filmden önce hiç haberim yoktu. Filmi çok beğendim. Birazdan neden sevdiğimi de detaylı bir şekilde anlatacağım. Hazır kitaptan söz etmişken kitabın yazarıyla filmin senaristinin aynı kişi olduğunu yazmak istiyorum. Ben Room romanını okumadım ama okuyanlar çok başarılı bir uyarlama olduğundan bahsediyordu.